hesabın var mı? giriş yap

  • o da bir şey mi!

    fındık, incir ve kayısı üretiminde dünya 1.
    antep fıstığı üretiminde dünya 2.
    ceviz üretiminde dünya 4. süyüz.

    ama halkımız bunların tadını unuttu maalesef. sebebi, yanlış politikalar sonucu liranın değersizleşmesi ve sonucunda alım gücünün azalışı. hepsi ihracata gidiyor.

  • hakkında web sayfasında yer alan "fun facts" bölümünden derlediğim bazı bilgileri paylaşmak istediğim afilli çakmak:

    - zippo'yu 1932 yılında george g. blaisdell, bradford-pennsylvania'da icat etmiştir.

    - zippo'nun adı "zipper" yani "fermuar" sözcüğünden geliyor. mucidimiz blaisdell, "zipper" sözcüğünün kulağa çok hoş geldiğini düşünüyormuş, mamafih "zipper"ın patent hakkı alınmış durumdaymış.

    - te o zamanlardan bir zipponun orjinal fiyatı 1.95 dolarmış... evet 2 dolardan az.

    - zippo çakmakların üzerine böyle harfler, simgeler, motifler eklemeye yani janjanlı üretime 1935'te geçmiş.

    - "zippo rüzgara dayanıklı çakmak" için ilk patent 3 mart 1936'da alınmış. patent no: 2032695

    - zippo ilk ulusal reklamını 1937'de yapmış. peki nerde? esquire dergisinde.

    - zippo 1934-1940 yılları arasında punchboard (böyle bir tür dama oyunu yüzeyi gibi bir şey) reklamları/promosyonları ile tam 300.000'den fazla çakmak satmış. 1940'da bu punchboard'ların bir tür şans oyunu olduğu düşünülerek yasa dışı olduklarına hükmedilmiş.

    - 1932'den beri zippolar bradford-pennsylvania'da üretiliyor. zaten üretim mekanı olarak her çakmağın altında belirtilmiş bu. 1949-2001 arasında üretilen "zippo kanada" ise niagara şelalesi simgesiyle damgalanmış...

    - 1932'den beri zippo 400 milyonun üzerinde çakmak üretmiş. 400 milyonuncu çakmağın üretimi 3 eylül 2003'te kutlanmış.

    - zippo yılda 12 milyon civarında çakmak üretiyormuş.

    - 1950'lerin sonunda bir balığın karnından zippo çakmak çıkmış ve zippo ilk çakışta yanmış... (yuh!)

    - ince tasarımlı bir zipponun ortalama ağırlığı 1.50 ons, tipik hafif tombiş zipponunki ise 2.05 ons.

    - dünyanın çeşitli yerlerinde (japonya, güney afrika, italya vb) 15 zippo koleksiyon kulübü varmış.

    - zippo kullananların % 21'ini zippo koleksiyoncuları oluşturuyormuş.

    - bugüne kadar üretilen tüm zippolar yan yana getirilirse dünyanın çevresinin yarısını kaplıyorlarmış. 122 amerikan futbolu sahasını dolduruyormuş şimdiye kadar üretilen tüm zippolar.

    - ilk körfez savaşı sırasında "desert shield" (çöl kalkanı) ve "desert storm" (çöl fırtınası) adını taşıyan bir zippo tasarımı üretilmiş. tasarım bildiğiniz asker kamuflajını zippoya uyarlamış.

    - "operation iraqi freedom" (irak'a özgürlük operasyonu) serisi farklı tasarımlardan oluşuyor ve irak'ta savaşmış askerlere atfedilmiş.

    - "vietnam collectors set" ise sadece 5000 adet zippoyla sınırlı... vietanam'da savaşmış 2.7 milyon abd askerine adanmış.

    - son olarak; kore savaşı'nda görev almış abd askerlerine adanmış "korean war collectors set" ve general montgomery, eisenhower, iwo jima gibi tarihsel figür ve olayların tasarımında kullanıldığı "ikinci dünya savaşı"nda savaşmış "özgürlüük muhafızlarına" adanmış zippolar var bir de....

    kaynak:

    http://www.zippo.com/funcenter/funfacts.aspx

    http://www.zippo.com/…enter/zippointhemilitary.aspx

    pipo dostlarına edit: değerli pipo dostları, gönül yoldaşları... zippo'nun pipo çakmakları da var elbette. mamafih bazı pipo severler zipponun o kendine has "gazının/benzininin" tütüne kötü bir koku verdiğini düşünür o yüzden pipo için üretilmiş zippolardan uzak durulması gerektiğini söylerler.

  • mızrak dile geldi, çığırdı babam diye,
    koca dağı devirdin, boşa tepinmen niye,
    tyrion'a da edemedin, özgürlüğü hediye,
    geldin gidiyorsun oberyn gardaş, arkandan yiğit desinler.

    bilmez misin hiç clegane dedikleri belayı,
    tazı olacak yarmayı, dağ dedikleri danayı,
    o bu değil de, yalan oldu yengeyle sizin balayı,
    geldin gidiyorsun oberyn gardaş, arkandan yiğit desinler.

    anladık tamam, delikanlı adamsın,
    döğüşte bir harika, intikamda yamansın,
    şarabın iyisinden anlayan elemansın,
    geldin gidiyorsun oberyn gardaş, arkandan yiğit desinler.

    bacının başına gelen, korkunç bir tufan,
    sen de aldın payını bak, yarıldı gitti kafan,
    hasmın can vermeden, korkunç bitti cafan,
    geldin gidiyorsun oberyn gardaş, arkandan yiğit desinler.

    yedi rab'den dileğim, alınır topunuzun öcü,
    gün gelir düşmana, yetmez lannister'ın gücü,
    elinde sonunda tüm diyarda, adalet borusu ötücü,
    geldin gidiyorsun oberyn gardaş, arkandan yiğit desinler.

    nice yiğitleri yedi, kral'ın şehri denen batak,
    ne kahramanlar yitti, kimisi senden de atak,
    bunların hepsi de, gülsün diye bir kaltak,
    geldin gidiyorsun oberyn gardaş, arkandan yiğit desinler,
    mızrağına, gülüşüne, çalımına doyamadık desinler.

  • edit: güzide bir yazarımızın başlığı başıma kalmış!

    bi defa olur anlarım. var çevremizde böyle bir iki istisna. ama yazdığın gibi "birkaç" defa başına geldiyse demek ki sen erkeklerin sana ilgi duymasına aç, arkadaşlarınla arandaki mesafeyi belirleyemeyen bir ilgi şeysisin (sansürlü). hoşuna gidiyor erkekleri kuyruğunda gezdirmek.

    "onun yerinde olsa ilişki için arkadaşlığı çöpe atmazmışmış "(yazarın direk cümlesinden alıntı). bayılıyorum bu evrenin merkezindeyim sanrısında olanlara. adam sevmiş alooo adam arkadaş başlamış ama sonra sevmiş ya." çok samimiydik, hep birlikteydik,herkes sevgili sanıyodu bizi" diyerek belli etmişin kendini. çocuk sana yürümüş sen de hayvan gibi anlamışsın durumu hoşuna gitmiş ses etmemişsin. çekip de bi kenara kardeş bak bende böyle bi durum yok ona göre dememişsin. napsın açıldıktan sonra hala peşinde gezip egona hava mı bassın?
    bir de böyle tipler var mk ya. reddeder. günlük ilgi istihkakını alamaz rahatsız olur. "hayırdır küs müyüz?". ya neyiz, ilgi arsızı dallama. kanka mı olalım? adam nasıl nefret ettiyse senden artık nerdeyse okulu bırakacakmış... başlık sahibi uyuz olduğum kız tipi. bak bak daha ben reddettim de ondan oldu diyor.

    fav sonrası edit: umut kardeşimize umut olalım!(bkz: #66869149)

  • hbonun akil almaz bir kararla iptal ettigi; televizyona gelmis gecmis en yaratici en orijinal dizilerden biriydi carnivale. yaraticisi daniel knauf taa '90li yillarin basinda sekillendirmeye basladigi bu buyulu dunyayin hikayesini "3 ayri ucleme" olarak gormusken, yayinlanan ilk 2 sezonu bu uclemenin ilk parcasi olarak dusunulmesi gerektigini hemen her yerde soylemisti. ki soylediklerinin ne kadar dogru oldugu, dumur edici bir sonla biten 2. sezon finali ile kanitlanir. oysa bu bolumun yayinlanmasiyla tatile giren carnivale'nin, basta hayranlari olmak uzere hemen herkes 3. sezon icin geri donmesini beklerken hbo yoneticilerinden en yetkilisi "dizi dogal omrunu tamamladi, ve hikaye coık guzel bir sekilde anlatildi" gibi en hafif tabiriyle abuk bir gerekceyle karnavalın şehirden ayrılacağını duyurdu. oysa gercegi zaten herkes biliyordu: dizi televizyonun en pahali yapimlarindan biriydi, odemeli kanal olsa bile hbo icin ratingleri dusuktu ve carnivale icin yayinlanmaya basladigi 2003 yilindan beri dogru duzgun bir kampanya calismasi hic ama hic yapilmamisti.

    carnivale'in iptali, aslinda hbo icin de sonun baslangici denebilir. ratingleri bu diziden daha dusuk olan the wirein yeni sezonda geri donecek olmasi kimsede bir heyecan uyandirmiyor, tuhaf bir sekilde carnivale'in kardesi(abi de olabilir?)olarak gorulen deadwood pek parlak ilerlemiyor, six feet under bu yil 5. sezonu ile veda ediyor, sopranosun yeni bolumleri ise 2006'da baslayacak. bu gunlerde yeni yayin donemine baslayan hbo'nun yeni dizilerinden lisa kudrowun basrolde oldugu bir sitcom(the comeback) icin tam bir fiyasko denmekte. diger yapimlar ise reality-sitcom tadinda, daha cok dogaclamaya dayanan komediler. bugune kadar yaptigi her drama bir efsane olan hbo, anlasilan bu yil tum umitlerini eylul ayinda baslayacak 100 milyon dolarlik dizisi romea baglamis durumda. e bu nokta da insanin aklina su soru geliyor: maliyetinden her dem sikayet edilen carnivale'i, ondan 2 kat daha pahali bir dizi icin mi iptal ettiniz?

    carnivale geceleri gizlice los isikta okunan bir kitap gibi bagimlilik yapan, heyecan uyandiran, hayalgucunu tetikleyen yasak bir kitap gibiydi. ve biri kitabin en heyecanli yerinde elektrikleri kesti.

  • şeytan, atını mahmuzlamış giderken don kişot bağırdı;
    -“bir dakika bekle! sana son bir soru daha soracağım; ondan sonra ne cehenneme gidersen git!”
    şeytan, atının dizginlerini çekti;
    -“sor bakalım,” dedi alaycı bir sesle, “ama lafı uzatma işim acele...”
    -“ormanda savaş naraları atanlar senin adamların mıydı?”
    -“elbette… benim adamlarım çoktur!”
    -“iyi ama mağripliler gibi ‘allah, allah!’ diye bağırıyorlardı?”
    -“ne sandın ya!.. 'şeytan, şeytan!’ diye mi bağıracaklardı?
    bizim işimiz bu: "aldatmak, daima aldatmak!”
    (cervantes - don kişot)

    din ile aldatmak, allah ile aldatmak... en kahredici aldatma biçimidir. şeytan bile allah ile aldatanlardan daha temizdir... insanoğluna en büyük zararı allah ile aldatanlar verir. allah ile aldatanlar günümüzde şeytanı emekli etti... şeytan görevini bunlara devretti...

    debe edit: teşekkür ederim...

  • ülkenin suyunun çıktığını ispat eden polislerdir. korka korka rica ediyorlar karşı taraftan. öğrenci ya da işçi olsaydı çoktan ters kelepçeyi takmışlardı. yazık gerçekten.

  • sadece adı hürriyet.
    atatürk'ü kaldırmaları iyi olmuş. atamızın resmi böyle bir tuvalet kağıdında ne arıyordu zaten