hesabın var mı? giriş yap

  • -pardon ben borcam almaya gelmistim ama..
    -25 yil once bir borcam uretmistik beyefendi, ondan sonra uretmedik.. o butun turkiye'yi dolasiyor..
    -nasil? anlamadim..
    -soyle soyleyeyim.. en son ne zaman borcam gecti eline?
    -evlendigimde hediye gelmisti..?
    -sen ne yaptin ona?
    -kutusunu acmadan kaynimin nisanina hediye olarak goturdum..
    -simdi taslar yerine oturdu mu kucuk sincap. hadi beni yalniz birak...

  • sığır sığır türkiye avrasya'yı seçti diyenler var. adamlar meslek liseli ergen gibi arkadaşına atar yapıp nato'dan da çıkarız ab'den de uzaklaşırız diyor. bak aşağıda hayallerinizi suya düşürecek gerçekler var.

    ab'ye yaptığımız ticaret hacmimizin boyutu 145 milyar euro. bunun içinde 67 milyar euroluk kısmı ihracat 78 milyar euroluk kısmı ise ithalat şeklinde.

    senin tüm askeri silah ve mühimmatın nato uyumlu. ha çıkıyorum demen ile çıkman mümkün değil. zaten mevcut uçakların ile nato üyesi bir ülkeyi vuramazsın bile.

    şimdi sen rusya, çin ve diğer avrasya ülkeleri ile yakınlaşırım diyorsun ya bu ülkelerin ellerinde bir şekilde satabilecekleri bir sanayisi veya ham maddesi var. senin elinde ise rusya'ya satamayınca elinde kalan domatesin var. bugün rusya gibi soğuk bir ülkeden buğday ithalatı yapıyorsun. hani tarımın, hayvancılığın ve sanayin iyi olur deriz ki kendi kendimize yeten bir ülkeyiz. kimseye ihtiyacımız yok vs. ama bugün sen almanya'nın ürettiği tankı satın almışsın. bir yedek parçaya ihtiyacın olsa onlardan alamayacaksın. helikopter üreticem diyorsun motorunu avusturyalılar satmıyor. sen bu ergen tavırlarla ülke yönetirsen daha çok ülkeden ayar yersin.

    şimdi katar yüzünden araplarla da kötü oldun. iran'la bile aramız iyi değil. kısaca çevre ülkelerden hiç birisi ile aramız iyi değil. nasıl bir hükümete sahip isek her sınır komşumuz ile kavga dövüş ediyoruz. allah'dan azeriler şu anda kardeş ülke. yoksa onlarla da kavga ederiz. ama çok değil 3-5 seneye kalmaz azeri kardeşlerimiz ile de birbirimize gireriz.

  • - baba, para lazim.
    + (elini cebine atar) ne kadar lazim?
    - cok para lazim baba.
    + dukkana gel.
    - cok para dedim baba.
    + iyi. bankaya gidiyorum 1'de. oraya gelirsin, hallederiz.
    - bankada halledilebilecek gibi degil.
    + arabayi mi sattiracaksin bana? ne kadar istiyorsun!

    kendisinden para istendiginde ne icin para lazim oldugunu sormak yerine nasil temin edebilecegini dusunmesi.

  • başlık:fakirliğin resmini çizdim beyler gelin

    1.ama telefonum olmadığı için fotoğrafını çekemedim beyler kusura bakmayın.

    2.@1 güldüm piç şuku

  • insana dair sınırların aslında ne kadar zihinsel olduğunun bir göstergesidir.

    deliliği, insanın dünyayla bilinen zihinsel bağlarının kopması ya da gevşemesi diye tanımlayabilirim. uzunlamasına bir süreç olabildiği gibi, geçici de olabilir.

    deli kuvveti ise bu durumun içindeki insanın olmadık yer ve biçimlerde ortaya koyduğu bedensel güçtür. onlarca örnek hatırlıyorum ama bir kaçı aklımda yer etmiş.

    18 yaşında bir hastamız vardı. gencecik, ufak tefek bir kız. bipolar bozukluk tanısıyla izliyorduk. manik atakla servise yattı. ufak tefek dedim, gerçekten minicikti. 1.50 boylarında, 40-45 kilo bir şey. yattığında zaptedilemez haldeydi. hemşire odasından kırılmaz camla izlenebilen bir gözlem odamız vardı. geniş gözlem odasında, 4 tane yatak ve devlet malzeme ofisinin o kocaman, ağır, hantal masalarından bir tane var. bazen hastaları kendilerine zarar vermesinler diye yatak tespitine alıyoruz, bazense diğer hastaları korumak için ilaç etki edene kadar gözlem odasında serbest tutuyoruz.

    neyse, kızı odaya aldık. ben alt servise indim bir sebeple. alt kattaki asistan odasındayım. yukarıdan bir ses geliyor. güm güm güm...tabii hemen yukarı koştum. gözlem odasının penceresinden baktığımda gördüğüm manzara şu: o minicik kız, o kocaman masayı kaldırıp kaldırıp yere vuruyor ve bunu sanki yastık kaldırır gibi kolayca yapıyor.

    elbette adrenalin gibi hormonların da etkisi var ama asıl mesele, inhibisyon. insan başkalarıyla ve dünyayla kontağında kendini sınırlar. yapılması gerekenler ve yasaklar, ahlak, yasalar, kurallar zihnimizi dönüştürür. delilik, insanı bu akıştan koparır. aslında bir kertede zihni özgürleştirir. inhibisyon yani baskılanma ortadan kalkınca, beden de farklı işlev görmeye başlar. kas kuvveti, acı eşiği ve hatta sıcaklık algısı bile değişir. yaz günü paltoyla gezip terlemeyen şizofrenlere rastlamışsınızdır sokaklarda.

    zihinsel zincirleri kırmak için 'delirmek' şart mı peki? dmo masasını tüy gibi kaldırabilir miyiz bilmiyorum ama zihnimizi kalıpların dışına çıkarmaya çalışırsak, doğru denileni sorgularsak, bize dayatılanları olduğu gibi kabul etmeden önce üzerine düşünürsek çok daha özgür ve güçlü olabileceğimize eminim.

    "where other men blindly follow the truth, remember;
    nothing is true."

  • her akşam 123 (a/p) otobüslerinde yaşanan kopru yolcusu binmesin olayı yine yaşanır. yaşlı bi amca köprüde inmek ister şöför durmaz, durağı geçip amcayı indirir. herkes adama kızar adam bağara çağıra iner. indikten sonra otobüsteki biri
    - bunlar yüzünden uzaya gidemiyoruz

  • mümkündür.

    türkiye'de olmaz denen neler oldu. algı pezevenkliğini bırakın da gideceklerine ikna olun. ılıklar bunu inkar eder ama gönderilecekler.

    tek gereken yetkidir. esad'la yapılacak görüşmeler ardından dostluk anlaşmasıyla gerçekleşecektir. akp istediğini yapmakta serbest ama gelecek hükümet yapamaz. yok öyle yağma. halk zaten millet ittifakına bunun için oy verecek.

    make türkiye great again.

  • kendi hayatı sonuçta ne düşündüğü umurum bile değil ama senin için onca uğraşan insanın emeğini ziyan ettin. bu insanlar senin yüzünden yarın öbür gün aynı motivasyonla benzer bir mağdura yardıma koşamayacak maalesef.

  • zorluklarıyla, kolaylıklarıyla bil dil. resmi çince olan mandarin diyalektinin zorluk ve kolaylıklarını çeşitli başlıklar altında incelemek gerekir ise:

    gramer:
    çincenin kendine özgü ama pek detayı olmayan enteresan bir grameri vardır. bazı yönleriyle çok kolay, bazı yönleriyle ise anlamak için üzerinde bir hayli uğraşmak gereken kurallara sahip bir gramerdir. batı dillerinden en büyük farkı, çincede fiil çekimi diye bir şey olmamasıdır. bu kolay tarafıdır. örnek:

    wo qu shanghai - şangay'a gidiyorum.
    wo qu le shanghai - şangay'a gittim.
    wo qu guo shanghai - şangay'a gitmiştim.

    wo= ben qu=gitmek. ilk cümlede görüldüğü gibi ben, gitmek ve şangay kelimelerini yan yana getirdiğiniz zaman şangay'a gidiyorum cümlesini elde ederken, sen, o, biz, siz, onlar kullanırken de fiil çekimi yapmazsınız. bunun yanı sıra fiilin yanına "le" getirdiğiniz zaman fiil di'li geçmiş zaman, "guo" getirdiğiniz zaman ise türkçe dilbilgisinde "mişli geçmiş zamanın hikayesi" olarak adlandırılan kipe yakın bir kip ile cümle kurmuş olursunuz. çince konuşurken bir çok zaman fiil çekimi veya kip yerine o eylemi yapmış olduğunuz zamanı söyleyerek cümle kurarasınız. mesela:

    wo zai shanghai - şangay'dayım
    wo xianzai zai shanghai - şimdi şangay'dayım
    wo zuotian zai shanghai - dün şangay'daydım

    xianzai= şimdi, zuotian=dün, zai= bir yerde olduğunuzu belirmek için kullanılan bağlaç.

    bu çince gramerinin kolay tarafıdır. bunun yanı sıra biraz daha zor ve de batı dilleri ile kıyaslandığı zaman enteresan gelebilecek cümleler vardır. mesela:

    wo zuo fei ji qu shanghai - uçak ile şangay'a gidiyorum.

    zuo= oturmak fei ji= uçak qu= gitmek. çincede bir yere hangi vasıta ile gittiğinizi belirtmek için ingilizcedeki "by" veya türkçedeki "ile" bağlacını kullanmak yerine oturmak fiili kullanılır. yani cümlenin birebir türkçe çevirisi "uçağa oturarak şangay'a gidiyorum." gibi bir şeydir.

    bazı cümleler ise yukarıdakilere göre anlaması sabır isteyen cümlelerdir. misal:

    wo cong bao li na le yi ben shu chu lai - çantadan bir adet kitap çıkardım.

    yukarıdaki cümle, bu bahsettiğim anlaması sabır isteyen cümlelerin en basitlerinden birisidir. cong = ingilizcedeki from türkçedeki -den -dan eki, bao= çanta, na le= elimle tuttum, yi ben shu= bir adet kitap, chu lai = dışarı gelmek. bu cümlenin türkçeye bire bir çevirisi şöyle bir şeydir: "çantadan bir adet kitabın elimle tutarak dışarı gelmesini sağladım." bazen karşınıza buna benzer öyle cümleler çıkar ki, bu tip cümlelerin neden öyle kullanıldığını anlamak için bol konuşma pratiği yapmaktan başka şansınız yoktur.

    çince gramerinin diğer bir zor tarafı da bazı kelimeler cümle içinde kullanılırken neden kullanıldığının anlaşılmasının zor olmasıdır. aslında türkçe'de de bu tip cümleler vardır (sanırım.):

    misal: "şarkılarda düşünmek seni bana getirmez ki." mazhar alanson bu şarkı sözünü yazarken "şarkılarda düşünmek seni bana getirmez." deseydi, iki cümlenin anlamı da aynı olurdu ama -ki eklendiği zaman cümlede enteresan bir pekişme meydana geliyor. bu cümlede neden -ki eki kullanıldığını ben şahsen türkçe öğrenen bir yabancıya anlatamam. işte çincede de bu tip cümleler mevcuttur ve de bir çinliye neden böyle kullanıyorsunuz diye sorduğunuz zaman benzer şekilde bunun nedenini pek açıklayamazlar. anlaması bol bol konuşma ve dinleme pratiği gerektiren cümlelerdir bunlar.

    çincenin diğer bir enteresanlığı da almanca'daki artikellere benzeyen ama öğrenmesi biraz daha kolay ve mantıklı olan kelime önünde kullanılan adet belirteçleridir. misal:

    çince'de "yi ge" bir adet demektir (yi=bir ge=adet). ama her nesnenin önüne yi ge getirerek o nesnenin bir adet olduğunu söyleyemezsiniz. mesela bir adet kitap demek için yi ben shu, bir adet bilet demek için yi zhang piao, bir adet sokak demek için yi tiao lu. demeniz gerekir. her kelimenin adet belirteci farklıdır ama belirli bir mantığa sahiptir. örnek olarak ince ve yassı olan eşyaların adet belirteci aynı, kitap ve defter gibi nesnelerin adet belirteci aynı, uzun ve ince nesnelerin adet belirteci aynı, belirli hayvan gruplarının adet belirteçleri aynı v.b.. yine de çince konuşurken genel adet belirteci olan "yi ge" kalıbını kullandığınız zaman çinliler sizi anlar ama eğer kullandığınız kelimenin adet belirteci "yi ge" değilse bozuk bir çince ile konuşmuş olursunuz.

    telaffuz:

    mandarin diyalektinde dört farklı tonlama vardır. yani bir sesin dört farklı tonlaması değişik anlamlara gelir. birinci tonlama o kelimeyi düz okumak, ikinci tonlama tonu yükselterek okumak, üçüncü tonlama önce tonu yükselterek sonra keskin bir tonla sonlandırarak okumak, dördüncü tonlama ise direkt keskin bir tonlama ile sonlandırarak okumaktan ibarettir ve de bunu yazarken anlatmak doğal olarak zordur. her sesin dört farklı tonlaması olmayabilir. (mandarin, tonlama meselesinin en kolay olduğu çince diyalektlerinden birisidir. hong kong'lular ve güneylilerin konuştuğu cantonese diyalektinde bir sesin 9 farklı tonlaması olduğunu duymuştum, kim bilir ne kadar zordur.) mandarin tonlamalarına örnek olarak:

    hao sesini üçüncü tonlama ile okuduğunuz zaman iyi, dördüncü tonlama ile okuduğunuz zaman ise numara anlamına gelmektedir. fu sesini ikinci tonlama ile okuduğunuz zaman kıyafet, dördüncü tonlama ile okuduğunuz zaman para ödemek, birinci tonlama ile okuduğunuz zaman koca ( anlamına gelen koca) anlamına gelmektedir. ancak bazen bütün kelimeler birbirine girer. misal; dördüncü tonlama ile okuduğunuz fu, hem para ödemek hem de baba anlamına gelmektedir. fakat iki sesin de çince karakteri farklıdır. bu sebeple karakterler, bilhassa yazı yazarken çincenin olmazsa olmazıdır. hem karakteri, hem okunuşu hem de tonlaması aynı olup farklı anlamlara gelen kelimeler de mevcuttur. çince öğrenmenin diğer bir zor tarafı da kelime ezberlemektir. çünkü çince konuşurken çıkarmanız gereken ses sayısı çok fazla değildir ve de bir sesin bir çok anlamı vardır.

    çince cümle kurarken tonlamalara dikkat etmediğiniz takdirde çinliler ne dediğinizi anlamaz. aslında bu da karışık bir mevzudur. şöyle ki; bir yabancının çince konuşmasını çok sık dinleyen bir çinli telaffuz ve tonlamalarınız kötü olsa dahi sizi anlar. bu sebeple yabancıların konuştuğu çinceyi en iyi anlayan çinliler çince öğretmenleridir çünkü tüm işleri yabancıları çince konuşurken dinlemektir. ancak, yabancılarla pek haşır neşir olmamış bir çinliye derdinizi anlatabilmeniz için çok düzgün bir telaffuz ile konuşmanız gerekebilir.

    çince karakterler:

    geldik çincenin en karmaşık mevzusuna. çincede kaç karakter olduğunu bilmiyorum ama ben çince karakterlere hakimim diyebilmeniz için bilmeniz gereken karakter sayısı 3000'dir. 1000 karakter biliyor iseniz basit cümle ve paragrafları okuyabilirsiniz. 2000 karakter bilerek çin'deki hayatınızı oldukça kolay bir hale getirebilirsiniz. eğer bildiğiniz karakter sayısı 3000'den fazla ise önünüzde saygı ile eğilirim. çince karakter öğrenmek de bol pratik ve karakterlerle sık haşır neşir olmanızı gerektirir çünkü dil öğrenmek nankör bir iştir ve de öğrendiğiniz çince karakterleri unutması çok kolaydır. bir gün çince öğrenmeye kalkarsanız ve de hocanıza nasıl karakter öğrenebilirim türünden yönelttiğiniz bir soruya hocanız "ezberleyeceksin. başka yolu yok." türünden kestirme bir cevapla karşılık verir ise kesinlikle o kişiden çince öğrenmeyi bırakın. çince karakterler ezberlenerek öğrenilir. bu doğrudur; ama sonuçta ezberlemenin de bir yolu yordamı vardır. bir kere çince karakterlerin en sık kullanılanından en az kullanılanına doğru listeler mevcuttur ve de doğal olarak karakter öğrenmeyi en sık kullanılandan en az kullanılana doğru yapmanız en mantıklısıdır. bunun yanı sıra her karakterin bir kökü vardır ve de bu kökler karakter öğrenirken aklınızda kalmasını kolaylaştırması açısından çok önemlidir. sözlükten bir karakterin ne anlama geldiğini sözlük dizininde bulunan kök listesi yardımı ile bulursunuz. bunun dışında başka bir enteresanlık daha vardır. bir karakterin ne anlama geldiğini kolaylıkla okuyabilirken o karakteri yazamayabilirsiniz. karakter okuyabilmek ve karakter yazabilmek iki farklı şeydir. sürekli gördüğünüz bir karakteri kolaylıkla hatırlayıp okuyabilirken, yazabilmeniz için yazma pratiği yapmanız gerekir. her karakterin bir yazma yöntemi vardır ve de bu yöntemi kullanarak yazmanız, karakter yazmayı öğrenmenizi kolaylaştırır. günümüzde bilgisayarla karakter yazmak çok yaygındır ve de bu işi kolaylıkla yapabileceğiniz bir çok yazılım mevcuttur. bu nedenle bir çok kişi karakter yazmayı öğrenmeye uğraşmaz. aslında hiç karakter bilmeden bile çince konuşabilmeniz mümkündür. hatta hiç karakter bilmeden iyi seviyede çince bile konuşabilirsiniz çünkü batılılıar için geliştirilmiş ve pin yin adı verilen karakterin latin harflerine dönüştürülmüş versiyonları vardır fakat istediğiniz kadar iyi seviyede konuşun, çince karakter bilmediğiniz takdirde bunun eksikliğini her zaman hissedersiniz. bazen "neden çin'de de zamanında bir harf inkılabı yapılıp işler kolaylaştırılmamış ki?" türünden sorular sorar insanlar. şahsi görüşüme göre, karakterler olmadığı takdirde yazı yazarken işin içinden pek çıkılabilecek bir dil değildir çince çünkü yukarıda da bahsetmiş olduğum gibi çince konuşurken çıkardığınız ses sayısı fazla değildir ve de bir sesin bir çok anlamı vardır. her karakter tek heceli bir sestir çincede.

    kelimeler:

    çince kelimeleri ezberlemek zordur. kolay unutulur. örnek:

    lao shi, çincede öğretmen, her zaman ve eski usül anlamına gelmektedir. lao çincede eski demektir fakat ikinci ses olan shi, öğretmen için kullandığınız zaman efendi, her zaman için kullandığınız zaman vakit, eski usül için kullandığınız zaman usül anlamına gelmektedir ve de üç shi sesinde de tonlamalar ve karakterler farklıdır. çince'de buna benzer aynı sesleri kullanarak oluşturduğunuz bir çok kelime vardır ve bu nedenle akılda tutması zordur. hatta ve hatta lao shi sesler topluluğunu kullanarak oluşturulan kelimelerin sadece yukarıda bahsettiğim üç anlamı yoktur başka anlamlara gelen kelimeler de mevcuttur. bunun yanı sıra çinliler batıda kullanılan bir çok özel ismi kendi dillerine ve karakterlerine uyarlayarak kelime haznelerinin arasına katarler. mesela çince elvis presley "ai er wei si pu lei si li", bill gates "bi er gai ci", the beatles "pi tou si yue tuan" demektir. (beatles'ın çincesinin sonundaki yue tuan müzik grubu anlamına gelir. çinliler bir kelimeyi kendi dillerine uyarlarken michael jackson şarkıcısı gibi tamlamalar oluşturmasını çok severler). bir çok şehir ve ülke ismi de çinceye uyarlanmıştır. mesela çince istanbul "yi si tan bu er", barselona "ba sai luo na", new york "niu yue", ispanya "xi ban ya" demektir. her ama her özel isim, restoranlar zinciri, ünlü şahıs v.b.'nin çince uyarlaması vardır (eğer çin'de tanınıyor ise). aslında bu çince'de batı dillerinde kullanılan seslerin olmamasından kaynaklanır. bazen çinlilerin yaptığı özel isim çevirmeleri enteresan sonuçlar doğurmaktadır. mesela hard rock cafe'nin çincesini bire bir türkçeye çevirdiğiniz zaman ortaya çıkan çeviri "sertkaya restaurant" gibi bir şeydir!

    bu dili öğrenmeye meraklı kişiler için internetteki iki baba kaynak:

    http://www.mdbg.net/chindict/chindict.php (işinizi gerçekten inanılmaz kolaylaştıran ve de aradığınız her şeyi bulabileceğiniz çok baba bir ücretsiz sözlük.)

    http://chinesepod.com/ (güzel bir dil öğrenme sitesi. bir bölümü ücretsiz olsa da detaylı kullanmak ücretli ama yine de hakkını veriyor.)