hesabın var mı? giriş yap

  • arkadaşlarla kafeye gidilir, bir şeyler içilir, muhabbet edilir daha sonra hesabı ödemek için kasaya gidilir hesap ödenir ve ;

    a: arkadaş

    k: kasada duran adam

    k: memnun kaldınız mı efendim?
    a: evet yıllardan beri buraya geliriz zaten.
    k: ... (gülümser)
    a: belki sizden bile eskiyizdir burada.
    k: ben buranın sahibiyim.
    a: ...

  • elbette dünyanın en iyi yazarı değildir ama dünyada 7'den 70'e yüz milyonlarca insanın kalplerine en çok dokunmuş, en içten ve en samimi fantastik kurgu kitabını yazarak, bunu da tüm zamanların en şahane kurgu ustalıklarından birini sergileyerek, j.r.r. tolkien'in dünyasını harfi harfine kopyalayarak benzer kitaplar yazan (yepyeni diller, yepyeni hayali ülkeler, yepyeni ırklar ama niyeyse hep elfler hep cüceler, hep kaybolup gitmiş antik çağ dönemlerinde geçen kılıç-mızrak-büyü kitapları) sayısız yazarın ve sayısız fantastik kurgu eserinin önüne, özgünlüğü ve farklılığı ile haklı olarak geçmiş, bu nedenle de yeniliğe ve farklılığa zerre tahammülü olmayan dinozor metal müzik dinleyicilerinden beter fantastik kurgu takipçilerini - ve tahminen yazarlarını da - hasetlerinden çatlatmıştır. marifet tuğla kadar ciltler boyunca bitip tükenmek bilmeyen karman çorman, yer kabuğuna inecekmişçesine detaylandırılmış dünyalar, öyküler, diller, ırklar tasarlamakta değil (neyi kanıtlama çabasıdır acaba bu kadar çok detay üretebildiğini göstermek için çırpınmak, tolkien en âlasını yapmış işte), sayısız insanı gönüllü olarak peşinden koşturacak, "bu bizden" diyerek bağırlarına basacak bir dünya, öykü ve karakterler yaratmakta.

    kendisi bir shakespeare olmadığını zaten bilmekte ve söylemektedir. "ileride nasıl hatırlanmak istersiniz" sorusuna "sahip olduğu yetenekle elinden gelenin en iyisini yapabilmiş biri olarak" diyecek kadar alçakgönüllü, ne olduğunu bilen bir insandır. bir yazar olarak söz söylemeyi, etkileyici cümleler üretmeyi ve lafı gediğine oturtmayı çok iyi becerir. insanlar neden hemen tolkien'le karşılaştırıp aşağılama tepkisi göstermek için kurulmuş saat gibi hazırda beklemekteler bilemiyorum ama tahminen tolkien'in yarısı kadar edebiyat bilgisi olmayan biri olarak, aynı tolkien'in eseri gibi fantastik edebiyatta bir dönüm noktası olmuş ve tarihe adını yazdırmış bir kitap ve dünya yarattığı için büyük ihtimalle. onca ıncığına cıncığına kadar detaylandırılmış ama özünde hepsi birbirinin aynı kılıç-mızrak-büyü high fantasy kitapları dururken günümüz dünyasının içine saklanmış, o dünyayla ilişkileri mükemmelen detaylandırılmış yepyeni bir ikincil fantazi dünyası tasarlayarak özgünlüğü ve hepsinden de öte ruhuyla tolkien'inkine çok benzer bir tat verebilen, bu yüzden de en az orta dünya kadar sevilen yegâne öyküyü yazdığı için çatladı resmen insanlar hasetinden. zira dediğim gibi marifet alternatif dünya tarihi yazıyormuş gibi sonu gelmeyen boğuculukta detaylarla doldurulmuş kitaplar yazmak değil, yarattığın dünya görece daha hafif olsa dahi okuyucunu avucunun içine kıskıvrak almanı sağlayacak kadar samimi bir ruh katabilmek. millet "rowling, tolkien'in boku olamaz" diye birbirini yiyedursun, merhum tolkien mezarından kalkıp gelse, şu 7 kitabın hepsini bir okuyabilse, tahminen en önce kendisi saygılarını sunardı rowling'e muazzam başarısı için. harry potter severler için can sıkıcı bir şey olsa bile allah vermiş de bu serinin filmleri de yüzüklerin efendisi üçlemesi gibi tartışmasız bir başyapıt olamamış. olsaymış herhalde insanlar iyice çete gibi toparlaşıp adam dövmeye geleceklermiş hasetlerinden. tolkien'in kitabı gibi sürüyle kitap var fantastik kurguda ama bir tane harry potter var. iyi ki de var.

    https://fbcdn-sphotos-a.akamaihd.net/…4126031_n.jpg

  • - asalet doğuştandır, sonradan kazanılmaz... zorlamayın çok yapmacık duruyor:)

    evet burada ibretlik bi cümle görüyoruz. burada kezban kendini asil, eşi benzeri bulunmaz bi prenses sanıyor. habitatında kimsenin ondan üstün olamayacağını üstü kapalı bi şekilde belirtmiş. kezbanlar, yapmayın... bi başınızı kaldırıp etrafa bakın.

  • galatasaray ve babam sayesinde içinde bulunduğum nesil

    popescu son penaltı için topun başındaydı. tam o esnada rahmetli babam bana dönüp '' gol olursa dile benden ne dilersen '' demişti. tabii o anın heyecanı ve adrenaliniyle söylemişti ama bilirdim, sözünü tutardı. ben de fırsat bu fırsat diye düşünüp hiç düşünmeden playstation istemiştim.* popescu penaltıyı gole çevirdi, uefa kupası geldi. o geceyi pek anımsayamıyorum zaten. resmen mutluluktan aptallaşmıştık. neyse ertesi gün oldu. hiç unutmuyorum, hava sıcaktı, çok güzel bir akşam güneşi vardı. babam geldi, bir baktım elinde bir paket. sözünü tutmuştu.

    bazen tekken 3'de hwoarang'ı alıp önüme geleni tekme manyağı yaptım, bazen de solid snake'le sessiz ve derinden ilerledim. güzel zamanlardı be. evvela çocuktuk, dert yok tasa yok. gündüz okula git, okuldan dönüşte sokakta top oyna, akşam olsun yemeğini ye sonra oyun başına otur. belli bir yaşa gelene kadar dünyanın en keyifli döngüsü.

    şimdi mi ? geriye sadece anılar kaldı.

  • modern anadolu coğrafyası'nda köksüzlük, kimliksizlik, vahşi bir iştahla büyüme ve estetik fakirlik terimlerinin tartışmasız sahibi, şahsım için uzun yıllardır kırıkkale adlı ucube- hormonlu il olmuştu... orada yaşayan bir akrabamızı her ziyarete gittiğimde anayurt oteli'ndeki zebercet'in ruhu içime çöker, bu korkunç çukurdan kaçıp kurtulmak için saatleri sayardım...

    sonra bir gün, sultanbeyli'yi tanıdım! ve anladım ki;

    kendini muhafazakar sağ olarak tanıtan, son 60 yıldır kesintisiz iktidarını sürdüren politik ve ekonomik bir hegemonya'nın gizlemeye gerek duymadan sergilediği gerçek yüzü'dür sultanbeyli.

    sultanbeyli, içi kof vaatlerdir. el konulmuş devlet arazileridir. kanun tanımazlıktır. harekete geçmiş cehalettir.

    sultanbeyli, cemiyet olamamış bir toplumun cemaatleşmiş yaşayan ölüler haline gelme sürecidir.

    365 gün 7/24 açık sözde kermeslerdir. her gün camında aslında hiç var olmayan yüzlerce kuran kursu veya talebe yurdu adına satış yaptığını yazan bildiğin fast food dükkanlarıdır. vergisiz helal kazançtır. dar-ül harp'te kafirin elinden çalınan hazine arazisidir. düşman rejimden ve onun vatanadşaları olan işbirlikçilerinden kaçırılan milyon dolarlardır.

    demokratik kongo cumhuriyeti tipi demokrasi'nin oy deposu, sadaka ekonomisinin utanç duvarıdır. fakirleştikçe sistemin daha da dibine çekilen, aç kaldıkça daha çok oy vermek daha çok partinin ofisboyu haline gelmek zorunda kalan kavruk anadolu insanlarının cehennemidir.

    sultanbeyli, bir pasif devrim` :cihan tuğal'a saygılarımla` rüyasıdır...

    olur da, bir gün yüzüncü yılına yaklaşan vurguncu sahte muhafazakar ve sahte dinci zavallı sağ iktidarlardan bu kadim anadolu toprakları yakasını kurtarabilirse;

    sultanbeyli insanlık tarihine büyük ve acı bir not olarak düşülmeli, asla yıkılıp yeşil alan kültür merkezi falan yapılmamalı,

    bu topraklarda bir zamanlar yaşanmış asırlık sömürünün, vicdansızlığın, estetik ve güzellik düşmanlığının, günahkarlığın ve açgözlülüğün somut örnekleri olarak gelecek nesillere ve hatta tüm insanlığa sergilenmek üzere son haliyle bir "yüzsüzlük müzesi" olarak korunup saklanmalıdır...

    rabbim, bu yalnız ve güzel ülkeye yeni sultanbeyliler göstermesin!

  • (bkz: gerçek dolar bu değil)

    lisedeki felsefe hocası yazılıda tek bir soru sorar:

    -doların yükselişinin gerçek olmadığını kanıtlayın.

    herkes uzun uzun cevaplar yazar. arz-talep dengesinden bahsedenler, reel faizden bahsedenler, ekonomide dışa bağımlılıktan bahsedenler vs. hepsi sıfır alır. yalnızca bir tek öğrenci 100 alır ve cevap kağıdında yalnızca şu kelimeler yazılıdır:

    "hangi dolar?"

    not: o zeki öğrencinin kim olduğu hakkında çok da değişik rivayetler yoktur.