hesabın var mı? giriş yap

  • “yarasa”nın kökeni araştırıldığında “yarısa/yersgü” gibi kelimelere ulaşılır ama arka metin hep boş kalır. kıpçak grubu lehçelerine bakıldığında “jarkanat/yarkanat” göze çarpar.

    anlam olarak “jargak” ya da “yarı” olarak bu grup lehçelerinde geçen “ince deri, ince et parçası” ve bildiğimiz “kanat” ın birleşimi olduğu kabul ediliyor. bir bakıma “deri kanat” “zarkanat” olarak anlayabiliriz. anadolu’ya gelmeden çok önce bu kökten değişmiş de olabilir.

    özbekler “kör şapalak” da diyor. burada “kör” bildiğimiz anlamda. “şapalak”, bize “şaplak” olarak anlam değişimiyle geçse de aslında “alkışlamak, elleri birbirine vurmak” anlamında. burada yarasanın ilginç “kanat çırpma hareketi” ne karşılık geliyor. (alkış kelimesi eskiden “övmek, kutsamak, teşekkür/minnet göstermek” olarak kullanılırken günümüzde eski türkçe “şaplak” yerine geçmiş durumda)

    türkler bu canlıya genelde kanatları üzerinden ad koyarken, farslar “gece dolaşan, gece uçan” anlamlarında “şebengiz” “şebpere” demişler.
    avrupa`da ise - ix.gregorius’un 1230’lardaki papalık bildirgesinden sonra başlayan kedi avıyla birlikte - farelerin hayatlarının ayrılmaz parçası olmasından gerek:
    fransızca “kel fare” ( chauve-souris),
    almanca ve rusça “uçan fare” (fledermäuse/letuchiy myshie) denmiş yarasaya.

    edit : sırpça'da da "slepimiš" (kör fare) demekmiş, @ateyizayi'ya teşekkürler.

  • beni bir yaşıma daha sokan sorundur. oha! tez savunması yapacaksın, üniversiteye giderken elindeki saklama kaplarında kısır ve elmalı kurabiye taşıyorsun... jürinin önüne çıkmışsın; koca koca profesörler oturmuş senin getirdiğin mercimekli köfteyle yaprak sarmasını gömüyor... şaka mı lan bu? bu nasıl bir gelenektir? utanmıyor mu o koca profesörler sahi?

    çok ilginç... en az cenaze yemeği kadar ilginç hatta.

    edit: entryim çok beğenilmiş, duruma şaşıran çok insan var demek ki. ben hiç tez savunması yapmadım ama durum hakikaten garip değil mi arkadaşlar ya; yani tez yazmışım, heyetin karşısına çıkıcam ama adamlara masa kuruyorum... ayıp ya şu, vallahi ayıp.

  • beratı deli gibi alkışlayanların açıklamasıdır.

    link

    edit: başlığı açan kaçmış. kısacası, tüsiad çok endişeliymiş, ekonomi gidişatını şaşkınlıkla izliyorlarmış. olmamalıymış, keşke düzeltilebilseymiş.

  • dizinin bel kemiği şu diyalogtur:

    - neler oluyor?

    - şimdi anlatamam. bana inanmalısın. dediğimi yap zamanımız yok.

    karaterler arasında sıkça geçen bu konuşma aslında seyirci ve senaryo yazarları arasında da şu şekilde geçmektedir:

    - neler oluyor?

    -şimdi anlatamayız. bize inan çok güzel bağlayacağız. izlemeye devam et.

  • şöyle olmuş olabilir kız 17 yaşındayken evlat edinilmiştir ama kızı küçük zannetmişlerdir. sonra çocuğun büyümediğini fark etmişlerdir. yoksa devlet 18 yaşından büyük birini neden sahiplendirsin.

    edit; yabancı kaynaklardan olayı anladım. olay şöyle oluyor; amerikalı çift ukraynadan bir çocuk evlat ediniyor. evlat edinirken çocuğun 6 yaşında olduğu belirtiliyor. bir süre sonra aile çocuğun yaşı konusunda emin olamayınca doktora gidiyorlar ve 2010 yılında 8 yaşında olabileceği ve cücelik nedeniyle küçük gösterdiği tespit ediliyor. 2012 yılında yapılan testte ise 11 yaşında olabileceği tespit ediliyor. daha sonra psikolojik sıkıntılar, anneyi zehirlemeye çalışması ve diğer çocuklara tehditleri nedeniyle psikoloji kliniğine yatırılıyor. 2014 yılında buradan çıktıktan sonra aile çocuğa bir yıllık peşin kirasını vererek bir ev kiralıyor ve başka şehre taşınıyor. bir süre sonra yalnız yaşayan çocuk polisi arayarak ailesinin onu terk ettiğini bildiriyor. yetkililerde 5 yıllık araştırma sonucunda çocuğunu terk etmekten dolayı kadını suçlu bulup hapis cezası veriyor.kadında sosyal medyadan kızın çocuk olmadığını 22 yaşında olduğunu anlatıyor. ancak çocuk terk edildiği 2014 yılında yaklaşık 14 yaşında ve kemik hastalığı var. kendisine bakamayacak durumda. muhtemelen aile, kız 14 yaş civarında ve cüce olunca ilgilenmek istemediler ve terk edip gittiler. şimde abartarak gündem oluyorlar, cezadan kurtulma derdindeler.