hesabın var mı? giriş yap

  • alıntıdır:
    annemin karnından çıkmadan sözleşmeye next next next finish deyip en boktan hayatı mı kabul ettim naptım acaba.

  • cok onemli bir hadisedir. ozellikle amerikali'lar icin erkekliklerini ispat etme raconu; sokak basketbolunda, yetenegine bakilmasin, mucadele etmek, yenilsen de savasmak ve her seyden onemlisi trash talkta basarili olmaktir. su anda nba'de oynayan bir cok oyuncu sokak basketbolundan degil, lise ve kolej basketbolundan yetisse de, aralarinda sokak basketbolu efsaneleri de yok degildir. su aralar rafer alston sokak basketbolculari arasinda en formda olanlarindan.

  • bu ülkede on yıllarca sömürülen, günde 16 saat hayvanlar gibi çalışıtırıp 2 kuruş ekmeğe muhtaç edlien, sonrasında sırf patron istediği diye kapının önüne konan milyonlarca insan varken japonya ile karşılaştırılmasına oldukça güldüğüm beyanat. japonya'daki işçi özlük hakları ve hayat standartları türkiye'de olsa hiç kimse işini bırakmak istemez.

    edit: imlâ

  • bak bu adama, turk takimlari igrenc oynadigi her donem ve shaktarın iyi gittigi her periyot sonu ovguler duzuluyor ya.

    hep birileri çıkıp şunu diyor, degerini bilemediniz, bu adama ffutbol cahili dediniz, bu adam dunyanin en iyisiydi bilmemne.

    degil mi?

    hah işte var ya bu adam seneye 3 buyukten birine gelsin (ozellikle bjk bu konuda daha önde bence artık), 2 derbi kaybetsin, 3 beraberlik alsin, takim biraz sendelesin ve biraz defansif oynasin,

    o bugun degerini bilemediniz diyenler çıkıp da; "bu muymuş dahi? bu muymuş profesör? o futbolcuyu solda oynatan adama ben teknik direktor bile demem, istifa et bunamış adam"

    demezse ben de ne olayım.

    ülkem insaninin reflekslerini artik iyice kavradim. sik gibi ülkeyiz bu yüzden. cacık olmaz bizden.

  • açılın beyler ve bayanlar; rus yazarlarını okurken geçirdiğiniz delilik nöbetlerine ve nereden çıktı bu 120 +kişi serzenişlerinize cevap olmaya geldim. rusların isimlendirme sistemini öğreniyoruz:

    örneğimiz: avdotya romanovna raskolnikova.

    1. rusçada istisnasız her kişinin 3 ismi vardır: isim + babanın ismi + soyad.
    örneğimizde avdotya kızın ismi, roman babasının ismi, raskolnikova ise soyadı oluyor.

    2. bu isimlendirme biçimi ise erkek ve kıza göre değişiklik gösterir:
    erkek ise, babanın ismi -oviç ile biter.
    kızlarda ise -ovna olarak biter:

    avdotya + roman(ovna)
    radyan roman(oviç)

    3. yine soyadlarda da erkek ve kıza göre ufak bir fark vardır, kız soyadları sonuna -a alır. erkek soyadları almaz.

    avdotya romanovna raskolnikova
    rodion romanoviç raskolnikov

    bu ikisi kardeşler bildiğiniz gibi.

    -------------------------------------------
    4. peki rus film ve edebi eserlerinde neden sürekli iki isim görürüz?
    avdotya romanovna şunu yaptı, radyan romanoviç bunu yaptı vs gibisinden.

    çünkü ruslarda bizdeki gibi - bey, -hanım kullanılmaz.

    bunlara denk düşen gaspadin ve gaspaja var ama kullanılan yere göre şöyle oluyor: konuştuğunuz kişi rus ise ve sizden yaşça büyükse veya yeni tanıştırılmışsınız aranızda bir konuşma geçiyor ise veya aranızda belirli bir saygı mesafesi var ise, bu kişiye "avdotya hanım" yerine geçen "avdotya romanovna" şeklinde seslenirsiniz. türkçede sanki saygı göstermeniz gerek ama siz bu kişiye ismiyle sesleniyormuşsunuz gibi bir hava oluyor ama öyle değil. dediğim şekilde kullanılır ve abartmadan ama mümkün olduğunca konuşurken bu isim dile getirilir.

    - avdotya romanovna, geçen gün bir makale okudum, bu konuda size bilgi vermek isterim.

    gibi.

    ------------------------------------------------

    5. şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere.

    siz bu insana avdotya romanovna şeklinde hitap ediyorsunuz, fakat rusçada kişinin yakınları, kendisine asla formal ismiyle hitap etmez. o ismin mutlaka kısaltılmış ya da sevimlileştirilmiş bir versiyonu vardır.

    elena: lenoçka
    maria: maşa
    anna: aniçka
    daria: daşa
    natalya: nataşa
    ivan: vanya
    dimitry: dima

    gibi. ve fakat bazı isimlerin bu hali, ismin kendisine benzemeyebilir:

    alexander: saşa
    avdotya: dunya

    gibi.

    bu hadisenin kötü tarafı ise, bu şekildeki isimlerin tek versiyonu yoktur, ismi mariya olan birine arkadaşı: maşa, annesi marunya, kardeşi maruşka diye seslenebilir.

    ---------------------------------------------------------

    dolayısıyla, avdotya romanovna raskolnikova'nın maceralarını okurken:
    avdotya romanovna raskolnikova
    avdotya romanovna
    dunya
    dunechka

    aynı kişidir.

    bir rus kitabında ortalama 50 karakter olduğunu düşünürsek, işte bu edebiyatı takip etmek isteyip delirenlere yol gösterecek olan kılavuz budur.

    sonuç: not alınız)

  • bundan yıllaar önce ilkokula giden iki velet arasında geçmiştir. şimdi koca eşek olduklarından isimleri gizlenmektedir.

    edi (8) büdü (8)

    edi erkektir. ders zili çalar ve sırasına oturur. büdü hanıkızımız öğretmen geldiğinde edi beye bir kağıt uzatır. üzerinde
    "beni sever misin" yazmaktadır

    ke duygulu edi bey daha o zamanlardan zerafetini ve centilmenliğini belli ederek kızcağızı geri çevirmez ve "evet" yazarak kağıdı geri verir.

    yazışma ders boyunca sürer. zilin çalmasına az kalmıştır. büdü kağıdı edi'ye uzatır.
    "ya şimdi öğretmen kızar bize, ayrılalım en iyisi"

    edi kağıda "olur" yazar ve geri verir.

    işte bir aşk daha böyle bitmiştir.

  • iq seviyesi tek haneli olup, kapı önlerine, yayaların geçeceği yerlere, garaj girişlerine fütursuzca araba bırakanları kızdıran olay.

  • pek zalim olan “track 5” geleneği, midnights albümü ile birlikte sürmeye devam etmiştir.

    özellikle fanların malumu olan bu “track 5” mevzusu, kısaca şu anlama geliyor: taylor'ın her yeni albümünde çalma listesinde yer alan 5 numaralı şarkı; o albümün en hisli, en hüzünlü, en duygu yüklü parçası olma özelliğini taşır. genellikle ballad olur.

    başlarda rastgele oluşan bu durum, 2012'deki red albümünden itibaren ise resmen başlamış bir olay. çünkü hayranları özellikle bir önceki albümde yer alan dear john ve o sene çıkan all too well'in popülaritesi ile bu tesadüfün dört kez sürdüğünün farkına vardı. taylor'ın da bunu öğrenmesiyle beraber artık kasıtlı olarak 5 no'lu şarkılar özenle seçildi. beşinci stüdyo albümü 1989'dan itibaren her track 5, geleneği yaşatma adına yerlerini aldı.

    sırayla inceleyip puan verecek olursak içlerinde zayıf hiçbir şarkı bulamayız, bu yüzden de sıkıcı geçer. sadece track 5'lar hakkında bazı bilgiler verip o şarkıların sözlerinde yer alan "özetleyici" niteliğindeki kısımları ekleyeceğim.

    çıkış yaptığı, kendi adını taşıyan albümündeki "beşinci şarkı" ile başlayalım.

    1. cold as you: hem bir çocuğun kaleme aldığına inanılası, hem de şaşırılası bir şarkı. taylor bu şarkıda herkesin tanıdık bulacağı bazı hisleri sade ama vurucu bir şekilde kağıda dökmüş. duygusal anlamda bir ilişkiye hazır hissetmeyen (belki de ıssız adam triplerindeki o kişi, anladınız) birinin soğukluğuna sitem ediyor. doğru kişi (the one) olmadığını kendinizin de bildiği birine karşı öylece dargın kalırsınız bazen. parçada anlatılan da o dargınlık biraz, ama öfkeli değil de sitemkar ağırlıklı yapmış bunu. ayrıca o zamanlar verdiği bir röportajda taylor, albümde yer alan favori şarkısının bu olduğunu belirtmiş.

    – şarkıyı özetleyen satır: “and you do what you want, because i'm not what you wanted.”

    2. white horse: sıradan birisi ile yaşanan normal bir ilişkinin içinde de olsanız, karşınızdaki insanla büyülü bir peri masalında yaşamadığınızı anlamanız bazen zaman alabilir. bu farkındalığı süreciyle beraber ele alan şarkı, ikisi grammy olmak üzere toplam beş ödül kazanmıştır. tıpkı cold as you gibi bu parça da liz rose'la beraber yazılmıştır. bugün hâlen track 5'lar içerisinde en "ödüle doyan" parçadır.

    – şarkıyı özetleyen satır: “this ain't hollywood, this is a small town, i was a dreamer before you went and let me down.”

    3. dear john: artık track 5 cephesinde işler kızışmaya ve dramalar pekişmeye başlıyor. önceki şarkıların aksine magazinsel yanıyla öne çıkan parça, maalesef sanatsal değerini gölgede bırakıyor. halbuki en az diğerleri kadar başarılı bir eserdi. taylor'ın ilk kez yalnız başına yazdığı bir track 5 olması da cabası.

    pek huyu olmamasına rağmen taylor, bu şarkıda direkt olarak bir isim veriyor ve kime yazdığını belirtmekte beis görmüyor. şarkının muhatabı olan eski sevgilisi ve meslektaşı john mayer, bir röportajında bu parçadan dolayı utandığını söylüyor. ancak bu yüzeysel yorum yetmiyor, ve şarkı sözleri bakımından da "ucuz" bulduğunu belirtiyor.

    taylor ise bir bakıma öz eleştiri yapıp bu utanca hak verdiğinden midir bilinmez, dear john için şu açıklamayı yapıyor: "bence bu şarkı, ilişki bitip de ebediyen ayrılmadan önce birine atılacak son e-mail gibi. hani oturup etraflıca yazarsınız, son sözlerinizi tartarsınız. ama göndermezsiniz. öylece bir kenarda durur. sanırım ben bu parçayı albümüme ekleyip dünya ile paylaşarak bu e-mail'imin gönder tuşuna basıyorum."

    – şarkıyı özetleyen satır: “and you'll add my name to your long list of traitors who don't understand.”

    4. all too well: çarşıyla pazarın karıştığı bir diğer sansasyonel parçadır. beşinci şarkıların alameti farikası, ki zaten track 5 muhabbetinin doğuşunun başlıca sebebi olan atw yayınlandığı günden itibaren magazini (jake gyllenhaal) dolayısıyla sıklıkla tartışma konusu oldu. ancak bu devasa drama, sanatsal değerini geride bırakamadı. eğer dear john'daki gibi direkt isim verseydi bile bu şarkı eleştirmenler tarafından favori olarak gösterilirdi. çünkü eleştirmenler ve müzik bloglarından tam puan alan atw, inanılmaz iyi bir hype yakaladı ve incelemelerde övgüye doydu.

    white horse'un en başarılı track 5 olmasının yanında, all too well de yıllar boyunca hep en popüler track 5 oldu. vakti zamanında single olarak seçilmeyen atw'nin popülaritesi ile doğru orantılı bir başarıyı yakalaması neredeyse 10 yıla mâl oldu, ama ödül açlığını dokuz yıl sonra gelen kısa film projesi ile giderdi denebilir. yarın akşam yayınlanacak olan 65. grammy ödülleri adaylıkları içinse en beklenen adayların başında geliyor. hatta herhangi bir dalda adaylık gelmezse büyük sürpriz olacaktır.

    bu şarkı, o zamanlar sadece taylor hayranları (swifties) için özel bir konumdaydı. ancak dokuz yıl sonra gelen yeni versiyonu ile artık herkesin "ayrılık şarkıları" konusunda hüzün dolu marşı oldu.

    – şarkıyı özetleyen satır: “maybe this thing was a masterpiece 'till you tore it all up.”

    5. all you had to do was stay: kasıtlı olarak seçilen ilk track 5 olma özelliğini taşıyan şarkı, bu geleneği resmen başlatıyor. taylor'ın pop müzik türündeki ilk albümü olan 1989'da yer alan parça, söz yazarlığı konusunda tatlı bir detay içeriyor: back vocal'de sürekli stay diye bağıran taylor, bunu yapma sebebi olarak içinde şarkının muhatabını da gördüğü bir rüyasını öne çıkarıyor. o rüyada "gitme, kal!" diye bağırıyormuş sürekli.

    – şarkıyı özetleyen satır: “you were all i wanted... but not like this!”

    6. delicate: taylor, bu şarkının öyküsünü reputation turunda güzel bir şekilde açıklamıştı. örneğin çevrenizdeki insanların sizin hakkınızda yaptığı dedikodular, uydurdukları yalanlar vb. günün birinde sevgiliniz olma potansiyeli taşıyan birinin kulağına gidebilir. peki o kişi, bu iftiralara kulak asarsa ne olur? belki de hiçbir zaman sevgili olamazsınız ve böylece birlikte nereye varacağınızı asla bilemezsiniz. bu endişeleri oldukça "kırılgan" bulan taylor, delicate ile track 5'ların en iyilerinden birini yazıveriyor.

    – şarkıyı özetleyen satır: “sometimes when i look into your eyes, i pretend you're mine, all the damn time.”

    7. the archer: yoğun bir anksiyeteyi şairane bir şekilde ele alan, en şahane track 5'lardan biri. canlı versiyonunda defalarca "who could stay?" diye sorulan kısım bitiyor ve taylor, kalabalığa doğru "you could stay." diyerek hayranlarına karşı duyduğu sevgisini ve güvenini gösteriyordu.

    – şarkıyı özetleyen satır: “help me hold onto you.”

    8. my tears ricochet: hiç beklemeyeceği birinden dolayı yaşadığı hayal kırıklığını, eskiden sevdiği ve değer verdiği o kişiye acımasız sorular sorarak ifade ettiği bir şarkı. böyle mükemmel bir şarkıyı yalnız başına yazan taylor, fazladan takdiri hak ediyor.

    – şarkıyı özetleyen satır: “even on my worst day, did i deserve that all the hell you gave me?”

    9. tolerate it: platonik aşkın insanı getirebileceği en korkunç durumları ele alan bir şaheser. aslında track 5'lar içerisinde hak ettiği kadar değer görmediğini düşünüyorum. keza evermore genel olarak underrated kalan bir albüm maalesef.

    – şarkıyı özetleyen satır: “i made you my temple, my mural, my sky. now i'm begging for footnotes in the story of your life.”

    10. you're on your own kid: sanki az sonra önemli bir sınava girecekmişim de annem güzelce sarılıp öyle uğurluyor, gibi bir his veriyor. yeni albümün incisi olmakla birlikte, bulunduğu albümü sırtlama konusunda tolerate it ve all too well'in ardından en ağır top denebilir bu track 5 için. huzur veren o motive edici "bridge" kısmı var ya, inanılmaz iyi geliyor.

    – şarkıyı özetleyen satır: “everything you lose is a step you take.”