hesabın var mı? giriş yap

  • keşke burada dalga geçmeden önce afgan halkının neler yaşadığını, ne kadar çaresiz bırakılıp ezildiklerini araştırsanız.

    "28 yaşımdayım ve hiçbir gün hayatı bilmedim". dalga geçmek için ya vicdansız olmak gerekir ya gerçekten ahmak. amerika ve talibanla elinde taşla sopayla savaşamazsın.

    yatın kalkın atama dua edin. o olmasa aynı durumda siz, sizin acılarla dolu hayatınızla bilgisayar başında dalga geçen başkalarıydı.

  • o kadar alışmışsınız ki insanların acısını, sevincini sosyal medya üzerinden göstere göstere yaşamasına insan bir gün sessiz kalıp yasını yaşasa size garip bir olaymış gibi geliyor.

    çıkın artık şu kalıplaşmış durumlardan.

  • klavye mantığı ile, hatunu ters çevirip sallarsanız, kırıntılar oradan çıkacaktır. ama çıkmayabilir de, sonuçta ben klavye ile her gün beraberim, hatun nedir bilemiyorum pek.

  • bir garajda veya küçük bir yerde çalışma hayatına başlayan ve sonunda kendi sektörlerinde deve dönüşen ünlü şirketler:

    apple: steve jobs, steve wozniak ve ronald wayne tarafından 1976'da california, los altos'ta bir garajda kuruldu. apple artık iphone'ları, ipad'leri, macbook'ları ile tanınan dünyanın en değerli ve yenilikçi teknoloji şirketlerinden biri.

    microsoft: bill gates ve paul allen, microsoft'u 1975'te albuquerque, new mexico'daki bir garajda kurdu. microsoft, en çok windows işletim sistemi ve microsoft office paketi ile tanınan küresel bir teknoloji şirketidir.

    google: larry page ve sergey brin arama motoru projeleri üzerinde stanford üniversitesi'nde çalışmaya başladılar ve sonunda 1998'de california, menlo park'taki bir garajda google'ı kurdular. google, o zamandan beri dünyanın en popüler arama motoru haline geldi.

    amazon: jeff bezos, amazon'u 1994 yılında bellevue, washington'daki garajında ??kurdu. başlangıçta bir çevrimiçi kitapçı olan amazon, büyüyerek dünyanın en büyük çevrimiçi perakendecisi haline geldi ve bulut bilişim (amazon web hizmetleri) dahil olmak üzere çeşitli başka işletmelere de genişledi.

    disney: bir teknoloji şirketi olmasa da disney, walt disney ve roy o. disney tarafından 1923'te los angeles, california'da bir garajda kuruldu. büyüyerek dünyanın en büyük ve en başarılı medya ve eğlence şirketlerinden biri haline geldi.

    hewlett-packard: bill hewlett ve dave packard, hp'yi 1939'da california, palo alto'daki bir garajda kurdu. hp, bilgisayarları, yazıcıları ve diğer donanım ve yazılım ürünleriyle tanınan çok uluslu bir teknoloji şirketidir.

    harley-davidson: william s. harley ve arthur davidson, 1903 yılında milwaukee, wisconsin'de küçük bir ahşap barakada motosiklet üretmeye başladılar. harley-davidson, dünya çapında en ikonik ve tanınan motosiklet üreticilerinden biri haline geldi.

    mattel: harold matson ve elliot handler, 1945'te güney kaliforniya'da bir garajda resim çerçeveleri yapmaya başladılar. kısa süre sonra oyuncak ev mobilyaları yapmaya başladılar ve sonunda şirket, barbie ve hot wheels gibi ikonik oyuncaklar üreterek dünyanın en büyük oyuncak üreticilerinden biri haline geldi.

  • bir de bunun pazar sabahı 12de uyanınca saatin bir anda akşam 11 olması var ki.. allah belasını versin.

  • kız sizinle zor bi durumunu paylaşmış, fikir almak istemiş, belli ki sizin kadar insan içinde değil, paylaşacak fazla insan yok etrafında, yaşça da küçük... sizin verdiğiniz tepkilere bak. yok imla yok bilmem ne.

    az biraz insan olun be. azıcık.

    inanmadıysanız, ciddi bulmadıysanız da "ya gerçektir falan" deyip başka bir başlığa gidiverin, zor değil. bir fikriniz varsa da insan gibi entry girin, yardımcı olun.

    birine yardım etmek iyidir, insan olduğunuzu, yaşadığınızı hissedersiniz.

  • birleşmiş milletler'e üye 193 ülke var. çok ciddiyim içlerinde bu kadar absürt bir olaya sahip olabilecek tek ülke bile bilmiyorum.

    devlet televizyonu kaçış rotaları önerir, böyle simsarlar gönül işi yapıyoruz diye alkış bekler.

    bugün günlerden cumartesi. mikrofona bu açıklamayı perşembe günü yapmış olsa hakkında işlem yapılacaktı, bugün gurur vesilesi oldu. şu haber zaytung'da olsa hiç şaşırmazdım.

    yüz yıl sonra bile anlatılacak tarihi günler geçiriyoruz.

  • sabahtan beri kız kardeşinin dün facebook sayfasında yazdıklarını okuyorum.

    "kız kardeşim kayıp, 160 boylarında, yeşil montu var, görenler lütfen haber versin" deyip fotoğrafı paylaşmış.
    bugün haberini aldı. tecavüze uğrayıp bıçaklandığı, daha sonra da cesedinin yakıldığı haberini.

    26 yaşındayım. babamı birkaç sene önce kaybettik. 20 yaşında bir kız kardeşim var.

    dayanamadım, insan aklı ya, bir an bu senaryoya yerleştirdim rolleri.

    bir babayı, bir anneyi, bir abiyi, ablayı, kardeşi kim durdurabilir? ne durdurabilir? beni kim durdurabilirdi mesela? neden durdurmak isterdi ya da?

    bir babanın o insanları polisten önce bulup gebermek için yalvartacak kadar acı çektirmesini şu entryi okuyanlardan kaç kişi gerçekten istemez? bir düşünün, şu an önünüzdeki 3 sandalyede bağlı halde bulunmalarını gerçekten arzulamaz mıydınız? tek tek dişlerini sökmeyi, acı çığlıklarını duya duya tırnaklarını yerinden çıkarmayı hayal etmez miydiniz?

    ben ediyorum. nasıl ki zalimler için yaşasın cehennem diye bir söz varsa, ben de bu canilere, dünyadaki tüm canilere hak ettiklerini verebildiğimiz bir cennet hayal ediyorum.

  • hayırlısı olsun dediğim olaydır. dna onarımı üzerine yaptığı çalışmalar üzerine 2 kişiyle beraber ödülü paylaşmıştır.

    http://www.nytimes.com/…ancarn-nobel-chemistry.html

    edit: öncelikle başlığı benden önce açan arkadaşı tebrik ederim. new york times okurken resmen son dakika haberi düşer düşmez buraya yazdım ona rağmen ikinci olmuşuz. kendisi ödülü veren jurilerden biriydi herhalde.

    bununla birlikte aziz sancar ile ilgili çok önemli bir bilgi vermek istiyorum. kendisi mardin'in savur ilçesinde, okuma yazma bilmeyen 8 çocuklu bir ailenin çocuğu olarak doğmuş. ailesi eğitime önem verdiği için okulunu okumuş, üniversiteyi kazanmış.

    işte aziz sancar gibi insanlara bakarak eğitimin ve cumhuriyetin önemini unutmamalıyız. herkese örnek olsun.

  • kesinlikle açıklayamadığım olaydır. akşamın ilerleyen saatlerinde özellikle hol bölgesinde sıklıkla duyulan sestir. arkadaş içinden çıkamıyorum! üst katta oturanların çocuğu yok. koca adamla kadın oturup kuyu ya da üçgen oynayamayacağına göre en sonunda "noluyo lan?" dedim. araştırmacı gazeteci kimliğimle etrafıma sorup soruşturdum, bundan muzdarip başkaları da var mı diye. bir kaç arkadaş benzer sesler duymuş ama hiç kimse bunun üzerine kafa yormamış. düşündüm düşündüm ben de bir şey bulamadım. anca rizeli müteahhitlerin eksik koydukları demir yerine betona misket karıştırıyor olmalarıyla açıklayabiliyorum.