hesabın var mı? giriş yap

  • adamın kartını kullanıyorsak aidatını ödeyecekmişiz. başka bir arzunuz?
    ulen arkadaş bir halttan haberiniz yok boş boş konuşuyorsunuz. bankalar sizin kartınızdan gelecek aidat uğruna kart vermez size. o ekstra söğüşlemesidir sadece.

    bankalar, gecikmeden faiz alır. taksitlendirmeden faiz alır. kredi kartı ile ödeme alan esnaflardan anında ödeme için kesinti yapar, yada parasını 40 gün kulanır ondan sonra ödeme yapar.

    kredi kartını kullanman için o kadar kampanyayı sadece geri zekalıca savunulan kart aidatı için yapmazlar.

    fikriniz yok, zikriniz var arkadaş.

  • bir gün yolumu kaybettim ve bir çıkmaz sokaga girdim. sokagin icindeki bir konteynerde yasayan yasli bir kadinla tanistim. babasina bakmak icin evlenmemis ve yalnız kalmıs. para verdim, almadi. muratpasa belediyesi bana her gün sıcak yemek gonderiyor dedi. sen de bana pismis yemek getir, yorgan getir dedi. diyecegim, o aşevi birçok insanın, evsizlerin umuduydu. gerçekti.

  • - selamun aleyküm baba nasılsın?
    - aleyküm selam oğlum iyi işte sen nasılsın?
    - iyi baba nolsun uğraşıyoz işte iş güç.
    - heee bizde aynı işte. iyi bişey diyon mu?
    - canının sağlığı baba senin diyeceğin varsa söyle
    - canının sağlığı seninde hayde iyi akşamlar.

    işte bütün diyaloğumuz bu şekilde benim babamla. memlekete gittiğimde de aynen bu şekilde konuşuyoruz. o yüzden sürekli annemi arayıp sonra babamı çağırırım telefona.

  • suriye forumlarına girip, bir kaç arkadaşı ikna ettiğim kampanya . 500 bin kişi olarak gelecekler.
    umarım faydali olmuştur .

  • abi dusunuyorum bizi bayrak krizidir isiddir. akp li kurmaylarin her gun verdikleri fantastik beyanatlardir. her tarafimizi cevreleyen suriyeliler vs vs bin bir turlu sorun kafayi yedirtecek. acaba norveclilerin sorunlari nedir diye merak ettim.

    girdim baktim bi haber sitesine. adamlarin haberleri soyle.

    bilmem kac yasinda gencimiz satrancta derece yapti.

    gocmenler ve yerel halk birlikte bir daga tirmanmis.

    kralice birlesmis milletlerde konusmus filan.

    abi cennet gibi ya ne olurdu beni de alsaydilar oraya..

    edit: allah askina buraya gelip sokakta dilenen adamla 2 yabanci dili olan universite ogrencisi olan benim oraya gitmem niye ayni olsun. ben gidersem sadece devletten para dilenip tuketici mi olacagim?

    www.thelocal.no dan gorulebilir.

  • oecd istatistiklerine göre gelir adaletsizliğinde meksika'nın ardından ve amerika'dan önce 2. sırada olduğumuz bile ufak bir google araştırmasıyla bulunabiliyorken "utanmadan yalan söyleyebilen şeref yoksunu bir yaratık olduğum için" şeklinde ifadesi daha doğru olacaktır sanırım. ha havalimanı da sana girsin bu arada.

    edit: tam da tahmin ettiğim gibi "gelir adaletsizliği demedim gelir adaletsizliğinin en çok azaldığı dedim" diye kıvıranlar da geldi. aynı raporada gini indeksine göre 1980lerden bugüne 0,43 olan gelir adaletsizliği parametremiz 0,41 olmuş. o kadar muhteşem bir şey ki bu aklınız almaz yani o kadar muhteşem. adeta akepe helikopterle fakirlere çuval çuval dolar saçsa ancak bu kadar etkili olur öyle bir rakam. lakin bu artış bile gelir adaletsizliğinde 2. olduğumuz gerçeğini değiştirmemiş ne hikmetse.

    edit 2: link ve kendi adamın gol diyor linki

  • ks. meal, ready to eat. abd ordusunun, yiyecek hizmetlerinin sunulamadigi ortamlarda hareket halindeki askerlerin besin ihtiyaclarini kar$ilamak uzere geli$tirilmi$, 1980 ba$larinda hizmete girmi$ yenmeye hazir yemek paketleri.yirtilmaya dayanikli kalin naylon po$etler ve ozel kutulari icinde $u elemanlardan olu$ur:

    -ana yemek (cogunlukla soslarla zenginle$tirimi$, egzantrik isimleri olan tavuk, biftek, domuz eti ya da turevleri vb)
    -yan yemek (tereyagli $ehriye, bilmemneli fasulye, $u ya da bu usulde i$lenmi$ patates vb)
    -tatli (i$lenmi$ meyve ya da kek)
    -kahvalti ya da ati$tirma icin genellikle kalin ve doyurucu bir nevi kraker, ustune surmek icin ufak po$etlerde fistik ezmesi, recel ce$itleri
    -toz icecek po$etleri,po$et kahve, $eker, ciklet
    -plastik ka$ik, kagit mendiller, havlular vb

    ozel uretim teknikleri sayesinde bu paketlerin icerigi oda sicakliklarinda bile 3 seneden fazla, uygun ko$ullarda da 6-7 sene, lezzetlerinden ve besleyiciliklerinden bir $ey kaybetmeden saklanabilir.
    mre menuleri, uzerine su vb eklemeye, hatta zor durumlarda isitmaya gerek kalmadan yenebilir. menuler cok ce$itlidir, bazi mre menuleri ozellikle sevilmez ama genel olarak kotu olmasalar da can sikintisindan olsa gerek, bunlara "meals, rejected by ethiopians" gibi isimler takilmi$tir.acip isittiginizda, normal yemekten farki yoktur, yani ozel, tatsiz tuzsuz $eyler degillerdir.icerigi, yakla$ik 1300 kilokaloridir.mre paketleri konservelere gore daha hafiftir, ozel ambalajlari sayesinde zor ko$ullarda darbelere vb dayaniklidir ve bdu ceplerine sigacak boyutlardadir.

    turk ordusu icin de benzer uretim teknikleri ile menu cali$malari yapilmi$tir. (unifood firmasi tarafindan uretilen yemekler bir ara marketlerde de satiliyordu.belki hala satiliyordur)

  • plak şirketleri esasen bir yatırımcıdır.

    20-30 sene önce plak şirketleri (yeni sanatçılar için) yaptıkları anlaşmalarda sanatçıya beste-kayıt-klip-albüm-tanıtım vs için bir bütçe oluşturup parasal kaynak sağlardı.
    albüm yayınlanıp satıldıkça da plak şirketi sanatçı için harcadığı yatırımı geri alırdı.
    eğer eser gelirleri yatırımı geçerse, ilk başta yapılan sözleşmeye göre sanatçı ve plak şirketi geliri paylaşırlardı.

    yani temelde banka'dan kredi almaktan çok farklı bir durum değil - daha özelleşmiş bir finansman şirketi konumunda idi.

    sanatçının buradaki riski eğer ki eserlerin gelirleri başta yapılan yatırımı karşılamaz ise, eser satışından para alamazdı, plak şirketine borçlu kalırdı.
    bu noktada plak şirketi sözleşme süresi boyunca sanatçıya tekrar yatırım yapmama yoluna giderse atıyorum 5 sene boyunca sanatçı yeni bir eser yayınlayamaz, eskisinden para kazanamaz, yeni eser yaratmadığı için popülerliği düşer ve konser gelirleri sınırlanırdı. sanatçı "arkadaş ver benim kontratımı" diye giderse plak şirketi "benim zararım bu, tazminat olarak da bu kadar para ver" diyebilirdi.

    muzik tarihinde bu şekilde ilerlemiş sayısız örnek var. plak şirketinin agır şartlı (uzun süreli ve sanatçıyı bağlayıcı) anlaşmaları sebebiyle nice grup-sanatçı malesef potansiyellerini realize edemeden unutuldular.

    günümüzde plak şirketlerinin konumu biraz değişti. öncelikle eser yayınlama süreci eskisi kadar büyük ve masraflı değil. özellikle teknolojinin gelişmesi, kayıt olanaklarının ev kullanıcılarına kadar inmesi, internet üzerinden uzmanlık satın alınabilmesi gibi kuralları değiştiren, disruptor dediğimiz olaylar oldu.

    örnek olarak - önceleri atıyorum antalya'da yaşayan ve besteleri olan ahmet, 1990larda "kaset yapma" niyetiyle istanbula gelip, imç 6. bloktaki plak şirketlerine demo kaset bırakır, eğer "bu tutar" diye bir plak şirketi olursa sözleşme yapılır ve ahmet'e "albüm üretim ve tanıtım bütçesi" olarak atıyorum 30.000 lira bütçe verilirdi. bu bütçeden stüdyo, muzisyen, miks vs masrafları, fotograf çekimi, lansman tanıtım partisi, gazete dergilere röportaj - haber vs ayarlayacak tanıtım işlerinde uzman halkla ilişkiler danışmanı ücreti, kral tv gibi ücret karşılığı klip gösteren tv kanalları (klibi döndürmek için para alıyorlardı aynı reklam filmi gibi) üretim ve dağıtım masrafları vs gibi sürüyle kalemin olduğu masraflar düşerdi.

    ahmet'in kaseti kitapçı-kasetçi vs'ye dagıtılır, posterler asılır, tv'de klip döner insanlar dinler, hoşuna giderse gider kaseti alırlar, gelirler yukarı doğru geri dönerdi.

    plak şirketi de başta anlattığım şekilde yatırımını karşılayacak meblayı mahsup eder, sonra sözleşmeye göre artık kime ne pay verecekse paylaştırırdı.

    ama mesela sezen aksu gibi büyük sanatçı olursanız - plak şirketi "zaten gelir getirmesi garanti" diye düşünüp, sanatçıya baştan para verir, sanatçı da kendi gücüne göre sözleşme yapardı. burası kaymak yeme seviyesi haliyle. burada plak şirketinin yatırımı eser üretim masrafları + sanatçıya verdiği hava parası şeklinde düşünülebilir. ama sezen aksu kaset çıkardığı zaman yıllarca sattığı için eser haklarına sahip olan firmaya uzun soluklu ve karlı bir getiri aracıdır.

    bağımsız - independent indie kavramı da zaten bu sisteme dahil olmak istemeyen (veya plak şirketlerinin uğraşmaya değer görmediği) sanatçılardan çıktı. indie bir müzik tarzı değil, ticari olarak sanatçının stratejisiyle alakalı bir tanım esasen.

    peki bugün sistem nasıl işliyor?

    besteleri olan ahmet, youtube üzerinden kayıt yapmayı ve kendi evinde bilgisayarıyla bestelerini üretmeyi öğreniyor. gidiyor makul fiyatlı bir kayıt yapmaya uygun ses kartı, mikrofon, bu kayıtları yapmasını sağlayacak yazılımlar ve ilgili aksesuarları satın alıyor, başlıyor evde şarkılarını kaydetmeye.

    ahmet eğer boyundan büyük bir işe giriştiğini düşünürse fiverr gibi freelance sitelerinden müzisyenden tut miks yapacak uzman ses mühendislerine, kapak tasarımı yapacak illüstrator'den tut şarkı söylemesini öğretecek vokal koçuna kadar tüm dünyadan parasını verip uzmanlık satın alabiliyor. akustik gitarı teksas'taki john'a, kontrbas'ı ukraynadaki alexey'e , davulu brezilayadaki christian'a çaldırıp, miksi isveçteki sven'e yaptırıp, bitmiş ürüne makul ücretlerle erişebiliyor.

    eser yayınlanmaya hazır hale geldikten sonra online ortamlara dagıtabileceği sürüyle dagıtımcı firmadan birine yıllık 20 dolar gibi komik ücretlerle üyelik açıp, spotify-itunes-google play vs gibi sürüyle online muzik dagıtıcısına şarkılarını yüklüyor. itunes üzerinden satılan her şarkının kendi payına düşen ücretini aracı şirket ahmet'e direk yolluyor.

    ahmet isterse istanbul'da herhangi bir pr uzmanı ile 3 aylık anlaşma yapıp radyo programı tv programı neyse gezdirme - röportaj ayarlama vs işlerini yaptırabiliyor, pr uzmanına parasını ödüyor ve gerekmedikçe tekrar bir ücret ödemeden hayatına devam ediyor.

    instagram, facebook, youtube vs üzerinden çok ucuz reklam vererek 10.000lerce hedef kitle üyesine kolaylıkla ulaşıyor.

    peki plak şirketi bu sürecin neresinde duruyor?

    öncelikle eski model hala var. hala plak şirketiyle anlaşıp, plak şirketinin yatırımıyla eser üretip yayınlayan ve geliri paylaşan sanatçılar mevcut. fakat şu nokta da önemli - eğer kendi kaynaklarınız varsa (para varsa) plak şirketinin parasının harcandığı tüm kalemleri kendi paranızla da satın alabilirsiniz. kendi paranız yoksa plak şirketine borçlu olmaktansa bankadan kredi çekerek bankaya borçlu olmayı avantajlı buluyorum. zira banka paranızın nerden geldiğine bakmadığı gibi sanatçı olarak hangi şarkıyı ne zaman yayınladığınıza karışamaz. bankaya olan borç bellidir, aylık ödemeyle ne zaman biteceği de bellidir ve size "borç ödeme yükümlülüğü" harici hiç bir yükümlülük getirmesi sözkonusu değildir.

    öte yandan plak şirketi sanatçının konser gelirine de ortak olabilir, 5 sene boyunca 2. bir şarkı yayınlatmayabilir, sizin sözleşmeniz bittikten sonra atıyorum dizide kullanıldığı için "patlayan" şarkınızın gelirlerinden tek kuruş görmeyebilirsiniz. banka bu işlerle ugraşmaz. ödemesini aldığı sürece istediğinizi yaparsınız.

    plak şirketlerinin hiç mi avantajı kalmadı? tabi ki hayır. dediğim gibi uzmanlaşmış bir yatırımcı olarak eserlerin üretim aşamasında, tanıtım aşamasında strateji aşamasında faydaları olacaktır. minimumda büyük plak şirketlerinin youtube üzerinde yüksek abone sayılı kanalları var ve kendilerinden çıkan şarkıları doğrudan o kanalda yayınlıyor ve hızlıca tanıtılmasını sağlıyorlar. itunes store'a girdiğiniz zaman en tepede banner şeklinde reklam vermek mesela, bireysel indie sanatçıların kolaylıkla yapabileceği bir şey değil.

    hatta bugünlerde sanatçı, tüm produksiyonu yine kendisi yapıp geliyor ve plak şirketine "eserimin dijital hakları (youtube, itunes vs geliri) senin olsun, sen de tanıtımı kendi kanallarından yap" şeklinde sözleşmeler imzalıyorlar. burada amaç tanıtımı hızlandırmak ve konser gelirlerini bir an önce başlatmak.
    ancak albüm kaydetmek gibi bir eforu kendi imkanlarıyla gerçekleştiren kişilerin tanıtım işine aynı eforu harcasa yine iyi yol katedeceğini düşünüyorum. bunun örnekleri de çok sayıda var. 3. yeniler adı verilen grupların bir çoğu tam olarak bu yöntemle önce kendi fan kitlesini yarattı, sonrasında plak şirketleri ile daha eli kuvvetli sözleşmelere girdiler.

    (bkz: youtube/@moresk)