hesabın var mı? giriş yap

  • her sektörde olduğu gibi yemek sektöründe de özellikle restoran işletmeciliğinde algı yönetimi uygulamalarının çok etkin kullanılabileceği ve müşteri psikolojisinin yönlendirilebileceği birçok alan vardır ve bunlardan en önemlilerinden birisi de müşterinin önüne koyduğunuz menülerdir. menüler kullanılarak yapılan algı yönetimi taktiklerine birkaç örnek vermem gerekirse.

    1) insanlar önlerine konulan menüleri kitap gibi baştan sona okumazlar. bir müşteri önündeki menüyü eline alarak çok hızlı bir şekilde gözleriyle taramaya başlar ve bu gözle tarama aşamasının süresi yapılan bilimsel araştırmalara göre 109 saniye civarıdır. bu da demek oluyor ki restoranların müşteriyi etkilemek ve onun sipariş sürecini yönlendirebilmek için çok az süresi vardır. bu sebeple menünün çok rahat okunabilir, özellikle başlıkların dikkat çekici ve kolay bulunabilir olması önemlidir. her restoran menüsünde o mekanın işletmecisinin özellikle satmak istediği hazırlaması basit, malzemesi ucuz ve kar oranı yüksek ürünler bulunur. menüde uygulanacak algı yönetimin amacı müşteriyi bu ürünleri sipariş etmeye yöneltmektir. burada uygulanabilecek birçok teknikten bir tanesi menü sayfasında yiyecek ve içecek isimlerini yatay bir şekilde alt alta sıralamak ve satmak istediğiniz ürünleri sayfanın en başındaki ve en sonundaki maddelere yazmaktır. bunun sebebi insan gözü bir sayfada yatay şekilde yazılmış metinleri tararken genelde en tepedeki ve en sondaki metine odaklanır ve ortada yazılanlar pek dikkatini çekmez. hızlı şekilde menüyü tarayan bir müşterinin aklında kalacak olan ürünler sadece sayfanın en başındaki ve en sonundaki ürünlerdir.

    2) bir müşteri menüyü ilk olarak eline alıp gözüyle sayfayı taramaya başladığı anda bilimsel araştırmalara göre gözün ilk başladığı yer sayfanın sağ üst köşesidir. buraya pazarlamak istediğiniz en pahalı yemeğinizi dikkat çekici bir grafik eşliğinde koyarsanız büyük bir avantaj sağlamış olursunuz. çünkü müşterinin beyni sayfanın geri kalanındaki tüm yemekleri ilk gördüğü ve menüde çekici bir şekilde sunulmuş yemekle kıyaslayacak ve ister istemez o yemek “gözüne daha hoş “ gelecektir. tabi burada kullanacağınız grafiğin çizilmiş bir grafik mi yoksa bir fotoğraf mı olacağı işin püf noktasıdır. sağ üst taraftaki bu avantajlı bölge menünün şekline ve sayfanın büyüklüğüne göre değişim gösterebilir. burada uygulanabilecek başka bir teknik de menü üstünde kullanılacak bir takım özel şekil ve grafiklerle müşterinin gözünün ilgili bölgeye bir defadan fazla çekilmesinin sağlanmasıdır.

    3) menü üzerinde satışını yapmak istediğiniz ürünlere müşterinin gözünü çekebilmek için bir takım “göz mıknatısı” uygulamaları kullanılabilir. bunlar dışarıdan çok masum gözüken bir takım kutucuklar, geometrik şekiller ve yuvarlaklardır. bazı durumlarda ürünün isminin yazıldığı harf puntosundaki hafif bir değişiklikte göz mıknatısı olarak kullanılabilir. burada amaç müşterinin dikkatini sizin istediğiniz ürünler üzerinde toplamak ve seçimini kendi özgür iradesiyle yaptığını sanmasını sağlamaktır. tabi işin gerçeği müşteri belli yemeklerin çok güzel olabileceğine dair fikrini menü üzerinde kullanılan göz mıknatısları sayesinde edinmiştir. mesela menüde gördüğü yemek hakkında hiçbir fikri olmayan bir müşterinin bazen yanındakilere “bu yemek çok güzele benziyor” demesinin esas sebebi budur.

    4) menülerin rengi de önemlidir. her renk insan zihninde farklı bir duygu uyandırır. kırmızı ve mavi renklerin belli tonlarının kullanılması müşterinin iştah seviyesini arttıracak ve menüde gördüğü yemekleri olduğundan daha lezzetli algılamasını sağlayacaktır. tabi renklerin kullanılması bu kadar basit ve kolay değil. mesela egzotik yemeklere sahip lüks bir restoranın kullanacağı rengin tonuyla daha çok et yemekleri üzerine uzmanlaşmış bir restoranın kullanacağı renk tonu aynı olmaz. burada renkler bilinçsizce kullanılırsa yarardan çok zarar görülür.

    5) menüde yemek fotoğraflarının kullanılması çok önemlidir. burada dikkat edilmesi gereken nokta bu fotoğrafların yerine göre ve etkili bir oranda kullanılmasıdır. mesela aşırı fotoğraf kullanılan bir menü o restoranın imajının müşteri tarafından ucuz ve kalitesiz olarak algılanmasına sebep olabilir. bu sebeple lüks bir restoran menüsünde fotoğraf kullanılması pek tavsiye edilmez. menüde kullanacağınız fotoğrafların genelde her sayfada bir tane olması ama o tek fotoğrafın çok bilinçli bir yere konumlandırılması gerekmektedir. fotoğrafın yerindeki en ufak bir yanlışlık müşterinin tüm sayfadaki yemekleri beğenmemesine sebep olabilir. fotoğraf yerine kullanılabilecek güzel çizilmiş grafiklerde son derece olumlu bir etki yaratacaktır.

    6) menüde satışa sunulan ürünlerin isimleri ve kullandığınız kelimelerde algı yönetiminde büyük önem taşır. mesela sadece “biftek” kelimesi kullanmak yerine “italyan usulü özel modena bifteği” kelimelerinin kullanılması müşterinin zihnini çok daha farklı etkileyecektir. insan duyularına hitap eden “ipeksi, kekik kokulu” gibisinden kelimelerde son derece etkili olur. kısacası yemek isimlerinde yapılacak özel oynamalarla son derece etkin sonuçlar alınması mümkündür. bu tür özel etkisi olan kelimelere birkaç örnek daha vermem gerekirse “ev yapımı”, “organik” veya “geleneksel” gibi kelimeleri verebilirim. kısacası bir menüde sadece “ıspanak” yazılmasıyla “organik ıspanak” yazılması arasında çok ciddi psikolojik farklar vardır.

    7) bazı durumlarda yemeğe insansı bir dokunuş katmakta onu satılan bir ürün olmaktan çıkarıp müşterilere daha samimi ve sıcak gelebilecek bir algıya sokabilir. örnek verecek olursam menüde sadece “baklava” yazılması yerine “hacı ömer ustanın geleneksel baklavası” kelimelerinin kullanılması müşterilerde bambaşka etkiler yaratacaktır. burada bazen belli mekan ve yer isimleri de kullanılabilir. örnek olarak “yayla peyniri” veya “köy peyniri” gibi bizde samimi algı oluşturacak mekan isimleri müşteri algısını etkileyebilir.

    8) insanlar lezzetli yemekleri yemekten çok hoşlanırlar ancak para ödemek kimsenin hoşuna gitmez. bu sebeple eğer menüde fiyatlar yazılacaksa en azından para biriminin yazılmaması veya çok küçük yazılması müşterinin psikolojik olarak ürün fiyatını olduğundan daha az algılamasına sebep olacaktır.

    9) menüdeki fiyatlar konusunda kullanılacak bir başka algı yönetimi tekniği de fiyatları alt alta dizmek yerine sayfanın çeşitli yerlerine serpiştirmektir. eğer fiyatları alt alta yazarsanız müşteri otomatik olarak en ucuz fiyatı aramaya başlayacaktır. bunun yanı sıra tek bir ürünü astronomik ve mantık dışı bir fiyatla menüde büyükçe göstermek ve diğer ürünlerin fiyatlarını daha küçük puntoyla yazmak da oldukça etkilidir. müşterilerin zihinleri otomatik olarak diğer ürünlerin fiyatlarını bu astronomik fiyatla kıyaslayacak ve diğer ürünler onlara normalden daha ucuz gelecektir.

    10) fiyatların yazılmasında 150 tl gibi bütünsellik algısı yaratan sayılar yerine 143 tl gibi rakamlar kullanmanız müşterinin beyninde çok daha farklı etki yapar. genel olarak tüm fiyatlarda en sonda sıfır sayısından uzak durmakta fayda vardır.

    restoranların sadece menülerini konu alan bazı basit ve bilinen algı yönetimi taktiklerinden bir kısmı bunlar. tabi bu taktikler hem en basitleridir hem de etkili şekilde uygulanmaları pek kolay değildir. her restoran ve menü için bir algı yönetimi uzmanı özel olarak çalışmalı ve danışmanlık vermelidir. işin daha da ilginci bir restoranda sadece menüde değil giriş kapısından, duvardaki resimlere hatta sandalyelerin şekline kadar birçok farklı algı yönetimi taktiği uygulanabilir. bu konularda benden eğitim veya danışmanlık isteyebilecek işletmecilerle paylaşabileceğim çok daha ilginç hususlar var ancak şimdilik bu kadar paylaşmam yeterli.

  • neyi nasıl anlatsam bilmiyorum. çalıştığım iş yerinde zerre kadar huzurum ve mutluluğum yok, işimden, iş arkadaşlarımdan ve iş yerimden ölesiye nefret ediyorum. buna mecbur olmaktan nefret ediyorum. çalışmak zorunda olduğum için kpss'ye vakit ayıramıyorum. sevdiğim işi yapamıyorum. önümü, yarınımı göremiyorum. sürekli içim sökülürcesine ağlıyorum. ruhum sıkışıyor.

    -boktan bir mağazada asgari ücretle çalışan 23 yaşında üniversite mezunu satış danışmanı

  • sapıklık mıdır bilemedim, göreceli bir sapıklık diyelim. her taksiye binişte farklı kimliklere bürünmek ve şöförle bu doğrultuda konuşmak. farklı meslekler, farklı öğrencilikler, farklı hayatlar, farklı dertler. şiddetle tavsiye ediyorum.

  • sanatın müzik, dinen haram. 1400 yıldır böyle. sen naptın, sırtını seküler laik kitlelere yasladın, dinen yasak olan sanatını gönlünce icra ettin, ününe ün şanına şan kattın, hatta cumhuriyet kazanımlarının gölgesinde aklın erdiğince siyaset yaptın. bu kazanımların steril koruyuculuğu altında istediğin gibi borunu öttürdün. kimse seni tehdit etmedi, mahkemeye vermedi.
    sen naptın peki aptal oğlu aptal sezen, gittin sana bu şartları sağlayan sekülerizme savaş açmış, varoluşundaki tüm değerlere düşman akp takımına yanladın. yok iki cihan dedin yok lekeli dedin. kimdi bunlar? senin konser üstüne konser verdiğin rumelihisarı sahnesinin ortasına mescid dikelten tiplerdi.
    yahu hiç mi utanmadın hiç mi sıkılmadın bu heriflere payandalık etmeye?
    al şimdi sana kapak oldu. harcamak için şeytanla işbirliği yaptığın rejim zamanında bir kez olsun dilini koparmaya kalkan olmamıştı, tepemize çıkardığın kişiler bugün en tepe makamdan tehdit ediyor seni.
    ve bokum diyemiyorsun. gık diyemiyorsun. sıfır ses. sıfır tepki. cesaret tartısında aynen bir sümüklüböcek kadarsın. kim koruyacak seni şimdi. referandumda canına ot tıkattırdığın mahkemeler mi, tarikatçılarla doldurulan polis kadroları mı asker mi. lekeli ilan ettiğin bizler mi.
    zavallıcık. üç kuruşluk aklınla geldiğin nokta bu işte. yaa sezencik. işte durumlar böyle.

  • pekmezli simide alışmak demektir. hatta 2 simide bir ayranı yetiştirmek. hele baharsa mevsimlerden, kızılday'dan bulvara vurup kendini soluğu meclis parkında almak. hiçbir şeyin olmadığı o parkta gelip geçeni izlemek.

    hayat boyu kullanmadığın sokak isimlerine alışmak demek ankara'da öğrenci olmak.

    + sevgilim burası neresiydi?
    - karanfil
    + peki burası?
    - burası da yüksel
    + şurayı biliyorum konurdu değil mi?
    - evet orası konur. peki dostun olduğu sokak neydi?
    + hangi dost? şaşırtmalı soru bu : )

    ezberlemeye çalışırsınız sokakların adlarını. buluşma yerleriniz kısıtlanır ankara'da. ya karanfil sokakta dost'un önünde buluşursunuz arkadaşlarınızla ya da ziya gökalp'te gima'nın önünde. her seferinde gima'nın hangi tarafı çelişkisini yaşarsınız. hoş gima falan da kalmadı ya artık.

    paranın geldiği gün sokaklara atarsınız kendinizi. kızılay'dan tunalı'ya kadar yürür, kıtır'da oturup bir kumpir yer, üstüne 2 de bira içersiniz. bazen kuğulu parkta kuğulara simit atarsınız. banklarda kuşlar üzerime pisleyecek diye korkup oturamaz, sonra oradan esat'a, oradan da kurtuluş'a eve kadar yürürsünüz.

    limon'a gidip manga, gölge'ye gidip raindog* dinlersiniz. ssk'da dolanıp çıkışta midye dolma yemek şarttır. sonra belki bir taksiyle esat. soluğu aspava'da alıp 1 dürüm döner, soslu olsun! dersiniz. yemeği yerken ayılıp, sonraki gün girilecek vizeyi hatırlar, boşver deyip kahkahalarla gülmeye devam edersiniz.

    odtü'lü değilseniz odtü şenliklerine özenirsiniz. giriş yasak diye yolun ortasında inip dolmuştan, tanımadığınız arabalara otostop çekersiniz. beytepe'de rektör kar küreme makinası almış geyiği yapar, gülersiniz. olgunlardan kitap alır, güven park'ta otobüs ararsınız. dolmuşların tek fiyat uyguladığını öğrenir ve alışmaya çalışırsınız.

    kış geldiğinde atkı kullanmaya alışırsınız ankara'da. soğuktan ciğerleriniz yanar, hatta sürekli tekrarlayacak bir hastalık kaparsınız. ellerdeki çatlaklara alışırsınız bir süre sonra. birbirini ısıtmayı öğrenir insanlar ankara'da. tek çift eldiveni paylaşır ve saçları kısa olan bereyi takar.

    ankara'da öğrenci olmak hayatta hiç unutamayacağın bir deneyim yaşamak demek. ve ne kadar geçerse geçsin, bahsi her geçtiğinde gözlerinin dolması demek...

  • nazar meselesini ayrı tutarak söylüyorum, kendi kendine eline yüzüne bulaştırırsın ve biter mesela. bir meselenin ne kadar çok bileni olursa o kadar çok beklenti gelişir. fazla anlam yüklersin falan. söylemeden kimseye halledip olduktan sonra güzel birşeyin haberini vermek de daha tatlidir hem.

  • an itibariyle yaptigim $ey. hatta ip adresim 216.65.228.166. (edit: lutfen ip adresine saldirmazsaniz sevinirim ucuyoruz, ucakla $aka olmaz pls t$k)
    $u aralar turkiye ustunden geciyoruz muhtemelen.

    frankfurt havaalaninda lufthansa cali$anlari bedava baglanma kartlari dagitiyorlar boylece para vermeden yarim saat kullanmak mumkun oluyor.

    (bkz: connexion by boeing)

    edit: kontrol ettim bu ip butun ucu$larda 216.65.228.166 oluyor. hani sitesine ucak girmesini istemeyen varsa bu ip adresini bloklayabilir sadece.

  • fenerliler diyorsa doğrudur beyler. adamlar şikenin nasıl olduğunu bir bakışta anlıyorlar. tecrübe var sonuçta.

  • berbat bir durumdur.. hep "acaba iki istasyon arasındaki karanlık duvarlar bir şekilde aydınlatılsa ve üzerlerinde çizgi film karaleri olsa, biz de metroyla geçerken o kısa çizgi filmleri izlesek, nasıl olur?" filan gibi düşüncelere daldıran şaşkınlık hali..

  • kazım karabekir'i anma töreninde uzun uzun 15 temmuz anlatan akp'li bakana, bu törende 15 temmuz'u değil dedemi anlatın diyen bir adet haklı torun tepkisidir.

    kaynak

    evet, artık hepimiz çok sıkıldık. devletin içine kendi doldurduğunuz adamlar yaptı 15 temmuz'u. şimdi ise kalkıp bunda hiç payınız yokmuş gibi her yerde bu lafları tekrar ediyorsunuz.

    kazım karabekir'in anma töreninde 15 temmuz ne alaka? anlat kurtuluş savaşını. anlat milli mücadeleyi. kazım karabekir'i bile 15 temmuz'a malzeme yapmaya utanmıyorsunuz.

    adam dedesinin anma törenine gelmiş, 15 temmuz'u dinletiyorsunuz. artık baydınız.

  • -hımm gövdeli bir tadı var.
    -tam ağzınıza layık.
    -meşe mi bu?
    -evet efendim hem de budaklısından.
    -fazla ıslatmışsınız sanıyorum.