hesabın var mı? giriş yap

  • mutluluğuna imrendiğim ve krallığının devamını dilediğim adamdır.
    bu başlığa da hemen damlayan, para için ruhunu satabilecek, başkasının mutluluğunu küçümsemeyi marifet sayan dallamaları kale almamasını dilerim.

  • kahvaltı. bizim ev.

    ben: baba, günaşırı ne demek?
    babam: bir gün arayla demek.
    ben: bunu bana ne zaman söyleyecektiniz baba?
    babam: neyi?
    ben: günaşırının anlamını. ben günaşırıyı yanlış biliyormuşum.
    babam: ne sanıyordun?
    ben: akşam üstü şöyle 5-6 gibi felan sanıyordum. :/

    annem: haha. nasıl öğrendin?
    ben: herkesin içinde!! arkadaş saçına besleyci bi karışım uyguluyormuş. hangi sıklıkla uyguluyorsun dedim, günaşırı dedi. her gün her gün zor olmuyor mu dedim. her gün değil, günaşırı dedi. ben de tamam işte, her akşam her akşam zor olmuyor mu dedim. her akşam değil, günaşırı dedi....

    annem: hahaha ilahi keyfekeder...
    ben: niye öğretmediniz anne?

    kardeşim: aslında söyleyecektik de, senin biraz daha büyümeni bekliyorduk.
    ben: :/

  • evinde bir kediyle yaşayanların sıklıkla şahit olduğu bir tür kedi davranışı.

    efendime söyleyim kedi evin herhangi bir köşesinde kendini unutturmuşken, bir tıkırtı, şangırtı, patırtı olur. hani böyle siz bir an böyle irkilmiş kırık döküğe bakarken, kedi içeriye koşar adım gelir, durur, olay mahaline, size benlik bi şey var mı der gibi bakar sonra ki sessizliğin akabinde kafasını çevirir sanki hiç bi şey yokmuş gibi karizmatik, soğuk kanlı adımlarla yine bilinmez bir köşeye doğru kendi döktü kendi toplasın dercesine çeker gider.

  • opsec üzerine izlenimleri kaleme aldığım yazı buradan ulaşılabilir. blogun kapanma ihtimaline karşı yine sözlüğe yazmaktayım ki yedeği bulunsun. ayrıyeten daha kolay okunabilir olması açısından durmasında yarar var.

    --

    öncelikle opsec bir operasyon biçimi, yani sizin nasıl davrandığınızdır. opsec bir teknolojik araç veya yazılım değildir. ikinci olarak opsec beraberinde bazı dezavantajlar getirir. bu dezavantajların önemli bir kısmı ise efektif olamamaktır. bu yüzden opsec yavaştır. son olarak, güvenliğinizi ve bu tutumunuzu uzun zaman boyunca korumak çok streslidir ve bu, profesyonel olarak eğitim almış ajanlar için bile çok zordur.

    iyi bir opsec, güvenliğinizi en üst seviyede korumak için gerekli olan davranış değişkliklerini içselleştirmeyi gerektirir. operasyonel aktiviteler alışkanlıklara dönüşmeli zira en ufak bir ayrıntı bile önem arz etmektedir. bu ufak ayrıntıların biri yanlış yapıldığında güvenliğiniz tehlikeye girebilir. işleyen demir ışıldar. iyi bir opsec pratiği edinmenin tek yolu pratik yapmaktan geçer. yeni başlayanların yaptığı aptalca yanlışları başlarda yapın ki ilerleyen zamanlarda başınız yanmasın. bu konuda şu iki sözü hatırlayalım:

    - amatörler doğru yapana kadar pratik yapar, ancak profesyoneller yanlış yapamayana dek çalışır.
    - barış zamanında ne kadar yorulursanız, savaşta o kadar az kan kaybedersiniz.

    güvenliğiniz için gerekli alışkanlıkları edindiğinizde, opsec konusundaki ikinci en büyük zorluk ise sabırlı olmayı öğrenmektir. opsec ne kadar derin olursa, efektif olması o kadar zor olacaktır. bu durum özellikle haberleşme esnasında kendisini gösterir. riskleri azaltmak için kullanılan opsec mekanizması haberleşmeye gecikme ekler. sonuç olarak, haberleşme daha uzun sürer. en nihayetinde bu zaman kısıtlaması olan operasyonlarda düşünülmesi gereken bir durum. zaman kısıtlaması olmayan operasyonlarda ise pek sorun olmayacaktır.

    en büyük güvenlik riski ise operasyon içerisinde yer alan insanların birbiri ile haberleşmesi oluşturur. gizli operasyon yürüten cıa, mı6, dgse gibi örgütler, kendileri için çalışan insanların haberleşmelerinde barındırdıkları riskleri en aza indirmek için çalışırlar. en basitinden, bu riskleri azaltmak için operasyona başlamadan önce en az 2 veya 4 saat gözetim altında olup olmadıklarını kontrol ederler (gözetim kontrol yolu / surveillance detection route). bu rakamların en az olduğunu hatırlatalım. yüksek güvenlik gerektiren operasyonların planlanması haftalar/aylar alabilir ve gözetim kontrolü de 12 saate kadar çıkabilir.

    bilgi güvenliğini sağlayan araçlar ve teknolojiler (şifreleme gibi) önemli olsa da bu yeterli değildir. hatta opsec için başlangıç noktası bile sayılmazlar. yine de şifreleme yazılımlarını düzgün ve doğru bir biçimde kullanmayı öğrenin ancak gizli yapacağınız aktiviteleri hücreselleştirmek ve operasyonel ortamınızı olabilecek sızmalara karşı biçimlendirmek, herhangi bir yazılımı kullanmaktan çok daha önemlidir. hücreselleşmek konusunda fikir sahibi olmak için bir önceki yazıya bakabilirsiniz

    kaynaklar:
    [https://opsectr.wordpress.com/…-uzerine-izlenimler/ https://opsectr.wordpress.com/…-uzerine-izlenimler/]
    [https://grugq.github.io/…/21/observations-on-opsec/ https://grugq.github.io/…/21/observations-on-opsec/]

  • ömer aşık'ı ilk 2004 senesinde sahada görmüştüm. o zaman okuduğu istanbul ticaret üniversitesi takımında oynuyordu, daha doğrusu oynamaya çalışıyordu diyelim. devamlı aynı kategoride bulunduğu için bizim üniversite ile, 2004-2006 arası her sene maçımız oldu istanbul ticaret'e karşı.

    burda da yazılmış, "basketbola geç başladı", "hızlı gelişti" şeklinde. ama bu "hızlı gelişim"in ne kadar hızlı olduğunu insanlar tam net bilmiyor. onu anlatmaya çalışacağım.

    2004'te ilk gördüğümde, yürümekte ve koşmakta zorlanan, pozisyon alırken nerde duracağını tam bilmeyen, ama rebound sezgisinin iyi olduğu her halinden belli bir adam vardı. uzun eksikliğinden 195 boyumla ömer'i tutmak zorunda kalırdım ama aradaki 15cm farka rağmen beklediğim kadar zorlanmazdım.

    2005'te gördüğümde gözle görülür bir fark vardı. adamın yürüyüşü bile değişmişti. reboundlarda artık çok daha etkili, yavaş yavaş post-up oyunlarını geliştirmiş, her fırsatta smaç kovalayan bir ömer vardı. hafiften bünyemi zorlamaya başlamıştı koskoca okulda nasıl uzun olmaz, ben niye 3 numara halimle bu adamı tutuyorum lan diye içten içe isyan etmeye başlamıştım. ama yine de 10 sayı civarında tutabiliyorduk.
    hatta maçı kaybettik, bizim hoca da maç sonu "ulan bu iki garibim tuttu 210'luk adamları, siz bi guardı tutamadınız maç gitti." şeklinde azarlamıştı bizim guardları. bizi garip olarak nitelendirdiği için üzülsek mi, ömer'i tuttuk diye sevinsek mi bilememiştik.

    2006'da artık üniversite ligi seviyesi için fazla olmaya başladı. zaten hem sayı hem rebound krallığında direk tepeye oynuyordu adam, bunun üstüne iyice özgüven sahibi olmuştu. o yüzden iyice domine etmeye başladı bizi. biz de hafiften ağlamaya başladık, "ya bu eleman 2 sene önce zor yürüyordu nasıl böyle oldu bir anda" diye.

    daha sonra ben mezun oldum koptum basketboldan. 2008 gibi baktım ömer, türkiye'yi domine ediyor. şimdi sıra nba'de...

    mip ödülüne yakın olduğu söyleniyor. bence adamın most improved player ever ödülünü alması lazım. 8 senede "yürüyemeyen, top tutamayan ömer"'den, "dünyadaki sayılı pivotlardan ömer"'e evrildi adam.

    (bkz: respect)

  • iki-uc hafta evi hic supurmeyip sonra temizlik esnasinda elektrik supurgesinin yerden cektiklerinin borudan gecerken cikardigi citirtilari keyifle dinlemek.