hesabın var mı? giriş yap

  • frost, şiirin dil aracılığıyla düzenlenmiş şiddet olduğunu söyler. o şiire gitmez, şiir ona gelir. kişisel deneyimlerinden yola çıkarak şiirler yazar. şiirleri önce mutlu bir algılamayla başlar, sonra düşünceyi ve imgeleri ortaya çıkarır, bu arada şaşırtan olaylar ve keşifler meydana gelir. en sonunda bilgeliğe (wisdom) ulaştırır şiirleri. şiirini okumaya başladığınız ilk an keyif duyarsınız, ama şiir bitiminde o keyif yerini bilgeliğe bırakır.

    düz yazı elemetlerini kullanır, karakterler, olaylar ve yerellik vardır şiirlerinde. kendi deneyimlerinden yola çıkarak, kırsal kesimi yansıtmaya çalışır şiirlerinde, bunu da gerçekçi biçimde yapar. şiirlerinde karakterler genelde içe kapanıktır, fazla bıdı bıdı etmezler; ama düşünceli görünürler. şiirleri olanı yansıtır, üzerine bir yorumda bulunmaz ya da ortaya çıkan bir soruna çözüm üretmez. konuşma dilini ve yeni deyimler kullanmayı sever şiirlerinde. ayrıca gelenekçi nazım biçimi ile yazar.

  • thy'nin 20.02.2018 tarihli 12.40 berlin uçağını kaçırmamız vesilesiyle öğrendiğimiz uygulamadır. tekrar bilet almak istediğimizde sadece gidiş değil gidiş-dönüş uçak biletinin yandığını öğrendik. yani uçağı kaçırdık diye dönüş biletinin üstüne yattılar. yeni gidiş bileti alsak bile dönüş biletine çöküyorlarmış. diğer firmalar nasıl yapıyor bilmiyorum ama bu düpedüz ahlaksızlık.

  • belki askerimizi şehit etmeye çalışan birinin cesedini toplamak için vakit ayırmaya bile gerek yok... sonuçta cesede bile patlayıcı düzeneği kurabilen bir bozuk zihniyet o yüzden geberdiği yerde bırakmak en iyisi.

    edit: başlığı açan kişi entrisini silmiş.

  • 'nasılsa bir gün ayrılacaktık, neden üzüldün ki?'

    sana üzüldüm çemçük hatırladıkca küfredicem de...

  • medyum memis kimligimle soylemek isterim ki bu filmin muzigi acar televoleciler ve haberciler tarafindan aglamakli huzunlu sahnelerde kullanilacak.

    misal:sibel can in eski kocasi supper insan hakan ural bir mafya hesaplanmasinda kanlar icinde hastaneye falan goturulurken calacak bekgraund da.
    benzer bi uygulama schindlers list ve apocaliptikanin unforgiven versiyonunda yapilmisti hatirlatayim.

  • -sessizlikten ötürü kulağa oldukça belirgin gelen duvar saati sesi
    -kişinin çocukluğuna ait resmin aynanın önünde çerçeveli şekilde bulunması (anneannenin gözünde hep çocuksan demek)
    -telefonun üzerindeki dantel
    -klasik model bir koltuk takımı

    gibi detaylardır.

    not: ayrıca çocukken--oyuncak eksikliği (ulan hiç mi oyuncak olmaz bir evde? ne sıkılırdık arkadaş)

  • başlık: kemerde sahile gelen ruslari kovaliyorum beyler

    1.ben osmanlı torunuyum o kevaşelerin sıcak denizlere inmelerine izin veremem

    2.@1 sebepsiz güldüm piç şuku

  • en üst katta tefeci-sermaye yani kapitalist oturur. kapıyı açması için güzel bir sebep lazımdır.

    onun altında asker oturur ki kısa zamanda yönetimi ele geçirecektir. baskıcı yönetimi işçi sınıfına yeni çözümleri, fikirleri hayata geçirmesi için fırsat tanır.

    onun altında seçilmiş yönetici oturur ki kısa zamanda baskılara dayanamayarak yönetimi seçimsiz devredecektir.

    onun altında memur oturur ki yönetimle-çekişmeyle işi yoktur. tek derdi artan masrafları sineye çekip, geçimini sağlamaktır.

    en altta işçi-köylü oturur ki şark kurnazıdır. çalışkanlığı, uyanıklığı ve cesareti ile kısa zamanda zengin olacaktır. lakin ne kadına ne de eğitime saygısı yoktur. varsa yoksa kazıklananacak adam, varsa yoksa karaborsadır.

    ****

    film, türkiye'nin fotoğrafını mükemmel bir şekilde çekmiştir.

  • dün geceki maçtan sonra mikrofonlara: "boateng sol ayağımla vuracağımı düşündüğü için o tarafı kapattı, ben de diğer tarafa doğru gittim." demiş, büyük ayıp etmiştir.

    bizde ölenin arkasından konuşulmaz.