ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
teknosa 4 liralık usb rezaleti
-
bizim miletin gerçekten de mal olduğunun göstergesi. yani ürün 4 lira değil de 400 lira olsaydı mı "rezalet"i hakedecekti? adam ürün almış mı, almış. mağdur olmuş mu, olmuş. olay bu bence.
zekaya aşık olan kadınlar
-
burada da şöyle bir ayrım var ama:
adam ne kadar zeki olduğunu ısrarla gözünüzün içine sokmaya çalışabilir, şimdiye kadar edindiği bilgi birikimini entelektüel terör haline getirebilir. ve sonunda da dünyanın en itici insanlarından biri birisi olur. girdiği her ortamda schopenhauer konusu açabilir.
diğer gruptakilerse, "tam o anda" zekalarını konuştururlar. bu tür adamların garip bir çekiciliği vardır. birden değil, yavaş yavaş içine düşersiniz. böyledir.
türk zombi dizisine isim önerisi
-
(bkz: seni yerler)
alanya'da sokak ortasına işeyen kadınlar
-
alanya ya ugrayan leş ve kalitesiz turistlerin örneği
klasik müzik
-
haliyle ilgi gormemis sözlükçülerin en etkili 10 müzik parçası listesi basligini okurken aklima dustu. muzik tarihinin avrupa merkezli muzik baglaminda tarihsel etkisi en fazla 12 eserini belirlemeye calissak nasil olur? olur olur guzel olur, dediginizi duyar gibiyim.
once biraz aciklama: 12 adet, cunku 10'a sigdiramadim ve 12, 10'dan daha mukemmel bir sayi (yersen). tabi ki son tahlilde subjektif bir liste ancak bu 12'nin secimini tarihsel dayanaklara yaslanmak suretiyle yapmaya calistim. bir "best of" veya en populerler listesi degil. daha ziyade muzigin evrimsel gelisimindeki en buyuk ayak izine sahip eserleri dizmeyi hedefliyor: yani kendinden sonraki muzik uzerinde en fazla etki birakan eserler ve bir kulturun doruk noktalari. dinleyiciyi (kendim dahil) cogunlukla gormezden gelmeye calistim. muzik tarihi uzerine okurken eksikligini hissettigim bir listeleme mantigi idi. ihtiyaci olana yardimci olsun, bu konuda dusunmek isteyene zemin hazirlasin. benim muzik bilgim nihai veya tamamen istatistiki bir noktada olmadigi icin bu amaca ulasamadigim varsayilabilir. siralamanin arkasinda da degilim ancak yine de secilen 12'linin mantiginin gecerli olduguna inaniyorum.
(eserler genellikle iri tabiatta oldugundan sadece ilk bolumlerinin linkini koydum. isteyen diger bolumlere de bakabilir)
12. rahmaninov piyano konçertosu no. 2 ve rahmaninov piyano konçertosu no. 3, 1901 - 1909
kendi kayitlari, koncerto 2. moderato ve koncerto 3 allegro ma non tanto
bu daha cok dinleyici uzerinde etkili olan bir ornek, o nedenle sonda. rahmaninov romantik dönemden sonra geldi, ancak onun gec kalmisligi yillanmis sarap misali gunumuz "romantik" algisini olusturmayi basardi. 2. koncerto icsel anlatimin, 3. koncerto da piyano tekniginin tarihteki doruk noktalarindan.
11. gregoryen dies irae, 13. yuzyil
tam melodi
listedeki devasa captaki eselerin arasinda tek bir basit melodi. yalniz herhangi bir melodi'den bahsetmiyoruz, (katolik) bati kulturu bilincaltinin en temel melodilerinden biri bu. 8 yuzyildir kullanimda. dies irae elbette bu alanda tek basina degil, yine de benzerlerinden daha guclu bir hafiza yaratarak one gecmeyi basariyor. bu listedeki diger eserler icinde bile bu melodinin cilgin kullanimlarina rastlanacak. ne zaman bir besteci "ölum"e dair bir pasaj yazsa aklina ilk o gelecek. yaslanmayan melodi.
10. don giovanni, wolfgang amadeus mozart, 1787
ilk bolum
commendatore sahnesi
lorenzo da ponte'nin librettosunu, mozart'in da muzigini yazdigi don giovanni, wagner oncesi opera'nin tarihteki en ozel ve derin ornegi olarak parliyor. opera turlerinin arasinda, hatta onlarin ustunde duruyor. komedi ogeleri ile baslayan eser, finaline dogru muzik tarihinin en karanlik noktalarindan birine ulasiyor. commendatore'nin ziyaretinde fakli 3 karakterin ic ice gecen konusmasi hem karmasik, hem de butuncul. iste bu an, mozart'in dehasini en saf sekilde disa vurdugu anlardan biri.
9. 4.33, john cage, 1952
piyano
bes dakika bile surmeyen, muzik tarihinin en tartismali birkac eserinden biri. insanlar bunun muzik olup olmadigi uzerine hararetli tartismalara girdiklerinde, 4.33 coktan muzigin tanimini degistirmisti bile. muzik ses miydi? hayir muzik zaman'di. post modernite'nin muzikteki quintessence'i.
8. matthaeus-passion, johann sebastian bach, 1727
tam konser, bir arya
sadece bach'in vokal muziginin degil, tum protestan dini muzik kulturunun asilamaz zirvesi iste bu 3 saatlik metafizik sesler toplulugudur. eser o kadar saf ve guclu ki, tarihte kendinden once bu alanda bestelenen pasyon ve kantatlara ezerek zarar verdigini bile iddia edebiliriz. dinlerken bach'in neden 5. evangelist kabul edildigini anlayabiliyoruz. ayrica eserin 19.yy daki bach aydinlanmasini da fisekledigini belirtelim (bkz: 11 mart 1829 matthaeus passion konseri) (bkz: #50458447)
7. symphonie fantastique, hector berlioz, 1830
ilk bolum
beethoven her ne kadar programli muzik i icat etmistir desek de fantastik senfoni'ye kadar muzik tarihinde gercek anlamda bir program-enstrumantal muzik birlikteligi goremiyoruz. fantastik senfoni enstrumantal muzigin, bir konu gudumunde gidebilecegi her yere gidiyor, hatta siniri asip saykodelik dunyaya tarihte ilk defa adim atiyor. berlioz'un eksik kalmis muzik egitimini kapatmak icin ugrasilari sirasinda, ozellikle tema gelisimi icin, buldugu onlarca kucuk muzikal icat da eserin buyuklugunu destekleyen ogeler. beethoven'in 9. senfonisi'nden sonra bestelenmis en onemli senfonilerden. bir ihtimal ile en onemlisi. program icin (bkz: #16684307)
6. der ring des nibelungen, richard wagner 1848-74
ring'e giris
opera dortlemesi. wagner'in tiyatro, edebiyat, muzik, mimari ve gorsel sanatlari birlestirdigi evreni. muzik tarihinin, hatta sanat tarihinin en buyuk insaatlarindan. kendinden sonraki muzik uzerindeki devasa etkisi olculebilir duzeyde. sadece muzikten bahsedersek, donemin tum diger bestecilerini kendine gore pozisyon almaya zorluyor, armoni anlayisini degistirerek modernizme zemin hazirliyor.
dahasi icin (bkz: gesamtkunstwerk)
5. le sacre du printemps, igor stravinski, 1913
tam kayit (sahneleme orjinal versiyon degil)
1913'te stravinski bahar ayini'ni bestelediginde dunya buna hazir degildi. caykovski izinde bir bale bekleyerek galaya gelmis olanlar hayatlarinin en buyuk sokunu yasadilar ve tarihin en onemli konserlerinden biri tam bir fiyasko ile sonuclandi. kavgalar duellolar vs. stravinski bundan o kadar etkilendi ki bir daha bu kadar cesur bir eser yazmadi, yazamadi. olsun varsin bu kadari yeter de artar. bahar ayini'nin dinleyicide yarattigi ilkel duygusal tepki o kadar yuksekti ki, tum yuzyili sardi. basta sinema muzigi olmak uzere 20. yuzyil senfonik muzigini yaratti. hani iddiali laf olacak ama: her bir saniyesi (teknik-bicimsel ve melodik) saf yaraticilik iceren tarihteki tek muzik eseri.
3 - 4. das wohltemperierte klavier ve beethoven piyano sonatları 1722-42 ve 1795-1822
bunlara yer yetmez sadece iki ornek bach
beethoven
klavye'nin eski ve yeni ahitleri. bunlari hak gecmesin diye yanyana yazinca cok guclu oldu tabi. soyle diyebiliriz; klavye/piyano veya kompozisyon ogrenen bir kisinin bu kitaplarin ikisinin de uzerinden gecmemis olmasi dusunulemez. ikisinden birini bile cekersek muzik tarihi cokebilir. bu kadar fundamental kitaplardaki melodilerin gunumuz populer muzigini dahi etkilemesi ise baska bir guzellik, baska bir katman. beethoven, 19. yuzyilin; bach ise neredeyse tum muzik tarihinin ozlerini, kucuk parcalar halinde onumuze koyuyorlar. iki adet kozmos.
2. beethoven senfoni no. 9, 1824
karajan tam kayit
gerek nicelik gerekse nitelik olarak tum 19. yuzyil romantizmini 9. senfoninin gudumunde kabul etsek herhalde cok abartmis olmayiz. birbiri ile en alakasiz besteciler bile (brahms, wagner, berlioz vs.) en cok bu eserden etkilendiklerini soylediler. dinleyici de sembolik anlamlar yukleyerek eseri en tepeye koymakta gecikmedi. 20. yuzyilda ise hangi kurum kendine evrensel deger atamak istediyse mars olarak final bolumunu kullandi. nazisi de caldi, komunisti de. yine de ici bosaltilamadi. eger muzik tarihini sadece romantik dönem veya toplumsal etki uzerinden okusaydik, suphesiz ki ilk sirayi beethoven'in 9. senfonisi alirdi...
1. die kunst der fuge, johann sebastian bach 1742-50 (bach'in olumu ile yarim kaldi)
tam kayit
... ancak daha genis okuyunca fug sanati adindaki bireysel ve kulturel olarak insanligin ulastigi uc noktalardan birine tosluyoruz. muzik tarihinin bicimsel olarak en karmasik, icerik olarak en saf eseri. hem kendine kadarki yuzlerce yillik kontrpuan kulturunun dorugunu cizdi, hem de bestelendikten asirlar sonra 20.yuzyila geldigimizde caz'i etkiledi, 12 ton muzigini etkiledi, kubizme ilham oldu, elektronik muzige dokundu ve bu listedeki diger tum eserlerin aksine, etki alani bitmis veya zayiflamis degil. uzerine hala calismalar yapilan, dinleyici ilgisi yuksek olmamasina ragmen muzisyenlerin kesfe cikmaktan kendini alamadigi bir dunya. fug sanati'nin tarihte biraktigi ayakizi gitgide buyuyor ve gelecekte daha da buyuyecek gibi goruluyor.
edit: linkleri guncelledim. anlatimi da bir iki yerde netlestirdim. ilk yazdigimdan bu yana 11 sene gecmis. secki, bugunku bakisimla fena durmasa da 19.yy'dan 3 senfoni birden koymamak icin bruckner ve mahler'in hakkini catir catir yedigim acik :(
jason bourne vs james bond
-
jason bourne'un en az james bond kadar soğuk savaşa ait bir karakter olduğunu bilmeyen, robert ludlumın kitaplarını okumamış olan kişilerin yorum yaptığı karşılaştırma. james bond daha klasik anlamda bir ajanken, jason bourne (eğer filmlere önem verecek olursak) bir suikastçidir. james bondun yetenek yelpazesi, jason bourne'un sahip olduğu hatrı sayılır çeşitlilikteki yeteneği geçecektir zannedersem.
bunun haricinde iki karakterin maceralarının geçtiği ortamlar farklıdır. jason bourne tek adamlık bir operasyondur, james bond'un ise arkasında çoğu zaman aslanlar gibi mi6 vardır.
sonuç olarak kim döver derseniz, "fiziksel olarak dövme" konusunda jason bourne james bond'un ağzına sıçar ama iş "ajanlık" kısmına geçerse, jason bourne'un bir kaç fırın ekmek yemesi gerekir.
edit: karşılaştırma yapılacaksa en adil olanı james bond vs ethan huntdır
zincir marketlere sigara satış yasağı
-
sözde küçük esnafı kurtarmak için getirilmesi planlanan bir kararmış. haber
yanına elektroniği ve daha başka şeyleri de koymuşlar ki tam olsun.
her hafta, bim ve a101 aktüel ürün kataloğunu bekleyen(kovalayan) milyonlara bakalım nasıl açıklayacaksınız bunları.
bizi tekrar esnafın kucağına atmak istiyorsanız avucunuzu yalarsınız. artık ekmek bile almayı keserim. bu şekilde mi kurtaracaksınız küçük esnafı? bu mudur çözüm? halkı zor duruma ve zarara sokarak mı kurtaracaksınız? poşet yüzünden ankara istanbul’u kaybettik diyordunuz, bunun yüzünden de iktidarı kaybedersiniz uyandırim.
nası bi devre denk geldik ya hedef ben miyim tayfun diye haykırasım geliyor. iktidar yalvarıyor ki istanbul ve ankara yetmez ülkeyi de vereceğim. muhalefet ise teşekkür ederek geri çeviriyor teklifi. noluyo yav?
edit: bakın ister sigara için ister içmeyin. elektroniğe ister ihtiyacınız olsun ister olmasın. şimdi buna karşı sesimizi yükseltmezsek yarın çok pişman olacağız. yasaktapar kitleye bişi demiyorum. diğer insanlara sesleniyorum. bu yasaklar korkunç boyutlara gelecek yakında, o zaman çok pişman olacaksınız.
çoraplara r ve l yazılsın kampanyası
-
"neden ingilizce?" dedigim kampanya. bence s ve s yazilsin.
varoluşu sorgulatan şarkılar
-
her ne kadar "yaşamda bazı şeyleri çözdüm bence" diye boyumdan epey büyük sözler etsem de ara sıra uğrayan varoluşsal krizlerimle boğuşmak ve varoluşumun acısını dindirmek zorunda kalıyorum. bu bazen çok zorlu oluyor; çünkü bir bedene sıkışmış haldeyken ve tüm o düşünceleri beynime üşüşüp adlarını bile bilmediğim onca duygu boğazımda düğümlenmişken kimsenin kapısını çalamıyorum. kendimi daha çok bir battaniyenin altında usul usul ağlarken ya da duvara dönüp kafamı vururken buluyorum. yalnız olmadığımı biliyorum; ama kimseyle bir de olamıyorum. öyleyse dans! renk! bu da bir seçenek elbette. bu kadar delirene kadar önce dibe, ama epey bir dibe bir batmam gerekiyor. diyorum ki "batayım lan!" bu batma anlarında beni hiç yalnız bırakmayan bir şey var ki kendisi mucizevi bir şey: müzik! çünkü müzik, varoluş acısını dindirmenin yollarından biridir de. peki ben ne yaptım? varoluş sıkıntısı çektiğim anlarda dinlediğim şarkıları derledim ki varoluş sıkıntısı çeken ve belki de müzik zevki benimkine benzer kişiler varsa kendilerine şarkıları ileterek bu süreçte yalnız hissetmemelerine yardımcı olabilirim.
kriz anlarım düşündüğümden fazla ve çeşitliymiş. bana varoluş sıkıntısı yaşatan türlü türlü şey var ve bu aşağıda paylaştığım listedeki şarkıları da ona göre dinliyorum aslında. yine de hepsi dönüp dolaşıp aynı kapıya çıkıyor.
fleet foxes - blue spotted tail (sözleri: #22959264)
bülent ortaçgil - zamana sıkışmış (sözleri: #1910650)
bülent ortaçgil - yüzünü dökme küçük kız (sözleri: #719495)
evdeki saat - deli miyim (sözleri: #71875575)
kodaline - big bad world (akustik) (sözleri: #36951734)
fikret kızılok - ama babacığım (sözleri: #8671886)
fikret kızılok - inişlerim çıkışlarım (sözleri: #3495460)
deniz tekin - böyle (sözleri: #53303498)
low roar - give up (sözleri: #43758261)
halimden konan anlar - sıkıntı var (sözleri: #36741502)
zardanadam - hepsi hepsi hayat nasıl olsa (sözleri: #2960034)
eddie vedder - society (sözleri: #26620842)
villagers - nothing arrived (akustik) (sözleri: #67087086)
johnny flynn and laura marling - the water (sözleri: #28948077)
patrick watson - the great escape (sözleri: #24943989)
agnes obel - riverside (sözleri: #20897629)
kesmeşeker - tek kişiyim ben hala (sözleri: #6569584)
great lake swimmers - this is not like home (sözleri: #8922766)
not: şimdi bana "ne kadar da işsizsin" diyecekleriniz çıkabilir. aslında işsiz olmak şöyle dursun, ölümüne yoğunum; ama ben dinlenmek için hiçbir şey yapmamak yerine yine bir şeyler yaptığımı fark ettim. her neyse. kimseye yararı olmazsa bile kendime liste çıkarmış oldum. aklıma geldikçe güncellerim.
ekleme: liste güncellendi.
çocukların yarattığı kelimeler
-
- oraya çıkamazsın hayır özgür` :kuzenim, yaş 4`
+ hayırmam
- hadi biraz uslu dur kuzucuğum
+ hadimiyoyum
- sana aşığım
+ beni aşıkma
yapım eklerine ayrı bir boyut, gramerimize yeni bir soluk getirdi çocuğum
joker karakterini oynayabilecek türk oyuncu
-
kesinlikle bu abimizdir. bence joker karakterinin hakkını verirdi. yapımcılar tam piyasa araştırması yapmamışlar ki kolay yoldan jared leto'ya joker rolünü vermişler filmde.