hesabın var mı? giriş yap

  • hayır bir şey değil, verilecek cevaplar bi seferde öğrenemilmiyor ki, gelişe gelişe, pekişe pekişe:

    acemilik dönemi:
    -cinsi nedir?
    -kangal.
    -kaç yaşında?
    -2.
    -o zaman bu kırma.
    -yok değil.
    -çok küçük bu.
    -işte hastalık geçirdi güdük kaldı...
    -hayır kırma.
    -ya valla değil bakın aldığımız ye--
    -kırma!
    -ama--
    -sus!
    -*kısık sesle* kırma diil ama olsaydı da severdik biz :(

    öğrenmeye başlarken:
    -cinsi nedir?
    -kangal.
    -kaç yaşında?
    -eee.. 6 aylık.
    -hmm kırma bu.
    -yoo değil niye?
    -bunların arka ayağında tırnağı olur fazla, o yok.
    -e aha var işte, bu ne?
    -y-yok daha büyük olması lazım!
    -iyi kırma o zaman.
    -oley :) kırmaymış

    bıkkınlık dönemi:
    -ne cins?
    -kangal.
    -kırma mı?
    -değil, küçükken hastalanmıştı, bi de döndüreyim şöyle bakın tırnak.
    -belli belli safkan bu, çok güzel.
    -aa oley sonunda!
    -bizim köyde var onlar at kadar. sizinkinin kafası küçük, kafası küçük kangallar oyuncu olur.
    -öfff...

    son durum:
    -ne cins?
    -golden retriever.

  • halil diye bir arkadas var, kulaklari cinlasin, doksanli yillarin sonunda universite ogrencisi. kiz arkadasi da punk bir kiz arkadas, ki hayattaki alternatif durusunun duru duragi yok, oylesi ki alternatifi kavram olarak yikip yikip tekrar yogurup hamurundan fak yu heykeli yapar. neyse, erkek istemek kismina gelirsek, kiz bir aksam artik ne derecede bir icmekse, aliyor efendi gibi iki yuz elli gram baklavasini kolunun altina, halil'in ailesiyle kaldigi katin kapisi calip "hayirli bir is icin geldim" diyor. buyur ediyorlar, iceride halil'i istiyor "oglunuza talibim" diye. yuzunu yikayip kahve icirip yatirmislar o gece. hala hatirlayinca guleriz, de halil benim oglum olsa, canim gelinim diye bagrima basardim yeminler ediyorum.

  • baştan aşağı kezbanlık ve rezillik kokan video.

    bu kadın ile birlikte olacağına git dağ ile taş ile ilişki yaşa. git ağaç falan dik.

  • ulan bir zamanlar bu ülkede ab süreci için kokoreç yasaklansın mı yasaklanmasın mı falan tartışılıyordu yaw ne güzel günlermiş meğer kıymetini bilememişiz ..

  • ulen adamlar 70lerde cocaine diye şarkı yapmış dünyayı sallamış

    yıl 2010 türkiye'nin megastarı kokain kullanıyor diye gözaltına alınıyor...

    mick jagger falan bizde olsa 30undan sonra mapus türküleri söylerdi.

  • debe edit: çok güzel mesajlar geldi teşekkür ederim herkese, okumaya olan sevgimizi kaybetmemek dileğiyle :)

    düzenli bir şey yazanlar şunu iyi bilirler ki zihnini bu kadar yoğun kullandığın bir süreçte bedenini aynı enerji düzeyinde tutmak imkansıza yakındır.

    bergman'ın ruh ve beden ikilemine düşersiniz. haldun taner gibi yazarlar bu yüzden sabahın ilk saatlerini kullanırlar. aldous huxley lsd'nin kulu kölesi olmuştu yazabilmek için. jack kerouac'ın uyarıcı tercihi benzedrindi.

    daha sağlıklı bir yolu tercih eden honoré de balzac sinapslarını harekete geçirmek için günde 50 fincan kahve içerdi.

    bir süre sonra bu uyaranlar da yeterli gelmemeye başlar. yeni şeyler denemeniz lazım ; arkadaşı goethe'ye göre schiller masasının çekmecesinde çürük elmalar bırakırmış, böylece ilhamının azaldığını hissettiğinde onların kötü kokusundan bir yudum alabilirmiş. karısına göre, onsuz yaşayamaz ya da çalışamazmış. dan brown çocukken merak edip yaptığımız bir teknik olan; yarasa gibi baş aşağı sallanırdı.

    ama bunlar da yetmez bazen mekanı terketmeniz gerekir. ünlü şair, yazar ve sivil hakların öncüsü maya angelou yakınlarda bir otel odası kiralar, personele duvardaki tüm resimleri ve bibloları kaldırmalarını emreder ve sabah 6.30'dan öğle yemeğine kadar yatağın üzerinde yazardı.

    tabi her zaman olduğu gibi rutin hayat yetmemeye başlar. o zaman bazı küçük delilikler yapmaya başlarsınız; notre dame'ın kamburunu yazdığı o meşhur kış günlerinde victor hügo; karısına göre "onu baştan ayağa saran kocaman gri örme bir şal" dışında çırılçıplak kalıp yazar, romanını bitirene kadar içeride kalıp kendini odaya kitler ve deli gibi yazmaya zorlardı.

    bazıları bununla da yetinmeyip edith sitwell gibi çıtayı arşa çıkarıyor, bu deli manyak şapşik ablamız; günlük yazılarına başlamadan önce açık bir tabutun içinde yatardı. ölüme ne kadar yakın hissederse, o kadar canlı hissederdi. "ben eksantrik değilim," demişti ünlü bir şekilde. "sadece çoğu insandan daha canlıyım. ben yayın balığı havuzunda yaşayan, popüler olmayan bir elektrikli yılan balığıyım." ( fotoğrafına baktığınızda zaten dracula'nın müstakbel eşi bakışlarını görebilirsiniz : )

  • hasta hissettiğim için bugün ofisten erken çıktım, ortaklar caddesi'nden mecidiyeköy'e yürüyorum bir iki saat önce... carrefour'u biraz geçince karşıma 16-17 yaşlarında tinerci bir çocuk çıktı.

    t: allahına kurban olayım abla, bir dur, bir dinle.
    r: dinliyorum kardeşim, anlat.
    t: allah benim belamı versin, seni rahatsız ediyom ama yalan söylüyosam şurda can vereyim kardeşime bez almam lazım.
    r: anladım, yemin etmen gerekmiyor ama bez alacak kadar param yok (gerçekten de param yok, birkaç lira bozuk para var cebimde).
    t: abla sen şimdi diyon ki bu kesin başka bir bok alacak ama bez alacağım abla, allah çarpar, yemin ettim bak.
    r: güzel kardeşim, ben sana para verdikten sonra ne alırsan alırsın, o senin bileceğin iş ama inanıyorum ben sana. sorun şu ki cebimde para yok, bozukluklar var, 2 lirası dolmuş için bana lazım, 1 lirasını da sana vereyim.
    t: allah razı olsun abla.

    şimdi buraya kadar olan kısmı standart para isteyen-para veren muhabbetiydi ama buradan sonrası asıl beni düşündüren. çünkü konuşmaya başlayana kadar ben vicdanı sömürülecek bir yabancıydım, karşımdaki çocukla insan gibi konuşunca bacı oldum bir anda ve hemen erkek koruma kalkanları açıldı.

    t: bu arada elbisenin düğmesi açılmış abla, ilikle onu istersen.
    r: biliyorum, düğme açılmadı, elbisenin dekoltesi o.
    t: abla, it var, kopuk var. iyi insansın sen, rahatsız ederler üzülürüm. gerçi ben görürsem seni rahatsız ettiklerini takarım pıçağı abla.
    r: beni rahatsız edemezler, sen merak etme. ben kendimi savunurum.
    t: abla küçücük kadınsın, nasıl savunacan kendini?
    r: bir bu kadar da yerin altında var, merak etme kardeşim. rahatsız edenin ağzına sıçarım ben.
    t: feminist misin sen abla saçlar falan kısa?
    r: feministim.
    t: erkeklerden nefret mi ediyon?
    r: yoo, ne alaka?
    t: ama saygı da duymuyon di mi?
    r: bana saygı duyanlarına saygı duyuyorum, saygı duymayanlarına saygı duymuyorum.
    t: ben sana saygı duyuyom abla.
    r: ben de sana saygı duyuyorum kardeşim.
    t: harbi mi?
    r: harbi.
    t: ben bez almıycam, paranı geri vereyim mi?
    r: yok, sende kalsın ama dikkat et kendine...
    t: sağol abla, allaha emanet. eğer biri rahatsız eder de ağzına sıçamazsan haber ver, deşeriz cigerini.