ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
inerken kuş sürüsüne çarpıp burnu göçen thy uçağı
-
akla ipanayla fircalanmayan yumurtanin oteki tarafini getiren ucak.
a101'de satılan her şeyi yiyen çocuk kitabı
-
içeriğine tam bakamadan bizim ufaklığın tutturmasıyla a101'den aldığım kitaptır. içeriği tam olarak görsellerde paylaştığım gibi rahatsız edici çizimler ve cümlelerle dolu.
görsel
görsel
görsel
abarttığımı düşünüyordum ancak gelen tepkilere bakınca durumun vahametini daha iyi anladım. çocuk kitabında erasmusla gelen yamyam gibi karakterin ne işi var? karınca yiyen bir çocuğun kitapta olması örnek teşkil ederek çocuklarda da aynı davranışın görülmesini tetiklemeyecek mi? hadi biz kitabın ismine aldanıp belki yeme içme alışkanlığı düzelir diye, kitapta gördüklerini yemek ister diye kitabı aldık. kardeşinin külodunu yemek nedir? biz tüketici olarak dikkat etmedik bakmadan aldık. sen kurumsal marketler zinciri olarak hiç mi bakmadın bu kitaba?
kitabın devamında çocuk osurarak uzaya çıkıyor, annesi 80 sene ceza veriyor falan. telif hakkı nedeniyle tabi tümünü çekip koyamıyorum ancak evlere şenlik bir kitap yani. ayrıca kitap neredeyse tüm e-ticaret sitelerinde ve büyük kırtasiyelerde de satılıyor.
edit: başlık bazı haber sitelerinde yayınlandı.
https://www.yasamgazetesi.com.tr/…-seyi-yiyen-cocuk
https://halktv.com.tr/…onelik-skandal-kitap-768679h
https://www.webtekno.com/…cocuk-kitabi-h137151.html
https://www.sondakika.com/…en-cocuk-kitab-16311606/
ürünün a101 linki;
https://www.a101.com.tr/…cuk-resimli-hikaye-kitabi/
görsel
atatürk'ün boyunun 164cm olması
-
tinderda mı denk geldi napacaksınız adamın boyunu amk köylüleri ya. sen ülke kur moronun biri gelip boyuna laf etsin.
94 ışık yılı uzaktan gelen çok güçlü sinyal
-
94 ışık yılı nasıl bir mesafeyi tabir eder onu bir şey yapalım önce.
malumunuz ışığın hız sınırı evren içinde saniyede 300bin km. ışık dakikada 18 milyon kilometre gider istese. bu da saatte 1milyar 80 milyon km gitmek demek oluyor ki ben hızdan korkarım yavaş gitsin.
ışık yılı nedir? ışık yılı ışığın saatte değil de yılda gittiği mesafedir. peki bir yılda kaç saniye vardır? ohooo! bunu mu hesaplayacağım amk!
tamam! yılda kaç saat vardır onu şey yapalım.
365 gün çarpı 24 saat eşittir 8.760 saat. vay! demek ki bir saatte 1 milyar 80 milyon km giden ışık bir yılda 9 trilyon 460 milyar 800 milyon km hızla gidebiliyor. yani bu hızla giderseniz bu mesafedeki bir yere 1 yılda ulaşırsınız. hem de tek vesait. tamam.
şimdi bunu 94 yılla çarpın. 889 trilyon 315 milyar 200 milyon km mesafe ediyor. 94 yıl ışık hızıyla gitseniz alacağınız mesafe bu. osman gazi köprüsünü kullanırsanız 889 trilyon km!
uzak. ben gelmiyorum...
*******************************
bilgi dolu edit: can ciğer kuzu sarmalarım! ortalık karışmış düzen bozulmuş, yetiş ya carl sagan yetiş ya cosmos diyoruz. iş bu türkçe altyazılı 8. bölüm, uzay ve zaman yolculukları üzerinedir ve kafayı tertemiz yapar, izleyin, izletin...
yalnız demek istediğim bir şey var, bölümü izleyecek olanların da karşısına çıkacak olan bir şey: 94 ışık yılı demek, 94 yıl demek değil! yani şöyle: ışık hızında 94 yıl gidecek bir cihazı uğurladık eve döndük diyelim. o cihaz 94 ışık yılı sonunda hedefine vardığında; affınıza sığınarak söylüyorum ama dünyada 134.100 yıl geçmiş olacaktır!!! görelilik kuramı ahan da budur! yani sen ışık hızında 1 gün gidersin ama dünyada 4 yıl geçer...
yani beyler bayanlar karadelikten kayanlar, bu mesaj 134 bin 100 yıl önce yollanmış; hadi osman gazi köprüsünü kullandı diyelim: 134 bin yıl!
beynim ısındı bana müsaade mübarekler. ademle havva masalına inanmayı hiç bırakmayacaktık. gördün mü başımıza geleni?! *
türkiye'de mimar olmak
-
türkiye'de mimar olmak zordur da, kamuda mimar olmak hepsinden de zordur. autocad den 3d den falan önce word excel bilmek gerekir. resmi yazışma kurallarını öğrenmek lazımdır. yoksa öğrenciyken hocanızın parçaladığı maket gibi, üzeri çiziktirilmiş oarak döner bütün yazılarınız. ayrıca da bila, şifahi vs kelimelerinin anlamlarını bilmeli ve gerekli yerlerde kullanmalısınızdır. bunları halletikten sonra 20 yıllık projeleri senin revize etmeni isterler. ne kadar yaparsan o kadar çok isterler.
içerde sana bu muamele yapılırken, dışarda da sen mimar mısın, ne anlarsın projeden derler, yok efendim ben kaç yıllık mimarım, sen mi benim projemi onaylayacaksın derler.
elin kolun bağlı, imar yönetmeliği, sığınak yönetmeliği, yangın yönetmeliği vs uydurmaya çalışırsın projeleri, benim işime müdahale ediyorsun derler. sonra yangın çıkar o binada, eee, sen onayladın bu projeyi, neden yangın yönetmeliğine uygun değil derler.
türkiye'de mimar olmak zordur. kamuda daha zordur. aslında zaten bu ülkede her yerde, herkes mimardır. işte bu hepsinden de zordur.
lost
-
bayağı bayağı iyi bir bölümle devam eden dizi.
--- spoiler s06e13 ---
sanırım "the candidate"in kim olduğu konusunda kimsenin kafasında bir soru işareti kalmamıştır bu bölüm itibariyle. tabi yine de lost'un ters köşe yapma potansiyelini de akılda bulundurup çok emin olmamakta fayda var.
yalnız eminim, sun ve jin'in kavuşma sahnesinde herkesin yüreği ağzına gelmiştir. birbirlerine sarılmak için manyetik zımbırtıların arasından geçerlerken, "cozzztttt" efekti eşliğinde kızaracaklarını düşünmeyen var mı aranızda?
--- spoiler s06e13 ---
dinamo teorisi
-
güneş ve dünya gibi gök cisimlerinin neden manyetik alan yarattığını açıklayan teoridir. güneş için temel kavram alfven teoremini de kapsayan biraz daha karmaşık bir yapıdadır ama dünya için daha basitçe açıklamaya çalışayım.
öncelikle dünyanın iç yapısını basitçe açıklamak gerekirse, dünyayı bir portakala benzetin. bizim bildiğimiz anlamdaki toprak tabakası ancak bu portakalın kabuğu kadardır, geri kalanı oldukça kalın bir yapıdaki manto ki dünya hacminin yarısından çoğunu oluşturur. gerisi sıvı demirden oluşan dış çekirdek ve katı demirden oluşan iç çekirdektir.
şimdi bu yapıda akışkan olarak tanımlanabilecek tek kısım sıvı dış çekirdek kısmıdır, literatürde convective zone olarak da geçer. dünya döndükçe bu sıvı kısım da dönmeye başlar. ilginç olan şu ki, sıvı demirden oluşan kısım içte ve dışta katı yüzeyle çevrilidir ama ara yüzeylerde böyle bir durum yoktur. fakat sıvı demiri sıkıştırılamaz ve dünya'nın dönme hızını da sabit kabul ederseniz, (1 gün her zaman bir gündür) tıpkı bir silindirin içindeki akışkanın coriolis kuvvetine maruz kaldığında taylor sütununu oluşturması gibi sütunlar oluşturacaktır.
ama dünya bu videodaki gibi silindirik değil de küresel olduğundan dolayı küçük küçük bir sürü taylor sütunu oluşacaktır, dünyanın dönme ekseni doğrultusunda aynen böyle. gerçi şekil biraz abartı ama daha küçük olmaları lazım.
şimdi bildiğiniz gibi demir elektriği iletir, haliyle sıvı demirin böyle sütunlar halinde elektriği iletmesi bir elektrik akımı yaratır. sütunlar halinde dönel bir şekilde oluşan elektrik akımı ise sütun boyunca sabittir, yani o da dönme ekseninden bağımsızdır. amper kanunu uyarınca bu taylor sütunlarının hepsi bir manyetik alan yaratır ve böylece dünyanın manyetik alanı oluşur.
tabii, manyetik indüksiyon denklemine* göre az da olsa, yavaş da olsa bu manyetik alanın beslenmesi ve sıvı demirin hareket edebilmesi için bir ısı enerjisine ihtiyaç vardır. bu enerji de katı iç çekirdekten karşılanır.
yani ürkütücü gerçek şu ki, dünyanın manyetik alanını oluşturmamız çekirdeğinde kalan enerji miktarına bağlı. tam emin olmamakla beraber, ilk oluştuğu yıllarda dünyada bir günün 6 saat olduğunu okumuştum, bu daha güçlü bir dönme hızı daha fazla coriolis kuvveti ve daha güçlü manyetik alan demek. yani o zamanlar dünya'nın katı iç çekirdeği daha fazla enerjiye sahipti. bu enerji azaldıkça bir gün 24 saate kadar artmış olabilir.
belki de, o vakitlerde katı iç çekirdeğin kütlesi dolayısıyla kalınlığı daha fazlaydı, tabii bunların hepsi birer varsayım, bilim zaten bu varsayımları doğrulamak ya da çürütmek için var en nihayetinde değil mi?
binali yıldırım'ın ibb'de görevden alınması
-
bir tarafta kardesine para yedirmedi diye, kardesinin kendisi hakkinda ileri geri konustugu kemal kilicdaroglu,
diger tarafta ise görev aldigi en ufak güc sahibi mevki de senin benim parami, devletin parasini, halkin parasini babasinin mali gibi kullanan ve sülalesi icin firsat yaratan binali yildirim.
su farki anlasa türk halki, avrupa birligi seviyesinde bir ülke olacagiz da, nerdeeee...
ortadogu'ya özenen bir halk icin bir anlam ifade etmeyen.
unutulmayan kezban sözleri
-
arkasına ;) koyulan her söz buna dahildir. konu ne olursa olsun fark etmez. örnek;
" bazı atomlar bağ kurmak için elektron alışverişinde bulunurken, bazıları da son yörüngelerindeki elektronları ortak kullanırlar ;) "
tez yazarken kullanılacak sözleri bile adeta bir facebook statüsü gibi gösterir.
türklere sorulan salak sorular
-
yine brezilya: karim benimle tanismadan once bir turkiye seyahati yapmaya niyetlenmis, denyo seyahat acentacisi "gitme" demis "seni kacirir, deve karsiligi sultana satarlar!" .. korkmus, gitmemis tabii .. peru'ya gitmis. biz daha cikarken bunu anlatip dogru olup olmadigini sordu. ben de soyle yukaridan asagiya bir suzdum, "8 deve edersin" dedim. hala dalga mi gectim dogru mu soyledim bilmez.