ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yerebatan sarnıcı restorasyonu
-
eskişehir belediye başkanı yılmaz büyükerşen 1999 yılında şehri devraldığında, ilk etapta tramvay, tarihi yerlerin restorasyonu ve müzecilik alanlarında faaliyetlere başlamıştı.o dönem genç/yaşlı herkes "tramvayın eskişehir için gereksiz olduğu", "eskiden meyve sebze hali olarak kullanılan yerlerin restore edilmesine gerek olmadığı" "müzenin ne işe yarayacağı" gibi şikayetlerde bulunmuşlardı. 2004te neredeyse seçimleri kaybediyordu. aradan 23 sene geçti eskişehir anadolunun bozkırında bir turizm şehri oldu. -her ne kadar kendisinden hoşlanmasam da- yılmaz özdil'in eskişehiri özetleyen bir yazısı
konuyu yerebatan sarnıcına bağlayacak olursam; istanbul'da metro, restorasyon, müze, altyapı ve öğrenci/gençlere destek faaliyetleri ön planda. tıpkı eskişehirin 2000lerin başındaki hali gibi.ancak istanbulun toparlanması eskişehirden çok daha uzun zaman alacaktır. bu tarz projeler bana istanbul hakkında ümit veriyor. umarım yeterince sabırlı olabiliriz.
yeni nesildeki tırtlığın sebepleri
-
insan yaşamı var olduğundan beri devam eden muhabbet.
"bugünün gençleri, lüks ve gösteriş düşkünü, saygısız, başkaldıran, geveze ve obur yaratıklardır." sokrates (m.ö. 400)
24 mart 2022 portekiz türkiye maçı
-
elenmemiz aslında çok da kötü olmadı. bakanlıktan uçaklar dolusu bürokrat katar gezisi yapacaktı, futbolculara sonuncu olmalarında bile 50 milyon dolar prim dağıtılacaktı...
her hanenin 150 tl vergisi israftan döndü.
üniversiteye başladım kızılı
-
evrimini inceleyelim:
* lise sondayım pırıltısı (yer yer sarı saç tutamları) =>meali: "yavaş yavaş fıstıklaşıyorum ;)"
* üniversiteye başladım kızılı => "asi ve özgür genç kızım ben hohooyt."
* işe başladım sarısı => "plaza kadınıyım, çalışırım kazanırım ortamlara akarım hihihi."
* koca buldum, evlendim kahverengisi => "duruldum, hanım kadınım mehhehhh."
insan ilişkilerinde sık yapılan hatalar
-
sınır ihlali yapmak. kendi sınırına girilmesine izin vermek ya da karşı tarafın sınırını zorlamak. her iki şekliyle de hata
hatıra olsun diye saklanan garip nesneler
-
(bkz: mızıka)
eski sevgilim hediye etti. aklıma geldiğinde ve kendisine küfretmek istediğimde üfleyip sakinleşecekmişim
zamanında kendisine olan kızgınlığıma senfoni orkestrası gerekirdi ama neyse...
emrah serbes'in yazarlığı bırakması
-
çocukların öldürüldüğü ülkede yazamam demiş. ben de hayırlı bir iş edecek sandım, boks yapacakmış.
iki sene kafamı dinleyeceğim, hobilerimle ilgileneceğim desene be adam.
leş gibi popülizm kokan açıklama.
everest'e bırakılan çöplerden çıkan bim poşeti
-
"yarın gel başla!"
-yeni şafak-
tanım: ibretlik çalışma
viyana havalimanına asılan skandal pankart
-
ensar ve diğer tecavüz, pedofili, çocuk gelin olaylarında kullanılmayan skandal kelimesinin bu pankart için kullanılması tek bir şeyi anlatıyor: ahlak olarak çökmüş durumdayız. az bile diyorlar, avrupa ve türkiye kelimelerini aynı cümlede kullanmaları bile hata. skandalmış. sen bunu söyleyerek tüm bu ahlaksızıkları normal karşılıyorum, ben de olsam aynısını yapardım diyorsun.
beethoven'ın çayları sana yazıyorum cemil abi pozu
-
kahvede para vermeden kaçanlardan sıkılmış beethoven'ın ölümsüz pozu. para vermeden kaçanların arkadaşlarına çayları gömerek bu sorundan kurtulmasıyla kahvecilik tarihine adını altın harflerle yazdırmıştır.
point nemo
-
(bkz: nemo noktası)
en yakın karaya 2700 küsür km uzaklıkta bulunan ve bu özelliği ile en ıssız deniz noktası olan, adını jules verne'nin denizler altında 20000 fersah romanındaki karakterden* alan yer.
güney pasifikte kendisine en yakın kara parçaları:
kuzeyde ducie adası
kuzey doğuda motu nui adası
güneyde antartika'ya bağlı maher adası.
batıda chatham adası, ve doğuda güney şili.
al sana dünyanın en yalnız yeri.
buyur
sözlükçülerin kazıklanma hikayeleri
-
unutamadıklarım no:5
yıl 1998, lise 3'teyim. para biriktirmişim ve playstation alacağım. normalde anadolu çocuğuyuz ama sırf playstation almak için istanbul'a gelmişim. doğubank'a nasıl gideceğim ezberimde. galata köprüsünde yürüyorum. boyacının biri "birader bir bakar mısın" dedi. azıcık istanbul tecrübesi olan birisi boyacıların frekansından gelecek tüm yayınları filtrelemesi ve reddetmesi gerektiğini bilir ama dedim ya, anadolu çocuğuyuz, safız.
- efendim?
+ ayakkabın çok kirli, gel bi tozunu alayım.
- yok istemem.
+ ya gel, benden, ikramım.
tabi tozunu almaz sadece, azıcık da boya sürer. işlem esnasında da hapisten yeni çıktığını, adam bıçaklayıp öldürdüğünü falan anlatıp beni korkutur. ne kadar verdiğimi net hatırlamıyorum ama şöyle söyleyeyim, ayakkabı boyamak 10 tl ise ben 100 tl vermişimdir bu eşkiyaya. her mal gibi beni tartaklamadığı için bir de teşekkür edip yoluma devam ederken ikinci bir boyacı "kardeş bir baksana" diye seslendi. ve arkadan o muhteşem bağırış geldi: "ahmeeet, bırak bırak ben aldım!".
fenerbahçe'nin gol yemeden içeri kaçamaması
-
yüzyılın rezilliği.
fenerbahçe tarihinde kapkara bir leke olarak kalacaktır şu olay.
oyun ilk durduğu anda takımı çekeceklerdi, onu bile beceremediler.
çocukların artık galatasaraylı olmasını geçtim, bu gece binlerce çocuk takım değiştirdi, geçmiş olsun.
şahsen mutlu değilim, ezeli rekabetin olmadığı yerde futbol kalitesi düşer, uzun vadede türk futboluna büyük zarar verir.
tff bütün kurullarıyla birlikte istifa demekten başka bir şey gelmiyor elimizden.
ali koç istifa demek bize düşmez, fenerbahçe'nin bu hallere düşmesini sindirebilen taraftarlara allah sabır versin.