hesabın var mı? giriş yap

  • sadece 1 lira..

    evet.. hakikaten 1 lira.. çok ucuzmuş gibi pazarlanıyor ya bu çakma erişte ona yanıyorum..

    aldım denemek için, peynirli soslusundan.. belki sosu dökmesem yenebilirdi o eriştemsi ucube şey.. tamam evde yapılmış peynirli makarna lezzeti beklemiyoruz, tabii ki içinde kimsyasallar olacak.. tamamen bu beklentiyle almama rağmen o korkunç kokusuna dayanamadım.. nasıl suni, ilaç ilaç kokuyor anlatmak mümkün değil.. evde bu güne kadar yemeyip de döktüğümüz yemek sayılıdır..

    kendisi de bunlardan biri oldu.. o yüzden hiç iyi şeyler hissetmiyorum kendisine karşı..

    1 lira.. evet, o paraya gider bir paket makarna haşlar yerim.. zamanı pek kıymetli yeni çağ insanlarındansanız toplamda da en fazla 15 dakika farkeder.. hem 1 kişi değil 5 kişi tıka basa doyarsınız..

    ucuzmuş gibi görünen pahalı nesnelerden biridir ve çok korkunç bir tadı vardır.. eğer bir şekilde almış ama henüz yememişseniz bari o sosu dökmeyin..

  • murphy kanunları uyarınca, doğru insan tam da beklenmeyen anda çıkar aslında karşımıza.
    her kalabalık kutlamaya, üzerimize en kibar elbiseler, en içten gülücükler alıp gideriz.
    herkesin alnında ne yazar okumaya çalışırız, gel gör ki doğru insan, kafada takke, ayakta sabo terlik ve dizleri çıkmış bir eşofmanla bakkala indiğimizde düşen parayı yetiştirmek için arkamızdan koşan insandır.
    ya da otobüste cep telefonunu açık unuttuğumuz için tüm yolculardan azar işitirken, -ikarus otobüste ne abs' si- diyerek bizi kollayandır.

    doğru insanı ararken girilen şekil şemal, bizi onun için doğru olmaktan çıkarır aslında. en doğru en doğal olandır. bunu unutur, o bizi yüzlerce metreden seçsin diye şatafata boğarız kendimizi.yüksek sesle konuşuruz o ne kadar esprili olduğumuzu anlasın uzaklardan diye, pembe, morlara boğarız kendimizi elalem çok yakışıyor dedi diye, sosyal görünmek için bir merhabamız olan herkesi öperiz yol ortası rastlantılarında.

    bu sebeple bekleyiş kaybettirir aslında ha keza arayış da. çünkü gerçek, yağmuru seyrederken yalnızlığa ağlamaktır.
    doğru insan bu anı içten içe bilen ve bu anı silmek için emek verendir.
    oysa göremeyiz. çünkü yaptığımız şatafatın benzerini bekleriz ilk etapta.

    karizmatik bir merhaba bekleriz belki de o her bayram mesaj atanımızdır. 15 yıldır doğum günümüzü unutmayan ve sadece dost gördüğümüzdür.
    belki okulda sınav dönemi bize de fotokopi çektirendir.

    doğru insan biz teklif etmeden ders çalıştıran, hava soğuduğunda ceketini verendir.
    doğru insan yalındır, doğaldır. bunu bilmek bekleme süresini kısaltır.
    aramak ya da beklemek değil aslolan görebilmektir.

    herkes için doğru insan vardır, önemli olan omzunuza bırakılan ceketteki sıcaklığı hissedebilmektir.

  • sağlamlaştırmak için ayaklarının içine beton dökülür adına da restorasyon yaptık denirdi. altında beltur çay bahçesi açardı. gider püfür püfür çayımızı içerdik.

  • film rusya'da 1905 yılında st. petesburg'da baş gösteren ilk ihtilal denemesinin kutlamaları çerçevesinde yaptırılmıştır. rus yöneticiler o zaman 27 yaşında olan ve o güne kadar sadece bir film (grev) çevirmiş olan eisenstein'a güvenmişlerdir.

    eisenstein da bu güveni boşa çıkarmamış ve sinema tarihinin baş yapıtlarından birini ortaya koymuştur. potemkin zırhlısı bir propaganda filmi olmasına karşın tüm dünyada büyük övgüler almıştır. öyle ki amerikan ulusal sansür kurumu filmi yılın filmi seçmiştir.

    einstein'in o dönemde böyle bir film çekmesine çok şaşırmamak gekekir zira 1920'lerde sinema tüm dünyada ayak takımının eğlencesi olarak görülür ve entellektüeller tarafından ciddiye alınmazen sscb'de bizzat lenin'in desteğiyle dünyanın ilk sinema okulu açılmıştır ve yine lenin'in kendisi "sinema bizim için sanatların en önemlisidir" sözünü söylemiştir.

    ek bilgi: eisenstein gemideki papazın merdivenlerden yuvarlanması sahnesi için uygun oyuncu bulamadığından dolayı bu sahnede yuvarlanan kişiyi kendisi oynamıştır. sinemaya başlamadan önce sirklerle ilgili olduğu için akrobatik hareketlere yeteneği vardır.

  • normal olmayan olayların yaşandığı şehirdir..

    çok yakın bir arkadaşımdan birebir dinlediğim bir anekdotu paylaşacağım.. (bkz: sözlükte anekdot paylaşmak)

    ________________________

    daha önceden otla bokla hiç işi olmayan 3 arkadaş iş gereği amsterdam'a yol alır..
    otururlar bir coffe shop'a. sigara ile araları olmadığından space cake siparişi ile gece başlar. klasik olarak "bana bişey olmadı, bana bişey olmadı" diyerek kekleri altın gününe gelen mübeccel hanım gibi yutarlar.
    çıkıp gezerken space cake etkisini göstermeye başlar. biraz gezip kafa yapıp eğlendikten sonra otele doğru yol alırlar. fakat grupta iki kişi aynı odada kalırken, bir kişi başka bir otelde tek başına kalmaktadır.
    otellere dağıldıktan sonra "tek kalanı bir kontrol edelim. öldü mü, kaldı mı, yattı mı, battı mı?" diyerek bir telefon açılır.

    çift: olum, napptın lan? bulabildin mi odanı, yatağını? ahuahaueehe
    tek: buldum aq buldum da odada 2 tane cüce var. sağa sola koşuşturuyor ibneler. dur kovaliyim şunları. kapat.. kapat!..

    bu konusmadan sonra çift kalanlar "ohooo, adamın kafaya bak lan!:)" diye gülüp eğlenir. yarım saat sonra yine ararlar..

    çift: nedir durum, yakaladın mı cüceleri? ahuahhnhehhhehuhehe
    tek: bir tanesi kaçti, diğerini yakaladım. elini ağzını bağlayıp kapattım elbise dolabına. yatıyorum şimdi, hadi iyi geceler..
    diyip kapatır telefonu..

    ertesi sabah olur, güneş doğar. çift kalan arkadaşlarlar tek olanın oteline gider. odasına çıkarlar.
    adam yeni uyanmış, hala dün gecenin etkisinde. gülüp eğlenirken "nerde lan cüce?" diyip dolabi bir açarlar ki kanlı-canlı bir cüce eli ağzı bağlı dolapta yatıyor. hepsinin öd boka karışıyor tabi. adamı çözüyorlar ve herif bağıra çağıra vurup kapıyı çıkıyor.
    3 kafadar uzun bir süre kendine gelemiyor.
    işi aslı lobiye indiklerinde ortaya çıkıyor. meğerse o gece otelde cüceli-müceli bir eğlence varmış. cüceler otelin katlarında, odalarında heyyo meyyo diye koşup duruyormuş..

    ________________________

    herif allahtan iyice uçup cüceyi camdan atmamış dedim.

    zaten son günleri olduğu için de; pılı pırtı toplayıp istikamet istanbul deyip başları belaya girmeden de memlekete dönmüş bu arkadaşlar..

    kıssadan hisse: amsterdam'da ne görürsen gör, "he he" deyip geçiceksin aga.. hayal olmasındansa, gerçek olma ihtimali daha fazla..

  • türk kızı başlıkları yine hortladığına göre özgecan'ı unutma evresine geldik anlaşılan. neyse bir dahaki tecavüz/cinayete kadar hadi hep birlikte türk kızlarının ne kadar kezban olduğunu çeşit çeşit başlıkta inceleyelim.

  • doğru karardır, adamlar yeterince ülkemizde bedavadan her yeri gezip görüyorlar zaten. yurt dışında gördüğümüz fiyatlandırma uygulamasını yabancılara da yapmamız gerekiyor.

  • abd'den veya avrupa'dan donenler arasinda gercekten boyle biri yok saniyordum. yazilanlardan gordugum kadariyla var oldugu soyleniyor ama var olan kisiyi/kisileri anlatirken kullanirken tek sifat zengin olmasi. yani cok parasinin olmasi yani turkiye'nin onbin'de biri icinde olmak gerekiyormus. turkiye'nin geri kalan cok buyuk cogunluguyla muhattap olmayip, onlarin buyuk sorunlarini onemsemeyip, bana dokunmayan bin yasasin mantigiyla kendi hayatini yasamasi gerekiyormus.

    "istanbul hicbir yerden geri degil" demis bir zengin. bunu demek icin cidden etiler ve bebek'ten disari adim atmamak gerekiyor. ben de istanbul'da 10 yil yasadim, baya cok eglendigim, istanbul'u cok sevdigim zamanlar da oldu ama "geri degil" demek baska birsey. sehirde bu kadar buyuk gelir adaletsizligi varken, bu kadar cok suc istatistikleri yuksekken, toplu tasima denen olay 2013 yilinda bile halen yari yariya bile cozulmemisken, bir yagmurda/karda tum sehir iptal olurken, trafik kaza orani bu kadar yuksekken, trafikte bir yere gidip gelmek icin 3 saatlik sureyi normal goruyorken, surekli kesilen sorunlu bir internet altyapisina sahipken, elektrik kesilmeleri halen cok sik yasaniyorken, insanlari halen sokaklara bu kadar cop atiyorken, trafik kurallarina hic uyulmuyorken, herkes digerini nasil ezerim derdindeyken ve daha sayilabilecek binlerce etmen varken geri degil demek icin cidden polyanna'nin soyundan gelmek gerekiyor.

    guzel diyebilirsin, cok eglenceli diyebilirsin, 24 saat canli diyebilirsin, iki kitayi birlestiriyor, bogazi var diyebilirsin, insanlari yardimsever diyebilirsin de geri degil demek cidden bambaska bir olay.