hesabın var mı? giriş yap

  • bir fabrikada, büyük bir makine aniden durmuş. tamirciler geliyor, bir türlü çalıştıramıyor.

    sonunda, yaşlı bir tamirci bulmuşlar. tamirci, makinenin etrafında dolaşarak, dikkatli bir şekilde kontrol etmiş. sonra, kendini izleyenlere dönerek;

    "bana bir çekiç getirir misiniz?" demiş.

    çekiç gelmiş. çekici eline alan tamirci, makineye yaklaşmış ve tespit ettiği bir yere çekici "tık" diye vurmuş. o da ne? makine, başlamış çalışmaya...

    patron, son derece memnun. sormuş;

    - borcumuz ne kadar?

    - 1000 dolar.

    - neee... çekiçle makineye şöyle bir vurdun, o kadar. bunun için mi 1000 dolar istiyorsun?

    - evet.

    - peki... o zaman bana ayrıntılı bir fatura düzenle. istediğin 1000 doların ayrıntılarını görmek istiyorum.

    bunun üzerine yaşlı tamirci, faturayı düzenleyip, patrona uzatmış. patron, faturayı almış ve dikkatle okumaya başlamış;

    çekiçle, makineye vurmanın bedeli: 1 dolar.

    çekici nereye vuracağını bilmenin bedeli: 999 dolar.

    toplam: 1000 dolar.

  • selam sana, ey elifçiğim!

    yüzüklerin efendisindeki elflere benzediğini söyleyen oldu mu acaba, tatlı şey? elifler zaten güzelliğiyle meşhurdur, bilirim.

    güneş gözlüklerinin markasını merak ettiğim için yazıyorum sana, prada gibi duruyor? italya'ya hiç gitmedim ama bence ülkemiz de çok güzel. asos'a gittin mi?

    bildiğim iyi bir pansiyon var, beraber gidersek indirim alabileceğimize inanıyorum...

    off neler söylüyorum ya, sen ne biçim elifsin, bana bunları söyletiyorsun, pis şey:))

    cevabını sabırsızlıkla bekleyen...

    mustafa

  • canlı bomba olmaları içinmiş bir de.

    ışid militanlarında beyin olmadığını zaten biliyorduk da, hani o babalık içgüdüsü falan da yokmuş amk.

    "10 ve 11 yaşlarında abdullah ve ahmed adlı iki çocuğunu ışid'e canlı bomba olması için türkiye'ye getiren naser al-shayeq adlı baba, avrupa'yı dehşete düşürdü."

    avrupa da dehşete düşüp duruyor amk, işte rte gibi bir liderleri olmadığındandır, burada bir yıl yaşasalar şaşırmamayı öğrenirler.

    link

    edit: (bkz: 14 yaşındaki bir türk'ün ışid'e katılma hikayesi) başlığım neden buraya taşındı lan? ne alakası var? başlıktan tasarruf mu ediyoruz?

  • - benden önce kaç kişiyle yattın?
    - 4!
    - e sorun değil 4 kişi de ne bağırıyon?
    - yok bağırma değil o, faktöriyel.
    - oha!

  • - sola geniş, sağa dar dönülür.

    - uzun yol yapıyorsunuz, bir baktınız lastiklerinizin havası inmiş. sakın ola sıcak lastiğin içine soğuk havayı basmayın. lastiğinizin havasını iyice indirin sonra hava basın.

    - her şeyden önce lastik en önemli unsurlardan birisidir. çıkma lastikten uzak durun ve sıfır lastik alın.

    - yaz aylarında uzun yolda kışlık lastik kullanmayın. o sıcak asfalt ve sürtünme ısısı lastiğinizi çatlatabilir.

    - viraj içerisinde kesinlikle fren yapmayın. viraj öncesi tekerlekler ve direksiyon düz durumdayken hızı ayarlayın freninizi virajın başında yapın.

    - uzun yolda süratliyken bir tırın ya da kamyon gibi ağır vasıta araçların yanından geçerken direksiyonu iki elle tutun. yanınızdaki ağır vasıta araç rüzgarı kestiği için kamyonu ya da tırı vs. geçtiğinizde rüzgar birden arabayı savuracaktır dikkat edin.

    - pür dikkat önünüzdeki yola bakmak yerine arada müsait anlarda dikiz aynalarınızı sık sık kontrol edin. önünüz güvenliyse çevrenizden haberdar olmak ekstra güven sağlayacaktır.

    - takip mesafesine uyun. km'nizin yarısı kadar bir boşluk bırakın önünüzdeki araçla

    - eğer soldan gidiyorsanız ve de arkanızdan bir enayi durmadan selektör atıyorsa hiç sikleyip stres olmayın. panik yapıp hata yaparsınız. orta şeridin müsait olmasını bekleyin ve uygun zamanda sinyalinizi verip geçin.

    - üç şeritli yolun en güvenli şeridi orta şerittir.

    - dönel kavşaktayken geçiş üstünlüğü adanın etrafında dolanan aracındır. eğer iki araçta aynı anda kavşak girişine geldiyse geçiş üstünlüğü sağdakine aittir. dönel kavşakta olan aracın adayı bitirmesini bekleyin ve müsait zamanda girin.

    - tabelaların ne anlama geldiğini bilin ve de gözünüz her zaman onlarda olsun.

    - kıçınızda motorcu gördüyseniz yol verin ilerlesin. bazen yolu mu takip edeyim bunları mı takip edeyim bilemiyorum. yoruyorlar insanı.

    - manuel araç kullanıyorsanız eğer, durmadan önce ilk olarak frene dokunun daha sonrasında debriyaja basın. ilk olarak debriyaja basarsanız araba boşa çıkacak ve bir ufak daha hızlanacaktır.

    - otomatik kullanıyorsanız sakın iki ayakla kullanmaya çalışmayın. araba her zaman tek ayakla kullanılır.

    - çevre yolunda sağa ya da sola dönüş alacaksanız, viraja ya da çatala yaklaşmadan bi 400-500 metre önceden gireceğiniz yönün şeridine geçin. hem trafiği felç hale getirmezsiniz hemde daha güvenli olur.

    aklıma geldikçe editlerim.

    edit:

    - süratli bir şekilde giderken aniden önünüzde trafik tıkandıysa hemen dörtlüleri yakın ki arkadaki sürücü önde trafik olduğunu uyansın önceden yavaşlasın.

    - sol şeritten giderken birden trafik tıkandıysa yine dörtlüleri yakın ve “eğer ki müsaitse” kendinizi bir sağ şeride atın. sol şeritten gelen adamın sağı solu belli olmaz. duramayabilir ve arkadan vurabilir.

    - aynadan arkadan makas atarak gelen birisini gördüğünüzde panik yapıp ondan kaçmaya çalışmayın. o an hızınız ve şeridiniz ne durumdaysa aynen öyle seyir etmeye devam edin. o önceden nereden geçeceğini hesaplamıştır. bunlar genelde kaza yapmaz yaptırır.

    - arabanızı; eşe, dosta, ahbaba emanet olarak öyle çok vermeyin. yaşanan herhangi bir kazada direksiyonda olan kadar ruhsat sahibide sorumludur. başınız ağrıyabilir.

    - aracınız sarı bir ikaz ışığı yaktığında bunu ciddiye alın ve de kısa sürede servise ya da ustanıza gösterin. kırmızı yaktığında ise durum ciddidir ve de hiç vakit kaybetmeden yolunuzu değiştirin ve en yakın bir ustaya gösterin. kırmızı yanan ikaz lambası her ne olursa olsun problemdir ve o renkle yola çıkılmaz.

    - sağ ve sol aynalarınız aracınızı çok fazla görmemesi lazım. kör noktaları minimuma indirmek gerek. bu yüzden aynaya baktığınızda sadece aracınızın ön kapı kolunu aynanın alt köşesinde görmeniz yeterlidir. yani neredeyse arabanızı görmemeniz lazım. kapı kolu ucunun görünmesi kafi. başınızı hiç oynatmadan doğru oturma pozisyonunda rahatlıkla kör noktayı görebilmeniz gerekiyor. orta dikiz aynasında ise arka camı dört köşe içerisinde görmelisiniz.

    - koltuğunuz sırt bölümü omuzlarınıza yapışsın. dizlerinizi 20-30 derede bir açıyla bükün. bu hem pedallara basmak konusunda daha konforlu gelecek hemde herhangi bir kaza durumunda diziniz katlanabilir bir pozisyonda olacak. böyle anlatıyorum ama benim oturma pozisyonumu sormayın maalesef:)

    - direksiyona çok yakın olmayın. oturma pozisyonunuzda kolunuzu direksiyona uzatın, uzattığınızda bileğinizin direksiyonun üst tarafına değiyor olması lazım. buna göre ayarını yaparsınız.

    - tır ya da kamyon gibi ağır vasıta araçların çok fazla sağında ve önünde dolanmayın. bu araçların kör noktalarına girerseniz sizi göremeyebilirler. sağında kaldıysanız da yavaşlayın ve her zaman yol verin ilk önce onlar geçsin. her ne kadar sağlarını göremedikleri gibi araç yüksek olduğu için aracın önüne çok yakın bir pozisyondaysanız, önündeki b sınıfı aracı da pek göremiyorlar. o yüzden ani bir frenle kaza kaçınılmaz olabilir. her zaman bir araba boşluk olacak şekilde ayarlayın öndeki pozisyonunuzu.

  • deniz sedyede karnında demirle hastaneye girerken "içimde bir şey var bu akşam" diye giriveren müzik olamamıştır.

  • ekim 1929'da, istanbul'daki eski bir kütüphanenin tozlu, unutulmuş bir rafında, insanlık tarihini yeniden yazabilecek eski bir harita bulunur.

    1513 yılına tarihlenen bu harita atlantik okyanusu ile güney amerika, batı afrika ve avrupa kıyılarını gösteriyordur. piri reis adında bir türk donanması amirali imzalıdır.

    piri reis, harita üzerinde çizerlikle ilgili bir iddiada bulunmamıştır. bunun yerine, haritanın üzerine daha eski kaynaklara dayandığını kaydetmiştir. amiral, bazılarının kolomb'un haritaları olduğunu, diğerlerinin ise mö 400 yılına kadar uzandığını iddia eder.

    https://upload.wikimedia.org/…reis_world_map_01.jpg

    harita, kolomb'un 1492'de amerika'yı keşfetmek için kullandığı kayıp haritaların bilinen tek temsili olduğu için bilim adamları arasında büyük bir keşif olarak müjdelenir.

    ancak, eski bir abd donanması kaptanı arlington mallery'nin sarsıcı bir gözlem yaptığı 1950'lere kadar akademi dışında nispeten gizli kalır.

    mallery, haritanın alt kenarı boyunca güney amerika'nın çarpık kıyısı olduğu düşünülen şeyin antarktika kıyı şeridine dikkate değer bir benzerlik taşıdığını farkeder.

    yani ilk düşünülen haritanın güney amerika'nın doğu kıyılarını gösteren kısmının ceylan derisi parşömene sığdırabilmek için çarpıtılarak çizildiğidir. şöyle:
    https://upload.wikimedia.org/…ap_interpretation.jpg
    lâkin mallery'nin iddia ettiği, haritanın o kısmının antarktika'nın kıyı şeridini gösterdiğidir:
    https://upload.wikimedia.org/…aphic_projection).svg

    antarktika 1820'ye kadar resmen keşfedilmediğinden, mallery'nin gözlemi son derece tartışmalıdır. bu ilk haritayı çizen kıtayı nasıl bilebilirdi?

    mallery'nin iddiaları keene eyalet koleji'nden profesör charles hapgood'un ilgisini çeker. hapgood, yalnızca piri reis'in haritasını değil, aynı dönemdeki diğer haritaları da inceler ve sansasyonel olabilecek sonuçlara ulaşır.

    hapgood'a göre, bu haritalar sadece antarktika'yı değil, kıtanın kıyı şeridini de 6.000 yıldan daha uzun bir süre önce, bugün hala onu kaplayan geniş buz tabakası oluşmadan önceki haliyle gösteriyordur.

    hapgood haklıysa, uygarlığımızın tüm tarihi hatalıydı. antarktika'nın buzul altı topografyası, 1940'larda ve 50'lerde sismografik araştırmalar yapılana kadar bilinmiyordu.

    hapgood'un varabileceği tek bir sonuç vardı. bu eski denizciler, haritalarını buzullar oluşmadan —mö 4000'den önce yapmış olmalıydılar. tabi böyle bir olasılık tarihimiz için sarsıcı sonuçlar anlamına gelmektedir.

    mevcut bilgimiz, sonraki bin yılda gelişen ilk ileri denizcilik kültürüyle birlikte, ileri uygarlıkların m.ö. 3000 yıllarına kadar ortaya çıkmadığı şeklinde.

    ancak hapgood'un vardığı sonuçlar tarih kitaplarını yerle bir edecek cinstendir. eğer haklıysa, kayıp bir denizcilik uygarlığı düşünülenden binlerce yıl önce var olmalıydı.

    hapgood'un bulguları daha sonra böyle bir kayıp uygarlığın savunucuları tarafından benimsenir. yazar graham hancock, insan ırkının tarihimizdeki bu kayıp dönem hakkında hafıza kaybı yaşadığını savunarak, haritaları fingerprints of the gods (tanrıların parmak izleri) adlı kitabının merkezi yapar.

    peki bu gizemli haritalar, tarih öncesinde kayıp bir uygarlığın var olduğunu kanıtlıyor mu?

    destekleyen görüşler

    — piri reis haritası —

    1954'te abd donanması'nın harita yapım dairesi hidrografi ofisi, bir türk amiralden piri reis haritasının bir kopyasını alır. deniz haritacılığında dünyanın önde gelen otoritelerinden biri olarak türkler —evet kaynakta aynen böyle belirtmekte—, büronun gizemli haritaya biraz ışık tutabileceğini umuyordur.

    hidrografik ofiste eski haritalarda uzmanlaşmış emekli bir abd deniz kuvvetleri kaptanı olan arlington mallery de görevlendirilir. mallery'nin bulguları radikaldir. harita, antarktika'nın buzul altı kuzey kıyısını doğru bir şekilde gösteriyordur.

    hidrografik ofis de aynı fikirdedir. haritanın doğruluğu karşısında hayrete düşerler, hatta havadan inceleme yardımıyla derlenmiş olması gerektiğini söyleyecek kadar ileri giderler.

    bir devlet kurumunda haritacı olan m.i. walters, georgetown üniversitesi'ndeki bir radyo röportajında şöyle söyler: “bugün eski haritaları ve hidrografi ofisi'nin ürettiği yeni haritaları aldık ve göze çarpan zirvelerin ve dağların ölçümlerinin karşılaştırmalarını yaptık. ve bunların hayret verici bir şekilde uyumlu olduğu sonucuna vardık.”

    keene eyalet koleji'nde tarihçi ve coğrafyacı olan profesör charles hapgood, mallery'nin iddialarından büyülenir ve kendisi araştırmaya karar verir.

    hapgood, öğrencilerinin yardımıyla hemen aynı sonuca varır, ancak daha ileri gitmeden önce haritanın doğruluğu hakkında ikinci bir görüş almanın akıllıca olacağını düşünür. abd hava kuvvetleri'nin (usaf) haritacılık departmanına danışan profesör coşkulu bir onay alır.

    hapgood'a bir mektupla yanıt verirler. mektupta şöyle yazmaktadır: "haritanın alt kısmının kraliçe maud topraklarındaki prenses martha sahili'ni, antarktika ve palmer yarımadası'nı tasvir ettiği iddiası makul. bunun, haritanın en mantıklı ve büyük ihtimalle doğru yorumu olduğunu görüyoruz. haritanın alt kısmında gösterilen coğrafi detay, 1949'daki isveç-ingiliz antarktika keşif seferi sırasında buz örtüsünün tepesinde oluşturulan sismik profil ile çok dikkat çekici şekilde örtüşüyor."

    usaf şu sonuca varmıştır: "bu, kıyı şeridinin buz örtüsüyle kaplanmadan önce haritalandığını göstermektedir. bu bölgedeki buz örtüsü şu anda yaklaşık bir mil kalınlığındadır. bu haritadaki verilerin 1513 yılının coğrafi bilgileriyle nasıl oluşturulabildiği konusunda hiçbir fikrimiz yok."

    hapgood artık ikna olmuştur. piri reis haritası antarktika'nın buzul altı topografyasını gösteriyordur. ve bunun mümkün olmasının tek yolu, kıtanın üzerinde buz tabakası oluşmadan önce, yani 6.000 yıldan daha uzun bir süre önce sofistike bir kayıp uygarlık tarafından haritalandırılmış olmasıdır.

    profesör bulgularını 1966 yılında 'antik deniz krallarının haritaları' (maps of the ancient sea kings) adlı kitabında yayınlar. kitabın sonuçları ana akım bilim camiasında reddedilirken, eric von daniken ve graham hancock gibi tartışmalı alternatif tarih yazarları tarafından benimsenir.

    kitap, tezini daha da kanıtlamak için abd donanması ve arlington mallery'nin çalışmalarının çok ötesine geçmiştir. çünkü hapgood, bazıları piri reis'inkinden bile daha açıklanamaz olan daha fazla harita bulmuştur.

    — oronteus finaeus haritası —

    hapgood'un piri reis haritası üzerindeki çalışması bazı eleştirmenler tarafından sert şekilde eleştirilmişti. acaba hatası basitçe antarktika'yı yanlış tanımlamak mıydı? bu yüzden hapgood, piri reis'ten daha fazlasına ihtiyacı olduğunu farkeder ve daha fazla kanıt bulmaya koyulur.

    washington'daki kongre kütüphanesi'nde antarktika'nın tasvir edildiği ortaçağ haritalarını incelemek için haftalar harcar. o döneme ait haritaların varsayılan bir güney kıtasını göstermesi alışılmadık bir durum değildir, ancak bu tasvirler hayal gücünün eseridir.

    hapgood, haritalar'da sonunda gerçek olanı nasıl bulduğunu şöyle anlatmış: "sonra bir gün, bir sayfayı çevirdim ve donup kaldım. gözlerim 1531 yılında oronteus fineaus tarafından çizilen bir dünya haritasının güney yarımküre'sine takıldığında, burada gerçek antarktika'nın gerçek bir haritasını bulduğuma anında kanaat getirdim."

    harita budur: görsel

    piri reis haritasının aksine, oronteus fineaus antarktika kıtasının tamamını gösteriyordur. kara parçasının kıyı kesimlerinde dağların ve nehirlerin ince ayrıntıları görülebilir.

    mit'den dr. richard strachan, hapgood için haritayı inceler ve antarktika'nın kıyı bölgelerindeki buzul olmayan koşulları tasvir ettiği sonucuna varır. strachan'a göre bunlar, kıtanın buzul altı topografyasının modern sismik araştırma haritalarıyla yakından eşleşmektedir.

    piri reis gibi oronteus fineaus da haritasını çok daha eski kaynaklara dayandırmıştır. hapgood'a göre bunun tek anlamı, antik denizcilerin 6.000 yıldan daha uzun bir süre önce, kıyı buzla kaplı değilken haritasını çıkarmış olmaları gerektiğidir.

    bu, ana akım tarihin bize insanlığın bunu yapabilme yeteneğine sahip olduğunu söylediği tarihten çok öncesidir.

    — bauche haritası —

    hapgood'un belki de en şaşırtıcı keşfi, fransız haritacı phillipe bauche tarafından üretilen 1737 tarihli dünya haritasıdır.

    bauche'nin haritası, antarktika'nın iç kısımları da dahil olmak üzere tamamını buzun altında göründüğü gibi göstermesi bakımından eşsizdir. modern dünya, 1958'deki sismik araştırmalar kıtanın tüm buzul altı topografyasını haritalayana kadar bu başarıyı yakalayamamıştır.

    bauche haritasında özellikle kafa karıştırıcı olan şey ise, modern haritalarda bile bulunmayan özellikleri göstermesidir.

    bauche, kıtayı iki kara parçasına bölen buzsuz bir su yolu tasvir etmiştir. antarktika bugün hala tek bir kara parçası olarak gösterilse de, aslında büyük buz kütleleriyle ayrılmış daha küçük adalardan oluşan bir takımadadır.

    diğer anormal haritalarda olduğu gibi, bauche bunları çok daha eski kaynaklardan derlediğini not düşerek, sofistike harita yapma becerilerine sahip uzak bir kayıp uygarlık olasılığını bir kez daha ortaya koymuştur.

    bauche haritası: görsel

    ancak bauche haritası hapgood'un incelediği diğer haritaların hepsinden çok daha sorunludur. jeologlar bize antarktika'da milyonlarca yıldır, yani bırakın harita yapabilenleri, modern insanoğlunun varlığından bile önce hiçbir iç su yolunun bulunmadığını söylüyorlar.

    eğer bauche haritası gerçekten de buzsuz bir antarktika'yı tasvir ediyorsa, o zaman tarihimiz hakkında henüz mantıklı bir cevabımız olmayan rahatsız edici bir soru soruyor demektir.

    aksi görüşler

    antarktika'nın ortaçağ haritalarında görülmesi, tarih öncesinde kayıp bir uygarlığın varlığına dair cezbedici kanıtlar sunuyor fakat tüm bu tez haritalardaki antarktika tanımlamasına dayanmakta ki bu da tartışmalı bir konu. eğer piri reis haritasında ve diğerlerinde gösterilen kara kütleleri aslında antarktika değilse, o zaman tüm teori çöpe gidiyor.

    charles hapgood, erich von daniken ve graham hancock hayal güçlerine yenilmiş olabilirler mi?

    eleştirmenlere göre haritaların çoğunda antarktika'nın tasviri doğruluktan uzaktır ve piri reis ve oronteus fineaus haritalarında tasvir edilen kıta, gerçek antarktika ile sadece rastgele bir benzerlik taşımaktadır.

    haritalardaki benzerlik belki de tesadüfen beklenenden çok az daha fazladır ve yapımının ardında gerçek bir coğrafi bilgi olduğundan emin olmamızı sağlayacak kadar kesin değildir.

    bauche'nin haritası daha da az doğrudur. antarktika'yı tek bir kara parçası olarak göstermeyen 20. yüzyıl öncesine ait birkaç haritadan biri olsa da, kıta ile hiçbir benzerliği yoktur.

    bu noktada önemli bir bilgi, antarktika 1820 yılına kadar resmi olarak keşfedilmemiş olsa da, gezegenin dibinde bir güney kıtası olduğuna dair varsayımların antik yunan'a kadar uzandığı bilinmektedir.

    'terra australis' olarak bilinen bu keşfedilmemiş kıta, aynı döneme ait haritalarda sıklıkla gösterilir ve haritacının hayal gücünden yola çıkılarak tasvir edilir. bu haritalarda antartika olarak görünen şey sadece bu teorik güney kara kütlesi olabilir mi?

    rastgele ve net olmayan bir benzerlik şansa bağlı olabilir ya da belki de resmi keşfinden önceki yüzyıllarda kıtanın kıyı şeridine kayıtlara geçmemiş ziyaretlerde bulunmuş denizcilerin kulaktan kulağa aktarımıyla bir araya getirilmiş olabilir.

    her şeyi başlatan gizemli harita olan piri reis haritasına gelince, eleştirmenler antarktika'nın garip zaman dışı tasviri için çok daha sıradan bir açıklama sunuyor.

    kraliçe maud topraklarının kıyı şeridi olduğu iddia edilen yer, uyumsuz bir şekilde güney amerika'ya bağlanmaktadır. acaba piri reis'in haritasında yer kalmadığı için güney amerika kıyı şeridinin geri kalanını haritanın alt kenarından geçirmeyi tercih etmiş olabilir mi?

    bu olasılık, reis'in bu garip toprakların yanına düştüğü notları anlamlı kılacaktır. bölgeyi 'harabe', 'çok sıcak' ve 'yılanlarla dolu' olarak tanımlıyor ki bu tanımlar güney amerika için geçerli olabilir ama antarktika için doğru kabul edilemez.

    peki bu esrarengiz eski haritalar tek başlarına kayıp bir uygarlığa dair romantik düşünceleri haklı çıkarmaya yeter mi? pek olası görünmüyor. ancak tarihe karışmış bazı kayıp bilgilere dair izler taşıyor olabilecekleri fikrini tamamen göz ardı etmek de mümkün değil.

    kaynak: https://theunredacted.com/…eis-mystery-of-the-maps/

  • dayı'nın "kızıma bir şey yapma kenan" derken ne kastettiği anlaşıldı. adam behlül beyler.

  • bu gruptaki en büyük mantık hatası, solistinin adının fatma olması. fatma diye rockçı mı olur lan!?

  • filmde barinan en büyük mantik hatasi meger yilmaz erdogan´mis.
    yeni farkettim.

    behcet necatigil´i canlandiriyor bu adam; necatigil 1916 dogumlu, film 1941´de geciyor, yani sair 25 yasinda.
    yilmaz erdogan 50 yasinda bir adami canlandirir gibi. bir de genc sairler hocam diye hitap ettiklerinden kendisine, aralarinda cok büyük bir yas farki varmis gibi aktarilmis; fakat muzaffer tayyip uslu 1922, rüstü onur da 1920 dogumlu. yani üc sair neredeyse akran.

    46 yasindaki adam 25 yasindaki bir sairi canlandirirken, 30 yasindaki karisi da 17 yasindaki bir karakteri canlandiriyor.
    ailecek bir sorun var.

  • "ama onlar ekmeğinin peşinde, aralarında iyi olanlar da var"cıların az sonra damlayacağı başlıktır.