hesabın var mı? giriş yap

  • kelime:sumuklubocek
    -hani bi hayvan var spiral $eklinde bi kabugu var
    -salyangoz
    -hah ona cok benziyo.ama sen nezle olunca ne akar burnundan
    -sumuk
    -evet evet bu salyangoz benzeri hayvanda bundan var
    -nasi yani hayvanin sumugu mu var
    -evet.karafatma nedir?
    -hamambocegi
    -hah 2. kelimeyi kes
    -boc
    -yok yok kelimenin tamami
    -hamamboc
    -allah belani versin senin be

  • bakın bu öyle alelade bir sorun değil ve hiç kimse bu konuda hiçbir şey yapmıyor.
    bu konuda ne bir haber okudum, ne de bir gündem çalışmasına şahit oldum.

    geçtiğimiz günlerde dayımın oğlunun bir bahis sitesinde hesabının olduğu ve dayımın kredi kartlarını kullanarak burada kumar oynadığını öğrendik.
    bahsettiğim çocuk 17 yaşında bile değil. babasının kimlik bilgileri ile üyelik almış ve binlerce lira kaybetmiş.

    eğer bu konuda bir istatistik çalışması yapılırsa, gençler arasında kumarın korkunç seviyelere ulaştığını göreceksiniz. rastladığım bazı instagram paylaşımlarında gördüğüm yorumlar ve illegal bahis sitelerinin takipçi kitlesi tamamen 15-25 yaş grubu gençlerden oluşuyor. araştırmalarıma göre gençler arasında gates of olympus ve sweet bonanza adlı oyunlar çok popüler.

    illegal bahis siteleri, gençlerdeki işsizlik ve parasızlıkla besleniyor.

    ortalık anne babasının kredi kartlarını patlatan, cebindeki parayı son kuruşuna kadar bunlara kaptıran mutsuz ve umutsuz gençlerle dolu.
    neticede bu insanlar henüz genç ve tecrübesiz, böyle şeylerden medet ummaları ve hatalar yapmaları kaçınılmaz.

    benim dahi telefonuma hiç alakasız numaralardan spam mesajlar geliyor. ben artık bu sitelere el altından imkan verildiğine ikna olmuş durumdayım.
    ekşi sözlük'ü bile dakikasında sansürleyen bir siyasi rejim, isterse bunların fişini anında çekebilir, ama kılını dahi kıpırdatmıyor.

    toplumu, anne babaları da bu konuda bilinçlendirmek gerek. aksi halde çok geç olabilir!

    edit: bir takım sığırlar reklam yaptığımı ileri sürmüş. olum siz ne art niyetli boktan insanlarsınız lan. örnekledim ki farkındalık yaratayım, sorunun odağında bulunan öğelere dikkat çekeyim. bok yeme diyince bokun reklamını mı yapmış oluyorum? sizin ben aklınızı...

    ayrıca daha şimdiden gelen onlarca mesaj, yardım çığlığı... durum sandığımızdan da korkunç. gençler ihmale gelmez, ilgi ve sevgiye muhtaçtırlar. bize düşen onları korumak, sorunu gündemde tutmak ve yetkilileri bu konu hakkında aksiyon almaya zorlamak. türk genci sahipsiz değildir. bu işin peşini bırakmayalım.

    mesajların sadece bir kısmı;

    görsel

    görsel

    görsel

    görsel

    ek: arkadaşlar hepinize dönüş yapabilmem ve yaşadıklarınızı paylaşabilmem imkansız. bizler bu konuda daha fazla ne yapabilir, hangi önlemleri alabiliriz? lütfen sorunun çözümüne yönelik geribildirimlerde bulunun ve enerjimizi oraya yönlendirelim.

  • 27 yıl sigara içmiş 40 yaşında bir adamın deneyimleri; ilk önce kalp daha yavaş atmaya başlıyor, el ve ayaklarınız ısınıyor, vücutta daha fazla oksijen olacağından kalp krizi riskiniz azalıyor, koku alma ve ağzınızın tadı yerine geliyor. bunlar ilk etapta olanlar bir hafta 10 gün sonra yürümek ve merdiven çıkmak daha kolaylaşıyor enerji artıyor, öksürük ve nefes darlığı azalıyor. ilk bir hafta içerideki canavar varını yoğunu kullanıyor tekrar içirebilmek için en önemli zaman burası, ben etrafımda ki herşeyi sigaraya benzetiyordum ilk hafta, buna direnen herkes kurtulur bana göre.
    15 ay oldu bırakalı ilk hafta haricinde sadece 3. ay içme isteği oldu o da bir kez. şimdi yaşadıklarım ise, herşeyden önce bence tek negatif yönü 8 kilo aldım bu aralar vermek için yırtınıyorum. bi dönem gördüğüm herşeyi yutasım geliyordu. ancak vericez bu kiloları işşallah, olumlu taraflarından bahsedeyim ama bunu zaten herkes bilir bu nedenle sadece birkaçı şöyle ki; artık daha kolay uyanıyorum, sabahları ağzımda bir pas kokusu olmuyor, ne kadar içersem içeyim sabah kalktığımda baş ağrısı ile karşılaşmadım şimdiye kadar, 25 sene sonra sebze yemeye ve hatta yemekten keyif almaya başladım, meğer bamya, kabak, ıspanak ne lezzetli şeylermiş öyle :), evim 9. katta canım istediği zaman merdivenle çıkabiliyorum artık önceden asansör arıza yaptığında yolda mola vermek zorunda kalıyordum, bu arada en önemli faydalarında biride vücudun orta kısmına oldu, laf aramızda 40 yaşındayım ve hiç takviyesiz geceyi 3 hatta bazen 4 seferle kapatabiliyorum.
    en önemli tespitimde şu ki isteyen herkez bu mereti bırakabilir. bir zaman belirleyin ve deneyin hemen.

  • hayran olduğum bakteri.
    gram pozitif,anaerob,basil morfolojisinde bir bakteri.hareketli hem de.
    salgıladığı toksin kendisine hayran bıraktıran türden.dünyada bilinen en güçlü zehirmiş.oha be yok artık...mikrogramdan daha düşük dozlarda insan için,pikogramdan daha düşük dozlarda ise fare için öldürücü.neyseki toksin ısıya duyarlı,ama bakterinin sporlu hali aman aman direniyor...
    asetilkolin salınımını engelliyor klostridyal nörotoksinimizin a ünitesi.clostridium tetani'ye benziyor biraz bu bakımdan,tetanoz etkeni bakteriye yani.
    hatta strabismus,spazmodik tortikollis,blefarospazm gibi miyotonik hastalıklarda tip a toksini tutulan kas içine enjekte edilerek tedavide kullanılabiliyor.
    konserveler,ev yapımı konserveler-evde otoklav gibi sterilize edebileceğimiz koşullar olmadığı için daha önemli-,tütsülenmiş balık ve evet yanlış duymadınız bal...
    bal yahu bildiğimiz bal.1 yaşından küçük bebeklerde sindirim kanalında kolonize olup in vivo toksin oluşturmasına bağlı gelişebiliyor.aman dikkat o yüzden bal asla...
    akut,bilateral kraniyal nöropatilerle başlayan,kaslarda yukarıdan aşağıya doğru inen güçsüzlük ve flask paralizilerle belirgin bir hastalık yapıyor.
    ve evet en etkileyici kısmı kadınlar güzellik için hakkaten şaka değil her şeyi yapıyor lan.bu anlattığım zehirlinin de zehirlisi toksini yüzümüze enjekte ettiriyoruz.maksat mimikler yüzünden gerilmeyelim e mi canım..
    not:bu kadar güçlü zehir dedim dedim,sherlock 1.sezon 3.bölümde adından bolca bahsedilmiş.

  • 0-0'ın 1 puan olması. bence 0-0'ın karşılığı 0 puandır. bunun dışındaki tüm beraberlikler yine aynı şekilde 1 puan sayılmalı. böylece hem defansif futbol bitecek hem de yeni bir heyecan gelecektir.

  • everton kurulduğu yılarda maçlarını mercyside bölgesinde boş bir arsada oynamaktaydı.daha sonra arsanın sahibi kendi takımını kurup everton'u arsadan kovması ile everton,günümüzde halen maçlarını oynadığı goodison park'a taşınmıştır.böylece iki takım arasındaki ezeli rekabet başlamıştır.

    ezeli rekabetin en üzücü ve utanç verici sonucu ise hillsbrough faciası olmuştur.1989 yılında iki takım arasındaki fa cup yarı final maçında 96 liverpool taraftarı hayatını kaybetmiştir.bu olay geçici bir süreliğinede olsa iki takım arasındaki anlaşmazlığı bir süre rafa kaldırmalarında etkili olmuştur.hillsbrough facıasında ölenlerin cenaze törenine ellerinde çiçekler ile katılan bir grup everton taraftarı düşmanlığın bir süreliğine unutulmasını sağlamıştır.

    everton'un liverpool'a karşı en büyük üstünlüğü ise taraftar sayısının daha fazla oluşudur.bu durum koyu liverpool fanatikleri tarafında bile kabul görmektedir.hatta liverpool'un efsanevi oyuncularından biri olan graeme souness şöyle demiştir:"everton kesinlikle liverpool'dan daha fazla taraftara sahiptir.liverpool'da nereye giderseniz gidin karşınıza everton formalı biri çıkar."

    ezeli rekabette everton'un en büyük şanssızlıklarından biride koyu everton taraftarı olan oyuncuları rakibi liverpool'a kaptırmasıdır.bu oyuncular arasında michael owen ve robbie fowler,steve mcmanaman gibi liverpool'un kaptanlığını yapmış ve birer liverpool sembolü olmuş oyuncular bile var.

  • "peki hocam bizim hiç mi nükleer silahımız yok? bonba gibi bişi falan?" sorusunun ısrarla sorulduğu derslerdi. bol bol komplo teorileri sorulurdu bizim albaya. adam da ısrarla "türkiye cumhuriyeti'nin kendini savunacak gücü vardır." diye cevap verirdi. işte böyle ısrarlı sorulara bile sabırla cevap veren bir adamdı. iyi bir adam, iyi bir öğretmendi. müfredat neyse onu anlatır, geri kalan zamanda da soruları cevaplar, bizimle sohbet ederdi. öyle tekmil falan da istemedi hiç. hatta ilk ders kendini tanıttı, bizi tanıdı. "sorusu olan var mı?" diye sordu. arkadaşın biri "tekmil vercek miyiz komtanm?" diye sordu. o da "gençler burası kışla değil. siz de asker değilsiniz. siz öğrencisiniz burası da okul. ben de burada öğretmenim. bana öğretmenim ya da hocam diyebilirsiniz ama bana burada komutanım demeyin." demişti. işinden dolayı gelemediği bir hafta olduğunda, ertesi hafta derse girince gelemediği gün için özür dilerdi.
    öyle bir albaydı kendisi.

  • otogara gidip, kalkış saati gelen otobüste uğurlayanı olmayan kişiyi aşağıdan belirlemek. herkes yakınına el sallarken o kimsesi olmayan kişinin gözünün içine baka baka ona el sallamak. çoğu kişi acaba bana mı el sallıyor diye önce kararsız kalıyor tepki vermekte, genelde mutlu olup karşılık veriyorlar. yalnız geçende bir dayı vardı aga, otobüsün camı olmasa o çektiği okkalı nah hareketiyle headshot yapıcaktı bana. amın feryadı niye kızdı bu kadar anlamadım. dostça bir uğurlamaydı sadece.