hesabın var mı? giriş yap

  • nefis bir film. izah edelim.

    ---------spoiler içeriyor-----------

    filmin kare ası nefis oyunlar vermiş. iyi yönetmenlerin elinde ortalama oyunculuğu olan yakışıklı aktörlerin bile ne kadar nefis oyunlar verebileceğinin kanıtı chris pine koca kafasıdır. ikili eşleşmelerle 4 aktör üstünden yürüyor film ve dört aktör de harika oyunlar veriyor. sizlerin oyunculuktan anladığı ne bilmiyorum ama ben durum, atmosfer-dramatik gerilime uygun nefis kompozisyonlar gördüm. her biri kendi karakterini ince donelerle üstlenen, rol çalmayan, kendi alanını karakterin özgünlüğü ve derinliğiyle yaratan gösterişsiz, ağdasız, minimal ve bir o kadar büyük oyunlar.

    film için doğal ve gerekli yaklaşım sistem, sistemin belkemiği olan bankacılık, mortgage sistemi, elbet 2008 amerika çıkışlı küresel krizin yarattığ etkilere odaklı bir eleştiri. nitekim tüm bunları ziyadesiyle barındırıyor film. ama filmin yaptığı başka bir şey var ki ben buna iyi, nitelikli yönetmen dokunuşu diyorum.

    filmin senaryosu yüzeyde ziyadesiyle tanıdık ve hatta klişe bir senaryo. ama yönetmenin kamerasını gezdirdiği zamansal ve uzamsal bağlamlar ince ince çizilen bir kır portresi gibi dikkatli izleyicinin içine işliyor. acele etmeden, tempoyu doğru ayarlayarak, karakterlerin ve özellikle amerikan kırsalının da biyografisini yazıyor yönetmen david mackenzie kamerasıyla. en önemlisi eleştiriyi bağıra çağıra, kör gözüne bir sinemasal çiğlikle aktarmıyor peliküle.

    sinemada görüntü ve senaryo birliği üzerine bir tür ders niteliğinde film. ama özel olarak yaptığı şey aslında görünen sistem eleştirisinin ardında ''büyük amerikan ulusu'' mitinin köklerine dönük bir sorgulama. bu durumu ulus-millet kimliğini biraraya getiren etnik temizlik gibi günahları ve tektipçi faşizan ülkünün yarattığı tarihsel perspektifi yineleyerek ve bugüne özel bir estetik mizanpajla taşıyor perdeye mackenzie.

    tarihin izdüşümünü bugüne ait bir hikayenin göbeğine taşıyor. ve çerçevesini western janrıyla (elbet bilinçli bir tercih olarak) imlerken bu fona en uygun eyalet teksas eyaletini seçiyor. burada tarihsel gerçeğe dönük iki bağlam var. birincisi ''vahşi batı'' ifadesiyle bir tür sabit bilinçaltı gerçeği ve elbet somut tarihsel bir gerçeklik olarak vahşi batı denen bölgenin amerika'nın seyrek yerleşimli uzak batı bölgelerini tanımlayan bir ifade olması. bu durum da doğal olarak şiddete yakınsayan bir toplumun portresini daha gerçekçi çizerken, mitlerin kökenine dönük ''gizli metafor'' seçeneğini çerçevesine ustaca yerleştiren olgun bir anlatıma kavuşmasına neden oluyor filmin.

    böylelikle yeni ve modern dünyanın uzak batılı ''yeni yerlileri'' de nefis bir şekilde tanımlanmış oluyor. bunlar kabaca amerikan tarihi bilen herkesin anlayacağı şeyler. hatta tarih okumadan filmlerden bile öğrenebilirsiniz. abd'nin farklı etnik kökenlere ait insanlardan bir ulus- ülke- devlet yaratma çabasının en büyük kurbanı kızılderililer. etnik katliamlar, işkenceler, sürgünler, zoraki göçler, asimilasyon politikaları derken çirkin, barbar, her yerinden irinler akan boktan bir tarihsel gerçek var orada.

    işte mackenzie'de iyi bir yönetmen olarak bu ulus kimliğe sahip beyaz amerikalıların ''beyaz yerlilere'' evrilişinin hikayesini bir tür global, küresel sermaye (bankalar, şirketler ve devletler) savaşımıyla, değişen savaşın ve savaş şartlarının modern bireyin geçmişe, atalarına, köklerine uzanan saç ayaklarıyla genişletiyor. beyaz adamın bir zamanlar zorbalık ve cinayetle sömürdüğü, yok ettiği, katlettiği kızılderililerin yerine şimdinin sözde ulus-kimlik sahibi beyaz adamı koyup, onun yaşadığı zulme işaret ediyor senaryosuyla. vahşi batı mizanpajını oluşturan kadrajına oturttugu beyaz amerikalıların çürük ve kirli gecmişinin günümüze uzanan izlerini sürerken vahşi batı'da hiçbir şeyin değişmediğini, değişen tek şeyin şiddete meyyal eden at üstündeki yerel haydutların artık kurumsal bir kimlik ve aidiyet duygusuyla (bankalar, vergi daireleri, petrol, devletler, çok uluslu şirketler vs) işlerini sürdüren küresel, takım elbiseli, üniformalı haydutlara dönüştüğünü , mermi, silah ve fiziksel şiddetin yerini bankaların, faizlerin, kredilerin, petrol kuyularının, vergi dairelerinin aldığını imliyor ustaca.

    üstelik yeni dünyanın vahşi batılıları artık kızılderililer değil. artık sisteme, devlete borcu olan her beyaz adam kızılderili çünkü.

    burada yine miti tersine çeviriyor ustalıkla mackenzie. merkeze alıp, suçlu konumuna yerleştirdiği hikayenin anti-kahramanı olan iki kardeş aslında bu sistem içerisinde en günahsız ve masum kişiler. ama yönetmen onları aklayan ya da romantize eden bir yaklaşımla vurgulamıyor bu durumu. senaryonun merkezinde soygun yaparak hayatta kalma çalışan iki kardeşin romantik hikayesini başaşağı ederek, onların kötülüğüne sebep olan şeylerin, sistemin altını çizerken karşılarına silah kuşanmış somut fallik bir kötülük, kötüler, objeler koymuyor. kurum ya da kurumların insanlar üstünde büyüyen ürkütücü karanlık gölgesini kızgın güneşin, tozun, sarının her türlü tonunun can yaktğı bir aydınlık içerisinde resmediyor. aydınlığın üstünde büyüyen karanlığın biçimsel ironisini de böylelikle filmine yedirmiş oluyor. hikayenin kötü adamı, kötülüğün somutlaştığı fiziksel bir eylem ya da evren yok filmde ki filmin en büyük başarısı da burada. karakterlerin eylem motivasyonuna dönük böyle güçlü bir anlatı oluştururken onları bu motivasyona hazırlayan durumu, kişileri, kötüleri göstermeden seyirciyi onların hikayesine inanırmak, ortak etmek her yönetmenin harcı değil.

    western janrının gereği olarak en yüksek silahlanma oranına sahip teksas eyaletinde gönüllü koruyucuların, halkın banka soyguncuları için sürek avı başlatması janrın en önemli mitlerinden biri. nitekim burada da yerel halk sözde halkın refahı ve en önemlisi devletin bekası için iki kardeşın peşine düşüyor. tıpkı western filmleride olduğu gibi kasabanın ortasında şiddetin kol gezdiği bir mermi kıyameti kopuyor.

    üstelik bir zamanların kızılderilileri çoktan asimile olup düzene adapte olmuş. hatta ve hatta kanun koyucu olup beyaz adamın zulmetini kuşanıp onlardan olmak için diğerlerine göre daha fazla çabalamış.

    en nihayetinde kızılderililer, rangerler, şerifler, öfkeli beyaz adamlar, kanun koyucular, bankalar, petrol şirketleri derken western formuyla günümüze taşınan arkaik hikaye geçmiş ve bugün arasında nefis bir koşutluk kuruyor.

    özellikle kahramanın baht dönüşüyle kendine sağladığı petrole dayalı kurtuluş abartılıl bir ironi olarak seyircinin gözüne sokulan tek şey. zaten bunu da bilinçli bir şekilde yapıyor yönetmen. üstelik kardeşlerden suça meyli olanı (sırf bu romantizmin tuzağına düşmemek adına), karakterin kökenine dönük bir tür nedensiz şiddet, bir tür fiziksel şiddet üreterek kendini gerçek ve sabit kılma eylemiyle örtüşürüyor finale doğru ve mutlak sonunu hazırlıyor. belki böyle yaparak sistemin insanlar üstündeki etkisini daha güçlü bir şekilde sabitliyor yönetmen. kimseyi aklamadığı gibi kimseyi de cezalandırmıyor böylelikle.

    zira çok bilinen bir gerçek olarak bazı insaların kendini ifade etme biçimidir şiddet. ama bunu yaratan şartları görmezden gelerek bu durum hakkında söz etmek çok bilmişlikten öteye geçmez. neyse ki mackenzie bu tuzağa düşmüyor ve her karaktere gereğince yer açıp tarafsız bir şekilde karakterlerin hikayelerine konuk ediyor izleyicisini.

    nihayetinde geleneğini keskin çizgilerle ayrılmış iyi-kötü çatışması üstüne kurmuş bir sinema sektörünün somut kötüler olmadan bu denli geniş tabanlı bir eleştiri düzlemini kurması önemli bir iş.klasik, tanıdık bir hikayeyin hem sinemasal, hem tarihsel, hem kültürel mitlerini kökenlere sadık kalarak bugüne dönük bir orjinallik içersinde incelikle işlemek bir bakıma kolay gibi görünen zorluğun üstünden gelmek filmin en büyük meziyeti ve her yönetmenin harcı değil.

    david mackenzie gibi benim için rüştünü çoktan ispat etmiş bir yönetmenin olgunluk çağının ilk filmi olarak hell or high water bu senenin açık ara en iyi 3-5 filminden biri. mutlaka görün.

  • hemen herkesin bilgisayarla ilk tanıştığında yaptığı, şimdi çoğu komik gelen mallıklardır.

    sene 1985-86 falan, babamın aldığı commodore 64 sayesinde hayatımda ilk kez bir bilgisayarı kanlı canlı görmüştüm.

    babam bilgisayarı televizyona bağladı, açtı. bilgisayar açılır açılmaz oyunlar başlayacak sandığım için elimde joystick ile bekliyorum.

    meşhur mavi açılış ekranı geldiğinde hayal kırıklığı yaşamıştım. babam da -anlamamıştı herhalde ki- bırakıp gitmişti.

    oyunun kasetle yüklenen birşey olduğunu da bilmiyorum daha. ready yazısı bana bakıyor ben ona bakıyorum, ne yapacağımı da bilemiyorum.

    bir komut verilip bilgisayar anlasın diye bir tuşa basıldığını ve o tuşun return olduğunu da öğrenmişim bir yerlerden, çocuk aklıyla "oyun oyna" yazıp return'e basmıştım ve hayatımın ilk syntax error'ünü almıştım.

    hala hatırladıkça gülerim.

  • selam xbox severler. kasım ayı ile beraber black friday kapsamında xbox mağazasında harika indirimler olduğunu duyurmaktan mutluluk duyuyorum.

    1- evlerinden zorla koparılan 4 cesur balığın etkileyici macerasını konu alan i am fish oyunu 16 liraya,

    2- hayat dolu açık dünyası ile bir polis olarak triadları çökertmeye çalıştığımız sleeping dogs 11 liraya,

    3- hikayesi ile özellikle ülkemizde çok beğenilen bir dönemin internet kafe oyunlarından olan mafia serisinin 3 oyununu birden içeren mafia trilogy paketi 123 liraya,

    4- yarış simülasyon oyunları içerisinde hatrı sayılır bir yere sahip olan asetto corsa oyunu 25 liraya,

    5- witcher serisinin geçmişini merak edenler için serinin 2. oyunu the witcher 2, 12 liraya,

    6 - bir demirci çırağının maceralarını ve hüzünlü hikayesini konu alan kingdom come delivarence oyunu 31 liraya,

    7- kıyamet sonrası dünyanın yalnız savaşçısı olarak arabamızla maceradan maceraya atıldığımız mad max oyunu 24 liraya,

    8- dünyanın dört bir yanındaki egzotik mekanlarda geçen disney macerası ducktales remastered, 6 liraya,

    9 - parkur oyunları arasında çıtayı belirleyen mirror's edge catalyst oyunu 5 liraya,

    10- dünyası ve hikayesi ile herkesi kendine hayran bırakan bioshock serisinin 3 oyununu birden içeren bioshock the collection paketi 47 liraya,

    11- internet kafe diyince akla gelen ilk oyunlardan biri olan prototype serisinin 2 oyununu birden içeren prototype biohazard bundle paketi 45 liraya,

    12- son zamanlardaki en etkileyici oyunlardan biri olan hellblade senua's sacrifice 13 liraya,

    13- efsanevi portal oyunları içerisinde yer alan valve tarafından geliştirilen portal still alive oyunu 9 liraya,

    14- görselliği ve oynanışı ile mükemmel bir deneyim sunan gears of war 4 oyunu 12 liraya,

    15 hapishaneden kaçmaya çalışan 2 mahkumun hikayesini anlatan a way out oyunu 22 liraya,

    16- darth vader tarafından son kez ihanete uğrayan starkillerin yolculuğunu anlatan star wars the force unleashed 2 oyunu 9 liraya,

    17- rally simülasyonu severler için dirt rally 2.0 goty edition 35 liraya,

    18- terk edilmiş bir gezegene mecburi olarak ayak basan sürgündeki askerin intikam hikayesini anlatan bulletstorm oyunu 9 liraya,

    19- efsanevi yarış oyunu splitsecond 7 liraya,

    20- 1918 londra'sında vampire dönen bir doktorun hikayesini anlatan vampyr oyunu 35 liraya,

    21- hikayesi ve mekanikleri ile fps oyunları arasına adını altın harflerle yazdıran titanfall 2 oyunu 35 liraya,

    22- 1924 yılında geçen lovecraft türünün ikonik oyunlarından biri olan call of cthulhu oyunu 27 liraya,

    23- usta hırsız garret olarak oynadığımız thief oyunu 8 liraya,

    24 - fallout oyunları içerisinde oyuncuların belki de en çok beğendiği oyun olan fallout new vegas, 7 liraya,

    25- dönemin popüler çizgi romanları arasında bulunan sonrasında oyuna çevrilen black sad under the skin, 14 liraya,

    26 - ubisoftun klasik oyunları arasında yer alan dönemin en iyi mavera aksiyon oyunlarından biri olan flashback, 4 liraya,

    27- 2003 yılında piyasaya sürülen ve kült haline gelen xiii oyununun remake hali xiii, 14 liraya,

    28- çocukluğumuzun efsanevi macera oyunlarından biri olan lost planet serisinin 3. oyunu lost planet 3, 11 liraya, isteyen oyun severler lost planet 2 oyununu da 22 liraya,

    29- karanlık new york teması ile grand theft auto serisinin en iyi oyunu olarak adlandırılan grand theft auto iv oyunu 21 liraya (xbox game pass abonelerine özel) biz oyunseverlere sunulmuş durumda.

    30- ea fc 24, mortal kombat 1, street fighter 6 gibi güncel bir çok oyunda güzel indirimler mevcut. aynı zamanda assasins creed, need for speed, lego gibi oyun serilerinde harika indirimler var. göz atmanızda fayda olacağını düşünüyorum.

    29 oyun önerisinde bulundum fakat inanın bu sayı çok rahat şekilde 100e çıkabilir. steam'in dolar kuruna geçmesi ile beraber ülkemize özel fiyatlandırma sunan tek firma neredeyse xbox olarak kaldı. hakkını yemeyelim playstation mağazasındada gerçekten uygun fiyatlı oyunlar bulunabiliyor fakat xbox kadar bonkör değiller maalesef. uzun lafın kısası tüm indirimlere xbox mağazasından ulaşabilirsiniz. aynı zamanda konsolunuzdan ise black friday indirimleri başlığından göz atabilirsiniz. hepinize iyi oyunlar.

  • henüz baba olmamış, evlat sevgisi görmemiş insanlara dert olan baba. büyük konuşmamak lazım gencler, trolluk yaparken dahi.