hesabın var mı? giriş yap

  • ilkokula giden ve tüm sitede aşırı yaramaz, terbiyesiz olarak bilinen çocuk, sabah yedi civarı okul çantasını yerde sürükleye sürükleye yürümektedir. çocuğu tanıyan meraklı teyze balkondan seslenir ve cevabını alır.

    - çocuğum naapıyosun?
    + ananın amını yapıyorum.

    (ardından çocuğun annesine şikayet edilir... ama çocuk bugün liseye gidiyor olsa da değişmemiştir.)

  • servet abi döktürdü gene.

    ''eskiden sabah meyhaneden cıkıp dönen adamla, sabah namazına giden adam birbirinin selamını alırdı şimdi kalmadı bunlar ayırdılar bizi ayrıştırdılar. ayrıca bu çocuğu da ekmek almaya gönderme!.''

  • albert einstein’dan 10 hayat dersi...
    albert einstein çoğu insan tarafından dahi olarak görülür.
    şu ana kadar yaşamış en etkili bilim insanı olmanın yanında teorik fizikçi, filozof ve yazardı.
    bilime birçok katkı sağlamış einstein’ın başarı sırlarını merak ediyor musunuz?

    işte einstein’dan 10 hayat dersi...

    1. merakınızın peşinden gidin
    "benim özel bir yeteneğim yok. yalnızca tutkulu bir meraklıyım."
    sizin merakınızı çeken nedir? neyi en çok merak ediyorsunuz? benim merak ettiğim neden bazı insanların başarılı olup bazılarının olamadığıdır. bu yüzden yıllarca başarı üzerine çalıştım. merakınızın peşinden giderseniz başarıya ulaşırsınız.

    2. azim paha biçilmezdir
    "çok zeki olduğumdan değil, sorunlarla uğraşmaktan vazgeçmediğimden başarıyorum."
    belirlediğiniz yolun sonuna ulaşacak kadar sabırlı mısınız? posta pullarının gideceği yere varasıya kadar mektuba yapışıp kalmasından ötürü çok değerli olduğu söylenir. posta pulu gibi olun ve başladığınız işi bitirin.

    3. bugüne odaklanın
    "güzel bir kızı öperken düzgün araba kullanan birisi, öpücüğe hak ettiği dikkati vermiyor demektir."
    iki atı aynı anda süremezsiniz. bir şeyler yapabilirsiniz ama her şeyi yapamazsınız. şimdiye odaklanın ve bütün enerjinizi şu anda yaptığınız işe verin.

    4. hayal gücü güç verir
    "hayal gücü her şeydir. sizi bekleyen güzelliklerin ön izlemesi gibidir. hayal gücü bilgiden daha önemlidir."
    hayal gücünüz geleceğinizi belirler. einstein şöyle der: ‘zekanın gerçek göstergesi hayal gücüdür, bilgi değil’. bu yüzden hayal gücünüzün hantallaşmasına izin vermeyin.

    5. hata yapın
    "hiç hata yapmamış bir insan yeni bir şey denememiş demektir."
    hata yapmaktan korkmayın. eğer nasıl okuyacağınızı bilirseniz hatalar sizi daha iyi bir konuma getirebilir. başarılı olmak istiyorsanız yaptığınız hataları üçe katlayın.

    6. anı yaşayın
    "ben geleceği hiç düşünmem, ne de olsa gelecektir."
    geleceği ayarlamanın tek yolu olabildiğiniz kadar şimdide olmaktır. şu anda dünü ya da yarını değiştiremezsiniz. önemli olan tek an şimdidir.

    7. değer yaratın
    "başarılı olmaya değil, değerli olmaya çalışın."
    zamanınızı başarılı olmak için harcamayın, değerler yaratın. eğer değerli olursanız başarı kendiliğinden gelecektir.

    8. farklı sonuçlar beklemeyin
    "delilik: aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek."
    her gün aynı rutinde yaşayarak farklı görünmeyi bekleyemezsiniz. hayatınızın değişmesini istiyorsanız kendinizi değiştirmelisiniz.

    9. bilgi deneyimden gelir
    "bilgi malumat değildir. bilmenin tek yolu deneyimlemektir."
    bir konuyu tartışabilirsiniz ama bu size sadece felsefi bir anlayış kazandırır. bir konuyu bilmek istiyorsanız onu deneyimlemelisiniz.

    10. kuralları öğrenin, daha iyi oynayın
    "oyunun kurallarını öğrenmek zorundasınız. böylece herkesten iyi oynayabilirsiniz."
    yapmanız gereken iki şey var. birincisi oynadığınız oyunun kurallarını öğrenmek, ikincisi ise oyunu herkesten iyi oynamayı istemek. bu iki şeyi yaparsanız başarı sizinle olur...

    kaynak: felsefe kulübü

  • baba , gitme.

    gitmeseydin seni baskalarinda aramazdim.

    sevdigim adamlara kocaman anlamlar yuklemek zorunda kalmazdim.

    korkularimdan kacmazdim.

    senin korkusuz, gururlu ve asil kizin olarak kalirdim.

    bana bir masal bile anlatmadin baba. ben bu yuzden hic hayal kurmadim.

    kurgu basit ve siradan diyorlar, yazar zaten kendi hayatindan kesitler sunmus. eger kendinize ait bir sey bulursaniz icinde duygusal bir boslugunuza da denk geldiyse oturur aglarsiniz.

  • geçenlerde* bir arkadaşım a.b.d.'de bir "acı biber yarışması"na katıldığını anlattı. tahmin edeceğinizin aksine bu bir "kim daha fazla acı biber yiyecek" yarışması değil. bu bir "bhut jolokia" adı verilen ve dünya'nın en acı biberi olarak tasdiklenmiş biberi "kim daha uzun süre elinde tutabilecek" yarışması.
    bahsi geçen biber o kadar acı ki elinizde yaklaşık 5 saniyeden daha fazla tutamıyorsunuz.
    hal böyle olunca her biberin tadına bakılamayacağına göre insanların nasıl olup da hangi biberin hangisinden daha acı olduğunu bildiklerini merak ettim ve bununla ilgili bir araştırma yaptım.*
    biberlerin acılıkları "scoville ölçeği" denilen bir birimle ölçülüyor.

    işte bilinen biberlerin scoville değerleri:

    anneannelerimizin, bababaannelerimizin dolma yapımında kullandığı genelde yeşil olan tatlı çan biberleri haliyle "0 scoville" değerinde.

    güneydoğu anadolu bölgesi'nde bolca tüketilen "isot" dediğimiz kırmızı/kara biber yaklaşık "250 scoville" değerinde ki kendisi epey acıdır.

    pepperoncini, denilen bizim adana'da iştah açıcı olarak da kullandığımız yeşil biber turşusu "1500 scoville" değerine sahip.

    acı sos yapımında bolca kullanılan jalapeno biberi "8.000 scoville".

    cayenne biberi olarak da bilinen güney amerika baharatı "50.000 scoville".

    jalapeno ile yapılmış, pizzacılarda üzerinde "dikkat!" uyarısıyla gelen acı soslarımız yaklaşık "100.000 scoville" değerinde.

    tai biberi olarak da bilinen yeşil cin biberin değeri ise "200.000 scoville"e kadar ulaşmaktadır.

    habanero olarak bilinen, iskoç bonesi isimli biber "350.000 scoville" değerine sahip.

    yukarıdakinin bir değişiği olan, aynı zamanda "uslu durmazsan ağzına biber sürerim" lafının çıkmasına sebep olan kırmızı habanero biberi dilimizi "557.000 scoville" güçünde yakıyor.

    bazı insanların işkence yöntemi olarak da kullandığı meşhur japon biberi* wasabi "650.000 scoville" değerinde.

    ve... en başta bahsettiğim yarışmada kullanılan bhut jolokia* biberi tam tamına "1.041.000 scoville" değerinde. bu yüzden elle tutulması bile imkansıza yakın. peki dünya'nın en acı biberi bu mu? pek değil. dünya'nın en acı "doğal" biberi bu. kimyasal olarak elde edilen biberlerin değerlerinin "40.000.000 scoville"e kadar çıktığı biliniyor. onlarla ilgili daha kısa bir araştırma yaptım ve bu araştırma sayesinde türkiye'de yaşayan bazı vatandaşlarımızın a.b.d.'deki "buhut jolokia tutma" yarışmasında rahatlıkla birinci olabilecekleri sonucuna vardım.

    hazır mısınız?

    dünya'nın en acı doğal biberi olan ve elle tutulması bile çok zor olan bhut jolokia'nın scoville değerinin "1.000.000"u aştığını söyledik. ama polislerimizin her eylemde hiç sıkılmadan fışıt fışıt, gözümüze gözümüze sıktığı biber spreyinin değeri "3.000.000 scoville"den daha fazla!

    bu bilgilerden sonra yarışmaya katılmak isteyen aktivist arkadaşlar bana ulaşabilirler.

    saygılar..

    edit: imla.

    edit 2: birkaç ufak ek yapıldı.

    edit 3: aldığım özel mesajlara bakılırsa ufak bir terim karmaşası yaşanmış. anladığım kadarıyla wasabiye biber demek balinaya balık demek gibi birşey oluyor. kendisi bir çeşit turpgil imiş.* ve evet, türkçe'si de vasabi diye yazılıyor.

    edit 4: (bkz: #29820268)

  • maç öncesi "neden olmasın?" diyen galatasaraylılar vardı. neden olsun? neden olsun lan? kadro planlaman yanlış, oyuncularının paralarını ödememişsin takımının yarısı sene içinde kaçmış gitmiş, basketbolun karanlık yüzü olan koçun kah oyuncusunu tokatlamış, kah uluslararası krize neden olmuş, yenilmez armada zannettiğin takım el'de averaj takımı olmuş, ligde desen 15 g 15 m ile son anda play-off'lara kalabilmiş. karşı taraf tam aksine her şeyin doğrusunu yapmış, avrupa'nın en iyi koçuna sahip, kendi salonu var, belli bir oyun sistemi var, oly'lere, barca'lara, cska'lara kafa tutmuş f4 yapmış, o kargaşada bir de lig lideri olmuş. neden olsun lan? bu kadar mı ucuz bu kadar mı emeksiz bu memlekette işler? azıcık haddinizi bilin arkadaş ya. ha bir de efes'e gözünüz gibi bakın, önümüzdeki yıllarda tıpkı eski günlerde olduğu destekleyeceğiniz ilk takımınız o olacak çünkü.

  • "mobil veriyi kapatıp wifi açınca kendimi pantolonu çıkartıp eşofman giymiş gibi hissediyorum."

  • ne güzel sendromsuz pazartesi, iş çıkışı eve dönerken yol üzerindeki barda oturup maçı izlerim bir iki bira içerim diye düşündüm.

    sonra dedim ki bira 30 tl, 4 tane içsem 120. e iş çıkışı aç gidicem bi bira tabağı vs. söylesem, bi de maç parası da alıyorlardır muhtemelen. minimum 200lük olduk iki saatte.

    pazar pazar bunları düşünüp of çektim. sonra dedim ki al bi öküz öldüren gel eve selçuk'tan izlersin, yapacak bişey yok.

    ülkenin en iyi 3 üniversitesinden birinden mühendislik mezunuyum. tuttuğum takımın maçını iki bira içip izlemeyi çok görüyor bana memleketim. emeği geçen herkesin allah bin türlü belasını versin, cehennemde yansın.

    bari izlediğim link donmasın da iyice gecem zehir olmasın. seyir zevki yüksek olsun, iyi olan kazansın.

    edit: en çok yeşillendirildiğim entry'm oldu. yaklaşık 100-150 arası mesaj aldım. ışverenim, işini iyi yapan bir mühendis bulsam 20 bin lira maaş vercem sen kendinde ara suçu diyeni mi ararsın, kahvede çay içerek izle 10 lira tutar herşeyden şikayet etmeyin mk diyeni mi ararsın. ülkenin tam özeti gibi sözlük de.

  • kıyaslama;

    denize doğru > uzi'nin şimdiye dek yaptığı ve ölene kadar yapabileceği tüm şarkılar.

    ben bu adamı 25 sene önce de, iki ay önce de sahnede dinledim ve şunu söyleyebilirim ki enerjisinden gr eksilme yok adamın. dans eder, enstrüman çalar, dili vardır, yurt dışı görüsü muazzamdır ama her şeyden çok müzisyen kere müzisyendir. düşününce adamın 35 senelik sanat hayatında tek falsosu da yok.

    kendisi "kanka olunmak istenen ünlüler" listemin tepelerinde yer alan ender müzisyenlerdendir, hatta şimdi düşündüm de george michael ve david bowie ölünce en tepeye yerleşti sanırım.

    ömrü uzun olsun. herkesin de dediği üzere, yaptıkları nesiller sonra da elbet dinlenecektir.

  • askerlik görevimi yaptığım sırada korucular da askerlerle birlikte operasyonlara katılıyordu. bir görevin minimum süresi 1 hafta sürüyordu. kendi birliğimizden, üs bölgesine yaya intikal ve üs bölgesinde 1 hafta kalınıyor, sonra tekrar yaya dönülüyordu. bazen tim değişimi olmuyordu. aynı tim 1 hafta daha aynı yerde görev yapacak deniyordu. işte o görev uzadığı zaman korucular kalmak istemiyordu. neden mi? evet, tim komutanı sordu nedenini. adamın cevabı zerre kadar çarpıtmadan yazıyorum; “komutanım ben şimdi dönmezsem benim karıyı *ikerler.” bak aynen bu cümle.

    nasıl lan? nasıl böyle bir şey olabilir? ve nasıl bunu bu kadar normal bir durum gibi söyleyebilirsin? adam resmen bunu söyledi. yani fırsatını buldun mu, tuttuğunu *iktiğin bir ortam. kimin kim olduğunun bir önemi yok. nasıl bir insanlık lan bu?

    sonra bu adamlar büyük şehirlere göçtüğünde sokakta el ele yürüyen iki sevgiliyi görünce kıyameti koparıyor, modern kıyafetler giyen kadınlara *rospu diyor, saçını uzatan erkeğe *bne diyor. öyle de iki yüzlü bir durum var.