hesabın var mı? giriş yap

  • bu alternatiflerin anane, babanne, cicianne, haminne türevleri üstünde denenmesi tavsiye edilmez. ya da edilir lan, bi bakalım nası olucak.
    mesela:
    -ne zaman evleneceksin?
    +karnım belli olunca.

  • - sarı saçlar
    - zigon sehpa gibi çene yapısı
    - space-x roketi gibi meminto
    - botokslu dudaklar
    - manken ya da sosyal medya fenomeni( bu nasıl zikim bir tabirse) olmak
    - geçmişinde en az 7-8 tane tanınmış kişiyle sevgili olmak vs

    futbolcular bunların makyajsız ve estetiksiz halini bilmediği için çocukları cennet mahallesinden aliş'e benziyor mk.

    debe editi: tamam dudakta botoks olmazmış yazmayın, ne bileyim lan benim kütük kayseri bizim orada kömbe dudaklı derler alla alla.

  • aslan akbey'in meşhur istihbaratçı hiram abas'ı canlandırdığı söyleniyordu fakat biraz önce çok güzel bir ayrıntı fark ettim. daha önce yazıldı mı bilmiyorum fakat 57. bölümde aslan öldükten sonra polat ve abdülhey aslan'ın evinde bir ipucu ararken polat kitaplığa doğru feneri tutuyor ve fener hiram abas'ı anlatan "bay pipo" kitabını aydınlatıyor. dizide gerçekten de fark edilmesi zor bir çok ayrıntı mevcut. izlemesi daha da bi keyif veriyor bunları fark ettikçe.

  • babam, sabah işe gitmeden önce yapıyordu mercimek çorbasını. o gittikten sonra ben yavaştan hazırlanıyordum okula gitmek için. mavi önlüklü zamanlar...

    tencereden bir kaseye doldurup içine ekmek doğruyordum biraz. sonra elimde tepsiyle annemin yanına gidiyordum. yatağında hasta hâlde yatıyordu. " hadi anne bunu yiyorsun bak! hepsini... " diyordum ve kendime de koyuyordum biraz. sabahları çorba içmeyi o vakitlerden beri severim.

    hep besmele çekerek başlardı babam her işine, hâlâ öyle. " sen şifâ kat içine allah'ım " derdi gözleri dolardı annemin hâline. ben de öyle izlerdim ayağının dibinde ki çok iyi yemek yapıyorum artık ben de.

    öğrendim ki şifâ bazen gerçekten bir kaşık mercimek çorbasında dahi saklı olabilirdi.

    annem iyileşmişti artık. inanılmaz cömert bir kadındır. kapıya gelen dilencilere çorba, yemek vs. verirdi; yanında ekmek ve ayran. neredeyse her zaman yapardı bunu. ben de izlerdim.

    gönüllü refakatçilik diye bir şey vardır duydunuz mu?
    üç beş kez yapmışlığım vardır kimsesi olmayan amcaların yanında. hastaneler sürekli mercimek çorbası veriyor sanırım. " bunu içiyorsun, sonra ameliyat bile olmadan fırlayıp gidiyorsun burdan genco " derdim refakatçisi olduğum hastalara.
    " inşallah " derlerdi hafif bir tebessümle...

    ekim ayı yaklaştı artık ve soğudu istanbul.
    sabahları çorbacıya gidin ara sıra. sokakta yanından öylece geçtiğiniz evsizlere çorba ısmarlayın.
    güzel bir mercimek çorbası, pilav, salata, tavuk falan yapıp yoksul olduğunu bildiğiniz komşularınızı çağırın evinize yemeğe. yoksul değilse bile çağırın. verdikçe artar insanın malı mülkü.
    ayrıca belki de kalbimizin şifası, birinin bizim sayemizde boğazından geçecek bir kaşık mercimek çorbasında gizlidir.
    bunu düşünün.
    " hiç kimseyle işim olmaz " diyorsanız kendinize yapın. sıkın limonu için iki kase.

    rabb'im açlıkla sınamasın kimseyi.

  • hakkında şöyle bir haberin olduğu keşiftir.
    kozmik anafor

    haberden bir alıntı: "burçin mutlu pakdil, mithila mangedarage, marc s. seigar, ve patrick treuthardt’ın hazırladığı ve yüksek lisans öğrencisi pakdil’in baş yazarlığını yaptığı makale, pgc 1000714 olarak bilinen galaksinin keşfedilen yeni özelliklerini anlatıyor."

    yani galaksiye ait yeni bilgiler keşfedildiğini, bahsi geçen galaksinin zaten halihazırda keşfedilmiş ve bilimsel bir isimle sınıflandırılmış olduğunu söylüyor. arkadaşları arasında kendisini bu ekstra keşfinden dolayı onurlandırmak adına "burçin'in galaksisi" şeklinde adlandırıldığını, ancak bunun bilimsel bir isimlendirme olmadığını anlatıyor.

    yine de bir türk bilim insanının böyle bir başarıya imza atmış olması çok büyük bir şey tabii ki. kendisini kutlamamız, yeni gelecek başarılarını bekleyip daha da gurur duymamız gerek.

  • başlık "türk vatandaşlarının büyük çoğunluğunun rus roman karakterine dönüşmesi" olacaktı fakat karakter sınırı engel oldu.

    dışarıdan kendimize bakınca gogol'un "palto" kitabındaki akakiyeviç gibi palto almak için para biriktirir olduk.

    bugün sizi soğuktan düzgün şekilde koruyacak en dandik ceket 1500-2000tl

    bu ceket fiyatı gerçek insanlar ve kendini insan gibi hissedenler için. kendine her şeyi reva gören cahil zihniyet için 100tl ye de var.

    bu başlık kendine değer ve önem veren gerçek insanlar adına açıldığı için trollerin doluşmasına gerek yok. geçip şu fiyata da mont var demeyin.

    doğalgaz zamları yüzünden her sabah raskolnikov gibi titreyerek uyanmamıza da az kaldı. raskolnikov ile bir diğer özelliğimiz ise iki kesiminde beş kuruş parasının olmaması.

    tolstoy'un “insan ne ile yaşar” kitabındaki bir bölümde 2 dönüm fazla arazi alacağım diye gün boyu yürüyüp yorgunluktan ölen şark kurnazı köylüye ne demeli? siz bu karakterde kimi görüyorsunuz?

    yüzlerce roman karakteri sığabilir bu başlığa benim aklıma bu üçü geldi.

    umarım sofie'nin dünyasındaki gibi bir kaç sene sonra gerçekten bir kitap içinde yaşadığımı öğrenmem.

    edit:imla

  • eger sevgiliniz ile ev arkadasi iseniz bu kisi tam olarak sizsiniz. eger sevgiliniz ile ev arkadasi degilseniz bu kisi kim bilmiyorum. eger sevgiliniz yoksa ne diye boyle seyler dusunursunuz onu da bilmiyom amk.