ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
balon patlayınca ölen 5 aylık bebek
-
arkadaşlar siz kafayı mı yediniz? hayır hakaret için sormuyorum gerçekten aklınız yerinde mi?
bir anne balonla çocuğunu nasıl yalnız bırakırmış , cahillikmiş , bilmem neymiş.
balon yahu balon. nereden bilsin kadın. benim de aklıma gelmez sizin gibi süper insanlar hariç kimsenin aklına gelmez.
allah rahmet eylesin. vakti gelmiş eylül bebeğin.
edit: ilk entryimde yazdığım şeyi arkadaşlar sayesinde düzelttim. teşekkürler :)
1990 yazı
-
beyoğlu'nda aziz nesin'e kitap imzalatmıştım o yaz.
(ertesi sene kadıköy'de yine imza günü vardı. sıraya girdim ve kitabı uzattım. adımı sordu, ben de "geçen sene de imzalatmıştım unuttunuz mu?" diye espri yaptım.
üstad "nasıl hatırlayayım, yüzlerce kişiye kitap imzalıyorum her sene?!!?" cevabıyla esprimi anlamadığını göstermişti. sanırım türkler'in %60'ının aptal olduğuna bu olay üzerine karar vermişti :// )
namazda tonlama ile mesaj veren anneanne
-
anneannem. evde herseyi kontrol altinda tutmak isteyen, cocuklari ve torunlari icin fazla kaygilanan turk anneanne modeli.
mesela cay koyacaksinizdir, biseyler ariosunuz, o sirada anne anne de sizi gorebilecegi bir acida namaz kiliyor, ocaga gidiyorsunuz hemen bir "aalllaaahhuuuekber", kibriti elinize aliosunuz "eshhheeeeduenlaaa".. bu sekilde siz kararsiz bir tavsan gibi ordan oraya oyalanip bisey yapamazken anneanne namazin o kismini bitiriyor, selam verip hemen geliyor ve "dur yavrum ben tupu yeni degistirttiydim agzi tam yerlesmis mi bakayim" diyor herseryi hallediyor cayi koyuyor, bir de kek kurabiye cikartiyor.. namaza devam ediyor. siz de kumandayi alip tvyi aciyorsunuz, ingiltere-arjantin macini izlemeye koyuluosunuz..
yaran diyaloglar
-
abimler üniversitedeyken:
küçük abim: abi geçende sen ödedin bu sefer ben ödeyeyim
büyük abim: olmaz koçum burada senin paran geçmez
küçük abim: abi ölümü öp bu sefer ben ödeyeyim
büyük abim: tamam neyse bu sefer sen öde haftaya ben öderim.
diyalogu yaran diyalog yapan detay şu: ikisi de babamın kredi kartını kullanıyor.
yakuzanın pkklılara saldırması
-
yakuzaların japonya’da etnik bölücü pkk’lı teröristlere karşı sokaklara inerek karşılık vermesi durumu. elleriniz dert görmesin kardeşlerim .
link
uçurumdan düşen adam ve aşırı sakin arkadaş grubu
-
ve bu adamlarla benim oyum bir.
bunlarınki iki sayılmalı.
kar yağarken dinlenecek şarkılar
-
artık kahveyle olur, şarapla olur bilmem ama üşenmedim tek tek hem dinledim hem linklerini yazdım buraya:
sasha dobson - without you
http://www.youtube.com/watch?v=zmub65vmu-m
goran bregovic - lullaby
http://www.youtube.com/watch?v=yvzyychhl8e
glenn gloud - pathetique part ii
http://www.youtube.com/watch?v=5celmirpizw
il postino (soundtrack)
http://www.youtube.com/watch?v=95ivxvd0utc
astor piazzolla - tango apasionado
http://www.youtube.com/watch?v=vghza2n0-fm
erkan oğur - gnossienne no. 3
http://www.youtube.com/watch?v=rczeskpyvg0
camille saint-saens - dance macabre
http://www.youtube.com/watch?v=yyknbtm_yym
studnitzky - grandola
http://www.youtube.com/watch?v=ygb9fxpgmte
zee avi - i am me once more
http://www.youtube.com/watch?v=cpooctufbb8
ali farka toure - savane
http://www.youtube.com/watch?v=zcmdis1ahlq
andrea bocelli - besame mucho
http://www.youtube.com/watch?v=gpreslt4ccg
leonard cohen - suzanne
http://www.youtube.com/watch?v=otjy2hvw3bw
joshua bell - nocturne in c# minor
http://www.youtube.com/watch?v=q8s5av60yfa
hatırladıkça iç burkan garibanlık anıları
-
2005 ağustosun son haftası.
2 ay önce eşimle ailelerimizin redlerine rağmen hepsini karşımıza alıp 2 arkadaşımızı şahit yapıp evlenmişiz. yeni mezunuz ve işe başlayalı sadece 10 ay olmuş. yani eşim ve benim maaş toplamımız kuş, evlendikten sonra karşımıza çıkan kira, fatura, mutfak, beyaz eşya taksiti, koltuk taksiti vs. gibi giderler ise dev kadar. iş yeri küçükyalı'da kiralık evimiz çengelköy'de. şirketten erken maaş istemişim ancak muhasebe departmanından yeni mezun çömeze cevap yazmaya bile tenezzül edilmemiş. cebimde kalan para sadece iş yerinden gebze harem minibüsüyle hareme gidecek kadar. ayağımda tabanı artık yırtılmış ancak üstten bu yırtığı görünmeyen, yürüdükçe yoldaki tozları içine dolduran bir ayakkabı.
harem'de indim. çengelköy'e yürüyorum. 15 dakikada bir eşim arıyor. her defasında sözler veriyoruz birbirimize hiç kimseye muhtaç olmadan ayakta kalacağız diye. yaklaşık 1,5 saat sonra ayakkabımın içi toz toprak dolu varıyorum evime. sarılıyoruz eşimle. yine sözler veriyoruz birbirimize.
maaşa daha 1 hafta var. bir hafta boyunca evde tek yemek makarna. 1 haftalık süre içinde kozyatağı'nda çalışan üst komşumuzdan rica minnet beni de en azından kozyatağı'na bırakmasını istiyorum çünkü işe gidecek param yok. her gün sabah akşam aynı ayakkabılarla kozyatağı'ndan küçükyalı'ya yürümeye devam.
çaresizlik...
şu an 32 yaşındayım. ev, araba gibi istanbul'un temel ihtiyaçlarının hepsine sahip olduk. borcumuz harcımız da kalmadı. 2 tane dünya tatlısı çocuğumuz var. artık tüm yatırımımız onların üstüne. daha özgür bireyler yetiştirmeye çalışıyoruz. onları dinlemeye ve anlamaya çalışıyoruz.
sözlerimizi tuttuk, mutluyuz. o ayakkabıları hala saklarım...
nazlı ılıcak
-
kendisi annem olsa huzurevine bırakır kaçardım.