hesabın var mı? giriş yap

  • beni şaşırtmamış, ve şaşırtmadığı için gelecek adına korkutmuştur.

    kimse kusura bakmasın hayatta bi halt olamamış daha sakalı bıyığı terlememiş, eline silahı verilmiş, her yaptığı yanlışta sırtını sıvazlanan gençlerin olduğu bi kurum artık emniyet.

    geçen piknikte bi tanesi de ailesiyle gelmiş. belli genç, kara kuru, aptal bişey. silahı takmış beline. t-shirt ten görünsün diye takla atıyo. karşı masada kızların olduğu bi grup var. bi ara seslenecektim kızlara, gördük diye bağırsınlar da bu salak kendini vurmasın yanlışlıkla diye. ya dedim biz başımıza bişey gelince polis diye aslında bunu mu çağırıyoruz? bi karete figürleri falan yapıyo. bak mahalle arası kurslarda bile sarı kuşak vermezler o kadar berbat. o kadar saçma, anlamsız, gereksiz. baştan ayağa cehalet bi genç.

    sivilde değil eline silah, ağaç dalı vermeyeceğimiz bi çok genç işsize emanet edildik. mini mini seçim yatırımlarımız canımızı ve malımızı koruyor, bu da beni korkutuyor.

    son bir şey daha berkin elvan hala uyuyor.

  • bir bölümünde memnun ıssızda kadınları taciz eden bir sapık sanılmaktadır. tacize uğrayan bir kadın polise eşkal verir:

    - hani bizimkiler dizisindeki kapıcı cafer yok mu, aynı o.

  • 1688 darbesi ile tahtından olup fransaya kaçmak zorunda kalan ingiltere kralı james stuart ile ardıllarını tekrar ingiliz tahtına oturtmak amacıyla çıkan isyanlardır. jacobite kelimesi james'in latince hali olan jacobus'dan gelir. anlaşılabildiği üzere james taraftarı demektir. jacobiteler iskoç klanları, üst düzey ruhban, yerli katolikler ve aşırı toryler arasından kendilerine taraftar bulmuşlardır.

    birinci jacobite isyanı darbeden hemen sonra çıkar. bonnie dundee namıyla ünlenen claverhouse kontu john graham komutasındaki güçler iskoçyada isyan bayrağını açarken bizzat james irlandaya fransız destekli bir çıkartma yaparak katoliklerden bir ordu kurar. ne var ki kont graham'ın killicrankie savaşında ölümü (1689) ile iskoçyada silahlı direniş sona erer. irlanda'da ise james'in ordusu willem orange tarafından boyne muharebesinde bozguna uğratılır (1691). böylece ilk jacobite isyanı başarısızlıkla biter.

    james'in 1701 yılında ölümünden sonra oğlu james francis edward stuart üçüncü james olarak fransa ve ispanya tarafından tanınır. 1708 yılında başarısız bir isyan girişiminden sonra üçüncü james 1715 yılında fransız ve ispanyol destekli bir orduyu earl of mar komutasında ingiltereye çıkartır. ne var ki felaketle biten preston ve sheriffmuir savaşları sonunda bu ordu da bozguna uğratılır. 1719 yılında ispanyol destekli son bir istila denemesinin ardından james ümitlerini kaybederek roma'ya gider.

    son jacobite isyanı 1745 yılında gerçekleşir. üçüncü james'in genç oğlu charles edward stuart (yakışıklı prens charlie) fransa ve ingilterenin savaşta olmasından faydalanarak iskoçya'ya çıkar ve klanlardan bir ordu toplayarak londra üstüne yürüyüşe geçer. prestonpans ve falkirk'de iki zafer kazanır ancak ordusu culloden savaşında yok edilir (1746). prens charlie tekrar fransaya sığınır. ömrü roma'da noktalanır.

    1745 başarısızlığından sonra jacobite davası ciddi bir siyasi hareket olmaktan çıkarak bazı uç radikallerin savunduğu marjinal bir muhalefete dönüşür. geriye başarısızlığın bedelini büyük eziyetlerle ödeyen iki ulus (iskoçlar ve irlandalılar) ile ölenlerin ve sürgünlerin ardından yakılmış balladlar kalır... (bkz: jackets green) (bkz: skye boat song) (bkz: johnny is gone for a soldier)

  • ön-edit: aşağıda göl esnafının çalışma şekli hakkında yazdıklarımın bir kısmı daha önceden yazılmış, başlığı görünce zaten dolu olduğum bir konu olduğu için direkt gelip yazdım.

    açılın ben turist rehberiyim.

    özellikle yabancı gruplarla çok sık uğrarım buraya. söz konusu dükkan yol kenarında olmasına rağmen ileriye doğru genişleyerek göle inen tek yolu yutmuş durumda. daracık bir yolu kesen iki tane "meydancı" elinize zorla bir tuz ürünü sürmeye çalışır ve bunu başardıktan sonra sizi elinizi yıkamak üzere dükkana yönlendirir. tebrikler kapana girdiniz. (zaten madem sürdükten sonra yıkanması icap eden bir şey, niye alıp elime süreyim değil mi)

    oysa oraya gelen insanların tek amacı tuz gölünün fotoğrafını çekmek, tuzun üstünde yürümek. her gün görmedikleri bir güzelliği deneyimlemek.

    buraya her geldiğimde yabancı gruplarıma araçtan inmeden önce şunu söylerim, sizlerin de kulağına küpe olsun:

    "yol üzerinde elinize sözde kozmetik bir ürünü sürmeye çalışan insanlarla karşılaşacaksınız. bu sizi dükkana sokarak size ne olduğu belirsiz şeyler satmak için kurulmuş bir tezgahtır. bu insanlar oldukça ısrarcı olabiliyorlar. o yüzden tester için elinizi uzatmanızı istediklerinde "hayır, teşekkürler" bile demeden, onları muhattap almadan direkt yanlarından geçin ve göle gidin. göz teması kurmaz ve onlara yoklarmış gibi davranırsanız atlatırsınız."

    bana kendi ülkemde, kendi insanlarım hakkında bunları söyletiyor bu insan müsveddeleri. çünkü "hayır"dan anlamıyorlar. yolunuzu kesiyorlar, kolunuzu tutup fiziki temasta bulunuyorlar. tepki verirseniz 10 tanesi bir olup odunla saldırıyorlar. sadece tuz gölü esnafı değil, efes'ten tut kapalıçarşı'ya bütün hepsi yapıyor.

    ama aynı uyarıyı yerli gruplarıma yapamıyorum maalesef. çünkü türkler vırt gel ağızlı. gidip dükkanın önünde eşine yüksek sesle seslenebiliyor "ay gel buraya, rehber oraya girmeyin kazıkçı onlar dedi" diye. ondan sonra 20 esnaf birleşip rehberi dövdü başlığında tartışıyoruz o konuyu.