hesabın var mı? giriş yap

  • insan hakları dersi tüm bölümlerde zorunlu olarak okutulmalı dedirten fotoğraftır. hadi ne yazık ki kolluk güçlerinin işkence tutkusunu normalleştirmişiz kendi içimizde, bari bunu sesli dile getirmeyelim. "ama dövülen reina saldırganı" diye bir savunma olamaz. çünkü polislerden yapması talep edilenler, polisin potansiyel yöntemleri zaten normal bir psikolojinin ürünü olamaz. yani eğer sen kendini adama jopla işkence yaparken, çığılıklarına, yakarışlarına gülerken hayal edebiliryorsan çare xanax'tır. ve unutmayın, şimdi dövdükleri için o çok takdir ettiğiniz polisler bu şiddete alıştıkça canavara dönüşürler. yarın bir gün bir eylem yapacak olursunuz, bir eleştiride bulunacak olursunuz; malum süreç bu tarz özgürlükler için hiç de parlak gitmiyor, gözaltında sizi bu canavarlar karşılayabilir.

  • bir tek bizim eve mi mahsus olduğunu merak ettiğim gerilim.

    baş sorumlusu
    -sütlacı evdeki insan sayısına kalansız bölünecek şekilde hazırlamayan kişi mi?
    -süd ürünlerine meraklı obur ev halkı mı?
    -ya da eve ortalama üstü bir lezzet/lüks girdi diye aniden beliriveren orta sınıf hırsı, daha fazlasına sahip olmalıyım tümörü mü?

    sırf bu gerilim yüzünden aile dağılma noktasına her seferinde.
    şaka gibi, sorunları çözen kurum bolulu hasan usta oldu.
    gizli gizli oraya gidip süd ürünü yiyorum evdeki gerilime katlanamadım için.
    evet gizli gizli! çünkü isterse aylık gelirim 10.000 dolar olsun fark etmez, kadın anam bir kase sütlaca o kadar para verdiğimi duysa yine ağzıma sıçacak.
    kadın huzur içinde istediğim kadar sütlaç yemeyi yasakladı arkadaş bana...

    kadın anam ne zaman evdeki südü fazla bulur, sütlaç yaparsa eve bir gerilim çöküyor.
    buzdolabındaki 10 kase sütlaç sinirlerimi bozuyor.
    gidip yiyorum, on dakika sonra yine yiyorum. sonra "lan ya herkes benim gibi ayıysa ve yarım saat sonra kalmazsa" diye üçüncüyü yemeye niyetlenmiş mutfağa gidiyorken abim "hepsini yeme" diye kükrüyor.
    "sen kaç tane yidin?" deyince 2 tane diyor.
    "e sen de çok yeme" deyince kadın anam "tartışmasanıza ya" diye ünlüyor.
    bi gidiyorum 4 tane kalmış. abim doğru söylediyse kadın anam da 2 tane yemiş.

    kalan 4 taneyi hane halkı sayısına bölünce 1,3 çıktığını görüyor, iyice geriliyorum.
    "2 tane yersem nasıl kendimi adil biçimde savunabilirim?" diye oturup düşünüyorum.
    ciddiyetimi gören de sokrat'ın savunmasını yazıyorum sanır mına koyim.

    sonuç olarak o sütlaçlar birkaç saat içinde bitmeden evdeki soğuk savaş da bitmiyor.

    tabii buzdolabından muz, nutella, fanta 2,5 litrelik eksik olmamış 90 sonrası doğumlu gençler ne demek istediğimi pek anlayamazlar.

    not: bu gerilime dayanamadığım için vakti zamanında yaptığım büyük bir hayvanlığı yazmak istiyorum:
    10 yaşında falandım. ertesi gün misafir gelecekti. annem 15 kase sütlaç yaptı. yarına kadar dokunmamamı özellikle rica etti.
    sinsice mutfağa girip tezgahtaki sütlaçlara baktım ve henüz sıcak olduklarını fark ettim.
    "henüz çorba gibiler, 1 kaşık alsam belli olmaz. şekli tam oturmamış zaten." diye düşünüp hepsinden birer kaşık aldım.
    odama gittim, uyudum.
    bir saat kadar sonra annemin bağırmasıyla uyandım. birer kaşık aldığım tüm sütlaçlar, birer kaşıklık boşluklarıyla donmuşlardı. 15 kasenin hepsinin ortasında büyükçe bir çukur... insan gibi de kaşıklamamışım.
    annem delirdi, bağıra çağıra hepsini alıp çöp poşetine attı ve beni gece yarısı çöp poşetini atmaya dışarı yolladı.
    yolda birkaç tanesini de avuçlayıp yemiştim, ellerimi de cami avlusunda yıkamıştım. bazı kaseler hunharca poşede konduğu için kırılmıştı, kesilmiş poşetten yere sütlaç damlıyordu.
    olan 15 cam kaseye oldu, harçlığımdan kesildi.

  • bir seyin de icine sicmayin amina koduklarim, bos vaktiniz varsa oturun doktora siddet icin cozum uretin.

  • tabii siz yine olayları unuttunuz. ben size hatırlatayım. 2011 yılında saab ile dalga geçen hükümet, üretimden kaldırılan arabanın haklarını almamıştı. ardından 2012 yılında, 1 (bir, iyi oku) milyon dolara çinliler satın aldı (nevs firması). 2015 yılında ise bizim zeki türk hükümeti gidip çinlilerden 40 (kırk, dikkat) milyon dolara satın aldılar.

    saab & gm işbirliği ile 2002'de üretilmeye başlanan ancak başarısız satış grafiği nedeniyle üretimden kaldırılan saab 9-3 (cadillac bls) otomobilin sadece kalıbı için ödendi bu para. o zamanlar sözlükte de olay olmuştu. "salak mıyız biz, ucuzken reddettik, niye başkasından 40 katına alıyoruz" diye. hayır, salak değiliz. hırsızlar tarafından yönetiliyoruz.

    2015 yılında hükümet bu rezilliği şov malzemesi yapınca saab firması isyan etti. "bizim türkiye ile bir anlaşmamız yok, saab ismini telaffuz etmeyin" diye:

    --------------------
    saab: nevs firması saab markasını temsil etmiyor, sadece otomobil tesisini aldı. bizim türkiye’de otomobil konusunda herhangi bir çalışmamız veya anlaşmamız yok. dolayısıyla türk bakanın ısrarla saab adını telaffuz etmesini anlayamıyoruz.
    --------------------

    2011- türkiye saab'ı reddediyor, dalga geçiyor

    2015- türkiye 40 milyon dolara satın alıyor

    2015- saab'ın isyanı

    cadillac bls wiki sayfası

    yabancı kaynaklarla türkiye'nin satın alma haberi

    edit: tipo, ek bilgi, yeni kaynaklar

  • acının vücud bulmuş halidir kendisi. bilirsiniz hepimizin msninde gece gündüz oturumu açık insanlar vardır. "uyuyorum... zzzz" (allahım ne iğrenç efekt), "okuldayım" yazar bunların iletilerinde. işte bu duruş buram buram burjuvazi kokuyor dostlarım. bana kızmayın ama böyle. çünkü akranlarım gece ordan burdan film indirirken bilgisayarlarını açık bırakabiliyorlar. ama benim ebeveynlerim makinanın çalışmasının hemen ardından kıpır kıpır oluyorlar. iki saat sonra gelip "hadi biraz kapat da dinlensin bilgisayar" diyorlar. gece açık bırakmaya kalksam fişini çekiyorlar. neden çünkü ben tasarruf yapması gereken bir memur çocuğuyum. bilgisayar çalıştırılmamalı, kombi sıcak su yüzünden alev gibi olmamalı... neyse ben gidip makinayı biraz dinlendireyim. size de diyeceğim tek şey şudur. "şekerleme yapmaca...zzzz..." *

  • bir akşam vakti tuba büyüküstün'le omuz omuza çarpışmayla girdiğim liste. üstüne üstlük kadını tanımamıştım. yanımdaki annem uyarmıştı beni;

    - oğlum asi'ye çarptın.

    - asi? (sonradan anladım) anne o bana çarptı.

    arkamı dönüp baktığımda kadın bana bakmış gülümsüyordu. selamlaştık devam ettik yolumuza. elimizde defter kitaplarımız olsaydı ve yere düşseydi şimdi büyük bir aşk yaşıyor olurduk. ama kahretsin ki o asi dizisindeki berbat kostümüyle cafe ye ben de annemle sinemaya gidiyordum. kısmet böyle işler.

  • oncelikle kokpit ses kayitcisi ile ilgili bir giris yaparak konuyu acalim;

    pilotlar, kara kutuda kokpit ses kaydi bulunmasi fikrine de ilk yillarda karsi cikmislar ancak bu tepki zamanla azalmis ve bu sayede gunumuzde kaza arastirmacilari kokpit ses kayitlarini dinleyebilir hale gelmisler.

    video kaydi fikri ise pilotlar tarafindan hicbir zaman iyi bir fikir olarak degerlendirilmemis cunku, gorsel deliller pilot hareketlerinin yanlis yorumlanmasina sebep olabilir. video goruntuleri bir cok durumda yanlis anlasilmalara sebep olacak kesin olmayan, yoruma acik bilgiler sunarak arastirmacilari yanlis yonlendirebilir. oysa arastirmacilarin en cok ihtiyaci olan sey yoruma acik olmayan kesin bilgilerdir. bu bilgiler de halihazirda ''flight data recorder'' yani ucus veri kaydedicisi tarafindan kayit altina alinmaktadir.

    kokpitte kamera kaydi yapilmasi bazi durumlarda (pilotlarin bayilmasi-olmesi, kokpitte duman-alev olusmasi) bulmacayi cozme konusunda yardimci olabilecek bilgiler sunsa da, pilotlar uzerinde de asiri bir stres, hareketlerinin surekli kayit altinda olmasi baskisi ile zihnini surekli prosedurlerle mesgul etmek, tum dikkatini ucusa vermek yerine kendi hareketlerini sorgulama, acaba bir seyi yanlis mi yaptim ikilemine girmeye ve bazi duygu-durum bozukluklarinin gelisimine sebep olabilir, bu konu ile alakali olarak isyeri kameralarinin calisanlar uzerindeki psikolojik etkilerini inceleyen akademik calismalar yayimlanmistir.

    havacilik binlerce prosedur ve protokol ile kontrol altina alinmis bir is kolu. ucus sirasinda is yukunun cogunlugu bilgisayarlar uzerinde olsa da pilotlar, tecrubelerine dayanarak bazi prosedurleri esnetebilirler hatta hic uygulamayabilirler. olayin akisindaki tum bilgilere sahip olmayan kaza sonrasi gozlemcileri sadece video goruntulerine bakarak yanlis yorum ve cikarimlarda bulunabilirler. ornegin 1549 nolu hudson river kazasinda kaptan ''sully'' acil durum protokollerinde bulunan oncelikler siralamasini kendi kisisel tecrubelerine guvenerek degistirmis ve neredeyse fizik kurallarina aykiri bir sekilde ucagini hudson nehrine indirerek 155 kisinin hayatini kurtarmisti. oysa kaptan pilot acil durum protokollerini sirasiyla uygulamaya kalkissaydi ucagi havada tutabilecegi cok degerli anlari kaybedecek ve belki de ucagin cakilmasina sebep olacakti. eger ucak cakilsaydi tum bu olanlar sonrasi kokpit goruntulerini inceleyen kaza arastirmacilari kaptan sully'nin hatali pilotaj yaptigi sonucuna varabilecekti.
    hudson river landing, flight 1549

    baska bir ornek; kabinde acil tibbi mudahale ihtiyaci olan bir yolcu icin pilot inisiyatif alarak 10 bin feet altinda hiz sinirini asabilir, sadece video kaydina bakarak edineceginiz izlenim pilotun bir kural ihlali yaptigi olacaktir. yahut, pilotlar kokpitte birbirleriyle konusmadan da anlasabilirler. hem mesleki hem de sahsi jest ve mimiklerle kameranin fark edemeyecegi bir iletisim icinde bulunabililer. boyle bir durumda da pilotlarin bazi protokollere uymadiklari sonucuna varilabilir.
    acil tibbi mudahale

    son olarak, kokpit ses kayitlari yasalarla koruma altina alinmis ve sadece bir kaza sonrasi ilgili makamlarca erisilir kilinmistir. ancak gecmiste bir cok kaza sonrasi bu kayitlar hem arastirma ''investigation'' hem de mahkeme asamasinda medyaya sizdirildi. ses kayitlari bazi yargilama sureclerinde halka acik hale getirilerek kamu vicdanini ve mahkeme heyetlerini manipule etmek amaciyla kullanilmaya calisildi. iste bu sebeplerle yargilamayi ve kamu vicdanini olumsuz etkileyebilecek, yoruma acik bir video kaydi fikri pilotlar tarafindan tehlikeli ve gereksiz bulunmaktadir. ayrica bir cok havayolu sirketi ve ucak ureticisi firma kendi hatalarini ortbas etmek ve sorumluluktan kurtulmak icin kokpit ici kamera kayitlarini suistimal ederek herhangi bir kazada pilotlara karsi kullanmak isteyebilir. medyaya kayitlarin editlenmis bazi kisimlari sizdirilarak kamuoyu uzerinde algi olusturulmaya calisilabilir.
    sovyet ms-61 kokpit ses kayitcisi

    sadece eldeki gorsel malzemelere bakilarak, mahkemeler ve kaza sonuc raporlari aksini soylese bile yanlis yorumlanmis bir video kaydi ile sucsuz pilotlarin, kotu niyetli kisilerce kamu vicdaninda supheli ve suclu ilan edilmesi mumkundur. halka acik hale gelmis bir kokpit video kaydi ile pilotluk yapmamis kisilerin vicdanlarinda, pilotlarin adil olmayan bir yargilamaya tabi tutulmasi ve aksi raporlara ragmen suclu bulunmasi imkan dahilindedir. pilotlarin, kabin icerisindeki sessiz iletisimleri ve ahengi ancak baska pilot gozlemciler tarafindan dogru yorumlanip gerektigi sekilde degerlendirilebilir. egitimsiz gozler ve kisiler video goruntulerinden aldiklari yanlis izlenimlerle haksiz kanaat olusturabilirler.

    tum yukardaki bilgiler isiginda : kokpit kamera kaydi zaten ucagin her teknik bilgisini kaydeden ucus veri kayitcisinin verdigi muazzam bilgi destegi disinda pek de ise yarar bir bilgi sunmayacak. ayrica, pilotlar uzerinde bir nevi ''mobbing'' ve kendini ve hareketlerini sorgulama gibi olumsuz psikolojik etkileri olacagindan faydali degil faydasiz olarak degerlendirilmistir.

    : imla.