hesabın var mı? giriş yap

  • profesyonel is yapmanin tanimi gibi bir insan kendisi.

    hepimizin icra ettigi iste, yapmak zorunda oldugu sacma rutinler vardir. raikkonen icin bunlardan birisi, basina demec vermek muhtemelen.

    tahmin ediyorum ki bu sezon basindan itibaren, formula 1 ile ilgilenmek zorunda kalan s sport calisani, kendisiyle soyle bir roportaj yapiyor cuma antrenmanlari oncesi:

    x: istanbul park'ta yapilan ilk yarisin kazananiydin 2005'te. 15 sene sonra yine burada olmak nasil hissettiriyor?
    kimi: ben ralli icin geliyorum zaten bu piste.
    x: sence o zamanlardan bugune ne degisti?
    kimi: havaalanindan buraya gelirken yeni binalar gordum.

    ve roportaj biter.

  • çocukların gürültüsü. bir iki çocuk değil yalnız. bir çok çocuğun bir araya gelip oluşturduğu o seslerden bahsediyorum yoksa çocukları severim.

  • sıkmabaş ile ağır askeri efor eğitimlerini, kampta yaşama,doğa şartlarıyla mücadele etme vs nasıl tamamladı acaba? saçının telinin görünmesi bile yasak olan erkeklerle beraber nasıl kan ter içinde savaşacak? resmen arapçı siyasal islam showudur. 2000 yıllık mete hanın ordusu ne hallere düştü

  • kediler aşırı tembel hayvanlardır. kiraya katkıda bulunmadıkları gibi günün çoğunu da uyuyarak geçirirler

    kedigiller 50-110 dakikalık periyotlar halinde günde 10-13 saat kadar uyurlar, bu sürenin 22 saate kadar çıkması ise sıra dışı değildir. (sciencedirect - pdf)

    gün içerisinde kedinizi sürekli uyurken gördüğünüzde aklınıza tek bir soru gelir: "kediler neden bu kadar çok uyuyor?"

    25 yılı aşkın klinik deneyime sahip hayvan psikolojisi uzmanı dr. david sands bu soruyu bilimin ışığında ele alıyor.

    kediler neden bu kadar çok uyuyor?

    bunu cevaplamak için, çoğu kedinin en aktif olduğu zamanı bilmek önemlidir: şafak vakti ve alacakaranlık. bu özellikleri onları krepüsküler hayvanlardan yapar.

    sands'e göre bunun nedeni, kedilerin milyonlarca yıldır düşük ışıkta avlanacak şekilde evrilmesi ve görme yetilerinin alacakaranlıktaki aktivitelere uyarlanmış olmasıdır.

    kedilerin gözlerinde retinalarının arkasında bulunan tapetum tabakası gözlerine yansıyan ışığı bir kere daha işleyip yorumlayabilmesi için geri yansıtan bir ayna gibi çalışır. bu, kedigillerin gözlerinin gece parlayan küreler gibi görünmesinin ve geceleri daha iyi görmelerinin sebebidir.

    kediler evcilleştirilmeden önce alacakaranlık avlanma dönemlerinde büyük miktarda enerji harcamak, avlarını bulmak, kovalamak ve öldürmek zorundaydı. bunun için de enerjilerini muhafaza etmelidir.

    ev kedileri akşam yemekleri için avlanmadıkları halde, doğal avcılık içgüdüleri onları gün doğumu ve alacakaranlık için enerji tasarrufu yapmaya teşvik ediyor bu nedenle de bu kadar fazla uyumalarını sağlıyor.

    insanların kedilerin uyuma alışkanlıklarını değiştirebileceğini gösteren bazı kanıtlar vardır. italya'da messina üniversitesi'nde 10 evcil kediye izleme cihazı takılarak gerçekleştirilen deneyde kedilerin yarısı büyük bir eve yerleştirilmiş ve bahçede serbestçe gezinmelerine müsaade edilmiştir. diğer yarısı ise küçük bir eve yerleştirilip sadece ev içerisinde gezmelerine müsaade edilmiştir. (sciencedirect)

    küçük evdeki kedilerin sahiplerinin uyku periyotlarına uyum sağladığı ve sahiplerinin kendileri ile sık sık etkileşime girdiği zamanları uyanık olarak geçirdiği tespit edilmiştir.

    kedinizin geceleri çok aktif olduğundan, sizi uyutmadığından şikayet ediyorsanız kedinize gündüzleri yeterince vakit ayıramıyorsunuz demektir. çalışmak gibi sebeplerle gündüzleri yalnız bıraktığınız kediniz bu vakti uyuyarak geçiriyor ve gece evin içerisinde koşturmasını, yatağınızın ve sizin üzerinizde zıplayıp durmasını sağlayan avlanma içgüdülerini besliyor.

    bbc science focus

  • kızım henüz 4 yaşında, 1 yıl önce gittiğimiz tatilde kendi yaşıtı olan pınar isminde başka bir kız çocuğu ile kaynaştı. sonra ayrıldık geldik. bu geçen 1 yılda, her gün, her oyunda kızın adını sayıkladı. "pınar'ı çok özledim.", "baba sen pınar ol", "pınar'la tatile gidelim" gibi cümlelerle artık hem vicdani olarak, hem de bıktığım için pınar'ı, yani ailesini sosyal medyadan bulmaya karar verdim. 2-3 ay pınar'ın babasının verdiği bilgilerle adamı aradım ve bir facebook grubunda buldum. mesaj attım. bizi hatırladılar ve evlerine davet ettiler. evleri dediğim, ha şurası değil, bana 300 km uzakta. kızımı kırmamak için, hadi dedim gidelim. bir cumartesi yola çıktık. çok heyecanlıyız, kızım 1 yıldır özlediği pınar'la kavuşacak, acaba hatırlayacaklar mı? derken bizi kapıda karşıladılar, pınar gülerek defne'ye bakıyor. defne o sırada kucağımdaydı ve kulağıma yanaştı.

    - baba, pınar bu değil!

  • ben 10 yaşındayken annem 30 yaşındaydı. o zamanlar ben annemi çooooook büyük çoook yaşlı ve her şeyi biliyor sanıyordum. hiç hata yapmamalı, her şeye gücü kudreti yetmeli çünkü o taaaaaam otuuz yaşındaydı. hatta çok yaşlanıyor sanırım ölecek diye de endişelenirdim. şimdi ben 30 yaşındayım ve bi bok bilmiyorum daha çok küçüğüm çok gencim...

    lise sıralarınızdan sivilcelerinizi patlatarak saldırmayın bu başlığa çok da büyük bir yaş değil, yazdıklarınız kabus gibi. ben de 20'li yaşlarda sözlükte yazardım ve 30'luk tipleri görünce, "30 yaşına gelmiş işi gücü yok hala burda geyik peşinde, ben 30 yaşında çok meşgul olacağım" derdim bak hala size laf yetiştiriyorum.

    grinin bile 50 tonu var gençler saçmalamayın daha çok genciz.

  • devlet hastanesinde çalıştığım dönem. çok roman hastam vardı. bir gün çalgıcı bir adam geldi. psikotik belirtileri var. görüştüm, tedavi planladım. reçete yazacağım, barkodu aldım, ücretli yazıyor, sağlık güvencesi yok yani. hastanın maddi durumunun çok da iyi olmadığı belli.

    antipsikotik ilaçlar oldukça pahalıdır. mümessil arkadaşlardan numune ister, onları bir dolaba koyardım. ücretli hastalara vermek için biriktirirdim numune ilaçları.

    "ben sana bunun bir aylık dozunu vereyim" dedim.
    hasta durdu.
    "kaç para kutusu hocam" dedi.
    200 lira civarı bir fiyatı var, söyledim.
    "hocam, klarnet çalar kazanırım parayı. ben parasıyla alırım. sen bunu işi gücü olmayan birine verirsin" dedi.

    o sabah başörtüsü bile en az 200 lira olan bir kadın, benden numune ilaç istemişti. onu düşündüm, bunu düşündüm. eyvallah deyip gönderdim hastayı.

    insanları etiketlemek kadar kötü bir şey yok şu hayatta. ömründe romanla oturup iki kelam etmemiş insanlar, onları kötü ilan eder. tehlikeli yanları vardır, kanunla araları limonidir ama güzel yürekleri vardır.

    dipnot: hastalar iyileştiklerinde teşekkür mahiyetinde hediye getirir bazen. bu bahsettiğim hastam iyileşince teşekkür etmek için klarnetini getirip çalmıştı benim için. gel de sevme bu insanları.

  • bunlar öyle aşağılık, boktan bir millet. dünyanın lağım cukurdur bu afganistan denen yer. video veya fotoğraf cektigi kiside yasca baya kucuk bir kiz.

    bunlardan ulkemizede bolca doldurdular sağolsunlar!

    ayrica adam az bile yapmistir.