hesabın var mı? giriş yap

  • ikinci bölüm olan vatka bölümünü izleyince beğenmemiştim. temposu düşük konusu güzel gelmemişti. bugün eşimle alışveriş yaparken bir tane kimono beğendim. denedim, üzerimde de güzel durdu ama kadın kimonusuymuş. almadık, aynı gün arkadaşlarla buluşunca eşim bu kimono beğenme olayını anlattı. vatka bölümünde yılmaz karakterinin yaşadıklarını neredeyse aynısını yaşadım. arkadaşlarım sağ olsun saatlerce dalga geçtiler. ya diyorum ezel giyiyor, kanka ezel ezel olduktan sonra giymeye başladı diyorlar. somer şef giyiyor diyorum, adamın adı bir kere somer istediğini giyebilir diyorlar. ben giyince niye böyle diyorsunuz illa ünlü mü olalım, adımızı mı değiştirelim. siz dönem faşistisiniz, makro moda içerisindeki mikro çığlıklar bunlar dedim ama saatlerce geçilen dalgalardan kurtulamadım. ilk izlediğimde beğenmediğim bölümü yaşayınca dedim ki bu dizi güzelmiş. bu da böyle bir anımdır.

    debedit: debeye gireceğini hiç beklemiyordum. buradan bana kadın kimonosunu yakıştırmayan biricik eşim, balım, seni çok seviyorum. ayrıca kimin ne giyip ne giymeyeceğinde kimone.

  • geçenlerde bizim muktedir, bizden önce muz lükstü, muzu lüks olmaktan çıkardık, diye bir şeyler söylemişti. kendilerinden önce muzlu yaş pasta, hemen herkesin kolayca ulaşabileceği, satın alabileceği bir şey idi mesela. o zamanlar bir pastanın içine en az bir muz koyulur, bazen de üstüne süs olarak yarım muz eklenirdi. pastalar meyveli olur, hatta meyveler içinden taşardı. hemen herkes de rahat rahat alıp yiyebilirdi. biliyorum çünkü pastanemiz vardı. günde otuzdan fazla turta, bir o kadar buton pasta ve bilmem kaç kilo petifuru rahatça satardık.
    bu durum zamanla değişti. bizim pastaneyi kapatmamız ardından bir on yıl kadar daha, 2015'e falan kadar, aynı pastalar yapılıyor fakat daha az satılabiliyordu piyasada. çünkü malzemeler pahalanınca, pastaların fiyatı da artıyordu. bu zamanlar pastaların içine bir kaç dilim muz konularak, meyveden, şantiden ve muzlar hava almasın, ekşimesin, pastayı bozmasın diye jöleden vaz geçildi. pastalar artık tamamen kremadan, yağdan yani, jölesiz kullanılan bir kaç dilim muzdan yapılmaya başlandı ki fiyatları biraz aşağı çekilerek satılabilsin. insanlar alabilsin. bu böyle 3-4 yıl sürdükten sonra hoop, bu pastaların fiyatları da artık insanların satın alabilmesi için fazla olmaya başladı. sonrasında ise pasta içinden muz komple çıktı. şantiye elveda. hatta pandispanya yapımındaki kalite bile düştü. şimdilerin pastası sadece kek, evet pandispanya değil bildiğin kek arasına koyulan kremalardan ibaret. dışları da bu kremalarla sıvanıyor. hatta bakın bu yılbaşında aldığım pastanın üstünde madlen çikolata var sanmıştım. madlen görünümlü bim bisküvisi çıktı. işte üstüne de süs olsun diye bisküvi falan koyuluyor. içine de bir kaç adet damla çikolata falan koyularak 500-600 gramı 100tl gibi fiyatlanabiliyor ancak. ki insanlar alabilsin. yenen şey pasta değil, uzaktan yakından alakası yok ama işte.. yeter ki gözler, gönüller doysun. o bahsettiğim efsane pastalardan yapılsa yine 500-600gr kadar, rahat 300'ü bulur fiyatı. şimdi insanlar 100tl'yi bile bu pastalara zor verirken, 300 çok çok uzak bir ihtimal. isterseniz bir gün bir pastaneye gidip, yukarda bahsettiğim gibi bir pasta siparişi verin. aşağı yukarı böyle bir fiyat verirler.
    bu nedenle pastamsıların fiyatı bile çılgın atarken, lan en kötü kuru pastanın kilosu bile 100tl iken, içinde yumurta akı olmayan tulumba-lokma gibi tatlıların kilosu bile bu fiyatken, cevizsiz fıstıksız, paso nebati yağ ile yapılan tatlılar ancak zar zor satılırken, tüm bunların gerçeklerinin fiyatı, çığırından çıkmış diye tanımlanır ancak. bizlerden çok çok uzaktalar artık. a long time ago yani..
    edit: bakın bunu daha da çeşitlendirebilirim. mesela o dönemler kivi her manavda, markette ki marketlerin yeni yeni açılmaya başladığı dönemler, kolay bulunmazdı. ithal olduğu için pahalıydı. özel siparişle getirtirdik. ananas ve vişneyi konserve olarak alırdık. çilekler falan deli gibi meyveli pastalar, dondurmalar yapardık ki pastaların içine lezzet çeşitliliği katması için antep fıstık bile koyardık ve deliler gibi satılırdı. hatta sırf meyveden oluşan adise baba pastası yapılırdı. içi dışı komple şanti ve meyve. kestaneli pastalar, ezmeler yapardık ki en pahalısı onlar olurdu. deli fanatikleri vardı. tepsi tepsi satardık. ve tüm bunlar, ankara-abidinpaşa'da olurdu. mamak ilçesinin bir semti yani. orta ve orta alt sınıfın yaşadığı sıradan bir semt. şimdi bunları ancak çılgın zenginliğe sahip muhitlerde, bir avuç zümreye satabilirsin.. geride kalan 20 yılda bir sınıf nasıl yok oldu, yoksullaştı vesaireyi, sırf yaş pasta üzerinden bile şahane okuyabilirsiniz. kaldı ki tatlılara, çikolatalara girmedik bile..

  • kırmızı başlıklı kızdır. bir insan, yatakta yatan etçil bir hayvanla, babaannesi arasındaki farkı anlamıyorsa yıkılsın bu dünya.

  • saçmasapan bir hikaye anlatıp, sonunu bu cümleyle bitirirseniz herkesin ağzı açık kalır. %100 çalışıyor.

  • içerde biletimizi beklerken şahit olduğumuz olaydır. elinde satırla biri cama vurdu kıramadı. bir taraftan bu konser olamaz diye bağırıp bir taraftan da satır salladı. artık ülkenin boktanlığı, vaziyetimizin sıçıklığı üzerine bir şey demeye gerek olmadığını düşünüyorum.

  • akademi'nin yerinde olsam bu filmde oscarı leonardo'ya saldıran ayıya verirdim. çıldırsın ibne.

    not: çok iyi film.

  • yarışmaya başladığında bir beyonce olan aydayı yarı finale gelindiğinde yıldız tilbeye ceviren yarışmadır. turk halkı bunu istyor hehehehhe

  • dersaneden yeni çıkmış, ellerinde test kitapları olan mezun çiftimiz durakta otobüs beklerken kız sevgisini kaynaştırma harfleriyle süsleyerek sevgilisine göstermekte.

    k: aşkımın gözüsüü..
    e: ^^
    k: aşkımın burnusu..
    e: *iyice gevşeyen smiley*
    k: aşkımın testisi..
    e: ?!!
    durak: *error*

    hep eğitim sisteminden oluyo bunlar.