hesabın var mı? giriş yap

  • 1957'de fotoğrafçılığa başladığında diğer tüm ciddi fotoğrafçılar gibi o da siyah beyaz çalışıyormuş. renkli fotoğraf denemeleri yapmaya 1965-66 yıllarında william christenberry vesilesiyle başlamış. '60'ların sonunda da çalışmaları artık ağırlıklı olarak renkli fotoğraf olmuş.

    bugün efsane ya da bir ikon olarak görülüyor. 1976'da new york modern sanat müzesindeki sergisi zamanında sert eleştiriler almış olsa da bugün kendisinden sıklıkla renkli fotoğrafın babası (the godfather of color photography) olarak bahsediliyor. eggleston'un o günler için yorumu: "eleştirmenler ve diğerleri belli ki bu çalışmalara gerçekten bakmıyorlardı. eleştirileri beni hiç rahatsız etmemişti. gülüp geçtim."

    çektiği fotoğraflara baktığınızda kendisine neden renkli fotoğrafın babası denildiği anlaşılıyor. ama bir fotoğraf hayranı olduğu söylenemez. diğer fotoğrafçıların çalışmalarını pek kıymetli bulmuyor. "etraftaki fotoğrafların yarısı işe yaramaz şeyler. sevdiğim fotoğraflar sadece kendi çektiğim fotoğraflar" diyor.

    bir röportajda gazeteci augusten burroughs, "peki ansel adams hakkında ne düşünüyorsunuz" diye sormuş. eggleston, "birbirimizi tanımazdık. ama tanıyor olsaydım ona da aynı şeyi söylerdim: çalışmalarından nefret ediyorum" cevabını vermiş. yine de henri cartier bresson'a olan hayranlığını daha önceden duymuş olan burroughs, eggleston'a bir de onu soruyor. eggleston onun bir keresinde bir partide kendisine, "bilirsin, william, renkler boktandır" dediğini hatırlıyor. burroughs: "peki bu kendine güveninizi zedeledi mi?" dediğinde eggleston, "ah, hayır. sadece 'müsadenizle' diyerek masadan ayrıldım ve başka masaya giderek partiledim" diye cevap vermiş.

    yalnız "renkli fotoğrafın babası" yakıştırması yalnızca william egglestone için yapılmıyor. diğer tarafta aynı ünvana sahip bir de joel meyerowitz var. meyerowitz 2012'de verdiği röportajda william eggleston'un 1968'de bir gece onun apartman dairesine bir ziyarette bulunduğunu anlatmış, "onun küçük kutusundaki siyah beyaz fotoğraflara ve benim yüzlerce renkli fotoğrafıma bakarak saatler geçirdik."

    eggleston o gecenin etkisini uzun yıllar sonra kabul etmiş ve onun bu konudaki uzun süren sessizliği meyerowitz'te bir çeşit bam teli noktası olmuş. tüm nezaketinin yanında bronx sokaklarında sert bir çocuk olarak büyüyen meyerowitz de tüm diğer fotoğrafçılar gibi empire state binası büyüklüğünde bir egoya sahip ve bu işin babası olma ünvanını kimseye vermek gibi bir niyeti yok. tüm hepsini bir kenara bırakırsak gerçek de sanırım bu şekilde. renkli fotoğrafın fotoğraf sanatında yer etmesi meyerowitz ile başlıyor. ama birkaç yılı görmezden gelebiliriz. eggleston'un da aynı dönemde bu işi iyiden iyiye harladığı çalışmalarından açıkça görülüyor.

    hala fotoğraf çekmeye devam eden eggleston ile 2017'de yapılan bir röportajdan birkaç alıntıyla sonlandıralım:

    "bir şeyin fotoğrafını yalnızca bir kez çekerim, hepsi bu kadar. böyle kişisel bir disiplinim var. bence bir kopya yeterlidir. eğer olmamışsa olmuyordur. bunu kafaya takmam."

    "şimdi hala fotoğraf çekiyorum. geçen hafta çektiğim fotoğrafları 20 yıl önce çektiklerimden ayırmakta zorlanıyorum. birbirlerine çok benziyorlar ve bunu söyleyebildiğim için mutluyum. kendi çalışmamı seviyorum."

    "ben genellikle leica kullanıyorum, çok iyi yapılmış makineler ve her şartta çalışıyorlar, hiç endişelenmem gerekmiyor. hala fotoğraf filmi de kullanıyorum, ama dijital makine hiç kullanmıyorum. filmlerdeki bekleme sürecini sevdiğimden değil, sadece onlardan çok iyi anlıyorum. birçok dijital fotoğraf makinem var, ama onları hiç kullanmadım. onlardan anlamıyorum."

    birbirinden güzel eggleston fotoğraflarının da görülebileceği kaynaklar:
    https://www.americansuburbx.com/…llow-and-cyan.html
    https://www.itsnicethat.com/…aphy-jody-rogac-010517
    https://www.theguardian.com/…king-my-time-interview
    https://www.nytimes.com/…ew-augusten-burroughs.html
    https://www.theartstory.org/…-joel/life-and-legacy/

  • kardeşimin bi arkadaşı annesine mesaj çekmeyi öğretir.
    anneden gelen ilk mesaj:
    - ekmek, ekmek, ekmek, ekmek. yazdığım ekmek sayısı kadar ekmek al, gel.

  • doğru bir karardir.

    mercimek çorbasi dünyada ki en reliable yemektir.

    belki de yemeklerin toyota'sidir.

    az acikmissiniz, cok acikmissiniz bir mercimek corbasi her zaman kafi gelir. caniniz birsey yemek istedi, yine ama emin degilsiniz mercimek corbasi her zaman safe bir seçimdir.

    ve her ne kadar kotu yapilirsa yapilsin her zaman belirli bir standardi vardir.

  • yemenli göçmenlerin arabistan'da aylık maaşı, 300 lira civarında filan. bahreyn yine aynı durumda. bahreyn halkının yüzde 80'ininden fazlası şii'dir ama suudi atamalı "krallar" tarafından yönetiliyor. hem bahreyn, hem de yemen bu suudlu alçaklara defalarca isyan etti, isyanın sebebi yukarıda yazdığım gibi mezhepsel değili sınıfsaldır. sadece katar'da dünya kupasına hazırlanan stadlarda ölen işçilerin sayıları binleri geçti ama kimse duymuyor, görmüyor.

    islamcılara bir şey söyleyince hiçbir karşılığı olmuyor, eğer bugün isyan eden şii'ler değil de sunniler olsaydı islamcılar ellerinde bayraklarla çoktan saraçhane'ye koşmuşlardı. amacım kimseyi hedef almak değil ama bu suskunluk allah aşkına, mide bulandırıcı değil mi? yemen'de 2011 de sustunuz, bahreyn'i görmediniz, şimdi yine susuyorsunuz, neyse.

    isyanın sebebi sınıfsaldır, örneğin bahreyn petrol bakımından dünyanın en zengin yeridir ama orada yaşayan şii'ler, bundan hiçbir pay almaz, alamaz. şii'lerin yüzde 50'sinden fazlasının nüfüs kağıdı yok, yani adamlar doğduğu büyüdüğü topraklarda mülteci konumunda.

    abd'nin de ne denli şeref yoksunu olduğunu bu operasyonla bir kez daha görmüş olduk. daha da yazılır ama midesi kaldırmıyor insanın, ne desek boş.

    edit, islamcıları bir kenara bırakıyorum zira onların gözleri görmüyor, kulakları duymuyor -umarım inandıkları bir allah vardır, başka bir şey diyemiyorum onlara- ama islamcıların dışında kalan kesim, allah aşkına şu olaylara mezhepsel bakmasın, mesele mezhep değil. mezhep orada yaşanan sınıfsal savaşı perdeliyor, asıl mesele kaynakların kimler tarafından sömüreleceği, abd'nin desteği de bu nedenle zaten. bakın, yemen üzerinde mısır ile suud'lar 60'larda da birbirine girdi, suud'lar yine abd'yi arkasına alıp kazandı. mısır o dönemde, cumhuriyetçi bir yönetimi desteklerken, suudi'ler, monarşiyi destekliyordu ve mısır ile suud'ları ele alırsanız meselenin mezhep olmadığı çok daha iyi anlaşılır.

  • türevleriyle beraber inceleyelim;

    * kadının kendi yaşında bir erkeğe aşık olması => (aşık olduğunuz erkek şu an 4-5 yaş küçük, hatta daha da küçük kızlara yazıyor. lütfen daha sonra tekrar denemeyiniz.)

    * kadının kendinden yaşça küçük erkeğe aşık olması => (bkz: açmayın teyzeler)

    * kadının eğitim, kültür, görgü, kariyer, para vırt zırt açısından kendinden daha berbat durumdaki bir erkeğe aşık olması => "vay salak!"

    * kadının kariyer, sosyal statü, para açısından kendinden üstün bir erkeğe aşık olması => "vay sınıf atlamaya çalışan paragöz!"

    * kadının kendinden uzun erkeğe aşık olması => "vay bodur!" *

    * kadının kendinden zayıf erkeğe aşık olması => "vay koca dötlü! adamı da mı yiyeceksin?"

    sonuç: (bkz: napak ölek mi pampa)