hesabın var mı? giriş yap

  • çok fazla kişinin başına gelen yakın zamanda moda olmuş bir yöntem. hele de ülkede her iki kişiden üç kişinin kitap çıkarmak istemesi, üstü örtük bir pazar haline geldi. merdiven altı tonlarca yayınevi bu işin kalpazanlığına başladı resmen. şimdi isim veremiyorum ama özelden yardımcı olurum.

    gelelim kitap bastırma dolandırıcılığına. hızlıca özet geçeceğim. yayınevi sizden paranızı alıyor ve diyor ki bin adet basıyoruz, yüz tanesi sizin. siz ok diyorsunuz. kitap basılıyor. e-devletten bandrol sorgu yapıyorsunuz bin adet bandrol alınmış. oh süper. size yüz tane de geldi. gerçekten bandrollü kitap. şahane. sonra eşiniz dostunuz kitabı netten sipariş ediyor. yayınevi diyor ki kitap tükendi. oha. şaşırıp arıyorsunuz yayınevini, diyorlar ki kitabınız çok beğenildi bir haftada tükendi. aman ya rabbim. ne büyük yazarım ben. hemen üç beş bin daha ateşleyim de ikinci baskıyı yapsınlar. sonra üçüncü baskı. dev yazar.

    işte burada babayı yediniz. çünkü kitap sadece 100 tane basılmıştır, hatta matbaada bile değil dijital baskı dediğimiz fotokopi şeklindeki bir cihazla. sizin duygularınızı sömürerek paranızı yolarlar.

    ha, geriye kalan 900 bandrole ne mi oldu? onu da başka ama iyi satan bir kitaba çaktılar ve sizin sırtınızdan o yazarın da hakkını yiyerek yola devam ettiler. bu anlattığım sadece bir yöntem. daha birkaç farklı yöntem daha var. onlara ve daha fazlasına şuradan bakabilirsiniz.

  • sabah otururken farkettim. amcanın biri denizde ellerini birbirine yapıştırmış. " bak böyle kenara kollarını açacaksın aynı zamanda ayaklarını da çırpacaksın" diye kollarını aça aça yanındaki kendi yaşlarındaki teyzeye yüzmeyi anlatıyor. öğretmeye çalışıyor kendince ama teyze maalesef beceremiyor, batıyor batıyor çıkıyor.
    yarım saat kadar sürdü bu çaba , çok büyük uğraşıların ve teyzenin beline kadar gelen suda bi kaç boğulma tehlikesi atlatmasının ardından "amaaaan bişey öğretmiyorsun sen" diyerek çıktı denizden duşa gitti teyze, amca da çıktı ardından gülümseyerek geldi yandaki şezlonga oturdu bi sigara istedi. verdim bi tane çıkartıp, yakarken de,
    - eşiniz mi hanımefendi ? dedim
    + evet dedi.
    - yüzmeye merak saldı heralde dedim gülerek,
    +evet ama yeni değil 51 yıl oldu merak salalı dedi...
    meğer amca evlendikleri sene dubalara kadar yüzmüş sonra küsmüş teyze buna, beni bırakıp gittin diye, amca da gönlünü almak için sen gidebilene kadar ben de gitmiycem artık dubalara demiş. öpüşmüş barışmışlar. 51 yıldır yaz tatilinde oldukları her allah'ın günü teyzeye yüzme öğretmeye çalışmış. teyze yüzmeyi öğrenememiş, amca da bi daha dubalara gidememiş hiç.
    51 yıl.
    sabırla. öyle kenarda teyzeyle yüzmüş.
    hiç sıkılmadınız mı diye sordum. döndü duş alan teyzeye baktı.
    - sıkılmaz mıyım da, baksana şuna, dubalara gidersem gene küser diye korkuyorum dedi gülerek...
    olm aşk diye bişey var lan. buluyo insanlar. nerde bilmiyorum ama var. moralimizi bozmayalım hiç...

  • yalnizca olimpiyatlar tarihininin degil, belki de spor tarihinin en tartismali, en olayli, en efsanevi maclarindan biridir..

    1972 eylul'unde duzenlenen olimpiyatlar kara eylul orgutunun olimpiyat koyune baskin duzenleyerek israil'li sporculari oldurmesi sonucu sekteye ugramis, ancak komite oyunlarin devami kararini vermistir..

    o ana kadar 8 kez ustuste altin madalya sahibi olan abd basketbol takimi yine kendinden emin bir sekilde efsaneyi surdurmek icin gelmistir olimpiyatlara.. ruslar ise belki de ilk kez bu kadar yuksek bir ozguven ve inancla oradadirlar ve dusundukleri tek sey abd'yi maglup etmektir.. abd zorlanmadan yari final kadar gelir ve yari finalde de italya'yi farkli yenerek finale yukselir.. sscb takimi ise yugoslavya'ya karsi zorlanmis olsa da yari finalde kuba'yi rahat yener ve finale cikar..

    belki de o seneki olimpiyatlarin en cok merak edilen maci amerikalilar da seyredebilsin diye gece yarisina yarim saat kala baslar.. oyunun basinda, ruslar tempoyu istedikleri gibi dusurup ustasi olduklari set oyunu sayesinde ustunluk kurarlar abd'ye karsi.. ozellikle guardlari sergei belov muthis oynamaktadir..

    ikinci yariya sscb onde baslar ve ilk ciddi gerginlik yasanir.. bir ribaund mucadelesi sirasinda kavgaya tutusan bir rus ve amerikan oyuncu oyundan atilirlar.. daha sonra, bir hava atisi sirasinda amerikalilarin planli yapilmis oldugunu iddia ettikleri bir hareket neticesinde abd'nin uzunlarindan birisi (adini hatirlamiyorum) sakatlanir ve oyunu birakmak zorunda kalir..

    oyunun yavas yavas ellerinden kaydigini goren abd'li oyuncular gaza gelir ve var gucleriyle tam saha prese baslarlar.. pres sonuc veriri ve sscb'li oyuncular saskin bir halde surekli top kaybi yapmaya baslar.. abd 10 sayiya kadar cikan farki kapatir ve 7 saniye kala sscb 49-48 ondedir..

    hucum hakki sscb'dedir ancak dip cizgide ikili sikistirmaya ugrayan sscb'li oyuncu, belov bosta olmasina ragmen topu ona dogru iletmek isterken cok kotu bir pas verir ve bugunlerde washington wizards'in kocu olarak tanidigimiz doug collins araya girip bu topu kazanir.. topu surer, sscb potasina dogru yuklenir ve haliyle sert bir faulle durdurulur.. oyunun bitmesine 3 saniye kala, sscb 49-48 ondedir ve doug collins iki serbest atis kullanacaktir.. faulden dolayi hafifi bir sakatlik gecirir ancak kocunun, 'yuruyebilecek kadar iyiysen, bu atisi da kullanirsin' demesi uzerine gaza gelip oyunda kalmaya karar verir.. birinci atis girmistir, 49-49.. collins ikinciyi de sokar ve abd 50-49 one gecer.. 3 saniyesi vardir sscb'nin, hemen oyuna baslarlar, ancak isabetsiz bir pas ve sure sona ermistir.. saha amerikalilar icin bayram yerine doner ama o sirada bir seyler olur, tribundeki fiba yetkilileri sahaya iner.. ortalik karismistir..

    mesel sudur ki, o gunku kurallar dahilinde bir takim yalnizca mac saati islemiyorken mola alabilir ve molayi isaret etme yetkisi olan tek kisi de takimin kocudur.. elindeki elektronik bir zimbirtiya basarak hakemi uyarmak suretiyle mola istenmektedir.. collins'in birinci serbest atisi sonrasi mola talep eder sscb kocu.. onlara cok yakin oturan fiba yetkilileri de mola talebini fark etmistir.. ancak, nedendir bilinmez, hakemler tepki vermezler bu istege ve collins ikinci atisini kullanir.. kurallara gore, collins ikinci atisi kullanmak icin eline topu aldigi andan itibaren hic kimsenin mola alma hakki yoktur ve son 3 saniye hemen oynanacaktir.. yine garip bir sekilde, tam collins ikinci atisi yaparken molayi duyuran su meshur 'voorrrkk' sesi gelir ama kimse umursamaz, zira is isten gecmistir..

    iste butun bunlara tanik olan fiba yetkilileri sscb'ni hakkinin yendigini dusunduklerinden hakemlerle konusurlar.. ama asil meseleyi cozen edward robinson adli fiba genel sekreteridir.. o kesmekes esnasinda masa hakemlerine eliyle 3 isareti yaptigini yakalamistir kameralar ve bunun anlami 'mac saatini 3 saniyeye ayarlayip oyunu yeniden baslatin'dir.. abd'liler anlam veremez olan bitene, isyan halindedirler.. ancak, fiba'nin dedigi olur ve ruslar'a son bir sans verilir..

    ivan edeshko, kendi potasi altinda topu eline alir ve uzun bir pas icin hazirlanir.. duduk calinir, topu elinden cikartir edeshko ve top daha yari sahaya ulasmadan mac biter.. abd'li oyuncular bir kez daha kudurmus durumdadir sevincten.. onlar ziplayadursun orta yerde, ortalik bir kez daha karisir.. rus teknik heyeti itiraz etmektedir ve itirazin sebebi de skorboard'un yanlis calistigi iddiasidir.. ve itiraz sonuc verir.. zira, 3 saniye oynanmasi gerekirken birinci saniyede macin bitisini bildiren duduk otmustur..

    sevincten deliye donen abd'lilerin bir kez daha kafasi karisir.. once, devam etmeyip soyunma odasina gitmeyi dusunurlerse de, fiba sekreterinin 'altin madalyayi istiyorsaniz sahada kalin' uyarisi uzerine vazgecerler ve dunyanin en uzun 3 saniyesini bir kez daha oynamak icin sahada yerlerini alirlar..

    ivan edeshko yerini alir pota altinda.. takimin en uzunu aleksandr belov rakip pota altinda iki abd'li oyuncunun arasinda gelecek uzun pasi bekliyordur.. edeschko'yu bloke eden abd'li oyuncunun kollarinin cizgiyi gecmesi uzerine macin macar hakemi kendisini uyarir ancak bu uyariyi yanlis anlayan oyuncu iki metre geri cekilip edeshko'ya rahat bir gorus alani birakir.. (sonradan abd'li oyuncu hakemin kendisinden geri cekilmesini istedigini iddia edecek, hakem ise 'ben ingilizce bilmiyorum ki nasil boyle bir sey soyleyebilirim' diyecektir)

    duduk oter, edeshko uzun bir pas icin hazirlanip var gucuyle gonderir topu salonun obur ucundaki belov'a.. belov, iki amerikali arasinda cok iyi yukselir, topu alir ve bana kalirsa dunyanin gelmis gemis en muhim, en kiritik, en anlam yuklu basketlerinden birini sokar.. rus spiker, 'zafer bizim' diye bagrimaktadir.. belov'un basketinin hemen sonrasi maci bitiren duduk duyulur ve macin sonucu:
    sscb:51 abd:50

    mac bu kez gercekten bitmistir ve efsane sona ermistir.. sscb dunya sampiyonu olur..

  • febe müzesinin kupalarla doldurulması başka türlü mümkün olmadığından, aklına gelen en pratik çözüm olarak gerçekleştirmek isteyeceği eylemdir.

  • dünyayı ele geçirmek için sahip olmanız gereken yegane araç. artık nasıl bi' sihri var büyüsü nedir çözemedim ama dükkandan içeri girdikten bi'kaç saniye sonra, abi bana üç ekmek sekiz yumurta bi' tane kelebek makarna ve kola, diyorsunuz ve gözünüz televizyona kayıp dünya ile olan bütün ilişkini koparıyorsunuz, gözünüz ondan başka hiçbir şey görmüyor, varsa yoksa bakkal televizyonu... öyle bi' etkisi var. sırf bu yüzden yıllar oldu bakkala gitmiyorum arkadaşlar önünden bile geçmiyorum zira sesini duyunca bile bi' kalıyorum olduğum yerde... evet.

  • özet: yazar gidiş-dönüş olarak aldığı biletin dönüş yolculuğuna 9000 tl ekstra para ödeyerek iade edilebilir opsiyonu ekletmiş.

    iade etmek istediğinde de gidiş-donüş biletlerin gidiş kısmı iade edilebilir olmadığı gerekçesiyle yazarın 40 bin lirasına bildiğin çökmüş.

    hatta üstüne, bilet alınırken dönüşe iade edilebilir opsiyonu ekletirken "gidişe ekletmediginiz için olmaz" diye hiçbir ibare çıkmamış ve 9000 tl bildiğin cukkalanmış.

    bu rezalet değil. bu bambaşka bir seviye.

  • fakirlik testi

    a4 dendiğinde aklınıza ilk ne geliyor?

    a-) audi

    b-) kağıt

    cevabınız b ise tebrikler fakirsiniz.

  • * arkadaşlar son durumu aktarmak boynumun borcu. :)
    amfi çıkışta beni işten aldığında, sevindirik olmuş gözümün içine bakıyorken, üstelik beni hala ekşide olan bitenden habersiz sanıyorken, (saat 17:30 civarı gördüm bu arada*) o heyecanla acele acele bir şeyler karalamak istemedim. (kendisini yarım saat kadar hiçbir şeyden haberim yokmuş gibi kıvrandırıp, beni ekşiye girmem için dolaylı yollardan yönlendirme çabalarıyla eğlenip, birazcık işkence ettikten sonra) o yanımdayken vereceğim cevap sözlükteki cevaptan daha önemliydi haliyle, ama sonucu merak edenleri de daha fazla bekletmek istemedim... gerçek cevabım odun gibi olmadı yani endişelenmeyin. :)

    tabii amfinin daha anneyi, babayı, iki tane abiyi ikna etme faslı da var.
    bizim birbirimizi her halimizle tanıyacak zamanımız oldu, kelimelere döküp soru-cevap beklemeye ihtiyacımız yok artık zaten, sorular da cevaplar da belli. bundan sonraki süreç tamamen kısfmet.

    diğer taraftan, ofiste cuma gününün sonuna doğru gelen muazzam mutlulukla, hadi artık çıkalım gidelim modunda ekşide oyalanayım derken; "abla evleniyonuz mu, evet dedin mi yenge, çocuğun adını ne koyacaksınız, çeyreğimi aldım bekliyorum" temalı mesajlarınızı görmesem ve "o_o noluyo len" dumuruyla linkleri takip etmesem, gerçekten de entryi açıp okumaya durumum olmazmış. başlığın taşınmasına rağmen up'layan, mesajlarıyla entryleriyle desteklerini ve sevgilerini ileten herkese teşekkür ediyorum.

    düğün hediyesi olarak bize harika bir anı bıraktınız zaten, çeyrekleri çocuğun sünnetine falan saklayın.
    entryleri tekrar tekrar okuyup kopuyorum, ve uzun zamandır bu kadar sandalyeden düşercesine güldüğümü hatırlamıyorum gerçekten. :)

    son olarak amficiğime hayatımın badisi olduğu için teşekkür ediyorum.
    iyi günde ve kötü günde beraber olmaya devam edeceğiz.
    so say we all.