hesabın var mı? giriş yap

  • işte o anne yüzünden kıçıma kaçan çorabı çıkarmaya uğraşmaktan ders bile dinleyemedim ben adam gibi, yoksa var ya çok okurdum ben.

  • muhakkak ki başka denize kıyısı illerde de benzer problemler vardır ama istanbul'da artık iyice limitlerinden çıkmış, diğer insanların hafta sonu gezintilerini sabote etmeye başlamış olay. balıkçılığı ya da olta balıkçılığını yasaklayacak değiliz ama bu işin yapılacağı yerlerin artık belirlenmesi şehir için elzem hale gelmiş görünüyor. zira bu hobiye/işe gönül vermiş insanların belli ki şehirde yaşayan diğer insanları önemsediği ve umursadığı yok.

    sahil şeridi olduğu gibi bu arkadaşların işgali altında. yürüyüşe çıksanız ya kafanızın üstünde misina gezecek ya oltanın denize sallanmasını bekleyeceksiniz. banklar ise tamamen bu insanlara ait. olta takımları, kovalar, balıklar için rezerve. olmasa bile balık artıkları ve kokudan zaten kullanmak mümkün değil.

    hani deseniz ki sadece belli yerlerde böyle, oraya değil de başka yere gidelim. ama değil boğaz sahili boydan boya işgal altında. tek bir yürüyüş yolu yok ki balıkçıların istilası altında olmasın da rahat rahat hava alınıp, kafa dinlenilsin. bir de belediyenin çevreciliğe büyük katkısı olan yeni dolgu alanları filan tamamen bu işe bırakılmış gibi.

    bu işin bir şekilde önüne geçilmeli ve avlanma için belli alanlar insanlara gösterilerek yürüyüş yollarının ve boğaz kıyısının herkesin kullanabileceği hale getirilmeli. ha olacak değil ya işte yazıp ümit etmiş olalım.

  • güney fransa da sapasağlam ayakta bir ortaçağ kasabasını barındıran şehir. etrafı surlarla çevrili bu tarihi merkezdeki yapılar bugün çoğunlukla otel, restoran, hediyelik ıvır zıvırın satıldığı dükkanlar olarak kullanılıyor. burada bir de ortaçağa ait işkence aletlerinin sergilendiği müze var. yaz aylarında tıklım tıklım turist dolu olduğundan sonbaharda gitmek daha akıllıca olabilir buraya. interrailciler için yolunu buraya düşürmek çok kolay, trenle heryere yakın ve tarihi kent merkezine tren garından yürüyerek ulaşabilirsiniz. oraya doğru yürürken surlar içindeki kenti görünce insan kendini bi masalın içinde buluyor zaten. çocukken masal kitaplarında gördüğümüz illüstrasyonlardaki cadı şapkalı kuleler, taş surlar ve bulutlar içindeki şehirler burada canlanıyor.

  • bir arkadaşım uyku konusunda huyluydu biraz. takıntılarından biri de yanında yönünde kimsenin yatmaması. aynı odada bile biri varken rahatsız oluyor ama yanında biri yatarken mümkün değil uyuyamıyor. ortaokuldan beri tanıyorum o zamandan beri var bu huyu.

    bir kızla birlikteydi. bir gün sevgilisiyle konuşurken bunun konusunu açtım. hani bekliyorum ki kız da şikayet edecek, güleceğiz falan. ama kız çok şaşırdı. yok öyle bir huyu dedi.

    meğer çocuk kıza sarılıp bir dakika bile uyumadan bütün gece yatıyormuş öyle. sonra sevgilisi gidince sabah uyuyormuş olur da fırsat bulabilirse. kızın haberi bile yok. ne uyuyamıyorum demiş ne bir şey.

    bence bu çocuğun seni seviyorum demesine gerek yok.

  • beni ziyadesiyle mutlu eden naif bir olay. mesela parçalara bakıyorum birinin ismi emme manifoldu diğerinin ismi endüksiyon bobini ne bileyim eksantrik mil var triger kayışı var, acayip güzel isimler, insan olduğu halde böyle güzel isme sahip olamayan canlılar var şu hayatta şaşırmamak elde değil, böyle bir gerçek varken motor parçalarının ismindeki bu tatlılık gerçekten tebessüm ettiriyor. evet.

  • philip k. dick'in 1960 yılı çıkışlı kitabı. pkd'in yarattığı harika distopik dünya, salt mantıktan çıkıp kendini savunmayı düşünen süper bir bilgisayar, dünya'nın yönetimini devrelerden oluşmuş bir makinaya bırakmış birlik adı altındaki ülkeler birliği ve buna körü körüne bağlı insanlar bu kısacık kitabı hakikaten okunur kılıyor.

    kitapta pkd fantastik bir konu içerisinde azınlıkların yönetimi ele geçirme sebeplerini ele almış. hatta kitabın bir yerinde kitabın esas oğlanı vulcan 3'ün bir alt modeli vulcan 2'den alıntılı güzel bölümler var. örnek verelim;

    "halkın tatminsizliği ekonomik anlamda yoksunluğa değil etkisiz oldukları duygusuna dayanıyor. temel amaçları yaşam standartlarında yükselme değil, daha fazla toplumsal iktidardır. duygusal yönelimleri yüzünden, güçlü bir lider-figür onları şekillenmemiş unsurlar yığını olmaktan çıkarır, işleyen bir birim olmaya yönlendirirse ayaklanır ve harekete geçerler."

    kitabın genelinde bu hakimiyet isteği ve bu konuda yapılanları özellikle vurgulamış. en alt tabakadan, yöneticilere ve hatta vulcan'a kadar bir iktidar isteği var. kitabın sonuna doğru ortaya çıkan olaylar da bunun üstüne tuz biber ekiyor.

    pkd'nin temiz ve okunaklı kitaplarından birisi kesinlikle.

  • fakülte neye istinaden soruşturma açıyor, böyle mantık mı olur?

    günün dahisi de gelmiş, ilahiyat bölümüyse soruşturma mantıklı demiş kafaya gel, ilahiyat okuyunca bunları kabul etmen mi gerekiyor? matematik ile, tarih ile bu bir mi?

    müfredatta antik yunan mitolojisi de var, o zaman gök gürültüsünü de zeus' un yaptığına inanmalı aynı şekilde ilahiyat okuyanlar.
    -------------------------------------------------------------------------------------------------
    ekleme; sorumun cevabı gelmiş, fakülte (bkz: halkın zihninde soru işaretleri oluşturma suçu) na istinaden soruşturma açmış. suç gibi suç gerçekten, çünkü geri kalmış halkların kafasında soru işaret olmaz, haklı adamlar.

  • o yazdıklarının yarısını yapsaydı o yazdıklarını yazma ihtiyacı duymazdı. hayat böyle bir şeydir kabul etmek istemeseniz de. iç huzur, tatmin gösterilmek istenen bir şey değildir, tam tersine göstermek zaten bunların eksikliğidir, hepimizde olduğu gibi tıpkı.