hesabın var mı? giriş yap

  • öncelikle ne tarz bir kulaklık alacağınıza karar vermeniz gerekiyor.

    halihazırda popüler 3 çeşit kulaklık var;

    -kulak içi kulaklık
    -kulak üstü kulaklık
    -kulak çevreleyen kulaklık

    kulak içi kulaklıklar genellikle hem taşıma kolaylığı hem de kulak zarına yakınlığı nedeniyle üstün bass performansı sunduğu için tercih edilir. fakat bu kulaklıkların iki temel sıkıntısı vardır. birincisi her takmanızda kulak kirlerini içeri doğru ittirdiği için uzun süreli kullanımlarda kulak tıkanıklığı yapabilir. (bkz: buşon) ikinci problem ise yine uzun kullanımda kulak zarına ciddi zararlar verebilir. çünkü bass sesler kulak içinde basınç oluşturarak kulak zarını bir hayli yorar. baş ağrısı yapar.

    kulak üstü kulaklıklar kulak kepçesinin üstünde duran kulaklıklardır. bu kulaklıklar kulak içi kulaklıklara göre biraz daha hantal yapıda olmaları sebebiyle daha az tercih edilmektedir fakat bu kulaklıkların sürücüleri daha büyük olduğu için sesler daha net ve canlı hissedilir. müzik dinlerken her bir detayı daha keskin alırsınız. yine bu kulaklığın da sıkıntısı uzun süreli kullanımlarda kulak kepçesinde baskı nedeniyle ağrı yapabilir.

    kulak çevreleyen kulaklıklar ise benim favorimdir. ne kulak içi kulaklıklar gibi tıkanıklığa neden olur nede kulak kepçesinde ağrı yapar. çünkü kulağınızı tamamen çevrelemektedir. tek sıkıntısı çok büyük boyutlarda olması diyebiliriz. dışarıda kullanırken biraz kaba durabilir kafanızda.

    sonuç olarak bu artı ve eksileri göz önünde bulundurup hangisi size cazip gelir, hangisi problem oluştur bunları karşılaştırırsanız en doğru sonuca ulaşabilirsiniz. bu arada son olarak kulak üstü kulaklık alırken denemeden almamanızı tavsiye ederim. çünkü kimisi bazı kullanıcılar için çok büyük veya çok küçük gelebiliyor.

  • tabi aq. erkeği kızdırmayın her şeyi yapar. kafaya bak ya.

    bu piç gibi düşünenler yüzünden oluyor bütün bu cinayetler. erkeği kızdırmayın. o istediğini yapsın ama ses çıkarmayın. ne ala memleket.

    böyle yetişen erkeğin de, böyle yetiştirenlerin de allah belasını versin.

  • yılmaz güney'dir. şöyle bir hikâye var, ne kadar doğrudur bilmiyorum.

    "bir gün nereli olduğumu sordular.

    - babam sivereklidir dedim.
    siverek adına şaştılar, hiç duymamışlar.
    - nerdedir bu siverek? dediler.
    - siverek napoli'nin kazasıdır dedim.
    düşündüler bir süre, birbirlerine bakındılar.
    - biz italya'yı çok iyi biliriz. yanlışınız olmasın. napoli'nin böyle bir kazası yoktur.

    siverek italya'da olsa bileceklerdi. siverek urfa'nın bir kazasıydı. urfa da türkiye'nin bir şehriydi.

    bizim memleketin insanları iyidir, akılları çoktur; italya'yı bilirler, fransa'yı bilirler. çinistanı, falanistanı bilirler, lakin kendi yurtlarını bilmezler. dünyanın öte ucundaki ülkelerin yardımına koşmak için can atarlar. onlar için şiirler yazar, onlar için ağıt yakarlar. falanistan köylüsünün acısını anlatan kitaplar kapışılır, benim memleketimin insanlarına sırtları dönüktür, onları görmezler, göremezler."

    yılmaz güney

  • üç gün önce sabah saatinde motora yetişmeye çalışıyorum. geç kaldığım için büyük panik içerisindeyim. motor kalkmak üzere. koşuyorum. yetiştim yetişicem. görevli acele etmemizi söylüyor. "evet! yetiştim! başardım! yetiştim!" derken... dodidotdodidot!!! akbilim boş... içimden burada yazamayacağım cümlecikler geçiyor. henüz turnikeden geri adım atmamışken biri akbilini basıyor. "geç abla." diyor arkamdan. arkamı dönüp bakıyorum. omzuma bile gelmeyen küçük bir çocuk. o an durumu algılayamıyorum. "geç abla!" diyor tekrar. geçiyorum. çocuğun içine miroğlu kaçmış. yağız bir delikanlı edasıyla cool cool akbilini basıp motora ilerliyor. elimi çantama atıyorum "dur bekle, sana parasını veriyim.". elini talk to the hand edasıyla kaldırıyor ve "gerek yokk." diyor. "teşekkür ederim canım." diyip açık alana geçiyorum.
    aklıma geldikçe hala gülüyorum. centilmenliğiyle saniye bile düşünmeden bana yardım edip, gururundan ağzıma sçarak benden para almayan çocuk... utançla sevinci bana bir arada yaşatan çocuk... yolun açık olsun! üsküdar-beşiktaş hattı seninle gurur duyuyor!

  • (bkz: zara gold) kendileri vazgeçilmez kokumdur. başka parfümlerim bile olsa mutlaka bir adet yanımda taşırım, sıcak hava sizi terlettiyse ve ter koksanız bile yarı yolda bırakmaz kurtarır sizi kokusuyla öyle vefakardır, hoş kokusuyla burnunuzu şenlendirir, öyle güzeldir.

  • hastalandiğinizda bir tas çorba pişireniniz yoksa, ameliyata girerken cüzdanınızı hastabakıcıya birakip hakkını helal et diyorsanız yalnızliği iliklerinize kadar hissedebilirsiniz.

  • hem irademizi sınıyoruz diceksiniz, hem bir çift bacak görünce şeyinize sahip çıkamayacaksınız. bakma arkadaşım kızın bacaklarına, bakmak zorunda mısın yere bak pideye bak. irade sahibiysen bakmazsın o
    tarafa olur biter.

    edit: adam benim yazdıklarımı kapitalizme bağlamış. güler misin ağlar mısın. nefsini terbiye ediyorsan bakmayacaksın. oruçluyken " o bacakları kalçaları kimler çatır çutur yiyor " diye düşüneceksen ibadetinde samimi değilsin bir kere.
    ayrıca hem kadını 2. plana iticeksin, hemde " bizim çevremizde neden böyleleri yok " diye söyleneceksin.bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.