hesabın var mı? giriş yap

  • sigaraya zam üstüne zam yaptıklarında sesimi çıkartmadım; çünkü sigara kullanmıyordum.

    alkolün vergi oranlarını tavana çıkardıklarında bir şey söylemedim; çünkü içki içmiyordum.

    hacıyağı ve gülsuyunu fahiş fiyata satmaya başladıklarında sesini çıkaracak kimse kalmamıştı...

  • yaklaşık 30 senedir bu tarz ürünler üreten markaları kullanıyorum. the north face-tnf eskiden uluların ulusu bir markaydı. adamlar çıkartacakları ürünleri dağcılara bir sezon boyunca test ettiriyor, gelen geri bildirimler sonrası düzeltmeleri yapıp satışa çıkartıyorlardı. sanırım 2010 senesine doğru bu outdoorcu-dağcı tasarımcı tayfayı çıkarttılar ve doğasporunun nike'ı olma yoluna girdiler. daha fazla kar gördüklerini düşünüyorum. o tarihten sonra aldığım bütün ürünleri elimde patladı. yağmurlukları ile montlarının iki, üç sene kullanılmadan sonra gore-tex katmanarı ayrılıyor. polarlarına bakıyorsun, beş kat pahalı oldukları decathlonun polarının ısıtması yanında solda sıfır. en uyduruk ürünlerine bile dünya para istiyor. avrupa ve amerikada, ciddi outdoor sporcular bu markadan uzak durmaya başladılar.
    columbiya ise orta sınıf bir tekstil üreticisidir, özellikle türkiyede saçma pahalıdır. teknik anlamda özel bir ürün, ayakkabı gibi alınmaması gerekir.
    jack wolfskin tekstil anlamında iyidir, pantalon ve polarları çok başarılıdır ama yine çok para burada.
    yukarıda yazıldığı gibi fjall raven, mammut, marmont gibi markalar çok başarılı ürünlere sahipler, alın tepe tepe kullanın. helly hansen'in montları, tekstil ürünleri, özelliklede içlikleri muhteşemdir. lafuma, millet gibi markalar ise kusura bakmayın ama çok basit ürünler, en fazla günlük tekstil, giyim için indirimdeyken alınacak markalardır benim için. ayakkabıları bir sene bile dayanmadan ayakta patlamıştır.
    ayakkabı konusuna gelince başlıktaki üç markanında ayakkabısı giyilmez, ayakkabı işi çok özel uzmanlık gerektirir, asolo, garmont, la sportiva, lowa hadi araziden çok şehirde kullanacağım diyorsanız salomon gibi markalara bakmanız gerekir.
    bütün bunlara rağmen amacınız outdoor ürün alıp gerçek anlamda faydasını görmek yerine daha çok farklı ve isim yapmış marka giymek ise muhtemelen burada anlatılanları kulak arkası edeceksinizdir. bununla beraber gerçekten işe yarayacak outdoor ürünler alıp hayatınızı kolaylaştırmak istiyorsanız outdoor ürünler konusunda uzmanlaşmış firmalara, özel mağzalara yönelmeniz hem kullanım açısından hemde cebiniz açısından hayırlı olacaktır.

  • varsayılanın aksine, üzerinde yapılan araştırmaların ısrarla kadınlardaki patolojik kıskançlığa dikkat çektiği sendrom. bu verilere göre, patolojik kıskançlık erkeklere oranla kadınlarda daha sık görülüyor ve yansıtılma şekli her iki cinsiyete göre farklılık gösteriyor. kadınlar patolojik kıskançlığı daha duygusal düzeyde ve içe dönük olarak yaşıyor. erkeklerde ise kıskançlık daha çok davranışsal düzeyde kendisini şiddet ve cinayet olarak gösteriyor. tam da bu nedenle erkeklerde daha fazla olduğuna dair bir algı oluşturuyor.

    not: bilgi için uzman psikolog uğurkan uluturk'e teşekkür ederim. bu kadar keyifli bir mesleği olduğu için kendisini kıskandım doğrusu :pp

  • ben normalde de bu adamın çok bilinçli, farkındalığı yüksek bir insan olduğunu düşünüyorum ama o röportajlardaki mükemmel insan pr'i bi tık fazla kaçmış sanki.
    tamam ennn sensin kivanccim, ennn yakışıklı, en mütevazı, en aşık.. ama şu pr işlerinde sizi takip eden halkla aranızda gittikçe büyüyen sınıf farkı dolayısıyla konuşurken biraz daha mı dikkatli olsanız acaba?
    neye takıldım biliyor musunuz? eşine dünyanın en iyi annesi demiş.. tamam söylesin ama evde karına soylesen bunu da piramidin en altında kalan ezilmiş emekci kadinlarimiz bunu duymasa görmese mesela? mesela ben? kendimi bildim bileli essseklerr gibi çalışırken, giyisi dolapları toplanmak için beklerken, camlar minik parmak izleriyle doluyken ve akşama ve dahi öğlene yemek yetiştirmek, bunu yaparken yüzün üzerinde öğrenciyle bireysel olarak ilgilenmek, sınavlarını okumak ve derslerini yetistirmek zorundayken en iyi anne başak mi gerçekten? hayır biziz en iyi anne. o piramidin en altında kalıp gittikçe daha da otekilestirilen bizler.
    dünyanın en iyi eşidir de sanirim. çünkü sabah eşi hasta yavrunun tonla kusmuk dolu kiyafetini yıkamak için ayırırken gomlegimi ütüler misin dediği için skerm belasını ütünün de diye bı saat zirlamamistir diye düşünüyorum. yoksa biz de çok iyi estik yani. kusuklu çarşafların arasında bı saat agladiktan sonra bordo bereli gibi kalkıp yavruyu hiç bi şey yokmuş gibi sevgiyle uyandırıp tereyağına kadar kendi bizzat yaptığı kahvaltıyla uyandirmamistir. çünkü sizin çarşafları yardımcı ablaniz yikiyo ya o yuzden :)
    keşke sınıfsal farkimiz bu kadar olmasaydı, sizler cebinizi doldururken gittikçe fakirlesen emekcilerin nasıl bir cinnetin eşiğinde oldugunu fark etmenize gerek kalmazdı. biz de basak'in mukkkemel anneligini alkislardik.mukkkemmel hayatınıza kalpler atardık romantik romantik. çünkü yavrumuzu 20kisilik sınıfa bırakıp 12 saat çalışmaya gitmezdik. ya da emeğimizin karşılığını aldığımız bir düzende bu kadar kıskanç olmazdık hayatlarıniza karşı.. basak'a, fahriye'ye, pelin'e falan bilenmezdik bir hengame icinde olmasaydık kim bilir?
    ama şimdi biz bu kadar çalışıp yine de piramidin en altında ezilirken sizler böyle mukemmellikleri gözümüze sokmayacaksiniz. çünkü burası hollywood değil ve sizin kitleniz de american dream falan yasamiyor yani.. esine dünyanın en iyi annesi diye brad diyebilir, survivor gibi takılan halkin içinde siz degil malesef. günlük harçlığı 10 tl olan öğrencim var benim, 13 yaşında çocuğa her gün evde pişirdiği şeyleri koymak zorunda olan o anne en iyi anne, delirtmeyin insanı..

  • şu anda "emekli" olan kişi, çalışmaya başladığı tarihte devletle bir anlaşma yapar. her ay maaşının belli bir kısmı kesilerek devlet hazinesine aktarılır. işveren de devletin hazinesine işçi adına olacak şekilde bir pay daha yatırır. neticede bu insan adına her ay "iki" pay devlete verilir. bu 25 yıl boyunca (en az) devam eder.
    devlette, "sen bana bunu veriyorsun ya ben de sana 25 yıl-5400 iş günü - 65 yaş olunca şimdi aldığından az ama sonuçta bir maaş bağlayacağım der ve anlaşma devreye girer.

    bu verilen maaş, devletin bana verdiği bir sadaka değildir. en az 25 yıl çayır çatır maaşımın bir kısmını devlete vermişimdir.

    bu maaş devleti yönetme iddiasındaki kişilerin bana bahşettiği bir armağan değildir. 25 yıl ben bunun karşılığını fazla fazla ödemişimdir.

    ben ölünceye kadar bu maaşı yaptığımız anlaşma gereği bana ödemek zorundadır. her yıl bu maaşa kendi sebep olduğu enflasyon kadar zam yapmak zorundadır.

    bu sürede bana ücretsiz sağlık hizmeti vermek zorundadır ki bu da anlaşma gereğidir.

    işin daha da ilginç tarafı fikir yürütmekten bile aciz üç yüz küsür yazarda bu başlığın saçma olan ilk mesajını favlamıştır.

    yazıktır.

    edit : @cakura adlı yazar arkadaşın bir mesajı üzerine, "devletle yapılan anlaşma" diyoruz ama, aslında bu devletin zorunlu tuttuğu bir anlaşma. anlaşma yapmazsan sen ve işveren bir de ceza yiyorsun. yani emekli aldığı maaşı kuruşuna kadar hak ediyor. üstelik ödediğinden eksik bir miktarı. hakikaten bir "söğüşleme" söz konusu burada, bir yazık da devlete.

  • buyuk dramlara sebep olmus bir faciadir. ilk patlama aninda ölen kişi sayısı çok gibi görünmese de (30 civarında) patlamadan sonra (pek de "aciklanamayan" sebeplerden dolayi) iki yil icinde binlerce insan daha olmustur. ancak bu olumlerin kacinin facia ile dogrudan baglantili oldugu arastirilamamistir. tabii bu olumler disinda meydana gelen hasarin veya cevre tahribatinin boyutlarinin belirlenmesi ise ayri bir hikaye.

    ama bence en buyuk dram patlama sonrasi enkaz kaldirma calismalari sirasinda yasanmistir.

    patlamanin ardindan radyoaktif enkaz yaklasik 1.5 km capinda bir alana yayilmis. alinan karar ise bu enkazi tesis icinde toplamak ve butun bir tesisi ozel bir beton ile tamamen ortmek. ayrica radyoaktif cekirdegin altinda da buyuk bir beton yatak olusturulmasina karar verilmis. evet ama radyoaktif enkaz nasil tasinacak? cekirdegin altina beton nasil dokulecek? gerekli ekipman ve zaman yok? ve butun isin 15 gun icinde tamalanilmasi dusunuluyor.

    enkazi tesis icine tasimak ve de radyoaktif cekirdegin altini beton ile kapatmak icin itfaiyecilerle birlikte askerlerin kullanilmasina karar verilmis ve 1500 kadar asker kullanilmis. (kac itfaiyeci kullanilmis bilmiyorum) basit bir gaz maskesi, eldiven ve cizme disinda bir koruma ekipmani kullanmayan asker ve de siviller bolgede calismaya baslamislar. bir askerin (veya sivilin) gunde en fazla 3 dakika calismasina izin veriliyormus. ama bu sure icinde alinan radyasyon miktari bile omur boyu alinabilecek radyasyon esiginin uzerindeymis. ve adamlar orada 15 gun boyunca calismislar. evet calismalar planlandigi gibi 15 gun icinde bitirilmis. butun radyoaktif moloz tesis icine tasinmis ve tesis beton bir zirh ile tamamen kapatilmis. ayrica radyoaktif cekirdeginin alti da (acilan tuneller sayesinde) beton ile doldurulmus.

    peki bu radyoaktif enkaz kaldirma isinde calisan askerlere (ve de sivillere) ne olmus?

    bu temizlik calismalarina katilan askerlerin buyuk bir kismi ise -ki hepsi 20'li yaslarda saglikli insanlar- bir yil icinde olmusler. (bu sayi (asker+sivil) kimi kaynaklara gore 4000 civarinda.)

    gercekten buyuk bir dram. bile bile olume gitmisler. ama birilerinin de bu isi yapmasi gerekiyordu. evet saniyorum savasarak olmeseler bile, gene de ulkelerindeki insanlari korumak adina olume gitmisler.

  • "oto tamircileri, tekstil atölyeleri" eleman bulamıyor çünkü kayıt dışı (sigortasız) çalıştırıyor. günde 10 saat çalıştırdığı personele asgari ücreti bile çok görerek 1500 lira maaş veriyor.

    ortada tamah edecek bir az bile yok aslında!

  • - gelecekte ne olmak istiyorsunuz?
    - (iki yumruk bir anda havaya kaldirilarak makamli bir sekilde) heee man

    - onumuzdeki bes yilda kendinizi nerde goruyorsunuz?
    - golgeler satosu