hesabın var mı? giriş yap

  • acun medya'da çalışan çok yakın bir arkadaşımdan aldığım bilgiye göre bundan sonra konseyde isim yazdıktan sonra çömleğe atış yapılacakmış, eğer isim yazılan kağıt çömleğe girmezse o oy geçersiz olacakmış :(

  • az sonra ceyda adlı yarışmacının ahmet kaya'dan "i will always love you"yu söyleyeceği yarışma.

  • --- spoiler ---

    uçakta giderken hem beni hem yanımdaki teyzeyi koltuklarımızı tekmelemek suretiyle rahatsız eden ve adının rafael olduğunu öğrendiğim velede "yeter ama artık!" diye çıkıştım. yolculuk boyunca çocuğunu uyarmak zahmetine bile girmeyen pişkin adam bana "çocuk bu hanımefendi, bağlamamızı mı bekliyorsunuz?" diye karşılık verdi. ben daha elimi belime koyup ağzımı açamadan yanımda oturan teyze cevabı patlattı: "bak hele oğlum, sen daha gavur karına ağırlığını koyup evladına türk ismi koyamamışsın, şimdi de çocuğuna söz geçiremiyorsun da bize mi dilin yetiyor? o çocuk büyüyünce senin gibi olacaksa bağla evladım çocuğunu şimdiden, bağla elbet!" ben bu dobra yurdum insanını çok seviyorum çok!

    --- spoiler ---

  • olum hani bazen abartma amacli rakamlari fazlaca yaziyorsunuz ya... yok 23408230948923 soyle yaptim, yok 103937474 kere boyle yaptim diye... olum o sayilari ben okuyorum lan. yapmayin etmeyin. az yazin allah askina...

  • aklıma umut sarıkaya, zenci, yağlanmış zenci dansçı vs. gibi bir çok itlik getiren haber. ama düşünmeyeceğim bunları. nişanlımı aradım. kına gecesi dahil herşeyi iptal ettirdim. mevlütlü düğün yapıcam.

  • flört aşamasında herkes kendini belli ediyor aslında ama o duyguların en yoğun olduğu an farkedilmiyor herhalde. örnek veriyorum; illaki bilmem nerede bilmem ne yüzükle evlenme teklif edilecek diye sanki allah’ın emriymiş gibi olmazsa evlilik yürümeyecekmiş gibi tutturan kızla evleniyor adam. düğün günü gelin arabasındaki çiçek yolda uçmuş aynısı bulunup takılmazsa evlenmem diye tutturup o çiçeği taktıran gelin tanıyorum. hala vazgeçme şansı olan damada hayret etmiştim. bunlar hep bu kişilerle bir ömür geçmez işaretleri.
    erkekler için de aynı durum. sevgiliyken iki çift sohbet edemediğin erkek evlenince de aynı erkek. daha sevgiliyken giyimine, arkadaşına karışıp asker arkadaşıyla konuşur gibi kız arkadaşıyla konuşan erkek evlenebiliyor yani düşünün. her şeye karışan erkek sahiplenen erkek gibi görünüyor herhalde.
    sonra evlilik tü kaka oluyor.
    eşimle baktık sohbete, geyiğe doyum olmuyor. birlikte geçirdiğimiz saatler yetmiyor. ben onun sevdiği yemekleri pişiriyorum, o benim sırtımı kaşıyor. sohbet ede ede kilometrelerce yol yürüyüp farketmiyoruz. e ozaman biz evlensek ya dedik. evlenirken de saçma isteklerle birbirimizi üzmedik. her şeyimizi kendimiz halledip kimseyi müdahil etmedik. 10 senedir evliyiz bir kızımız var. doğru kişiyi bulup onun için doğru kişi olduğunuzda bu iş tamam.

  • free caz ile tanışmam bundan yıllar ornette coleman ile oldu ve resmen vuruldum. çoğu kişi ilk dinlediğinde anlam veremez lakin o nota kıran uslubu beni çok etkilemişti. ornette'in 3 wishes ve chating benim için efsane parçalardır. ornette daha gençlik zamanlarında arkadaşı don chery ile çıkardıkları the shape of come to jazz hakkikaten free cazın gelişini müjdelemiş adeta. genç yaşında bu isim ile bir albüm çıkarması zaten ayak seslerinin geldiğinin bir göstergesi aslında. cazdan pianoyu çıkartmasıda ayrı bir şekil. piano ile ara seslerin bulunamaması konusuna bende katılıyorum. piano o konuda sınırlı kalıyor ama gitar ile cekme yaparak o ara sesleri yakalayabiliyoruz ama piano ile pek mümkün değil. tabi piano ile ara sesleri yakalyanlarda var (bkz: cecil taylor) . müzikte düzensizliği yakalamak aslında kulaklarımız için bir nimet. dinlediğimiz parçalar bizleri çerçeveliyor. dinlediğimiz sesler bizi şekillendiriyor aslında. 90larında bir dedenin sadettin kaynak dinlemekten zevk alması ve 20lerinde bir gencin aleyna tilki dinlemesi gibi. biz alışkanlıklarımız ile dinleriz . o zamanın kulak yapısını şekillendiren dinamikler ile bu zamanın kulak yapısını şekillendiren dinamikler farklı. hız ve hazzı arzulayan bizler için aleyna tilkiler dinlenebilir bir hal alıyor. free caz tam bu sıkışıklığı ortasında bize dinlediğimiz şeyin neliği hakkında soru sormaya itiyor.