hesabın var mı? giriş yap

  • her ne kadar başka yönleri ile ön plana çıkmış olsa da friedrich wilhelm nietzsche bir besteciydi de. philosophy, psychology and psychiatry adlı eserde nietzsche'nin müzik ile ilişkisi ayrıntılı olarak anlatılmaktadır, ben de bu eserde okumuş olduğum bazı bilgileri sizlere aktaracağım.

    filozofumuz, babasından dolayı müzikle erken yaşlarda tanışmıştır. babası carl ludwig nietzsche piyanoda epey kabiliyetlidir, özellikle doğaçlamaya istidadı vardır. ne yazık ki friedrich wilhelm yaklaşık 5 yaşında iken babasını kaybeder ve müziğe asıl yönelimi birkaç sene sonra başlar. yine de müziğe yatkınlığının daha erken yaşlarda var olduğunu söylemek mümkündür, zira nietzsche'nin infantil dönemindeki öfke nöbetlerinde bile, babasının ona piyano çalması sakinleşmesi için yeterli olmuştur.

    nietzsche, 7 yaşında dr weber's private institute'a yazdırılmıştır. anneannesi ona arkadaşlık etmesi için iki kişiyi seçer. bu arkadaşlarından birinin babası, bildiğimiz mendelssohn ile arkadaştır, diğeri de edebiyatla yakından ilgili olan ve seçkin bir aileden gelen bir çocuktur. nietzsche'nin şairliğinde ve besteciliğinde yaşamının erken evrelerinde edindiği arkadaşların da önemli bir yeri olduğunu söylemek pek yanlış olmaz. okula yazıldıktan 3 yıl sonra nietzsche bestelerini yapmaya çoktan başlamıştır, okul bittikten sonra da domgymnasium'a yine iki arkadaşı ile beraber gitmiştir; burada da edebi çalışmalarına ve bestelerine devam etmiştir. daha sonra çok iyi bir yerde burs kazandığı için arkadaşlarından ayrılıp yatılı okulda okumuştur lâkin bu iki arkadaşı ile mektuplaşarak bağlantısını sürdürmüştür.

    daha sonra nietzsche ve arkadaşları "germania" adını verdikleri bir kulüp kurarlar ve bu kulübün her üyesi, her ay bir müzikal veya edebi kompozisyon üretip paylaşmaktan sorumludur. nietzsche ağırlıklı olarak beste yapar.

    nietzsche'nin bestelerine dair fikir sahibi olmak isteyenler için:

    youtube:
    nietzsche: complete piano music - youtube

    spotify:
    nietzsche: complete piano music - spotify

    müzik aşığı nietzsche, 20 yaşındayken filoloji ve teoloji okumak için bonn üniversitesi'ne kaydolur. burada iken hanslick'in vom musikalisch-schönen'ini okur ki hanslick, özellikle liszt ve wagner eleştirileri ile ünlü bir müzik eleştirmenidir. schopenhauer'ın da müziğin metafiziğine yaklaşımından etkilenen filozofumuz yaşamının bu döneminde wagner operalarına karşı biraz ön yargılıdır.

    ancak bu ön yargı daha sonra kırılır. özellikle die meistersinger von nürnberg nietzsche'nin hoşuna gider. daha sonra nietzsche, wagner'ın eşi cosima wagner'a doğumgününde dostane bir mektup ile beraber kendisine ait olan bir piyano bestesini gönderir. nietzsche'nin wagnerlarda kendi bestesini çok başarılı bir şekilde çaldığına dair hikâyeler varken wagner'ın nietzsche'nin bestesi ile alay edip, odayı terk edip gülmekten yarıldığı da anlatılır.

    tüm bunlar, wagner'a duydugu öfkenin asıl sebebi olabilir mi bilinmez. (dini sebeplerin dışında) zira filozofun nietzsche contra wagner adlı bir yapıtı bile vardır.

    * * *
    fazıl say'dan gelsin:
    nietzsche und wagner, op.49 2013 / i. nietzsche
    nietzsche und wagner, op.49 2013 / ii. wagner

  • bu başlığı açan münasebetsiz ve onun kuyruğuna takılan hadsizler, hepinize selam.

    tost yapıp iş yerine getiren kız benim, peki varoş olduğuma nasıl karar verdiniz? ben her sabah evde kahvaltımı hazırlıyorum, tost olur, yumurta olur, sandviç olur, simit peynir olur, her gün bi çeşit. çünkü evde yapmaya vaktim yok ama iş yerimde açıyorum bilgisayarımı, koyuyorum çay ya da kahvemi, büyük bir zevkle yiyorum. çünkü evde yesem aceleye gelir, tadını çıkaramam. öğle yemeğim de yanımda bu arada, güzel kaplarım var, aklınıza gelebilecek her yemeği iş yerine getirmişliğim var*****

    her sabah ve her öğlen dışarda yemek yiyecek param yok dostum anladın mı? belli bir gelirim, ona karşı sorumlu olduğum bir eşim, bu hayat pahalılığında karşılamaya çalıştığım ihtiyaçlarım ve önümüzdeki 8 buçuk yıl boyunca ödeyeceğim bir ev kredim var. siz tutmuş yok varoş, yok kaçın uzaklaşın yok bilmem ne!! bütün bunlar benim normal bir insan olduğumu hatta belki de bazılarına göre şanslı olduğumu gösterir çünkü benim bu yaptıklarımı yapamayıp aç yatan insanlar var, bir tostu bulamayacak kadar darda olan, başını sokacak bir evi olmayan insanlar var.

    insaf be insaf! artık ağzınızdan s.çmayın, g.tünüzle düşünmeyin. yettiniz ha!

  • yedi ceddini tanidigim adam.

    abuk subuk rastlantilar sonucu 31 mayıs new york grand prixinde 9.72 ile 100 metre dunya rekoru kirdigi sirada ben bu adamin jamaika trelawney'deki koyunde genis ailesiyle beraber rekoru kirisini izlemekte idim.

    efendim soyle ki, doktora tezinde ne diski yenecegine dair karar vermek icin potansiyel alan arastirma mekanina (jamaika-trelawny) 1 aylik bir pilot calisma ziyaretinde bulunulur. bir odasini benim gibi disarlikli varliklara kiraya vermek suretiyle biraz amerikan dolari yemeye and icmis bir teyzemizin evine yerlesilir, ortam koy mu koy, tarla mi tarla, horozlar sadece sabah degil gunun her vakti otmekte...

    neysem efendim, bu teyzemizin jamaika kirsalinda tipik oldugu uzere 100 metrede bir konuslanmis "shop" tabir ettikleri ama iceri girip bir tek rom sallayabilecegin, bir red stripe attirabilecegin bir marketi de bulunmakta. ben gun ve sicak ortasi bu markette pinekleyip bira icmekte iken, gelene gecene "what a gwan" diye bagirip hal hatir sormakta iken, yaninda kaldigim teyzenin kardesi duser mekana. aa turkmusun cok enteresan neresi ki o filan tadi artik rutine oturmus diyalogdan sag salim ciktiktan sonra, abi bana spor sevip sevmedigimi, usain bolt'u taniyip tanimadigimi sorar. uzatmayayim ben tanimiyorum adami, abinin bolt'un babasi, yaninda kaldigim teyzenin de halasi oldugu, ertesi gun new york'ta dunya rekoru kiracagi filan anlatilir bana.

    bu arada ufak bir parantez acayim, hakikaten herkes olayi bana oyle lanse etti: bizim oglan da yarin dunya rekoru kiracak gel sen de bak televizyona bizlen seklinde bir durum belirdi ortamda...ben de kendimce dalga geciyorum, elemana bir gun evvelden dunya rekoru kirdirdi herifler eki eki diye.

    neyse efendim, oturdum ben bunlarla koy evinde, yigen, kuzen, baci teyze coccuuu hala coccuuu allah ne verdiyse herkes adamin akrabasi zaten ortamda, bagira cagira hepsiyle kol kola gire gire yarisin baslamasini beklemeye.

    nesini uzatayim arkadasim adam 9.72'de mundar etti yarisi zaten. butun gun heyecani surdu adam zink diye kosup kirdi rekoru. ben zipliyorum atliyorum tuttugumu opuyorum sariliyorum filan goren de naim suleymanoglu dunyalarin gozu onunde dunyalari kaldiridi sanacak (kusura bakmayin bizim yas biraz kemale erdi aklima ilk gelen ornek budur).

    netice itibari ile bu adamin kendisi disinda trelawny'de kimi taniyosa herkesle tanistim ben, aileden sayilirim artik. bu arada alan arastirmasini bomba ettik o ayri...

  • işte o arkamızı döndüğümüz avrupa birliğinde böyle olayların yaşanmaması için çeşitli standartlar, bu standartları takip ve kontrol eden, rüşvet almayan çeşitli birimler, ve bu olaylar karşısında hatasını kabul eden yöneticiler vardır. önümüzü döndüğümüz birliklerde, örnek aldığımız arap ülkelerinde ise insan canının önemi yoktur. çünkü kaderdir, fıtrattır.

  • son kur krizlerinden sonra orta sınıf denebilecek bir grup kalmadığı için göze batan olma durumu. 3-5 sene çoluğu çocuğu özel okula yolladık, özel hastanede doğum yaptırdık. 5 yıldızlı otelde sezonun azıcık dışında erken rezervasyonla tatil yaptık, orta-sınıf jipimsi bir araba alıp, enparaya maaştan kalanları yollayıp, borsada bilmem ne hissesi yükselirken kendimizi yatırımcı hissettik, ama geçti artık. artık bu hayata essek gibi çalışmaya gelip karnını zar zor doyuran, barinacak eve maaşı zar zor yetirenler grubundayız.

  • bir aziz yıldırım beyanatı:

    "şike soruşturmasının, o dönem başbakan olan recep tayyip erdoğan ile fenerbahçe camiasının ve diğer kulüplerin camialarını karşı karşıya getirmek amaçlı bir plan dahilinde gerçekleştirildiğinin öne sürüldüğü dilekçede, “başbakan ve hükümete yönelik olarak illegal yapının destekçisi medya mensupları tarafından başbakan'ı ve hükümeti hedef alan bir algı çalışması yapılmıştır” denildi."

    http://www.hurriyet.com.tr/sondakika/27821741.asp

    bir fenerbahçeli olarak diyorum ki yazıklar olsun, yeter.

  • kısa yanıt verme özelliklerinin olmaması.
    22 yaşındayım, şu ana kadar annemin evet ya da hayır diyerek cevap verdiği tek cümle duymadım bilmiyorum.

    *anne ebru beni aradı mı?
    -aradı. duşta dedim. tamam teyzecim çıkınca beni arasın olur mu dedi. ben de tamam kızım ben söylerim arar o dedim. o da sağol teyzecim iyi akşamlar dedi. sen sağol kızım dedim.

    *anne hava soğuk mu?
    - ne soğuk ne sıcak. kaban alma terlersin. hırka da az gelir. şal al bi de yanına. takma şalı istersen çantanda dursun üşürşen sarınırsın.

    *anne botlarımı gördün mü?
    - gördüm tabi. atmışsın yine birini bi yere birini bi yere. aldım temizledim gazete sepetinin üzerine koydum. oradadır. sen nereye bıraktığını bile hatırlamazsın tabi. kaç yaşına geldin...

  • valla kimse kusura bakmasın; muhatabının hak ettiği hitap şeklidir.
    sırf biraz eli para gördü, biraz da popüler diye bir yerlere gelebilmek adına ne idüğü belirsiz bir tipin her dediğine ehere öhere diye süs köpeği gibi gülersen mevzu bahis elemana seni urfalı ameleye peşkeş çekme ehliyeti verirsin.
    alan razı- veren razı, bokunuzda boğulun ajans değişikleri.
    (bkz: leş)