hesabın var mı? giriş yap

  • hani diyoruz ya keşke 2 yıl önce o arabayı alsaydım, o evi alsaydım diye. şimdi de tarihi eserler için keşke sağlamken görebilseydik diyeceğiz gibi.

  • bir gerçek. hayatın farklı farklı alanlarında kendisine sunulandan memnun olmayıp daha fazlasını isteyen insanları tatmin etmek adına çaba içine giren tiplere rastlanır.

    elinde olandan, sahip olduklarından mutluluk duyan; bunlar onun için yeterli olan insan ise çantada keklik, kolay lokma olarak görülür ve pek önemsenmez.

    bunu en basitinden iş yerinde çay servisi yapan insanın getirdiği çaya bunda toz zerresi var, bunun rengi açık, bu 100 derece suyla demlendiği için çay yanmış * diyerek burun kıvıran tiplere çaycı kusursuz çay yollamaya özen gösterirken, siz önünüze getirilen her şeye gülümseyerek teşekkür ettiğinizde bir süre sonra kirli bardakla karşılaşmanızla, lekeli çay tabakları almanızla örneklendirebiliriz.

    aynı şekilde ufak bir arabayla memnun olan çocuğa daha fazla oyuncak alınmazken, iki oynayıp bırakan kırıp döken çocuklara neredeyse oyuncak fabrikası kurulur.

  • yaklaşık bir yıl önce hayalini kurduğum araba a5.sonra dayanamayıp gidip palio aldım.mtv'si düşük, az yakıyor, park yeri sorunuda yok.detaya girmem gerekirse, ön camlar otomatik.dikkat ettiyseniz detayda bile boğmuyor.çokzel.

  • açılın! bunu bizzat tecrübe etmiş biri var karşınızda! yalnız gönderen baba değilim, gönderilen torunum ben.

    derslerim hep iyiydi, okumayı deli gibi seviyordum, öğretmenlerin favori öğrencisiydim her sınıfta, ama baba mesleği şoförlüğe, tamirciliğe de çok meraklıydım. babam da gurur duyardı, kendisi okumadığı için benim okumamı çok istiyordu. karnelerimle dayımlara, amcamlara nispet yapıyordu. her karnede de ödüllendirirdi beni.
    mesela 1. sınıfta bisiklet almıştı. 4. sınıfta atari, 5 sınıfa geçtiğimde de 5 milyon vermişti ki o zamanlar o paraya 2 çeyrek altın oluyordu. ama işte babam o son hediyesinden 2-3 hafta sonra aramızdan ayrıldı.

    sonraki sene dedem ve amcam ortak kararla beni bir ustanın yanına verdiler. oto elektrik ustası. "zanaat öğren, bir yandan da sanat okuluna (meslek lisesi) gidersin çekirdekten yetişmiş diplomalı usta olursun." dediler. sanırım babam sağ olsaydı asla izin vermezdi buna. o, usta falan değil öğretmen, doktor, mühendis olmamı istiyordu.

    neyse işe başladım. çok da hevesle başladım, 11 yaşımda 3-4 km yol yürüyordum dükkana. sabah 8:30'dan akşam 7-8'e kadar çalışıyordum. aldığım para da sabahları kahvaltı için iki dilim kürt böreği almaya yetiyordu.

    yoldan araba gelirdi, kaputuna dokunduğunda bile elin yanardı, hele elin yanlışlıkla motora değerse bildiğin kabarırdı orası. yağ, kir, pas... bunlar gene neyse de, sürekli azar, sürekli fırça...

    usta takım bırakır arabada, senden sorar. havyayi kablo önüne koyar, kablo yanar, senden sorar, kalfa falan her türlü yavşaklığı yapar. çıkmak istiyorum, dedemler izin verniyor, zorla gönderdiler. yeminle o yaşta ihtiyarladım.

    orada okumanın kıymetini öyle bir anladım ki hala okuyorum. :)

    ha günümüz şartlarında okumayan hatta çok çok iyi okumayan çocuğu zorla okutup, dandik üniversitelere göndermek yerine, düzgün bir ustanın yanına verip meslek öğrenmesini sağlamak daha iyi. üniversite mezunlari şu ana asgarî ücrete iş bulsa şükrediyor, böyle dandik bir ülke oldu burası.

    ustaligin yanında çocuk bir de yabancı dil öğrenirse gönder kanada, avustralya, yeni zelanda gibi kalifiye eleman arayan ülkelere, çocuğun hayatı kurtulur.

  • hkg gerçek bir devrimcidir. bulunduğu çevreyi anlattıklarından az çok tahmin edebiliyoruz. televizyonsuz, telefonsuz dünyadan kopuk bir yaşam. radyodan kız çocuklarının evlendirilmesiyle ilgili şeyler duyup yaşadıklarının normal olmadığını o zaman anlayacak kadar beyinlerin yıkandığı, küçük yaşlardan itibaren sürekli cezalandırılma, cehennemde yanma baskılarıyla büyüyüp kafasını olduğu yerden kaldıramayan çocuklar. üstüne bu kadar acıyı yaşayan bir insanın sergilediği üstün cesaret karşısında saygıyla eğiliyorum. yaptıklarını yapabilmek, delil toplamak, o savcıya gidip, bu yaşadıklarını anlatabilmek, bunlar çok büyük işler. yaşın tüm yaşadıklarına rağmen hala küçücük sadece 24 yaşındasın şu anda ve cehennemi bu dünyada görmüşsün. umarım bundan sonra huzura kavuşur ve karabasanlarından uzakta mutlu bir hayat yaşarsın.