hesabın var mı? giriş yap

  • aslan kadını, astrolojiye inanmak icin yeterli bir nedendir, evrenin merkezinde olduguna icten ice inanan bu kadın icin yeterli neden sonuc ilişkisi vardır: kendisi. nergis cicegidir, narcissus kendini degil onu gormustur. cok arkadası olan aslan kadınlarının gozlerine bakıldıgında o parlaklıgın ardında yalnızlık görülecektir, bakmasını bilene . bu yalnızlık secilmiş olmakla beraber kendini gercekten anlayan insanla karsılasınca yavas yavas yok olacaktır. duvarları vardır, herkesin sevdigi neseli kimliginin yanısıra yaklaştırmaz kimseyi iç dünyasına. o renkli dünyaya girmek feci zor olmakla beraber ötesi tahmin bile edilemeyecek kadar renkli , sınırsız, kendine munhasır ufak bir cennettir. cenneti yasamayı göze alanları uyarmak gerekir, o dünyada yalana , riyakarlıga ve ruhsuzluga yer yoktur, sezgileri fevkalade güclü olan bu kadınlar böyle birseyi farkettikleri saniye siz daha ne oldugunu anlayamadan tozu dumana katmıs gidiyordur. bir de bakmıssınız ki size sonsuz deger veren o kadın bir buz kütlesi haline gelmiş, ne yaparsanız yapın o dünyaya bir daha adım atmanıza asla izin vermeyecektir. güçlüdür, güçlü olmaya calısmaktan yorulur cogu zaman ama bunu belli etmeyecek kadar da gururludur. içinde mimoza vardır, naiftir, kendisine yapılan hiçbirseyi unutmaz. hafızası o kadar kuvvetlidir ki etrafındakileri sasırtırken kendisi de sasırır. detaycıdır. detaylara fazlasıyla takılacak kadar da tutkulu. takıldıgı bazı seyler vardır,bu bir kelime, hosuna gitmeyen bir hareket ya da baska herhangi bir sey olabilir. bu durumda dunyaları verseniz yanına yaklasmanıza izin vermeyecektir.
    sinirini bozan ya da onu sıkıntıya sokan herseyden hızla uzaklasma yetenegine sahip bu insanlar ironik bir tezat halinde sabırlıdır , sabrı neye göstermesi ya da ne kadar tahammül etmesi gerektigini yine onlardan baska kimse bilemez. onun herhangi bir konuda basarıya ulasması sadece istegine baglıdır, istiyorsa yapar.
    egolarını terbiye etmeyi basarabilmiş olanları mütevazıdır, seckin bir ukalalıkla harmanlanmıs sozleri bazen can yakıcı olsa da ardındaki nedeni arastırınca bunu hak ettiginizi mutlaka ama mutlaka görürsünüz, adildir kime nasıl davranması gerektigini bilir. bazı insanlara fazladan bol kepce kredi veriyorsa eger bilirsiniz ki o insana karsı zaafı var ve elbette o zaaf yok oldugu an aslan kadını coktan ortamı terk etmiş olacaktır.
    eglence anlayısı ve espri yeteneklerinin yanısıra onları aynı sekilde etkileyecek insan sayısı cok ama cok azdır. kaliteli olana deger ve prim verirler.

    kendisinin farkındadır, ilgiyi sevdikleri gibi cıvık ve yalan olanlardan hızla uzaklaşır ve zevzek gösterilere asla izin vermezler.

    ve elbette tum genellemeler yanlıstır.

  • hentbol, bir takımın 6’sı saha, 1’i kalede olmak üzere 7’şer oyuncu ile iki takım halinde oynadığı bir spor oyunudur. çok eski yıllarda, domuzların sidik torbalarının şişirilerek top olarak kullanıldığı belirtilmektedir. tarih öncesi zamanlarda bugünkü kurallarla olmasa da iki takım halinde oynandığı bilinmektedir.
    hentbol, ilk yıllarda, futbol sahasına benzer ölçülerde olarak açık sahalarda oynanmıştır. dünya şampiyonaları ve ülkeler arasında dostluk karşılaşmaları şeklinde organize edilmiştir. bu zamanlarda özellikle, almanya, macaristan, danimarka, isveç, norveç, polonya, bulgaristan, yugoslavya, çekoslovakya, sovyetler birliği gibi, bugün bazılarının isimlerinin değiştiği bu ülkelerde çok yaygın bir biçimde oynanmıştır.
    olimpiyat oyunlarına baktığımızda, 1936 yılındaki berlin olimpiyat oyunlarında yer aldığını görüyoruz. yaz olimpiyat oyunlarında ilk kez 1972 yılındaki münih olimpiyat oyunları programına alınan hentbolun ilk olimpiyat madalyasını yugoslavya erkek hentbol milli takımı kazanmıştır. bayanların olimpiyatlara katılması 1976 yılındaki montreal olimpiyat oyunlarıdır.
    hentbol, öncelikle avrupa kıtasında taraftar kazanmış ve bu kıtadaki bir çok ülke tarafından oynatılan bir spor oyunu olmuştur.açık sahalarda oynanmasına rağmen özellikle soğuk kış aylarında bu sporun oynanması zor hale gelince kuzey avrupa’da yer alan ülkeler, oyun kurallarında bazı değişiklikler yaparak işi salona taşımışlardır. böylelikle hentbol yılın 12 ayında oynanabilen bir spor haline gelmiştir.
    bu çabaların yanında hentbolun uluslararası bir boyut kazanmasını görüyoruz. 1946 yılında kısa adı ile ihf olan uluslararası hentbol federasyonu 8 kurucu ülkenin katılımı ile kurulmuştur. bu federasyonun oluşumundan sonra, oyun kuralları, oyun sahası ölçüleri, oyuncu sayıları, oyuncu süreleri gibi konular daha netlik kazanmıştır. kuruluş sonrası üye olan her ülke federasyonu bu oyun kurallarına göre kendi ülkelerinde hentbolun oynanmasını sağlamışlardır.
    bunlardan başka, uluslararası şampiyonaların düzenlenmesi ve maç yönetmelikleri hazırlanmış, geliştirilen maç sistemlerine göre, kıta şampiyonaları, olimpiyat oyunları ve dünya şampiyonalarının kural ve uygulamalarına açıklık getirilmiştir.
    hentbol türkiye’de 04 şubat 1976 yılında kurulmuştur. o günkü sayı ile türk spor teşkilatı içerisinde 22. federasyon olmuştur. federasyon başkanlığına atanan ilk kişi yaşar sevim olmuştur. thf’nin kurulmasından iki sene sonrasında türkiye hentbol federasyonu uluslararası hentbol federasyonu’na üye olmuştur.
    avrupa hentbol federasyonu ise 1991 yılında aralarında türkiye’nin de bulunduğu ülkeler tarafında berlin’de yapılan kuruluş kongresinde kurulmuştur. bu oluşum öncesinde isviçre’de, portekiz’de ve almanya’da birkaç yıl süren hazırlık çalışmaları sonrası ortaya çıkan bu federasyon bugün avrupa kıtasındaki 46 üye ile çalışmalarını sürdürmektedir.
    hentbol maçı büyük bayanlar ve erkeklerde 30’ar dakikalık 2 devre halinde oynanır. arada 10 dk süren bir mola verilir. ikinci devrede takımlar sahalarını değişirler. hentbol oyun sahası 20 x 40 m ölçülerinde, bir çizgi ile ortadan ikiye ayrılmış ve atışın yapılabilmesinin 6 metrelik birer çeyrek yarım dairenin önünden gerçekleştiği kale sahalarından oluşur. serbest atışlar için kale çizgisinde 9 m uzaklıkta 15’er cm’lik aralıklı çizgilerden oluşmuş serbest atış çizgisi bulunur. ceza atışlarının yapıldığı yer ise kaleden 7 m uzaklıktaki ve boyu 1 m olan yedi metre çizgisidir. bir takım 12 oyuncu ile sahaya çıkabilmektedir. son yıllarda 14 oyuncunun sahaya çıkmasına izin verilmektedir. oyuncular forma şort giyerek ve üzerlerinde forma numarası taşıyarak oynarlar. forma numaraları 1’den 100’e kadar olabilmektedir. eskiden 1, 12 ve 16 nolu formaları yalnızca kaleciler kullanabilirdi. şimdi bu zorunluluk kalkmıştır. maç esnasında oyuncularla kalecilerin forma renklerinin farklı olmak zorundadır.
    hentbol maçları, iki saha ve iki masa hakemi tarafından yönetilir. saha hakemleri maç esnasında oyun ve kale sahası hakemi olarak eşit koşullarda görev yaparlar. hakemler maç esnasında bu pozisyonları değişirler. maç esnasında her takımda kaleci dahil 7 oyuncu bulunur. kenardaki değişme bankında toplam 5 adet oyuncu bekler. bu oyuncular hakeme haber vermeden, oyun sahasındaki oyuncu değişme koridorundan serbestçe oyun sahasına girip çıkabilirler. ancak bu değişme için önce oyun sahası içerisindeki oyuncunun dışarıya çıkması gerekir.

  • " beyler; yanınızdaki bir kıza iki dirseğini de kullanarak göbek deliğine dokunamayacağını söyleyin. izleyin, keyfini çıkarın, bana sonra teşekkür edersiniz. "

  • sene 1997, mekan yurt odası.

    odada tek bir bilgisayar var, pentium 100.
    ram 8 ya da 16. (ben smyrna'nın uyarısıyla eklemek isterim ki megabyte!)
    internet bağlantısı falan yok he, insanlar minesweeper'da rekor kasarak eğleniyorlar sırayla.

    bir akşam odaya girdiğimde bir tedirginlik hissettim ama yorgunum zaten hiç takmadan çıktım ranzama. derken bilgisayarın sahibi geldi. birşeyler konuşuldu ve adam parladı!
    "nasıl nasıl?????" diye kükreyince de kulak kabarttım, duyduğum ilk şey:

    "ben 3 taneden fazlasını koymayalım demiştim, dinletemedim".

    ne üçü beşi, ne koyulmuş derken eleman bana seslendi "gel bir el at da şunu halledelim".

    olay şu ki minesweeper'dan sıkılmış ahali bir oyun bulmuş, oyun da 6 cd'lik (ulan devamını anlatamıycam utançtan). hepsini birden sığdıramayınca 4 tanesini cd sürücüsüne zorla sokuşturmuşlar. sonuç malum..

    biz kasayı sökerken kendini savunan olayın saçmalığının hala farkında olmadan söyleniyordu, "üçer üçer koyalım demiştim ben, dinletemedim".

    edit: bi de şöylesi var #16245044

  • bu çok ciddi bir konu arkadaşlar.eğer bu polisler birbirlerinden güç alarak,bir şeylerinde ört bas edilebildiğini görerek böyle bir olaya kalkışmış iseler burda devletin ciddi deredece bu konunun üzerine gitmesi gerekir.çünkü bu herkesin başına gelebilecek bir olay olmuş oluyor.polislik çok hassas bir meslek.darbeden sonra 10 bin 10 bin birçok polis alımları oldu. 6 ayda polis oldular.vatandaşa nasıl davranacağını bilmeyen bir çok kişinin bu mesleği yaptğını düşünüyorum.yaşları genç, karakolda kendilerine kimsenin dokunamayacağını hissetmiş olup gaza gelmiş olabileceklerini düşünüyorum.çok dikkatli olunmalı 11 kişiden bahsediliyor.elbet içlerinden birisi birgün vicdan yapıp olayın gerçek yüzünü açığa çıkaracaktır.

  • herhangi bir aşağılama olmayan twittir. gündelik yaşamında fakirlik çekenlerin, zenginlik içinde yaşayanlara oy verdiğini söylemektedir, o kadar. yalan da değildir.

  • belçika'da yasiyorum. esek gibi calisiyorum , maasimin 40% direkt gelir vergisine gidiyor. 14% gibi kdv olarak yine vergiye gidiyor. 6% sabit vergiler desek , maasimin 60% devlete gidiyor. bu adamlar 3.5 milyon euro'nun kaynagini gosteremiyorlar. benim gibi vergi versmis olsalar 2 milyon vergi veriyor olacaklardi.

    helal olsun alman polisine. iyi olmus.

  • içimde yara olan yorumlardır maalesef..üniversitenin maliye bölümünü kazandım. eş dost soruyor tabi "nereyi kazandın" diye..maliye diyorum. bütün akraba, eş dost, sohbet ortamında insanlar vs..hepsinin ortaklaşa yaptığı yorum şuydu:"oo iyi, girersin maliyeye, rüşvet müşvet, o biçim yolunu bulursun..aman sakın ihmal etme..cebine bakacan bu devirde. zaten tezgaha uymazsan seni tutmazlar, sürerler vs.." sadece akrabadan bir kişi "aman elinherifi, namusunla çalış da en azından bir tane namuslu memur olsun şu memlekette" dedi. sadece bir tek kişi...ama aynı insanlar memleket meselelerinden bahsedilen her sohbette rüşvet yiyen memurdan ağlarlar, ülkenin kötü yönetildiğinden şikâyet ederler..bir başka sohbette memura avanta verip işini nasıl hallettirdiğini sanki iyi bir halt yemiş gibi ballandıra ballandıra anlatırlar. sonuçta maliyeye girmedim, o işi de yapmadım ama öğrendim ki biz kendi kazığımızı toplum olarak kendimiz yontuyormuşuz.

    birgün ormanda ağaçlar toplantı yapmışlar. baltadan şikâyet ediyorlarmış..bizi şöyle kesiyor böyle koparıyor, acımasız , katil vs..hararetli hararetli konuşurlarken yaşlı bir çınar ağaçı demiş ki; "boşuna konuşmayın, sapı bizdendir"...