hesabın var mı? giriş yap

  • lost aşşa lost yukarı diye histeri krizine giren gençler arasında lost hakkında eşsiz yorumlar yapmam için bana yönelmiş bir soru karşısında, soruya karşılık sorduğum soru.

    "peder bey, baba, lost mükemmel bir dizi değil mi? eşsiz bir yapım. valla ben tüm vaktimi lost'a ayırıyorum"
    "lost ne lan?"

    bunu dediğim anda gençlerden birisi bayıldı, birisi de hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. ağlayanı teselli ettik, bayılanı da gazozla ayılttık. ülker çamlıca gazozla.

    sonra topladım hepsini çevreme ve şöyle dedim: "bakınız çocuklar, tamam lost most bunlar iyi şeylerdir ama bu kadar bağımlı olmayın. elin amerikalısı bundan para kazanıyor be size ne? biraz dersinize bakın, ya da çıkın dışarılarda gezin, bu kadar esir olmayın böyle dandik şeylere. veya kitap okumayı deneyin, nasıl olur?"

    ondan sonra hepsi yıkandı, tertemiz, pasparlak oldular ve bir daha lost mudur, most mudur ne karın ağrısıysa izlemediler onu. ama cillop gibi oldular, saçları da yana taradılar, bir yakışıklı oldular ki, görme.

  • işe girme duası:

    void main(void) {
    printf("hello world\n"); // 10 bin kere kopyala
    ...
    }

    hayırlı olsun.

  • milletin bir anda kahramanı olmuş, kızların hayatları boyunca bekledikleri prens, teyzelerin bir anda evlatlarıyla mukayese ettiği yiğit, amcaların ise bahçe işlerinde koşturmak istedikleri bir ırgat. artık o sade bir vatandaş değildir. üstündeki bayağılık gitmiş yerine pelerin, briyantili saçlar gelerek parıldayan bir kişilik gelmiştir.

  • öncelikle herkese hayırlı forumlar arkadaşlar. normalde başlık "26 haziran 2015 düşünce gücümle ellerimi hareket ettirebilmem" olacaktı fakat karakter sınırına takıldığım için böyle açtım. ne diyeceğimi de unuttum zaten. herkese iyi akşamlar diliyorum. annenizi üzmeyin. bence ışid terörist.

    debe editi: debe editi girmek yavşaklıktır!

  • geçenlerde eşi hakkında çıkan icra-iflas olayını örtbas etmek için tezgahlanmış bir olay gibi geldi bana. bizim o kadar paramız var ki unutuyoruz hesabı. yoksa kim unutur lan o kadar parayı evde. ayrıca zenginler daha pintidir arkadaşlar evden demir paraları bile toplamışlardır merak etmeyin.

  • yasalara göre scotch viski en az üç yıl fıçıda bekletilmelidir. kalitesi düşük viskiler üç yıl geçer geçmez hemen şişelenir. ancak kaliteli viskiler dört, beş, hatta on yıl bekletildikten sonra şişelenir. ayrıca kaliteli scotch viskiler, diğerlerinin aksine bourbon fıçılarında değil, çeşni katması bakımından, içinde daha önce kıymetli ispanyol şarabı sherry bekletilmiş olan fıçılarda dinlendirilerek hazırlanır.

    ana maddesi: tahıl, nişasta ve arpa maltı.

    viski dünyanın pek çok ülkesinde, değişik metod ve isimlerle üretilir ve viski üretimi çok eski yıllara dayanır. viski konusunda iskoçya, irlanda ve amerika dünyanın üç büyük üreticisidir. iskoçlar yüzyıllardır viski üretiyor. iskoç viskilerine ait ilk yazılı belge, 1494 tarihlidir. irlanda viskisi ikinci sırayı takip ediyor ve iskoç viskisiyle aralarında bir rekabet var. irlandalılar 1608 tarihli dünyanın ruhsatlı en eski damıtımevine sahipler öncesinde ise viskilerini kaçak damıtıyorlardı. uzun zaman aristokratların himayesinde üretilmiş, ancak 1900'lü yılların başlarından itibaren yavaş yavaş el değiştirmeye başlayarak, küçük esnafların da üretimi öğrenmesiyle geniş bir alana yayılmıştır yani zamanla viski üretimi aile imalatı olmaktan çıkıp bir sanayi haline gelmiştir. irlanda'nın dünya piyasalarına çıkan viskilerinden sadece üçü single malt. amerikan viskileri ise her yönüyle irlanda ve iskoç viskilerinden farklı. amerikan viskilerinin en önemli kategorisi ise bourbonlar. iskoçya, irlanda ve amerika'dan sonra dünyanın dördüncü büyük viski üreticisi kanada'dır ancak kanada viskileri iddiasizdır.

    viski çok yönlü bir içkidir. yani nasıl içileceği tamamen tercihlere göre şekil kazanır. genelde sek ve az bir miktar su ile sunulur. irlandalılar'ın güzel bir lafı vardır "bir erkeğe iki şeyi asla yapmayacaksın. birincisi karısına sarkıntılık, ikincisi viskisine su koymak". viskiyi çoğunlukla markasıyla söylerler. viski geldiği zaman bardağın yanında küçük bir sürahide su bulunur ve herkes isteğine göre su koyar. ancak buz ya da farklı içiceklerle karıştırılarak ferahlatıcı bir "long drink" de olabilir. soda, limonata, ginger ale ile birlikte içilebilir. son zamanlarda "harmanlanmış scotch", yemeklerde şarap yerine içilen bir içki olarak tercih edilirken, "sek maltlı scotch", aperatif ya da yemek sonrası içkisidir. viskinin hangi sıcaklıkta içilmesi gerektiği ile ilgili bir zorunluluk yoktur, tamamen tercihe kalmıştır.

    bir yudum alıp ağızda hafif dolaştırıldıktan sonra viskinin tadına varılır. iyi bir malt viski o kadar yoğun olur ki, kokladığınızda bile sanki bir yudum almuş kadar tatmin olup, bir yudum daha almak için biraz daha beklemeyi tercih edebilirsiniz. çünkü doymuş olursunuz. viskilerin nerede üretildiğini ve özelliklerini bilerek içmek gerekir. viskiyi türüne ve bölgesine göre farklı yerlerde ve farklı zamanlarda içmek gerekiyor.
    iskoçya'da viski daha çok suyla ya da birayla tercih edilir, yanında ise peynir de çikolata da yenir ve viski içimi iskoçlar'dan öğrenilir.

  • ananske diyerek acıyla kelebeklemeye devam etmiştir. bu duyguyu bilirim. dolmuşta ön koltuğa oturmaya çalışırken kafamı tavana vurduğumda, aynı şekilde bende acıyla hayatımın akışına devam etmişimdir.

  • küçükken maddi sıkıntılar sebebiyle evden dışarıya iş yapıp üç beş kuruş kazanırdık, bütün aile akşam yemeğinden sonra oturup harıl harıl malı yetiştirmeye çalışırdık, vidalar ve başka parçaları birbirine geçirip ucunu somunla sıkıştırıyorduk sonra onlar bitince boyuna göre kolilere yerleştiriyorduk, bir akşam mallar bitti, babam kolileri apartmanın girişine taşıyacak, babamın bacağından siyatik vardı o yıllar, canı çok yanıyordu, merdivenlerde kolinin biri altından patladı, bütün vidalar şangır şungur merdivenlere saçıldı, canım babacığım o yorgunluk, stres ve çocuklarının, eşinin yapmasını hiçte yapmasını istemediği bişeyin verdiği çaresizlik ve üzgünlükle merdivenlerde kahrolmuştu, o an dünyanın en mutsuz insanıydım, babamın bu kadar üzülmesi, yüzündeki çaresizlik beni kahretmişti. babam üzülmesin diye o an ağlamamıştım ama hıçkıra hıçkıra ağlamak istemiştim.

    o hallerin üstünden çokta uzun olmayan bir süre sonra babam kanserden vefat etti. şimdi çok şükür kendimize ait bir evimiz var, bu ay faturaları nasıl ödeyeceğiz diye strese girmiyoruz. akşamları yorgun argın işten gelip, bizi sevip, sarmalayan bir babamız yok, sonsuza kadar akşamları evde vida somunlayıp, 35 katlı bir apartmanda o kolileri ben taşısam keşke, gerçek garibanlık parasızlık mı babasızlık mı, elbette küçük bir çocuğun babasız kalması.