hesabın var mı? giriş yap

  • stada gelen katar'lı için bölgede yatırım yapacak, helikopterle gezdik demişti zat-ı muhterem!
    umarım çamburnu üstünde değildir.

    dünyada sarıçam ormanının denizle buluştuğu iki noktadan biriymiş çamburnu. son zamanlarda birilerinin yaptığı gibi basit bir yaftalama olarak değil, gerçek anlamıyla vatan hainidir sorumlusu.

  • kesinlikle kayı boyudur. kınık, peçenek, kıpçak... boy boy kadınla beraber oldum hiçbiri kayı'nın yerini tutmadı.

  • ilk yazılımcılarda gördüm bunu. ben de geyiğini yapmışımdır kesin. "abi bırakıcam bu işleri manav olucam". "abi gidicem ege kıyısında domates yetiştiricem" şeklinde.

    isyanın sebebi belli: bir meslek zihinsel olarak çok yoruyorsa zihinsel yorgunluğu olmayan meslek stereotiplerinden birini seçip onu arzuluyoruz.

    halbuki manava gidip bunu desen seni patlıcanla hıyarla döver. millet manavlığı bir tezgaha döşenmiş sebze meyveyi belli fiyattan satma işlemi zannediyor. keza domates yetiştirmeyi de "domates ekmek ve çıkan domatesleri toplamak" olarak. bunlar fiziksel efor gerektiren şeyler zannediyor. mesela domatesler niye çıkmadı, haşerat niye dadandı, niye mahsül kırıldı bunlar düşünce gerektirmiyor zannediyor.

    manav için de öyle. en başta sattığın ürün "perishable good" yani sonsuza kadar saklayabildiğin bir şey değil. hızlıca elinden çıkarmak zorundasın. ona göre ideal fiyat aralığı tutturman gerekiyor karlılık için. stok ve halden toplu alımlar için de doğru planlama yapman gerekiyor. bu başlı başına endüstri mühendisliği alanına giren bir optimizasyon konusu. dükkanı kaçtan kaça açık tutacağın, ne zaman başını bırakabileceğin, çırak tutacaksan onun sigortası bile derdin oluyor.

    onun haricinde manavlığı dışsal faktörler hiç yokmuş gibi hayal ediyorsun. mesela mahallenin polisi gelip iki salatalık tırtıklayınca parasını alamıyorsun. sıkıysa iste. çocuklar çilek aşırınca, ev sahibi kirayı tam gününde isteyince hesapların birbirine giriyor. buzdolabının elektriği gidiyor, dükkanı su basıyor. vitrin camını top kırıyor. fare dadanıyor. ilaçlaman gerekiyor. veresiye defterleri kabarıyor. bu sefer yanlışlıkla sebzeye sıktığın ilaçtan müşteri zehirleniyor. bir de sonunda yan sokağa migros gelmesin mi? hadi şimdi koca zincirin planlama ve işletme kabiliyetiyle tek başına mücadele et sıkıysa.

    sonra kan ter içinde uyanıyorsun: "oh lan ne güzel kod yazıyorum, derliyorum, tek derdim bu".

    mesleklerimizin kıymetini bilelim.

  • bir filmi dram yapmanın en kısa yolu filmin bir yerine aşağıdaki diyaloglardan birini serpiştirmektir.

    çocuk histerik bir şekilde anasıyla konuşur.

    çocuk: danowan babam değil anlıyor musun, hiç bir zaman da olmayacak anne.
    anne: jashua, stop it. (dolu gözler)
    çocuk: babamın ölmesine sen sebep oldun sırf bu adamın damarlı borusunu emmek için.
    anne: joshua enough! (dolu ve kanlı gözler)
    çocuk: ayrıca cümle alem biliyor bu adamın kelebek misali sikip kaçtığını anne.
    anne: çota!

    danowan: joshua, allah senin belanı versin lan.

  • adam diyor ki 150 bin dolar aylık gelirim var, kadınlar soruyor evi arabası var mıymış? yokmuş ablacım, yemesine içmesine ancak yetiyormuş aylık 150 bin dolar.

    allahtan sigortan var mı diye sormadılar.

  • yaz aylarinda inanilmaz bir guzellige burunur. ozellikle altstadt kismi gercekten nefistir. eski binalar, yollar ve o eski yuzyillarin havasi hissedilir. ozellikle bir zamanlarin cok zengin bir sehri oldugunu hemen anlarsiniz. ayrica insana dogu avrupa ile bati avrupa'nin bir sentezini sunar dresden. artistlerin yasadiklari ufak binalar, sokak aralarinda sikismis firinlar ve pastaneleriyle ozel bir sehirdir. nehir boyunca calisan nostaljik buharli gemiler vardir. sadece bu gemilerde icilebilen ozel biralar da bulunur.

    su siralarda merkezden 2 km uzaga aptal bir kopru yapilmaktadir ve sirf bu yuzden unesco dunya miraslari listesinden cikarilmistir. politik hiyarliklar evrensel sanirim.

  • saç ve tırnak da yaradılış özelliği olduğuna göre, kesilmelerinin haram olduğunu düşündüren başlık. hatta koltuk altı kılları falan da öyle...

    ha, "koltuk altı kılı pistir de, kadının dudağının üstündeki ergen bıyığı temizdir" diyorsan, temizlik anlayışlarımız biraz çelişiyor; o ayrı.

  • sivilce ve akne problemi modern bir endişe gibi gelse de tarih boyunca bu problemi yaşayanlar için önemli bir kozmetik kusur olmuştur. bugün modern ilaç ve kremlerle, lazer tedavileri ile bu sorunları aştığımız gibi her devirde ve kültürde benzer amaçlarla bulunmuş farklı tedavi yöntemleri vardı. bu yöntemlerden bazıları bugün dönüp baktığınızda birkaç sivilce ile yaşamaktan çok daha büyük bir problemmiş gibi gözükmektedir.

    antik yunan doktor theodosius, gökyüzünde kayan bir yıldız görüldüğü anda yüzü nemli bir bezle silmenin sivilceyi yok edeceğini yazmıştır. ancak kayan yıldız yöntemi haricinde ölü denizden toplanan tuzlar, akne ve sivilcenin neden olduğu yağlanmayı gidermek için ilgili bölgeye sürmek ve kurutmak için de kullanılmıştır.

    antik mısırlılar ve mezapotamyalılar gibi, antik yunanda da kükürt içeren karışımlar da sivilce tedavisi için kullanılmıştır. kükürt çok kötü kokan bir çözüm olsa da ciltteki yağı emer, cildin ph dengesini düzenler, tıkanmış gözenekleri açar ve bakterileri yok eder. bu yüzden de aşırı olduğu kadar da etkili bir çözümdü. bugün bazı modern cilt bakım ürünleri (cildiyecilerin eczacılara yaptırdığı kremler) kükürt içermektedir.

    çin'de şeftali çiçekleri sivilceye sebep olan iblisleri kovmak için kullanılırken, fas'ta toz haline getirilen azurit, bakır içeren karbonat karışımları gibi daha sorgulanabilir yöntemler kullanılmıştır.

    antik mısır ise kozmetik konularında başarıları ile tanınır. hem kleopatra hem de nefertiti cilt bakımlarının rutin bir parçası olarak aloe vera kullanmıştır. genç kral tut (tutankamon)'un doktorları ergenlik dönemindeki cilt problemleri için balı önermişlerdir. hem aloe vera hem de balın akne tedavisindeki etkileri kanıtlanmıştır. kral tut için temiz bir cilt o kadar önemlidir ki öldüğünde bal kavanozları da kendisiyle beraber gömülmüştür.

    roma imparatorluğu, mısır'ı ele geçirdikten sonra nil nehri kıyısında yaşayan, hem saygı duydukları hem de avladıkları timsahlar konusunda takıntılı hale gelmişlerdir. timsah derisinden miğfer ve zırh yapıp, timsah eti tükettiler. aynı zamanda akne tedavisi için timsah etini cypress yağı ile karıştırıp kullanmışlardır.

    bununla birlikte en iğrenç cilt bakım teknikleri 16. ve 17. yüzyılda avrupa'da kullanılmıştır. elizabeth devri ingilteresi'nde insanlar hemen hemen her şey için kurşun ve cıva kullanmışlardır. buna cilt bakımı da dahildir ve bu uğurda pek çok ölüme ve beyin hasarına sebep olmuşlardır. gülü seven dikenine katlanır demek için bile aşırı bir sonuçla güzel ölmüşlerdir...

    17. yüzyıldan kalma "the encyclopedia of folk medicine" (tıbbi halk ansiklopedisi) adlı kitap ise sivilce ve akne tedavisi için idrar kullanımını önermektedir. kitaba göre, sivilce ve akneden kurtulmak için günün ilk idrarını beyaz bir beze toplayıp bu bez ile sorunlu bölgeyi silmek, hatta bebeklerin çişle ıslanmış bezlerini kullanmak etkilidir.

    kaynak: history daily