hesabın var mı? giriş yap

  • nereden bakarsan bak, çok kral harekettir.

    çünkü bu iblisler için adalet sağlayacak bir sistemimiz yok. en güzeli temizleyin gitsin.
    polisimizin ellerine sağlık.

  • ege (8) ile telefonda...

    ege: anne ben 150 lira topladim bu bayramda...
    romica: oo super oglum, benim bile o kadar param yok
    ege: kac poundun var senin?
    romica: cebimde 50 pound kaldi.
    ege: yani kac lira?
    romica: 125 lira kadar...
    ege: simdi' ben turkum ya, gidip bir ingilize 200 lira versem bana kac pound verir?
    romica: 80 pound kadar...
    ege:oha amma da az, neden?
    romica: kur farki oglum, ekonomi mi anlatayim sana telefonda simdi?
    ege: peki bir ingiliz gelse de bana 200 pound verse ben ona kac lira veririm?
    romica: 500 lira...
    ege: niye salak miyiz biz, butun insanlar esit degil mi? ben niye daha cok veriyormusum!
    romica: ingilizle para alisverisi yapmayiver be oglum...
    ege: gunahimi vermem zaten de, mesela anne, bir iskoc bana 200 iskoc parasi verse...

  • uzun zamandır magazinsel bir başlığın tüm entrylerini okumuyordum.

    bunu okudum ve insanımıza ve insanlığımıza ait ümitlerim iyice azaldı.

    milli takımlar saygıdeğerdir ve her yerde saygı görmelidir orası ciddi bir mesele uluslararası arena filan ama bu net ergen şakası elinde de şahsi telefonu var bunun neresini izlanda halkına mal ediyoruz? hangi akıl ve izanla?

    olm biz ampute maçında rakibi ıslıkladık (ingiltere maçıydı) bunu afrika’da da, güney amerika’da da yapmaz kimse. milli marş ıslıklama olayımız da özellikle güçlü ülkelere karşı hep oluyor. nedeni de maalesef ezikliğimiz.

    valla kusura bakmayalım adamların salaklıkları bireysel oluyor bizimkiler toplumsal.

  • büyük ihtimal japonya başbakanı da ne diyo la acaba bu diyodur içinden.
    adamlara yaptıkları projeyi anlatmış. adamdan aldığını adama satmış.

    adam da naapsın, müşteri herzaman haklıdır diyip he abime, he uzunuma demiştir.

  • sevgili dedem 90 yaşında, boğazına müthiş düşkün bir adamdır. tatlıyı, tuzluyu, eşkiyi, pastayı, böreği, çöreği buldu mu hayatta affetmeyen bir adam olarak, haliyle de kilo ve sağlık sorunları yüzünden anneannem tarafından sıkı bir perhize maruz bırakılmaktadır.

    bir yaz günü öğle vakti odasındaki kanepeye uzanmış, gözleri kapalı, yüzünde mutluluktan oluştuğu belli olan bir gülümseme ile parmakları ile alnına hafif hafif vurarak bir ritm tutturduğunu gördüm ve aramızda şu diyalog gelişti:

    - dede yatmışsın güzellik uykusuna. maaşallah, keyfin yerinde.
    + öyle öyle (halen gülümsüyor)
    - hayırdır dede ya? niye gülüyosun böyle, ne düşünüyorsun?
    + anneannen yarın kurabiye yapacakmış da, onun hayalini kuruyorum.

    sadece bir kurabiye yemesine izin verildi diye bu kadar mutluymuş meğer adam... ey yaşlılık, bakalım bize neler yaptıracaksın?

  • keneotundan elde edilen bir tür zehir. rivayet odur ki; bu tohumları çiğnemeden yemek insana zarar vermezken, bunları çiğnemek insanın ölümüne neden oluyormu$. risin vucuta dağıldığı zaman ilk belirtileri kusma, yüksek ate$ ilerleyen safhalara doğru ise kanlı kusma gerçekle$iyor ve kurban ölüyor.

    eskiden doğu bloku ülkeleri rejim muhaliflerini sessiz sedasız bir $ekilde bu madde ile öldürürdü. yakın zamana kadar vucutta risin maddesi tespit edilemiyordu günümüzde bunu şıp diye anlıyorlar. bu maddeyi koklamakta aynı derecede insana zararlı. ikinci dünya sava$ı sırasında en parlak günlerini ya$amı$dır. mermilere sürülmekten, havaya sıkılmaya kadar türlü $ekillere girmi$dir.

  • bu tam da yazdığım 300. entry olacak.
    uzun süredir beklettiğim bir no. 300 vardı ama bir şeyler yazmadan da durmak saçma geliyor ara ara. 301'de yazarım, 302'de olur, 303 belki ama yazarım.

    bugün oğlumu okuldan aldıktan sonra sohbet muhabbet gırla yürüyoruz. hikaye şöyle ilerliyor;

    - baba, tüm babalar erkek değil mi?
    + evet oğlum
    - tüm anneler de kız değil mi?
    + evet babacım
    - ama çocuklar kız ve erkek olabiliyorlar değil mi?
    + evet babacım.
    konuyu bir yere getirmek için bir girizgah yaptığını da anlıyorum, yüzünde konuyu buraya getirmenin verdiği gurur da var ( yaş üç buçuk falan)

    - ben de baba olacağım büyüyünce
    + kimin babası olacaksın?
    + kimin babası olmak istiyorsun?
    - senin ( piç gülüşü var burada)
    + ne yapacaksın benim babam olunca
    - seni gezdireceğim, seninle oyun oynayacağım, piyano çalacağım, sana bir şeyler öğreteceğim.

    susuyorum
    çünkü muhabbeti devam ettirirsem ağlarım.

    benim ona yapmaya çalıştığım her şeyi, bana yapmak istiyor, aklındaki babalık sınırları bunlar ve belli ki keyif alıyor, ben keyif alayım diye de bana uyguluyor...

    seni seviyorum dese...
    ya da demese...
    ne olur ki?
    şu minicik zekanın, karşılıksız ve sadece sevgi içeren şu cümleleri aleni seni seviyorum'dur.
    bu dünyayı elbet garipler de yakar ama babaları da es geçmeyelim lütfen.