hesabın var mı? giriş yap

  • dün değil evvelsi gün bizim ufaklık cebinde telefonla denize girip düşürmüş, 1 gün sonra bendeniz şnorkel ve deniz gözlüğü ekipmanlarımla dalıp enkaz aramaya başladım, nihayet yaklaşık 1,5 mt derinlikte, üzeri hafif kumlanmış vaziyette enkaza ulaştım.

    tuzlu sudan çıkarıp tatlı suyla şöyle bi üzerinden geçip temizledik. pirinç dolu kâsede 1 gün beklettik, az önce telefonu açtık, hiç ümidim yoktu ama çalıştı.

    öğlen 3’ten ertesi gün sabah 10’a kadar denizin dibinde yatan telefon çalışıyor. teşekkürler apple.

    edit: çocuğa pahalı telefon mu verilir şeklinde mesajlar alıyorum, bizim ufaklık dediğim benim yeğen olur çocuğum değil, (evli de değilim:) kaldı ki çocuk da olsa param varsa alırım size mi soracağım amk.

  • öncelikle iyi seneler dilerim, yeni bir gt3 pro kullanıcısı olarak soluğu bu başlıkta aldım. ios ile kullanıyorum ve ilk izlenimlerinden bahsedeyim.

    iphone'la uyum konusunda şu ana kadar herhangi bir sorun yaşamadım, youtube inceleme videolarında bahsettikleri bir çok sorun güncellemeyle giderilmiş. (bildirim gelmeme, ücretli kadran satın alamama, emoji gözükmeme, ekg sorunu, kamera uygulaması kullanama vs. hepsi tıkır tıkır çalışıyor. )

    saat çok şık, pro dediğimiz ekstra ücretli malzeme kalitesinin hakkını veriyor, ben siyah kauçuk kayışlı modelini aldım. siyah kauçuk kayış fotoğraflarda biraz dandik plastik kayış gibi duruyordu ama yakından hem premium görüntüsü var hem de bilekte oldukça rahat hissettiriyor. hatta yedek kayış almayı bir süre ertelemeyi düşünüyorum çünkü bu kayıştan baya memnun kaldım.

    gt3 ve gt4'ün tasarımını pek beğenmemiştim, kasa üzerindeki sayılar gözüme batıyordu. pro serisinde o sayılar yok, sayıları temsil eden küçük çizgilerle sade ama daha şık bir tasarım elde edilmiş. hem de pro'ların malzeme kalitesi, düz gt'lerin çok ilerisinde... titanyum kasa ve safir cam ile o kaliteyi fazlasıyla hissedebiliyorsunuz. söz olsun diye yazmıyorum, ciddi ciddi kutusunu açınca ilk görüşte önce bir "vaaaay" çekiyorsunuz, sonra da kolunuza takıp bakınca "laaaan çok iyimiş be!" diyorsunuz.

    gelelim her ürünüyle apple eko-sistemi kullanan biri olarak ısrarla apple watch değil de gt3 pro alma sebeplerime, öncelikle ilki tasarımdı -ki- ondan bahsettim, gt3 pro gerçekten her senaryonun saati; ister spor, ister günlük, ister de takım elbiseyle her kombinin aksesuarı olabilecek uyumlulukta. apple watch'un görüntüsü malum, her ne kadar farklı kayışlarda kullansanız da yine de klasik saat görüntüsünden çok uzak kalıyor. ikinci ve en önemli sebebim ise kesinlikle şarj konusu... saatin tüm sensörleri açık bir şekilde, hakkını verip dolu dolu kullanarak günde sadece %10-15'lik bir batarya tüketimi mevcut. yani tam dolu bir şarj ile saati kendinizi kısıtlamadan 10 gün kullanabiliyorsunuz. gerçekten "game changer" dediğimiz bir mevzu bu, müthiş!

    vadettiği şık tasarım ve batarya performansıyla, doğrudan günlük hayatımıza etki eden ve düzgün çalışan akıllı özellikleriyle kesinlikle tercih sebebi! hatta bana kalırsa şu an piyasanın "en mantıklı" akıllı saati diyebilirim. apple watch kadar akıllı değil, uyumlu değil kabul ediyorum ama günlük hayatımızda, illa ki telefon kullanabildiğimiz bir gün içerisinde apple watch'un o akıllı özelliklerine ne kadar ihtiyaç duyuyoruz orası da ayrı bir tartışma konusu. şahsen ben gerek duymadığım ve en temel ihtiyaçlarımı bu saat ile karşılayabildiğim için huawei gt3 pro tercih ettim ve ilk 1 hafta itibariyle inanılmaz memnunum.

    tavsiyedir dostlar :)

  • yaptığımız itiraz ankara 4. sulh ceza hakimliğince kabul edildi ve erişim engelinin kaldırılmasına karar verildi. kararın uygulanması için yetkililerle iletişime geçiyoruz. hukuka inanmaya devam edeceğiz.

  • enerji enerji enerji deyip de bu kadar fizikten anlamayan birisini ben ilk defa görüyorum.

  • ancak midesi geniş bir kadının kabullenebileceği bir hareket.

    düşünsenize sizin dokunmaya kıyamadığımız adamın çatır çatır yüzüne oturmuşlar, zaten bir kere yapan adam bunu sürekli yaptırır kim bilir kaç kişi oturdu sizin haberiniz yok.

    arkanızdan elalem konuşacak “bununkine mahallede oturmayan kalmadı ruhu duymuyor” düşünmesi bile insanı çileden çıkarıyor.

    hiç oturulmamış namuslu erkeklerin düğünde alnına kırmızı bandana bağlanması önerisi gerçekten hayata geçmeli artık.
    örnek erkek

  • sözlükteki hesabımı kimse bilmiyor. bazen burda yazdıklarımı twitter, facebook sayfamda ''adam iyi yazmış'' diye paylaşasım geliyor.

    sanırım psikolojik sorunlarım var.

  • merak ediyorum, taraftarı olduğunuz kulübün maçını izlemeye giderken bir para ödüyor da bilet alıyorsunuz. hemen üstünüzde veya altınızda yer alan locanın fiyatını öğrendiğinizde de mi bu balıkçı kahraman adisyonunda yaşadığınız şoku yaşayacaksınız?

    kahraman'ı bilen bilir. balıkçıdır ama domates salatasıyla ön plandadır. balık değil, salatasını yemeye gidenler olduğunu bilirim. hoş ya da değil, beni ilgilendiren bir durum değil. herkesin bütçesi başka türlü.

    mesela ben kahraman'ın fiyatlarının bu şekilde olduğunu bilen biriyim ve haliyle kahraman'a gitmem. neden dak'ka başı kahraman'a gitmesi gereken insanlarmışız gibi fiyatı eleştirilmiş, balıkçı kahraman fanı olmayan biri olarak bunu pek anlayamadım.

    ucuz fiyata balık yiyebileceğimiz yerler de olacak, kahraman gibiler de olacak. iş insanlarının yurtdışından gelen misafirlerini ağırlayabileceği özel restoranlar da olmalı memlekette, 7 yıldızlı oteller de olmalı.

    balıkçı kahraman halkın vergileriyle geçinen biri mi ki fiyatlarını eleştirmek zorunda hissediyoruz kendimizi? yani burada 30 küsür sayfa eleştirecek ne gibi bir hata var, anlamakta zorlanıyorum.

  • bu yasağın kalkması için amerikalılar 1974 yılının son gününü beklemek zorunda kalmışlardır. yani 1933 ila 1975 yılları arasında abd'de altına yatırım yapmak fiili olarak yasaktı. tabii bu yasak kalkmadan önce başkan nixon meşhur ani kararı ile altın standardını bir gecede ortadan kaldırmasından sonra olmuştu.

    söylenene göre, bu yasak getirildiğinde ortalama amerikalı'da zaten altın yokmuş. zengin amerikalılar'ın bazıları ise bir hınç ile altınları avrupa'daki bankalara göndermişler, bazıları da tıpış tıpış altınları fed'e teslim edip, bir kaç ay içinde servetlerinin yarısını kaybetmişler. yasak kalktığında tonlarca altın tekrar avrupa'dan abd'ye geri dönmüş deniyor.

    enterasan olan şu, sürekli serbest piyasa, liberalizm borazanlığı yapılan bir ülkede böyle bir karar nasıl alınmıştır, nasıl bir kılıf uydurulmuştur hayret verici bir olay. görünen o ki, olağanüstü zamanlarda kuruluş felsefesine bu kadar ters, olağanüstü kararlar almak abd siyaset geleneğinde ziyadesiyle mevcut. bu son iki cümle çok gomunistçe oldu ama allah belamı versin değilim amirim.