hesabın var mı? giriş yap

  • sinemanın, etkin kullanılabildiğinde ne kadar güçlü bir dili olabileceğini anımsatmasını sevdim. neden? çünkü, film temelde, sosyal adaletsizlik ve sınıf çatışmasını anlatıyor. normalde bu konular zorda kalan veya tıkanan her senaristin ve yönetmenin çıkış kapısı olduğu için, seyircide belirli ölçüde doygunluk oluşturdu. zaten çok yapıldı, çok işlendi, haliyle çok izlendi. parasite'ı diğerlerinden ayıran ise, kullanılan metaforların çok geçmeden, belki bir sonraki sahnede karşılık bulması, ancak bunun olabilecek en yalın ve doğal haliyle yapılmasında saklı. ölçülü mizahın da dahil olduğu bu anlatım şekli sayesinde ne yaşanırsa yaşansın, hikaye nereye doğru kayarsa kaysın, bütün yaşananları normal, hayatın akışına uygunmuşcasına karşılıyorsunuz.

    --- spoiler ---

    kevin ve babasının spor salonunda konuştuğu sahnede, babası şöyle diyordu:

    ''bak bu insanlara, bu geceyi spor salonunda geçirelim diye düşündüler mi? ama bak şimdi. herkes yerde yatıyor. biz dahil. bu yüzden insanlar plan yapmamalı. plan yapmazsan hiçbir şey ters gitmez. ve bir şey kontrolden çıkarsa önemi olmaz.''

    zaten işler kontrolden çıkmış, bu konuşmalar da o yaşananlara bir atıf diye düşünüyorsunuz ama değil, henüz hiçbir şey başlamamış bile. olaylar tam anlamıyla kontrol çıktığında, yani şiddet sahneleri başladığında, olayları, birbirlerini ezmeye çalışan böcekleri izler gibi izlemeye devam ediyorsunuz. aslında onlar açısından hiçbir şey ters gitmiyor. yaşananların hiçbiri şaşırtıcı değil. olayların ne derece kontrolden çıktığının da bir önemi kalmıyor haliyle. her şey bittiğinde, bodrumlarda yaşamaya devam ediyorlar. ayrılmalarının mümkün olmadığı, sabunla, çamaşır deterjanı ile geçeceğini sandıkları alt sınf kokusunun üzerlerinde sindiği bodrumlar.

    aynı koku metaforu ezel dizisinde de çok güzel anlatılmıştı. orada barış falay bunu mükemmel sahnelemişti. ezel'i kokladıktan sonra ''ben bu varoşun kokusunu alırım. istediğin parfümü sık, o koku geçmez'' derdi. koku önemlidir. zira sınıf çatışmalarının en ayırt edici etmenlerinden biridir. bu filmdeki gibi iyi bir anlatımla sunabiliyorsanız, her zaman etkileyici metafordur.

    neoliberal politikaların esiri yarı bodrumlarda kendi hallerinde yaşayan varoş wi-fi avcılarının, acıma duygularını tamamen yitirmiş bencil ve tehlikeli parazitlere dönüşmesinin önündeki tek engelin, sadece böyle bir fırsatla karşılaşmamış olmalarının hikayesi.

    --- spoiler ---

  • gelen mesaj;
    "ısrar etme artık. olmayacağını defalarca söyledim sana. çıktığım biri var ve gelecek ay nişanlanıyorum, kendine gel. son kez söylüyorum ve uyarmayacağım. devam edersen polisi arayacağım. yoluma çıkma, uyarıyorum!"

    platoniğin gördüğü;
    " *s*** ***e *****. **********n* ********* ******i* ****. ç******* **** *** ** ******* ** **********o***. k****** ***. s** *e* ********** v* *************. ***** ******* ***i** **********. yo**** *****. ***r****um*"

    - seviyor işte canımın içi.

  • evet türkiye'de gerçekleşmiştir...

    "niğde'nin ulukışla ilçesi'nde kimliği belirsiz kişiler, kime ait olduğu belli olmayan eşeği iple demiryoluna bağlayıp ölüme terk etti. bir yük treni, eşeğe 3 metre kala güçlükle durabildi."

    çok net birşey söylemek istiyorum; iğrenç bir ülke lan burası... böyle bir olayı düşünebilen adam her şeyi yapar. iyice manyak ruh hastası bireylerle dolu bir toplum olduk.

  • abd nin 49. eyaleti. yazları günde yaklaşık 19.5 saat güneş ışığı alabilen ve kışları ise tam tersine bu kadar uzun geceler geçiren kara parçasıdır. abd anakarasıyla karayolu bağlantısı yoktur. başlıca geçim kaynakları petrol, turizm ve balıkçılıktır. türkiye deki sanıldığı gibi buzullarla kaplı, sağda solda penguenlerin gezindiği ve eskimoların iglolarda yaşadığı bir yer değildir. aksine yazları günlük güneşlik, penguenlerin yerine sağda solda amerikan geyiklerinin (bkz: moose) gezindiği ve eskimoların hepsinin şehirlerde marihuana eşliğinde uçmuş olarak yaşadığı bir yerdir.
    bir başka özelliği ise her yaz 2000 den fazla türk öğrenciye evsahipliği yapmasıdır.

  • danimarka'da bahşiş alışkanlığı olmadığından mantıklı, muhtemelen değnekçiler olmadığından otopark sorunsuzdur. tr de ki gibi küçük 1 kron büyük 2 kron mantığında tuvalet kullanımı da yoktur. işporta desen bulamazsın varsa da kalkması için iyi yöntem. geriye dilenciler kalıyor. onların da danimarka vatandaşı olmadığını düşünüyorum. arkadaş bu ülke bu kadar mı mantıklı iş yapar.

  • tahmini örnek bir diyalog:

    yarışmacı: ben parayı alıp çekilmek istiyorum
    ilber ortaylı: son kararınız mı?
    yarışmacı: son kararım
    ilber ortaylı: bu cehaletle, buraya kadar yine iyi geldiniz, takdir ettim.

  • sonuçta ortaylı hocanın her söylediği kanundur, kesindir, tartışılmaz diye birşey yok.

    bu kendi görüşüdür. ama ben kendisine kesinlikle katılmıyorum.

    bayramlaşmaya gidip sonra geri dönen suriyeliler başta olmak üzere, tüm hepsi yurtlarındaki barış sağlanır sağlanmaz ülkelerine geri gönderilmelidir.