hesabın var mı? giriş yap

  • italya'da bir ada.

    avrupa'nın vebayla boğuştuğu dönemlerde adaya gemiyle gelen misafirler, buranın sakinlerine veba bulaştırmış. bütün ada telef olmuş. daha sonra da veba olan bütün insanlar buraya yollanmış. işi biraz daha abartıp herhangi bir şekilde veba olduğundan şüphelenilen insanlar da gönderilmeye başlanmış. hepsini ölüme terk edip gitmişler ondan sonra.

    1922'de buradaki binalar akıl hastanesine çevrilmiş. bunlar deli diye baya da masum insan buraya yollanmış tabi yeni yeni psikolojik hastalıklar öğrenildiğinden. 1968'e kadar da kullanılmış burası. o günden beri ada terk edilmiş.

    hikaye şudur ki, bu hastanede hastalar üzerine lobotomi gibi türlü türlü deneyler uygulayan bir doktor varmış. adada bulunan çan kulesinde bu hastalara işkence yaparmış. yıllarca bu uygulamaları yaptıktan sonra, doktor vebalıların ve hastaların hayatletlerini görmeye başlamış. ve bir gün bu çan kulesinden hayaletler tarafından atılmış. ama onu öldüren şey çan kulesinden düşmek değil, düştükten sonra topraktan çıkan sis tarafından boğulmasıymış.

    böyle bir hikaye ve adanın ıssız olması da bu tür olaylara ilgili insanların dikkatini çekiyor. ghost stories diye bir programa da konu olmuş.

  • uyarıya rağmen yaptıysa erkek haklıdır. bu abuk sabuk türk adetleri niye üretildi anlamış değilim.. bu kahve değil, içine tuz girdiği vakit vücuda alınmaması gereken bir maddedir.

    tweet altında kız kurtulmuş yazmışlar. tuzlu kahveyi reddeden bir damat adayı gerçek yüzünü gösterdi diye eleştirmişler. kusura bakmayın ama aptal aptal gelenekleriniz ile kafayı yemişsiniz.

  • vay be neler dedi neler.

    yalnız harbiden neler dedi lan anlamıyom olum ben ingilççe falan birisi açıklasın sevabına.

  • haberde en çok "özel ekip kuruldu" kısmına güldüm. sanki filmlerdeki jason amcamız gibi tipler son teknolojiyi kullanarak suçluları yakalayacakmış gibi bir izlenim veriyor ama doğrusu birkaç kişilik ekip ile civar güvenlik kamerası izlenip ağzında sigara ile ekranda parmağıyla gösterip "bah şoraya gacıyor o kamaraya da bakah" diyen göbekli polisler suçluyu yakaladıktan sonra göç idaresine gidip işlem yapması uzun ve meşakkatli olacağı için uyarı yapılıp serbest bırakılıyor.

  • benim bir arkadaşım var, tanıdığım en kişilikli ve düzgün adamlardan biri. kadıköy'de tekel bayisiyken biri aklına girdi bar açtırdı bu adama. adam tuncelili, öyle bar ortamını gece hayatını bilmiyor, sevmiyor da... neyse, saflığı (salaklık anlamında değil, oldukça cindir kendisi) ve samimiyeti sayesinde açtığı yerin müdavimleri oluştu dört yılda...

    bir şeyler oldu, 3-4 ay uğrayamadım, neyse sonunda gittim yanına. dedim, nasılsın? dedi, sorma çok fenayım. dedim, hayırdır? dedi, çok fena bir şey olmuştur bana... dedim, delletme insanı, ne oldu yahu, anlatsana? başını öne eğdi, "aşık oldum" dedi utanarak...

    memlekete gittiğinde bir kadına vurulmuş. barı kapatıp kapatıp memlekete kaçıyormuş.

    "geçen eve gidiyordum. minibüsten inemedim, bir baktım sabiha gökçendeyim. ilk uçağa atladım elazığ'a gittim, oradan dersim'e geçtim. sevdiğim kadını iki saat görüp geldim..."

    adam her hafta tunceli'ye gidiyor. hiçbir şey beklemiyor, sadece bir ihtimal sevdiği kadın da onu sever diye umuyor.

    biz de dinlerken yutkunuyoruz arkadaşımla... "maltepe-beylikdüzü arası mesafe çok şekerim" diye lokasyon sorunu yüzünden başlamadan biten ilişkiler geçiyor gözümüzün önünden...

    adam gözümüzde adeta "parka gidecekmiş iki gözümün çiçeği" diyen bir yarı tanrı, adeta bir vecihi, o paraya öküz alırız diyen anasını sallamayan bir feyzo, sevda'ya sevdalı bir muhsin bey...

    her kazıktan sonra, "aşk ne ki, hofff!" desek de var böyle bir şey, böyle yaşayanlar...