hesabın var mı? giriş yap

  • öykü serter: bugün nereye gidiyorsun tuğçe?
    tuğçe: canım çok sıkıldı. sevgilime dışarı çıkmak istediğimi söyledim, dans edeceğim bir yerlere gidelim dedim. dans etmek istiyorum.
    kemal: biliyorsun biz dans etmeye gideceğim diyenleri burada dans ettiriyoruz. müzik verelim.

    (abe kaynana n'aptın bize n'aptın bize eşliğinde garip bir dans sergilenir.)

    saykodelik lan bu program.

  • kurmayı planladığım müze. başlayıp da bitmiş ilişkiler değil, ne başlayıp ne bitirilmiş ilişkiler. masada bir cep telefonu, içinde bir kaç güzel mesajin ardından yanıt gelmemiş son bir mesaj. bazı facebook dökümleri, sonra bir profil görüntüsü: asıl sevgili ile fotoğraf paylaşılmış. kenarda bir kanepe üzerinde yastık, yorgan. bir kenarda rakı masasında yalnız oturan bir adam figürü. sağda solda antidepresan kutuları. izmarit dolu bir küllük. falcının önünde duran bir kız. inbox (1). beklediğimiz, umutlandığımız, yenildiğimiz ve kabullendiğimiz bütün o anların can yakan anıları.

  • bu bölümde (82) ismail abi hiç zorlanmadan iş buldu. üstelik de işinin hiç bir vasfı yok. diğer işçileri korkutmak için. o yüzden ismail abi ve genleri de yoktu. çünkü ismail abi'nin geçmişinde boş adam yok.

  • ayın hareketlerini baz alan takvimler oluşturmuşlar. bu takvimler tümülüs ve diğer kromlek yapıları ile temsil ediliyor ki, devasa takvimler bunlar. magdalenenberg tümülüsünü, bu tümülüsün planlarını tekrar yorumlayan araştırmacılar, tümülüsün ayın hareketlerini ışıma ile takip eden bi' tür takvim olduğuna kanaat getirdiler.

    (bkz: http://www.heritageportal.eu/…=3&itemid=638&lang=pl)

    roma imparatorluğu avrupa'ya tamamiyle hakim olmadan evvel avrupa'da ayı baz alan takvimler kullanılıyor. fakat daha sonra imparatorluk çağında güneş esaslı roma takvimine geçiliyor ve tıpkı diğer pagan kültür ögelerinde olduğu üzre zamanı ölçme tekniği de avrupa'ya unutturuluyor.

  • yıllarca yüzmüş bir insanım. derya büyükuncu'yu ilk defa 1984'te tanıdım. galatasaray'da aynı takımda yüzüyorduk. ablası berna ile beraber daha o yaşta türkiye rekorlarını tek tek kırıyorlardı. 100 metreyi, aynı takımda yüzen biz yaşıtlarından 10 saniye önde dönüyordu.

    şu ana kadar aldığı ne kadar madalya, kırdığı ne kadar rekor varsa sonuna kadar hak ederek kazandı. olimpiyatlara hep onun gitmesini eleştirmek sadece ve sadece bilgisizliktir. kimse oraya torpille gitmiyor. seçmelerden kim çıkarsa olimpiyata o gidiyor. derya'yı kendisini geliştirmedi diye eleştirmek de yine cahilliktir. her sporcunun bir kapasitesi var, derya da bu ülkedeki kendi dalında en kapasiteli sporcu oldu. ülkemizde hiç üzerine gidilmemiş bir spor dalında bile geldiği yer bence hayranlık verici.

    ülkemizde başarılı olmuş, kendi dalında mesela bilişim olsun, ciro olarak en büyük bir şirketi "google, microsoft, oracle'ın cirolarına bak bir de kendine bak" diye eleştirmeyi en hafif tabirle kendini bilmezlik, biraz daha ağır tabirle bir bok bilmezlik olarak adlandırırım.

    emre yerlici'den carlos sainz olmasını beklemek, hidayet türkoğlu'ndan kevin garnett olmasını beklemek, arda turan'dan ryan giggs olmasını beklemek, ahmet ümit'ten trevanian olmasını beklemek, haluk bilginer'den al pacino olmasını beklemek; dolayısıyla derya büyükuncu'dan mark spitz olmasını beklemek tamamen kötü niyetliliktir.

    ya da sadece ekşi sözlük yazarlığıdır.