ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
amsterdam
-
normal olmayan olayların yaşandığı şehirdir..
çok yakın bir arkadaşımdan birebir dinlediğim bir anekdotu paylaşacağım.. (bkz: sözlükte anekdot paylaşmak)
________________________
daha önceden otla bokla hiç işi olmayan 3 arkadaş iş gereği amsterdam'a yol alır..
otururlar bir coffe shop'a. sigara ile araları olmadığından space cake siparişi ile gece başlar. klasik olarak "bana bişey olmadı, bana bişey olmadı" diyerek kekleri altın gününe gelen mübeccel hanım gibi yutarlar.
çıkıp gezerken space cake etkisini göstermeye başlar. biraz gezip kafa yapıp eğlendikten sonra otele doğru yol alırlar. fakat grupta iki kişi aynı odada kalırken, bir kişi başka bir otelde tek başına kalmaktadır.
otellere dağıldıktan sonra "tek kalanı bir kontrol edelim. öldü mü, kaldı mı, yattı mı, battı mı?" diyerek bir telefon açılır.
çift: olum, napptın lan? bulabildin mi odanı, yatağını? ahuahaueehe
tek: buldum aq buldum da odada 2 tane cüce var. sağa sola koşuşturuyor ibneler. dur kovaliyim şunları. kapat.. kapat!..
bu konusmadan sonra çift kalanlar "ohooo, adamın kafaya bak lan!:)" diye gülüp eğlenir. yarım saat sonra yine ararlar..
çift: nedir durum, yakaladın mı cüceleri? ahuahhnhehhhehuhehe
tek: bir tanesi kaçti, diğerini yakaladım. elini ağzını bağlayıp kapattım elbise dolabına. yatıyorum şimdi, hadi iyi geceler..
diyip kapatır telefonu..
ertesi sabah olur, güneş doğar. çift kalan arkadaşlarlar tek olanın oteline gider. odasına çıkarlar.
adam yeni uyanmış, hala dün gecenin etkisinde. gülüp eğlenirken "nerde lan cüce?" diyip dolabi bir açarlar ki kanlı-canlı bir cüce eli ağzı bağlı dolapta yatıyor. hepsinin öd boka karışıyor tabi. adamı çözüyorlar ve herif bağıra çağıra vurup kapıyı çıkıyor.
3 kafadar uzun bir süre kendine gelemiyor.
işi aslı lobiye indiklerinde ortaya çıkıyor. meğerse o gece otelde cüceli-müceli bir eğlence varmış. cüceler otelin katlarında, odalarında heyyo meyyo diye koşup duruyormuş..
________________________
herif allahtan iyice uçup cüceyi camdan atmamış dedim.
zaten son günleri olduğu için de; pılı pırtı toplayıp istikamet istanbul deyip başları belaya girmeden de memlekete dönmüş bu arkadaşlar..
kıssadan hisse: amsterdam'da ne görürsen gör, "he he" deyip geçiceksin aga.. hayal olmasındansa, gerçek olma ihtimali daha fazla..
bozuk yolun bitip jilet gibi asfaltın başladığı an
-
yazı yazarken defterin sağ tarafına geçmek gibidir.
oyun dünyasının en meşhur item'ı
-
levye amk
(bkz: half-life)
"2 saat kaybolduk nolmuş lan?!" editi: okuldan kaçıp internet cafede half-life "atan" ve crossfire'da malum butona basıp sığınakta crossbow ile pusu kuran, ayrıca gene crossfire'da malum butona basmayı yasaklayıp dünyanın ilk nükleer silahsızlaşma antlaşmasını yapan, sıkılınca meydanda toplanıp levye ile birbirine giren ve sis atan tüm oç akranlarıma selam olsun. alayınıza impulse 101 ulan!
hugo ve nebula ödülünü aynı anda kazanan romanlar
-
birbirinden güzel kitaplardır. ancak pek çoğunun çevirisi veya baskısı dilimizde yoktur.
1966/1965 : dune , frank herbert
1970/1969 : the left hand of darkness (karanlığın sol eli) , ursula k. le guin
1971/1970 : ringworld(halka dünya) , larry niven
1973/1972 : the gods themselves (işte tanrılar) , ısaac asimov
1974/1973 : rendezvous with rama (rama'yla buluşma) , arthur c. clarke
1975/1974 : the dispossessed (mülksüzler) , ursula k. le guin
1976/1975 : the forever war (bitmeyen savaş) , joe haldeman
1978/1977 : gateway , frederik pohl
1979/1978 : dreamsnake , vonda mcıntyre
1980/1979 : the fountains of paradise , arthur c. clarke
1984/1983 : startide rising , david brin
1985/1984 : neuromancer , william gibson
1986/1985 : ender's game (ender'ın oyunu), orson scott card
1987/1986 : speaker for the dead (ölülerin sözcüsü) , orson scott card
1993/1992 : doomsday book , connie willis
1998 : forever peace , joe haldeman
2002 : american gods(amerikan tanrıları) , neil gaiman
2004 : paladin of souls , lois mcmaster bujold
2008/2007 : the yiddish policemen's union , michael chabon
2010/2009 : the windup girl , paolo bacigalupi
2011/2010 : blackout/all clear , connie willis
2012/2011 : among others , jo walton
2014/2013 : ancillary justice (adalet) , ann leckie
2018/2017 the stone sky, n. k. jemisin
ithaki'nin hepsini basması dileğiyle...
4 sinema bileti mısır ve kolanın 235 tl olması
-
hızlıresim - imgur
biletlerin iki tanesi yeğenlerim için.
yaşları 5 ve 7.
çocuk filmine geldik. (göbeklitepe bilmem ne)
ödediğimiz para budur.
şimdi serbest piyasa şudur budur diyerek kabahati bana atacaksınız biliyorum.
evet haklısınız.
ama pişmanım.
bir daha asla.
diyeceklerim bu kadar iyi günler.
ek: yemek ve yol masraflarıyla birlikte 400 liraya dayandık. kızlar kanada'dan ziyarete gelmişlerdi. o yüzden kıramadım. bayağıdır dışarı çıkmıyordum. benim için de bir değişiklik olur diye düşünmüştüm... oldu.
benim dışımda herkesin hayatı mükemmel düşüncesi
-
insanlarla konuştuktan sonra ortaya çıkan düşünce. o yaşadıklarını anlatıyor, sen kendi yaşadıklarına/yaşayamadıklarına bakıyorsun. hüzünleniyorsun. adam hayatını yaşamış, ben kütük gibi bu yaşa kadar gelmişim diyorsun. yapacak bişey yok.
otobüste duracak ışığı yanarken düğmeye basan tip
-
sanirim bazi otobüslerde hangi düğmeden basıldıysa, sadece ona en yakın iniş kapısı açılıyor. böyle bir durumda bana yakın iniş kapısı açılsın diye, duracak ışığı yandığı halde dügmeye basıyorum.
almanya'daki 3 milyon türk'ü yollarım diyen alman
-
şimdi almancıların sıçtığının göstergesidir.
uzaktan reis sevdası yaşanmaz canlar gelin böyle :)
amk euro kazanın, gelin türkiye'de tl ile tatilinizi yapın krallar gibi sonra "egonomi çoh iyi, reisi çoh seviyoz". yok öyle gelin burdan sevin.
edit: @vlkn34 isimli çaylak arkadaş şu paradoksu da eklememi istedi :) güzelmiş.
istanbul'da ders çalışılabilecek kafeler
-
butik kafeler genelde sakin olduğu için seçilebilir. benim vize-final döneminde taze istanbullu olarak ziyaret ettiğim, rahatlık ve sakinlik açısından verimli çalışma imkanı sunan kafeler;
starbucks'ın ortaköy, bebek, moda şubeleri (genellikle öğleden sonra kalabalık oluyor bu şubeler. hem self servis olması, hem de saatlerce oturup wifi ve elektrik prizini sömürseniz de size müdahale eden birinin olmaması açısından çok rahat, biliyorsunuz. isterseniz kadıköy rıhtım ve bahariye'deki beş katlı büyük şubeleri de tercih edebilirsiniz, ben çok fazla insan ortalıkta dolaştığı için sevmiyorum.)
caffe nero'nun yeniköy, moda, akaretler şubeleri (moda şubesi öğleden sonra epey kalabalık oluyor, yer bulamayabilirsiniz, sövmeyin sonra. yeniköy ise çok sakin, üstüne manzarası var. daha ne olsundu.)
cherrybean coffees moda şubesi (iki katlı + bahçeli bir kafe. self-servis olduğu için oldukça rahat ve başınıza ekşiyen, saçma sapan bahanelerle rahatsız eden çalışanlar yok. burada galata şubesini de yazmıştım ama kapandı ne yazık ki.)
kadıköy'de pappa cafe, iki kedi cafe, muaf, page cafe & gallery, polka, day coffee design, coffee manifesto, sakura, walter's coffee, juliet kitchen & rooms, yumma, dün moda, sayfiye moda (pappa arka sokaklarda kaldığı için sakin, iki kedi cafe'nin sahibi hanımefendi inanılmaz güleryüzlü ve pozitif, muaf moda burnu tarafında fakat öğleden sonra kalabalık olan mekanlardan. kev öğleden sonra kalabalık olabiliyor, polka ve zuhal ise sakinliğiyle sizi çekiyor. tabi çalışmak için de pek güzel. day coffee'de aynı zamanda el yapımı defterler ve aksesuarlar satılıyor. walter's hakkında detay vermeme gerek yok sanırım, edebinizle gidip ders çalışacaksanız tercih edin, tulum giyme niyetiniz varsa sanırım artık giydirmiyorlar. * dün ve sayfiye moda burnu'nda yer alıyor, ikisi de inanılmaz ferah ve sakin kafeler. sayfiye'ye beni bağlayan günlük muzlu rulo pasta yapmaları ve kafam kadar porsiyonla servis etmeleri -ki kocakafalıyımdır- neyse, yeter ki siz çalışın çocuum.)
karaköy'de ot dergi cafe, karabatak, mums cafe, ops, sahi (ot dergi kafe kamondo merdivenini çıktığınızda sağda kalıyor, küçük bir kafe. karabatak, mums ve ops biraz daha görselliğe hitap eden fakat gözlemlediğim kadarıyla bütün gün o kafeden o kafeye sürüklenmek dışında bir amacı olmayan kitlelerin uğrak yeri. şansınıza bağlı biraz. sahi'de çok lezzetli çikolatalar ve kendi seçtiğiniz malzemelerle oluşturacağınız lokumla dersi sallamama seçeneğiniz var.)
şişhane'de; mavra (çalışırken apartmandan çıkan okan bayülgen'e sataşmak isterseniz gidebilirsiniz.*) ,drip coffee (pera'da sokakla iç içe çalışmak ve güzel bir apple pie yemek isterseniz tercih sebebi olabilir.) , türk alman kitabevi (bunu bilmeyen kalmadı zaten. hem fiyatlarıyla öğrenci dostu, hem de altı kahve aldığınız zaman yedinci kahvenizi hediye ediyorlar. + harika bir çalışma ortamı var.)
bunların dışında, beşiktaş' ta minoa cafe & bookstore, nişantaşı'nda moc, coffee bain, sunday teşvikiye, bebek'te mangerie, yeniköy'de yeniköy kahvesi, galatasaray'da brew coffeetercih edilebilir.
edit: güncelleme.
edit 2: kapanan mekanların güncellenmesi + yeni tavsiyeler.
eda erdem'in meşhur pozu
-
efsane bir caps ve bkz. a konu olmuştur:
çölüne dön vahhabi köpeği.
felix atlarken kız arkadaşının çektiği mesaj
-
ztn kotu gidn iliskimzde bnmle ilgilenmen gerekirken bir de uzaya gidiyorsun scma span bi is icin!!grcktn cok yiprandm bn ve artk dyanamiyorm.aramizda buyuk bir ucurm var ve sen bunn farknda diilsin.asagi indgnde bir sevglin olmayck felix!iyi atlayislar sana...