hesabın var mı? giriş yap

  • aramayayım, neden aramadığımı düşünsün, yanına çok gitmeyeyim, özlesin, kapris yapayım, mesajla kavga ederiz, mesajların arasını açayım, delirsin, sabah küseyim, akşama barışayım, o süre boyunca ölü taklidi yapayım, bir şeye kızmış gibi yapayım, sebebini söylemeyeyim, sorsun dursun, çok zorda kalırsam, çok özledim seni ondan, gibi bi cevap veririm, sürekli beni düşünmesi için elimden geleni yapmış olurum böylece... gibi, kafasında kırk tilki dolaştıranlara gıcık olan insandır. böyle oyunlarla, insan sürekli kendini düşünmesini sağlayabilir başka birinin. ama bence karşıdaki de manyak değilse, zaman kazanmaktan ötesi olmaz. bir ay geç duyar ''sen daha iyilerine layıksın'' cümlesini en fazla. anlatırken içim şişti yahu nasıl bir azim varsa artık stratejik gidenlerde, sahiden alkışlıyorum. umarım mermeri delersiniz.

  • sabah akşam kafasını yetişkinlik zırvaları ile s.kmişler çocuğun. bilmiş bilmiş konuşunca da haliyle insanda şaşkınlık yaratıp dikkat çekiyor. çocuğun ne tür bir hayat tecrübesi var da "çocuk şöyle olur, böyle olur" konuşuyor. ezber ve taklit yeteneğini saymazsak söylediklerinin zeka ile de pek ilgisi yok. anneyi hunharca yediğine göre ya baba ya da diğer aile büyükleri cephe oluşması için çocuğu doldurmuş. kıyasla yol alan anne de hatalı. aslan yürek falan yok dümdüz aile içi çatışma.

  • erdoğan'ın kılıçdaroğlu karşısında 35.4 alırken mansur yavaş karşısında 41.4 alması bu güne kadar yapılmış en başarısız manipülasyon denemesidir.

  • 2. mahmut. ( nam-ı değer gavur padişah)

    bugünkü cumhuriyetin temellerini atmıştır.

    ilk elçileri ve okuması eğitim alması için yetenekli öğrencileri avrupaya göndermiş onlar jön türkleri oluşturmuş ve ondan etkilenenler namık kemal gibi yazarları okuyan ( daha sonra yasaklatılmasına rağmen) mustafa kemal gibi veya ittihatçı gençleri oluşturmuştur.

    kılık kıyafeti değiştirmiş. fes ( şapka inkilabı) zorunlu hale gelmiştir. ( bu sebeple gavur padişah denir ahalinin kıyafetine vs. karıştığı için. ayrıca ironiktir güya şapka devrimini protesto etmek isteyen kadir mısıroğlu kafasında fesle dolanır ki, fes de aynı mantıkla getirilmiştir.)

    yeniçeri ocağının kaldırılması. bilinmelidir ki yeniçeriler paralı askerdir. devleti sürekli baskılıyan isyan eden padişah değiştirip cülus bahşişi alan onlardır. selçuklu ve osmanlının gelişmesinde rol oynayan tımarlı sipahilerle alakası yoktur. asıl başarılı askeri ve tarım sistemi odur.

    ilk resmi gazete çıkarıldı. ilkokul zorunlu hale getirildi. tıbbıye açıldı.

    dönemler olarak padişahlar yorumlanabilir. ama kendisi devleti o dönemde bir şekilde yaşatmayı başarmış. başarılı komutanlar ve siyasetçiler yetiştirilmesine ön ayak olmuştur.

  • büyük şair olabilmesinin nedeni, kafasında bir şeyleri netleştirememiş olmasından ileri geliyor. eğer insan kafasında bir şeyleri netleştirebilmişse, belki ondan iyi bir bilim insanı olabilir, eleştirmen olabilir ama ondan iyi bir sanatçı olmaz. sanatçının zihni sürekli bir şüphenin etkisi altında kalmalıdır, çünkü bu şüphe olmadan sanatçı dünyayı her yönüyle, bütüncül bir şekilde kavrayamaz. bu yüzden büyük şairler söz konusu olduğu zaman “şucudur, bucudur” diyemiyoruz. ömer hayyâm'ın şiirlerinde müslümanın da agnostiğin de ateistin de deistin de; stoacılığın da septisizmin de hazcılığın da platonculuğun da sesini duyabilirsiniz. bu çok seslilik onu büyük bir şair yapıyor. her olaya karşı aynı tepkiyi veren kişi çok sesliliği ıskaladığı için yavan şiirler üretiyor. bizim edebiyatımızda nazım hikmet'in yaşlılık öncesi şiirleri veya necip fazıl'ın islâm'ı benimsedikten sonraki şiirleri yavandır. çünkü ikisinin de o sıralar kafasındakiler netti, hayata yalnızca bir açıdan bakabiliyorlardı. oysa ömer hayyâm'ın şiirlerinde böyle bir şey yok. şöyle örneklendirilebilir:

    epikuros felsefesinin de etkisi bulunabilir:

    “gönlümün dilediği gül yüzüne bakmak;
    elimin özlediği kadehi kavramak.
    her zerrem nasibini almalı dünyadan
    yarın güle kavuşturmadan beni toprak.”

    antik yunan melankolisinin etkisi bulunabilir:

    “can verinceyedek bu çorak yerde
    dertten başka ne geçer ki eline?
    ne mutlu çabuk gidene dünyadan;
    hele bu dünyaya hiç gelmeyene!”*

    stoa felsefesinin de etkisi bulunabilir:

    “şu dünyada üç beş günlük ömrün var,
    nedir bu dükkânlar, bu konaklar?
    ev mi dayanır, bu sel yatağına?
    bu rüzgârlı yerde mum mu yanar?”

    tasavvufa da göz kırpmıyor değildir:

    “sevgiyle yoğrulmamışsa yüreğin
    tekkede, manastırda eremezsin.
    bir kez gerçekten sevdin mi dünyada
    cennetin, cehennemin üstündesin.”

    ———

    (*): bu dizeleri okuyunca, sophokles’in oidipus kolonos’ta adlı tragedyasının şu bölümünü anımsamamak mümkün değil (1225 vd.):

    “hiç doğmamak her hâlükârda en iyisidir;
    ancak gördükten sonra bir kez günışığını insan,
    ikinci en iyi, mümkün olduğunca çabuk
    dönmesidir geldiği yere.”

    friedrich nietzsche bu dizelerin hemen hemen aynısını kullanarak “antik yunan melankolisini” anlatmaya çalışmış. o yüzden ben de “antik yunan melankolisi” demiş bulundum.

    not: ömer hayyâm'ın şiirlerinin çevirilerini sabahattin eyüboğlu'ndan aldım.

  • ne sizden üstün ne de efsane olan nesildir. sadece sizin sahip olmadığınız bazı şeylere sahipler. bütün akranları da aynı durumda. muhteşem, olağanüstü ötesi filan olmayacaklar, muhtemelen sadece belli kalıplar içinde düşünebilen bütün gün internette oyun oynayan zavallılar olacaklar. bizim nesil de bilgisayarla büyüdü ne oldu? herkes facebook'ta koyun yetiştiriyordu bir ara.