hesabın var mı? giriş yap

  • okyanusun en derin noktasının derinliği ile en yüksek dağın yüksekliği yaklaşık olarak aynıdır.
    (mariana trench yaklaşık 10 km, everest dağı ise yaklaşık 9 kmdir)

    dünya üzerinde 100 km yüksekliğinde dağlar ya da 50 km derinliğinde okyanuslar bulunmamaktadır. ve bu hiç de garip bir durum değil hatta fizik kanunlarının gereğidir. bunun nedeni dünyanın kütlesi, yoğunluğu gibi faktörlere bağlıdır zira bu faktörler de dünyanın kütleçekim etkisini etkilemektedir. dünya üzerinde bir dağ yüz kilometre yüksekliğinde olamaz çünkü dağın kendi ağırlığı belli bir seviyeyi aştığında batmaya başlar, benzer durum derin noktalar için de geçerli. bildiğiniz üzere astroidler gezegenler gibi küresel değildirler bunun nedeni kütleçekimlerinin kendileri küre biçiminde çökmeye zorlayacak kadar çok olmamasıdır, bir gezegenin kütleçekimi ne kadar büyükse o derece pürüzsüz bir küre halini alacaktır doğal olarak. marsın yer çekimi dünyadan daha düşüktür bu nedenle de güneş sistemindeki en yüksek dağ olan olympus mons (22km) oluşmasına olanak tanımıştır.

    şu linkten ilgili hesaplamalara da bakabilirsiniz.

  • hikaye şu:
    almanya kendi vatandaşının evini 40 polisle basıp özel uçakla mahkemesiz veya vatandaşlıktan çıkartmadan sınırdışı etmiş. erdoğan'ı destekliyor diye

    işin en acı tarafı
    buna inanan gerizekalılar var.

  • tunalıda biri park ettiği yerden çıkıyor. çıkmayı beceremedi. ben de ikinci sırada az arkasında durup dörtlüleri yaktım. yanımdan polis geçti ne bekliyorsun dedi. "hanımefendinin parktan arabasını çıkarmasını bekliyorum oraya gireceğim" dedim. "hah tamam" dedi polis.

    ikinci sıraya park etmişim gibi hatalı parktan ceza kesmiş.

  • şiir gibi filmler derler ya hani, heh. gibisi fazla, şiir film. allen, jack, neal ve diğer beat'ler, çoğu burada. allen ginsberg'i canlandıran james franco howl'u feci okumuş, bambaşka. içerik ve dili sebebiyle sansürlenmeye çalışılan howl, bugün cayır cayır her yerde okunurken, filmi çekilirken, ilham verirken; onu yasaklamaya çalışanları ise sikleyen yok. solucan yemi oldu hepsi, ne güzel. ancak türevlerinin soyu devam ediyor. her yerde, her zaman da olacaklar. ne kötü. belki alışmak lazım denyoluklara, belki katlanmak lazım. duman sıtayla.

    çok fazla alıntı var ama parmaklarımın bir hızı ve zamanımın da bir sabrı var. şöyle tadımlık ortaya bişeyler yaptırayım size. buyrun afiyet olsun. buyrun buyrun:

    "ilham perinizle sanki bir arkadaşınızla konuşur gibi açık bir şekilde konuşmalısınız. bu şekilde kendiniz neyseniz yazılarınızda da onu bulursunuz". (bu cümle, benim şu anki şiir anlayışımı açıklıyor mis gibi. ağdalı ve yaşangaçlıktan uzak olmasa daha iyi olur şiir. kofti şiirselliğe hayır diyorum. tabii "aşkım da değişebilir gerçeklerim de". yarını bilemem.)

    "jack kerouac yazıların, yazarın şahsiyetinden gelen kişisel bir şey olduğunu öğretti bana. bedeninden, nefes alışverişinden günlük konuşmasından gelen".

    "kehanet 100 yıl sonra birilerinin bileceği, hissedeceği şeyleri şimdiden bilip hissetmektir. veya insanların bir yüzyıl sonra kavrayabileceği şeyleri üstü kapalı şekilde aktarmaktır".

    şiirseverler ve sansürseverler bu filmi kaçırmayın.