hesabın var mı? giriş yap

  • alsancak arka sokaklarindan kordona inilecektir
    trvt:kardes ates varmi?
    8..8:buyur
    trvt:saol canim ismin ne senin
    8..8:8690582132408(niye söylüyon aptal kafa)
    trvt:istiyon mu beni
    8..8:yok saol
    trvt:tamam canim kib

    2 gün sonra kızarkadasla aynıyerden aynıyere gidilecektir travesti karsımıza cıkar
    trvt:8690582132408 naber?
    kızarkadas:???????????????????????

  • burada görüleceği üzere.

    her şeye karşısınız ama hiçbir şeyden de eksik kalmıyosunuz, her şeye özeniyosunuz ama özendiğiniz şeyleri bozmak istiyorsunuz. madem ki bu tür şeyler sana ters git evinde otur çocuk bak neyin şovunu yapıyosun

    gelen mesajlar üzerine edit: kimsenin giyim tarzını yaşam tarzını eleştirdiğim yok haddime de değil zaten sadece yapılan hareketin gereksizliğinden samimiyetsizliğinden bahsettim. her olayı islam düşmanlığına getirerek mağduriyet yaratmanızdan tiksindim artık

  • mantıksız bir hesaplama.

    300bin tl karşılığında 30 yıl konaklama hizmeti almakla, 300bin tl karşılığında mal sahibi olmak nasıl karşılaştırılıyor anlayamadım. ev senin oluyor, istediğin zaman satarsın birikimin boşa gitmez. hele ki ev sahibine hiç gitmez.

    ev almak ancak şu şekilde mantıksız olabilir. eve vereceğiniz nakit paranız vardır, fakat bu parayı eve yatırmak istemezsiniz. parayı kullanırsınız. paranızla para kazanırsınız. yani ticari zeka işlerine girersiniz. o zaman anlarım.

    lakin; memursan, maaşlı çalışansan ev almak her türlü mantıklıdır efendim. en kötü; al başkan evi kiraya ver, kendi borcunu ödesin.

  • başkalarının başarısızlığından zevk alma deneyimi olan schadenfreude çok yaygın bir duygudur. kötü ruhlu, hatta kindar bir tutum gibi görünebilir ancak bir başkası başarısız olduğunda yaşadığınız tatmin konusunda suçluluk duyduysanız, kendinize fazla yüklenmemelisiniz. schadenfreude, insan beyninin evrim geçirmek için milyonlarca yıl harcadığı, derinlere kök salmış birkaç sürecin sonucudur.

    her şeyden önce, insanlar inanılmaz derecede sosyal hayvanlardır. hatta bazı bilim adamları insanları 'ultra sosyal' olarak tanımlar. diğer insanların, onlarla olan ilişkilerimizin ve en önemlisi bu bağlamda sosyal statümüzün sürekli farkında oluruz.

    statümüz buradaki anahtar noktadır; biz insanlar içgüdüsel olarak genel hiyerarşinin ve içerisindeki konumumuzun farkındayız. bilinçaltımızda sevilmek, saygı duyulmak, beğenilmek istiyoruz. toplumdaki konumumuz davranışlarımızın ve motivasyonumuzun çoğunun sebebidir.

    sosyal statüyü iyileştirmenin birçok yolu vardır. atletizmde harika başarılar elde edebilir, mesleğimizde başarılı olabilir, en büyük ve en iyi eve sahip olabilir, en yeni teknolojik ürünlere sahip olabilir, bilgisayar oyunlarında en yüksek puanlara sahip olabiliriz. bunu nasıl sağlarsak sağlayalım sosyal statümüzü yükseltmek iyi hissettirir. çünkü sosyal statümüz yükseldiğinde beynimizdeki ödül mekanizmamız tetiklenir ve zevk alırız. bunun tam tersi de doğrudur; araştırmalar çok düşük sosyal statüye sahip olmanın aşırı stresli olduğunu ve refahımız için kötü olduğunu göstermiştir.

    ancak yukarıdakilerin hepsi öznel ve göreceli olduğu için sosyal statünüzü iyileştirmenin en kolay yolu bir başkasının sosyal statüsünün düşmesidir. birinin itibarını kaybetmesine ve dolayısıyla sosyal statüsünü kaybetmesine neden olacak şekilde berbat olduğunu gördüğümüzde hiçbir zahmet göstermeden kendi sosyal statümüzün yükselmesine şahit olur ve zevk patlaması hissedebiliriz. bu duygunun adı schadenfreude’dir.

    bu duyguyu her çuvallayan insana rastladığımızda hissetmeyiz. çuvallama orantılı olmalıdır. kurban bir şekilde bunu “hak etmiş” olmalıdır. (araba kazası geçiren kişinin sizinkinden daha güzel bir bahçesi olduğu için hak ettiğini düşünüp zevk almazsınız.) çuvallayan kişi tatlı, sevilebilen bir kişi ise bizden daha yüksek sosyal statüde olsa bile zevk almayız.

    tüm bunlar, insan beyninin derinlerine kök salmış olan “adil dünya” önyargısından kaynaklanmaktadır. beynimiz adil bir dünya için gerçek kanıtlar bulamasa da dünyanın adil bir yer olduğunu varsaymak üzere gelişmiştir. beynimiz algılanan hakkaniyete ve adalete, yükselen sosyal statüye verdiği gibi bir tepki verir ve durumdan keyif almamızı sağlar.

    bu nedenle beynimiz, bizden daha yüksek sosyal statüye sahip olan ya da statüsünü haksız yollarla elde ettiğini bildiğimiz kişiler çuvallayıp kendi sosyal statülerini düşürüp bizimkini yükselttiklerinde bize baş döndürücü bir zevk kokteyli üretir. herhangi bir bedel ödemeden, zahmet etmeden elde edilmiş bir adalet ve sosyal statü artışından hoşlanmamız, chadenfreude'dan hoşlanmamamızdan daha şaşırtıcı olurdu.

    kaynak: bbc science focus

  • kelime olarak birbirlerinin zıttı gibi görülseler de aslında fonetikte olduğu kadar kontrast kavramlar değildir bunlar. nesnel değil kişisel olmaları, gerçekleri değil o gerçeklerin algılanış biçimini ön plana çıkarmaları gibi yönlerden dolayı ikisi de avangard akımlar olarak doğmuşlardır. ekspresyonizm, bir bakıma empresyonizmin araladığı kapıyı açarak daha ileri taşımıştır.

    ayrıldıkları noktalar ise özellikle şunlardır:

    -empresyonistlerin teması genellikle doğa ve manzaradır.
    -manzarayı onlarda uyandırdıkları duygu ve izlenimle çizerler ki adları bu yüzden izlenimcilerdir.
    -resimler ekseriyetle fludur. bu yüzden resimleri daha çok bir manzaranın akılda kaldığı ya da rüyada görüldüğü hali gibidir.
    -gerçeği tamamen değiştirmez, sadece biraz bozarlar. boyutlarla, biçimlerle vs. oynamazlar.
    -ışıkla oynamayı severler.
    -açık alanda çalıştıkları için resimlerinde kısa ve aceleyle atılmış darbeler görülür.

    -ekspresyonistlerin belirgin bir teması yoktur.
    -biçim bozma ve abartı elzemdir, estetik kaygıları bulunmaz.
    -kalın çizgiler, patlayan renkler kullanırlar.
    -çizdikleri subjeye değil, onun çağrışımıyla bir duygu ifade etmeye odaklanırlar. yani subjeyi fikirlerini anlatmak için araç olarak kullanırlar hatta bazen eserde bir subje olup olmadığı bile belli değildir.
    -empresyonist eserler melankoli, özlem, yalnızlık gibi daha naif duygulardan beslenirken ekspresyonist eserlerde yıkım, bunalım, korku gibi uç duygular hakimdir. zaten ww1'in buhranıyla başlamış bir akımdır.
    -çoğunlukla atölye işi olduklarından eserlerde daha özenli ve artistik darbeler görülür.

  • unutamadıklarım no:5

    yıl 1998, lise 3'teyim. para biriktirmişim ve playstation alacağım. normalde anadolu çocuğuyuz ama sırf playstation almak için istanbul'a gelmişim. doğubank'a nasıl gideceğim ezberimde. galata köprüsünde yürüyorum. boyacının biri "birader bir bakar mısın" dedi. azıcık istanbul tecrübesi olan birisi boyacıların frekansından gelecek tüm yayınları filtrelemesi ve reddetmesi gerektiğini bilir ama dedim ya, anadolu çocuğuyuz, safız.

    - efendim?
    + ayakkabın çok kirli, gel bi tozunu alayım.
    - yok istemem.
    + ya gel, benden, ikramım.

    tabi tozunu almaz sadece, azıcık da boya sürer. işlem esnasında da hapisten yeni çıktığını, adam bıçaklayıp öldürdüğünü falan anlatıp beni korkutur. ne kadar verdiğimi net hatırlamıyorum ama şöyle söyleyeyim, ayakkabı boyamak 10 tl ise ben 100 tl vermişimdir bu eşkiyaya. her mal gibi beni tartaklamadığı için bir de teşekkür edip yoluma devam ederken ikinci bir boyacı "kardeş bir baksana" diye seslendi. ve arkadan o muhteşem bağırış geldi: "ahmeeet, bırak bırak ben aldım!".

  • bir ismin uzun süre zirvede kalamaması demek o kişinin zirveye hiç çıkmadığı anlamına gelmez.

    adam bildiğin futbolcu idi. yani belli bir mevkiye dahil edilemeyecek kadar büyük bir yetenekti. bir adam düşünün ki paslarıyla kanattan oyun yönlendiriyor, son derece estetik bir şekilde adam eksiltiyor, top saklayıp takım arkadaşlarının desteğe gelmesi için süre sağlıyor, kolay kolay yıkılmıyor, adamın şutları bile o kadar estetik ki kaleciler çok defa yerlerinde çakılı kalmıştır. chelsea fc'nin sırf bu adam oynayamasın diye stamford bridge'i şampiyonlar ligi maçında patates tarlasına çevirmesi hala dün gibi aklımda. messi ve ronaldo'ya elbet saygı duyuyorum. ama futbolun seyirci odaklı bir spor olduğunu düşünürsek kesinlikle ronaldinho'yu izlemek futbola çok daha davetkardı. şunu da ekleyeyim: her üçünün de zirvedeki performaslarını düşündüğümde takımımda ronaldinho'yu isterdim.

    en hoşuma giden pozisyonu ise: https://youtu.be/pdcjc8v3bze

  • liseliler bilmez. biz ergenliğe yeni adım attığımız yıllarda saç düzleştirici denen gavur icadı yoktu. belki de vardı ama sadece zenginlerde.
    ilk kez benden birkaç yaş büyük bir kızın dümdüz saçlarına bakıp "aa naaptın saçlarına??" demiştim. "ütüledim" dedi. "ütü sıcakken mi soğukken mi?" dedim. annemin "bu kızı iyi de besledik niye böyle mal oldu" bakışını hala görür gibiyim. öyle de salak bir ergendim işte.

    sonra bu moda hızla yayıldı ve zavallı kızcağızların boyunları omuzları eşek kadar ütü yanıklarıyla doldu. saçlar çatır çatır kırılıyordu ama ütüden vazgeçmiyorduk. o düz saçlar ne pahasına olursa olsun bizim olmalıydı.

    sonra saç düzleştirici çıktı ve kirlendi dünya...

  • merhaba,

    yazar ve çaylakların isteği dışında e-mail değişikliği yapıldığı ya da hesaplarından kendi istekleri dışında entry’ler girildiği hakkında sıkça şikayet alıyoruz.

    ekşi sözlük'te şifreleriniz one way hash function (pbkdf2) algoritması ile kriptolanmış olarak saklandığından bizim bilmemiz veya bizim üzerimizden başkaları tarafından ele geçirilmiş olmaları mümkün değildir.

    bu konuda yaptığımız incelemeler sonucunda kullanılan üçüncü parti uygulamalardan en az birinin şifreleri ele geçirdiğini tespit ettik ve bu konu üstünde çalışmalara başladık. bu uygulamalar üzerinden ekşi sözlük’e ulaşan yazarların yoğun risk altında bulunduğunu bilmenizi isteriz.

    üçüncü parti uygulamalar, ekşi sözlük tarafından yayınlanmamış ancak app store ve google play store'a diğer kullanıcılar tarafından eklenmiş, ekşi sözlük’e ulaşmanızı sağlayan uygulamalardır. bu uygulamaların geliştiricileri iyi niyetli olabilecekleri gibi yazar e-mailleri ve şifrelerine erişmek isteyen kişiler de olabilirler.

    eğer üçüncü parti uygulamaları kullanarak sözlük’e ulaşım sağladıysanız ya da e-mail ve şifre bilgilerinizi isteyen başka sitelerle bu bilgileri paylaştıysanız, şifrenizi https://eksisozluk.com/ayarlar/sifre üzerinden sıfırlamanızı ve güvenmediğiniz üçüncü parti uygulamaları kullanmamanızı tavsiye ediyoruz. e-mail ve şifre bilgilerinizi paylaşmadığınız müddetçe bu uygulamaları kullanmanızda herhangi bir sakınca bulunmamaktadır.

    tüm bu sıkıntıların yaşanmaması için ekleyeceğimiz güzel haberse; ekşi sözlük uygulaması üzerine çalışmalarımız hızla devam ediyor.

    sevgiler