hesabın var mı? giriş yap

  • ilk maaşımı istanbul'da aldım. hemen atlayıp ankara'ya geldim ve hepsini babama verdim. ama hepsini. hani sorsalar istanbul'a nası dönecen diye -ki babam sormuştu- şov peşindeydim, ekmek kazanıyordum ve sekiz köşe kasketiyle babam bunu görmeliydi. takribi 10 dk. sonra paranın yarısını geri aldım. zaten babam da kasket takmazdı.

  • sanat yapiti uretebilmek icin gerekli yasam bicimi.

    şöyle: sabah sekiz bucuktan aksam dokuza kadar pc basinda hesap kitap yapip, eve dondugunde de sadece tv izleyecek enerjin kaliyorsa suc ve ceza'yi yazamazsin

  • ünlü değilim, oyuncu şarkıcı vs değilim ve ben bile sosyal medyada görüşlerimi belirtirken çekiniyorum başıma bir şey gelir diye. bir şey olursa devlet memuru olan aile bireylerim etkilenir diye. üstü kapalı belirtiyorum, direkt isim vermiyorum vs. böyle bir ülkede böyle bir atmosferde bu ve bu gibi adamlar değerlidir arkadaşım. geçtim değerli olmayı birer 'değer'dir. bak bu adam daha genç, karısı var iki küçük çocuğu var. tiyatrocu belki ama para tv'den kazanılıyor geleceğini düşünmesi gereken bir ailesi var. ama ailesinin maddi geleceğinden çok onurunu düşünüyor, içine sindiremiyor olanları ve 'sinmiyor'. işsiz kalacağını bin tane tehdit alacağını bilerek susmuyor. ben iki gerizekalı yorumda delirirken senin benim gibi eşe dosta birkaç yüz insandan oluşan sosyal medya çevremize karşı değil milyonlar karşısında muhalif. sultanın sofrasında bir yavşak olup milyonluk reklam, dizi anlaşmaları yapabilirdi ama kendi doğrusu yolunda yaşıyor. bu güzel adamların değerini bilin.

    edit: twitter'da levent üzümcü bu enrty'i kendisine gönderen bi vatandaşı rt'leyince favlar almış başını gitmiş. ne görüşler belirttik bu mecrada kimse bakmadı bile, peeh.

  • jim carrey’nin röportajlarını, ödül törenlerinde (ödül aldıktan sonra ya da bir ödülü açıklarken) yaptığı konuşmaları ya da talk show’larda ettiği lafları dikkatli bir biçimde dinlediğinizde, kendisinin yalnızca bir komedyen olmadığını ve hep bir arayış içinde olduğunu görürsünüz.
    jim carrey, bu arayışına 2016 yılındaki altın küre ödülleri’nde net bir şekilde değinir.

    sunucu: karşınızda yakında gösterime girecek true crimes filminden, iki altın küre kazanan jim carrey.
    jim carrey: teşekkürler.
    ben iki kez altın küre kazanan jim carrey.
    ben yatmaya giderken öyle herhangi bir insan gibi yatmam.
    ben, iki kez altın küre kazanan jim carrey olarak ihtiyacım olan uykuyu alırım.
    ve rüyalarımda öylesine rüya görmem. hayır. ben üç kez altın küre kazanan aktör olmayı görürüm.
    çünkü ancak o zaman yeterli olabilirim.
    ve sonunda bu gerçek olur.
    ve bu korkunç arayışa, sonunda beni tatmin etmeyeceğini bilsem de son verebilirim.

    jim carrey’nin bu arayışa nasıl başladığını ise jim and andy belgeselinden öğreniyoruz. belgesel, jim carrey’nin andy kaufman’ı oynadığı man on the moon filminin bir nevi kamera arkası. belgeselde jim carrey’nin andy kaufman’a nasıl dönüştüğünü izliyoruz. jim, kendini o role o kadar kaptırıyor ki yönetmen milos forman da dahil setteki herkes onu andy diye çağırıyor.
    işte jim carrey’nin anlam arayışına başladığı o an:

    "mutlak kafa karışıklığının, mutlak hayal kırıklığının, tüm hayallerimin gerçek oluşunun ortasında bir yerlerde; oradaki herkesin sahip olmak istediği her şey elimde bulunup mutsuz olduğum o anda…"

    yazının tamamı: jim carrey'nin anlam arayışı

  • aşırı kitap okuyanlar gittikçe uzaklaşırken, aşırı kitap okumayanlar dünyada kalmaya devam ettiği için dünya böyle boktan bir yere dönüşmüş olmalı. bu açıdan bakıldığında doğru bir önerme.