ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
türkiye cumhuriyeti kimlik kartı
-
(bkz: 18 tl x 75.000.000)
zen
-
taoculuk ve konfüçyüsçülük ile birlkte çin'in 3. sac ayağı olan budizm'in mahayana koluna mensup bir "yaşama sanatı". çin'in diğer sac ayakları ile de harmanlanarak, gittiği ülkelerdeki kültürlerle de etkileşerek bu günkü konumuna gelmiştir.
zihnin zorlamasızca kontrol altına alınması temeline dayanır. bundan sonrası da sözle anlatılamayan bir evren algısını beraberinde getirir.
zihnin kısır döngülerini parçalamak için mondo ve koan gibi paradoksal problemlerin çözümünün bulunması, tokat, sopa kullanımı gibi yöntemlere (!) başvurulur.
zen japonca olmasına karşılık isim çince'den devşirmedir (chán). değişik ülkelerde değişik isimlerle adlandırılır:
çince ismi
mandarin pinyin chán
mandarin wade-giles ch'an
kantonca jyutping sim
şanghayca (wu) zeu
korece ismi
romanizasyon seon
mccune-reischauer son
sanskritçe ismi
dhyana
vietnamca ismi
thien
zen düz yazı yerine mısralarla çok daha iyi ifade edilir, şöyle ki:
görmeden bak,
duymadan dinle,
öğrenmeden bil...
edit: gelen güzel bir soru üzerine dizelerin anlamını bir örnekle biraz açıklamaya çalıştım:
görmeden bak:
burada anlatılmak istenen şey, algılanan nesneyi inceleyerek tanıma oturtma çabasında bulunmamak geretiği aslında. bu şekilde de dışarıda neler oluyor diye bir merak da oluşmuyor. bu ne etki yapıyor? bu şekilde zihnin algılanan veriyi işlemesinin ve aktif konuma gelmesinin önü alınıyor. istemeden her şeyi algılıyoruz sürekli. ama bunlara "görerek", "yorumlayarak" tanım vermeye uğraşıyor zihnimiz. işte tam da bu otomatik aktiviteyi bitirerek arkada olan öz benliğin ve farkındalığın hissedilmesi sağlanıyor. sadece algılayarak bilincimizi aktif tutuyoruz. bu algıları kullanarak hafızadaki ön tanımlı referanslarla karşılaştırmak ya da ne oldukları hakkında düşünmek gibi "zihni dans ettirecek" bir işleme girişmiyoruz .
neden "bakmadan gör" değil?: herhangi bir uyaran/algılanan veri ortada yokken, dışarıda olanı algılama durumunu anlatıyor. bu durum, meselede bir şeyi bilmeye, neler olduğunu anlamaya çalışan bir "zihinsel aktiflik" durumunu tanımlıyor.
30 yaşında bekar kadın
-
27 yaşında iken evli ama mutsuz, 30 yaşında iken bekar ama mutlu bir kadın olarak gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki :
mutluluk denen olgu; medeni durumdan, yaştan, kariyerden ve/veya diğer kağıt üzerine yazıp delillendirebileceğiniz tüm faktörlerden bağımsız olduğundan, halet-i ruhiyesi genellemelerle anlaşılamayacak kadındır.
gizli gizli saç tıraşı olurken polis baskını yemek
-
polis de anında gelmiş. yetişin insan öldürüyorlar desek 500 metre mesafeden 40 dkda geliyorlar.
telefon dinlemesine karşı alınacak önlemler
-
kısık sesle konuşmak
zebani olduğunu iddia eden gençler
-
zebani bile memleketimize gelince ekonomik zorluklardan ek iş yapmak zorunda kalmış.düşünün ekonomi ne halde.güzel makara yapmış gençler.
ahmet ümit'in türk yazamaması
-
ahmet ümit yeni kitabı (bkz: kayıp tanrılar ülkesi)nde türk yerine türkiye kökenli yazmış.
aynı cümlede alman'a alman diyebilen ahmet ümit türk'e hangi saikle türkiyeli diyebilmektedir.
kaynak:sf.142; “(…) alman olsun,türkiye kökenli olsun,arjantinli olsun kimseyi tehdit edemezsiniz (…) “
türk halkı,alman kimliğini oluşturan germen halkı gibi tarihe damgasını vurmuş olmasına karşın;ahmet ümit bu gerçeğe karşın,türk kimliğini ispanyol ve amerika yerli halkının karışımı olan arjantinli gibi bir kavram ile eşdeğer göstermeye çalışmaktadır.
çektiği ve rol aldığı saçma belgeselden sonra şu tanımlama ile ahmet ümit tam bir hayal kırıklığı.
(bkz: bdp'nin 2010 referandumunu boykot etmesi)
ahmet ümit'in 2010 referandumundaki tutumu ; odatv ;ahmet ümit'i yandaş medya nasıl kullandı?
ne mutlu türküm diyene!
müşteri şikayet ediyor imamoğlu ruhsatımızı alıyor
gemilerde talim var türküsündeki kehanet
-
şüphesiz iman dolu gözlerin göreceği ibret verici satırlardan oluşur. bu türküyü 2000li yıllara kadar oynaya hoplaya söyleyenler için sonuç acı verici olmuştur. bakınız para bakınız gemi hem de recep var, karakol var.işte tüyleri diken diken eden o satırlar:
gemilerde talim var
bahriyeli yarim var
o da gitti sefere
ne talihsiz başım var
hani benim recebim
sarı lira vereceğim almazsan karakola gideceğim.
dolmuş diyalogları
-
taksim - bakırköy hattı ... sabaha karşı 4 .. şansa sahil dolmuşu bulmuşum çakır keyifim. bir tane kulaklıkla müzik dinleyen hanım kızımız var.
bakırköy girişinde sorulan klasik soru ve olaylar gelişir.
kaptan: yeni mahalle var mı ?
yolcular: (ses yok)
yeni mahalle girişi geçilir. kulaklıkla müzik dinleyen kızımız tepki verir
kızımız: niye geçtik girişi yaaaağğ ?
ben: e sordu ya kaptan yeni mahalle var mı diye
kızımız: duymadım ki ya ben :( (surat bu hale geldi ondan)
ben: kaptan duymamış hanım kızımız. bence dönelim geri sabaha karşı bi de tehlikeli bak.
kaptan: abi dönemeyiz ya.
kızımız: ay nerden hanım kızın oldum ben senin be
ben: kaptan dönmeyelim yesin bunu köpekler sarhoşlar filan.
kızımız: ya ne diyosun beee
kaptan & yolcular: ehe ehehehe ehehhehe.
kızımız: yaaaaağğğğğ :(
ben: bırakayım ben seni eve hanım kızım ?
kızımız: git be pis
kaptan & yolcular: hehe ehe eheheheeeğğğ
bu da demek oluyorki çakırkeyif olunca iğrenç bir insan oluyormuşum. güzel de kızdı be
ekrem imamoğlu'nun tabldotu eşitlemesi
-
ejder meyveli smoothie içen, zencefilli somonlu sushi yiyen devlet büyüklerinden sonra ilaç gibi gelmiştir. yürü eko başkan.
chicago
-
kentin köklü, karmaşık ve derin geçmişine dair fotoğraflar yayınlayan süpe bir blog için:
http://calumet412.com/
güncel şehir kareleri için : http://wendyscity.tumblr.com/