ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
restoranda yediği köfte yüzünden vefat eden çocuk
-
asıl rezaleti son cümlesinde olan üzücü olay.
"ben sonrasında 5 gün boyunca acile gittim. doktorlar her seferinde 'bir şey yok' dedi. durumu ağırlaştı. aydın'a sevk ettiler. o gün yoğun bakıma alındı. 12 saat sonra yaşamını kaybetti" diye konuştu.
sorumlularının en ağır cezayı almasını diliyorum.
martı kullananlara 130 tl ceza kesilmesi
-
taksicilerin işi hep bunlar.yakında sağda solda bunları kullananlara saldırırlar bile.
ahmet davutoğlu yeterince uyuyamıyor
-
yasitlari uyurken o bebeksi gulusuyle icimizi eritmeyi gorev edindi cunku
kocam yatakta terörist diyor bana
-
ona küçük bubi tuzakları kurun.
kod yazmaya başlayacaklara tavsiyeler
-
"yazmayin, baslamayin" diyenlere kulak asmayin.
bazi ulkelerde insanlar kod yazsin diye devlet baskani duzeyinde kampanya duzenlenir, bizim ulkede birak devleti ayni isi yapan diger insanlar dahi "baslamayin" diye kostek olmaya calisir.
cok acaip milletiz yemin ederim.
nvidia
-
mulakat sureci oldukca zahmetli ve uzun olan sirket. kisisel deneyimimi ozetleyecegim. compute developper technologies engineer (phd new grad) pozisyonuna kariyer sayfalarindan basvuru yaptim. iki hafta kadar sonra sureci baslattilar. ilk mulakat hiring manager ile oldu 90 dakika surdu; karsilikli backgroundlari paylastiktan sonra architecture ve c++ spesifik sorular vardi. ardindan ikinci seviye mulakatlar basladi. bu asamada 60ar dakikadan iki telefon mulakati ardindan cpu ve gpu programming assignmentlari (her biri icin iki gun) oldu. telefon mulakatlari genel cs bilgisi ve algoritmalar uzerineydi, programming assignmentlarin biri performance optimization digeri parallel algorithm design uzerineydi. sonrasinda onsite mulakata cagirdilar.
onsite mulakatlarda 7 muhendisle 45'er dakika teknik mulakat ve en sonunda 15 dakika recruiter ile behavioral mulakat yaptilar. sadece 15 dk mola oldu, mulakatlar ardi ardina yapildi. teknik mulakatlar cok genis bir yelpazede oldu, bana deep learning, numerical linear algebra, computer architecture ve parallel algorithm design sorulari sordular. mulakatlari yapan 5 kisinin phd'si vardi ve 3'u stanfordluydu. yuzeysel bilgileri genel olarak kabul etmediler derine indiler. sahsen google, facebook ve nvidia arasinda en cok takdir ettigim muhendisler nvidia'dandi. iki tane mulakatta tek kelimeyle batirdim, hic bilmediginiz bir alandan soru gelme olasiligi cok yuksek. nette nvidia mulakatlari hakkinda pek bir bilgi yok ama ben asagida yazacagim uc kitabi okumanizi tavsiye ederim.
ıntroduction to parallel computing, grama et al.
programming massively parallel processors, kirk et al.
deep learning, goodfellow et al.
ingiltere zanzibar savaşı
-
tarihin en kısa savaşı olarak bilinir. 1986 yılında vuku bulmuştur ve yaklaşık 45 dakika sürmüştür.
lan ben age of empires'da bir yeri yıkarken en az 1 saat harcıyorum 45 dakika nedir? bence sözlükte bu kadar yazar varken, bi tanzanya'ya zanzibar'a doğru gitmek lazım. bizi biraz zorlarlar ama cavalier çok basarız, hallederiz işi bence.
yönetmenlerin edebiyattaki karşılıkları
-
sinema yaklaşık 120 yıllık bir geçmişe sahip bir sanat dalı, edebiyat ise binyıllardır var. her iki alanda da öyle usta isimler yetişti ki, kendi alanlarını aşıp başka sanat dallarına da etki ettiler. tabi bu tip etkinin dışında farkında olmadan büyük benzerlikler gösteren sanatçılar da mevcut, işte birkaç örnek:
charlie chaplin-shakespeare: shakespeare edebiyat denen türün tanrısıdır birçoklarına göre. kendisinden sonra gelen hemen hemen tüm yazarları, şairleri etkilemiş, edebiyatın bir sanat dalı olarak yücelmesini sağlamıştır. işte bu da tam da vatandaşı chaplin'in sinemada gerçekleştirdiğiyle benzer bir durumdur. gerçekten de chaplin olmasaydı sanırım sinema belli başlı ülkelerde tıkılı kalmış olacaktı. bir başka benzer noktaları da hem güldürü hem de drama alanında aynı ustalıkla eserler üretebilmeleridir. güldürürken hüzünlendirebilen nadir adamlardandır chaplin. " hüzünlenmek istediğimde arada bir chaplin filmleri izlerim" sunay akın.
ingmar bergman-dostoyevski: kendi türlerine göre favorilerim olan bu iki dahi sanatçı, teknikten ziyade insana, insan psikolojisine verdikleri önemle tüm dünyayı kendilerine hayran bıraktılar. denilebilir ki, dostoyevski'nin edebiyatta yaptığını bergman sinemada başarıyla gerçekleştirmiştir. şahsi kanaatimce, edebiyatta dostoyevski, sinemada ise bergman'ın üstüne insan psikolojisini daha iyi anlatan yoktur.
stanley kubrick - james joyce : sinemanın en tartışmalı yönetmenlerinden biri olan kubrick, tartışılamayan bir özelliğiyle james joyce ile büyük bir benzerlik göstermektedir: aşırı titizliği...diğer yönetmenlerin aksine 5-6 senede bir ancak bir film çekebilen kubrick, filmlerinin kusursuzluğunu işte bu detaycılığına borçludur. nitekim aynı dili konuşan joyce da edebiyat tarihinin en titiz yazarıdır. kılı kırk yaran deyimini sonuna kadar hak eden bu iki usta ismin tüm yapıtları işte bu detay farkı nedeniyle başyapıt düzeyindedir.
alfred hitchcock - agatha christie : polisiye dendiğinde akla ilk gelen isim olan a. christie bitmek tükenmek bilmez enerjisi ve dolayısıyla roman yazmadaki üretkenliğiyle de meşhurdur. bu cümlelerin hemen hemen aynısı hitchcock için de geçerlidir. gerçi hitchcock'un filmleri her ne kadar gerilim türüne sokulsa da, bu filmler polisiye türünü ucundan kıyısından da yakalıyor aynı zamanda.
edit: adamkurt'un önerisiyle hitchcock karşılığı olarak agatha christie yerine edgar allan poe daha uygun düşüyor, kendisine teşekkür ederim.
yaran diyaloglar
-
bakkala sigara almaya gitmiştim.
+ bir kısa winston verir misin?
- ne kadar kısa?
+ ne kadar kısa varsa...(takılıyor bozuntuya vermeyeyim dedim)
- yok abi öyle değil, arkadaş bir yere kadar gitti. ben fiyatları bilmiyorum.
smooth criminal
-
sarkinin sozleri kemalettin tugcu tarafindan turkceye de cevrilmistir.. ustadin 'hunhar suclu' adli eserinden aynen aktariyorum:
pencereye yanastigi vakit
bir de ne gorsundu
cresendoya kesmisti ortalik
kizcagizin evine girmis
halida kan lekeleri falan
anlatilir gibi degil yani
yavrucak masanin altina saklanmis
caresiz bir haldeymis
usuyormus ayaciklari
oradan yatakodasina seyirtmis
sonu gelmismis minik yavrunun
ayse iyi misin evladim
ayse iyi misin
iyi misin ayse
ayse iyi misin
evladim iyi misin
iyi misin ayse
ayse iyi misin
iyi misin ayse
sana diyorum ayse
iyi misin
ayse iyi misin
iyi misin ayse
ayse iyi misin
ayse konusur musun lutfen
bir isaret var pencerede
bagirttirmis seni herhalde
ayseeee!
kizcagizin evine girmis
halida kan lekeleri falan
anlatilir gibi degil yani
seyirtmissin yatakodasina
ne fayda
vaden yetmis aysecik
ayse iyi misin
cocugum iyi misin
ayse iyi misin
iyi misin
hunhar bir suclunun
saldirisina ugradin
avluya gelmisler
gunlerden pazarmis
ne kara bir gun, yazik
suni teneffus mu dersin
usuldan kalp atislari mi
kar etmemis
ahh ayse ah
ayse iyi misin
evladim ayse iyi misin
iyi misin ayse
ayse iyi misin
ayse konusur musun lutfen
iyi misin
ayse iyi misin
cocugum iyi misin
iyi misin ayse
ayse iyi misin
iyi misin ayse
hunhar suclu
vurdu seni
tamam, tantana yaratmayin
toplanmayin lan dagilin
iyi misin aysecik
gulec yuzlu cocuk
iyi misin
ayse iyi misin
erzurum'da yazılan efsanevi doktora tezi
-
ben de parasızlıktan doktorayı yarım bıraktım. bu da burada dursun.
en az 130 iq'su olanların anlayabileceği filmler
-
limitless'tan sonrasını okumadığım liste.