hesabın var mı? giriş yap

  • müş. adınız neydi sizin
    ben: ozan efendim
    müş. okan
    ben. hayır ozan
    müş. ohan?
    ben.( oha) ozan
    müş. ogan
    ben . bakın efendim zonguldakın z si ozzan
    müş. peki zogan bey
    ben. ordu zonguldak adana niğdeee
    müş. benim problemim sizin adınızdan daha önemli zogan bey
    ben. peki efendim neydi problem?

  • eskiden bilerek sacmaladigini düşünüyordum bu konusmadan sonra anladim ki bu cocukta ciddi psikolojik sıkıntılar var. cok talihsiz bir konusma

  • fight cluba göre tüketim çılgınlığı , bugünkü gelinen noktada dahil olmak üzere insanı kesinlikle daha fazla yönden anlatan bir film. "dibe vurma" konseptini çok daha güzel , çarpıcı ve derin şekilde işliyor. fayt kılapta , biz yeni nesil hep yer içer sçarız olayı gözümüze sokulurken bu filmde alttan alttan verilip finalde bomba konmuş.
    ben böyle bi oyunculuk görmedim , kevin spaceynin hayat verdiği lester burnham değiştikçe benimde nefes alışverişim yavaşladı. nasıl bir oyunculuk , nasıl bir mimik kabiliyetidir.. kendini anlattığı bölümlerde sese bile gerek yok, yüzündeki o ifadede herşey açık ve net görülüyor zaten.
    aldığı oscarları sonuna kadar haketmiş.

  • 1. yerleşim planı çıkarın. ölçüyü duvardan duvara değil süpürgeliklerden hizalayarak alın.
    2. mobilyanın oturma alanı odanın yüzde kırkını geçmesin. fazla mal zengin göstermez; adamı boğar.
    3. alacağınız mobilyanın merdivenlerden ve evdeki köşelerden dönüp dönmeyeceğini hesaplayın. (bir kitaplığı odaya sokamadığım için geri göndermiştim. oysa yeri hazırdı.)
    4. yemek takımı, ev süsleri, dekoratif objeler o kadar çok yer kaplar ki; "keşke büyük vitrin/konsol alsaydık." dersiniz. bu tip işlevsiz/az işlevli eşyada ekonomik davranın. iki ayrı yemek takımına ne gerek var ? kaç kere 12 kişilik konuk ağırlayacaksınız ? hem gündelik hem konuk takımı olabilir aynı set... böylece evinizde ağır ve statik mobilya gereksiniminiz azalır.
    5. aslında söyleyeceğim çok şey var; ama kendi zevkimi genel kural gibi sunmaktan korkuyorum. yine de şunu son not olarak yazayım. salon takımında hem konuk ağırlayacaksınız; hem kendiniz oturup kitap okuyacaksınız; ya da battaniyeyi alıp yatak niyetine kullanacaksınız yeri geldiğinde. rahat olmasına dikkat edin. en önemlisi bu. bir de güneş alan bir evse kırmızı, bordo gibi hızlı renk atan bir kumaşı olmasın.

    edit: aşağıda işler karışmış. "en pahalısını al." diyenlerle "spottan ikinci el al" diyenler alt alta. bunlar biraz tercih; ben somut (fiziksel) gerçeklikleri göstermekten yanayım.

  • adam, ellerini bir ara cebine atıyor, mama olmadığını farkettiği an, hatasının farkına varıyor ama çok geç oluyor. artık cebinde mama olmadan, dışarı çıkılmayacağının farkına varır. avrupamı lan burası, ortadoğu metropolünde hayvan sürüleri tarafından parçalanma riskin var, ne diye mama taşımıyorsun? (mama tarikatı)

  • ege (8) ile telefonda...

    ege: anne ben 150 lira topladim bu bayramda...
    romica: oo super oglum, benim bile o kadar param yok
    ege: kac poundun var senin?
    romica: cebimde 50 pound kaldi.
    ege: yani kac lira?
    romica: 125 lira kadar...
    ege: simdi' ben turkum ya, gidip bir ingilize 200 lira versem bana kac pound verir?
    romica: 80 pound kadar...
    ege:oha amma da az, neden?
    romica: kur farki oglum, ekonomi mi anlatayim sana telefonda simdi?
    ege: peki bir ingiliz gelse de bana 200 pound verse ben ona kac lira veririm?
    romica: 500 lira...
    ege: niye salak miyiz biz, butun insanlar esit degil mi? ben niye daha cok veriyormusum!
    romica: ingilizle para alisverisi yapmayiver be oglum...
    ege: gunahimi vermem zaten de, mesela anne, bir iskoc bana 200 iskoc parasi verse...

  • arkadaşlarla kafeye gidilir, bir şeyler içilir, muhabbet edilir daha sonra hesabı ödemek için kasaya gidilir hesap ödenir ve ;

    a: arkadaş

    k: kasada duran adam

    k: memnun kaldınız mı efendim?
    a: evet yıllardan beri buraya geliriz zaten.
    k: ... (gülümser)
    a: belki sizden bile eskiyizdir burada.
    k: ben buranın sahibiyim.
    a: ...