hesabın var mı? giriş yap

  • bir sürü kişi mühendis ve yazılımcı demiş.

    şirkette sadece bizim katta yaklaşık 80 tane erkek bilgisayar mühendisi var. 50 tanesi bekardır. kandırmayalım birbirimizi. niye bekarız biz o zaman ?

  • tarihinde tek maçlığına giyilmiş efsane birkaç formayı/kombini buraya not edeyim istedim. hemen akla gelen buz mavisi, altın sarısı, uzaylı grisi, mor formalar birden fazla kez giyildiği için buraya almadım.

    1- 74/75 beyaz forma: formanın beyaz olması, yakası ve kollarının sarı kırmızı çizgiler içermesi dışında, en büyük olayı beyaz forma altına mavi şort ve sarı çorap giymiş olmamız. yani, rakibin beyaz şort giymesi ve bizim mecburen antrenman şortu olan maviyi giymemiz yüzünden, fenerbahçe kombini olsa sırıtmayacak bir kombinle maça çıkmamız. omuza çıkan da erman toroğlu.

    2- metin oktay anma forması: metin oktay'ın trafik kazası sebebiyle ani vefatı yüzünden galatasaray'ın akşamdan sabaha hazırlanan ve sadece futbol takımına yetecek kadar dikilen siyah forması. 10 numarasızdır. tek devre giyilmiştir.

    3- 92-93 fenerbahçe maçı forması: o sezon, fenerbahçe'ye 2-0 kaybedilince bir daha giyilmeyen kırmızı çizgili sarı forma. altına kırmızı şort ile güzel kombin olabilecekken maalesef yok oldu.

    4- sade-yakalı beyaz: galatasaray tarihinin efsane beyaz formalarından birisi olan bu forma sion maçında giyildi. yakasındaki sarı-kırmızı çizgi dışında bembeyaz forma, avrupa maçı olması sebebiyle yazı ve reklam puntolarının da küçük olduğu bir dizayna sahipti. sadeliği ve gündelik hayatta giyilebilir gibi tasarımı ile mükemmeldi.

    5- deprem siyahı: 2003'te meydana gelen bingöl depreminden 2 gün sonra maça çıkan galatasaray'ın siyah forması. altına giyilen şort, çubuklunun şortu olsa da siyahla uymuştu. tek maç giyilip, öyle kaldı.

    6- efsane forma: hikayesini az çok biliyorsunuz. neuchatel deplasmanında terör örgütü sempatizanlarının sahaya girmesi, simovic'e polisin köpek saldırtması ve diğer psikolojik etmenler yüzünden galatasaray ve türkiye'nin bu olayı bir milli mesele haline getirmesi, galatasaray'ın bunun üzerine sarı-kırmızıyı değil de milli takım için tasarlandığı söylenen ama kullanılmamış olan kırmızı-beyaz formaları giymesi. tek maçlıktır. öyle de kalması iyi olmuştur.

  • dört italyan ile birlikte izlediğim maç olmuştur.

    yaptığım bazı gözlemleri yazmak istiyorum.

    öncelikle, italyanlar benim tuttuğum takımı sordular, fenerbahçe cevabımdan sonra :

    - "ooo bene, bene, benfica sikilaççi de cimbome, mehehehe, zehehehe" gibi laflar ettiler.

    dilim döndüğünce türklerin büyük kısmının yerel ligde rakibi olan takımları avrupa kupalarındaki maçlarda içten bir şekilde desteklediğini anlatmaya çalıştım ve :

    - benfica sikilaççi cimbome? nooo noo... cimbome mokoko benfica. uefa copa de 2000? moroni!"

    biraz alındı sanki italyan misafirlerimiz benim yaptığım yoruma. her neyse, maçı izlemeye başladık.

    fark ettiğim net bir şey var, bu elemanların dördü de açıktan benfica'yı destekliyordu.
    şimdi türk'ün türk'ten başka dostu yok edebiyatına girmek istemiyorum. ancak italyanlar can'ı gönülden benfica'nın galatasaray'ı yenmesini, hatta fark atmasını istiyordu. lecce'li italyanların ne işi olur portekiz'le, benfica'yla allasen? sırf türk takımına rakip diye destekliyorlardı benfica'yı. mamma li turchi güzelim, evet.

    ilk yarı ortada geçti, fazla pozisyon yoktu ama mücadele ve galatasaray'ın oynama azmi takdire şayandı.

    devre arasında elemanlara türk kahvesi ısmarladım, pek beğendiler, "içtiğimiz en güzel yunan kahvesiydi" dediler. "boğazınıza dursun, zıkkım olsun pezevenkler" dedim gülümseyerek. serde diplomatlık var sonuçta.
    sanırım bir gün önce hacıoğlu'nda lahmacun yerken: "pizza, pizza diye dünyayı ele geçirdiğiniz yemeğin fikri aha işten bundan çalıntı, habarınız olsun eeey" demiş olmamın etkisi vardı yaptıkları bu talihsiz yorumda.

    ikinci yarıya geçtik.
    emre aşık ilk golü taktığında elemanlar biraz bozuldular "tesadüfiyaçço" gibi birşeyler dediler.
    "yarramiyeoo tesadüfiyaçço" dedim ben de. gol geleceğim diyordu sonuçta.
    güldük.
    ben daha çok güldüm ama.

    ardından, gerek hazırlanışıyla, gerek bitirilişiyle mükemmel bir gol olan ikinci galatasaray golü ümit karan'ın ayağından gelince ben hafif kontrolümü kaybedip alessandro'nun ensesine sağlam bir tane yerleştirmişim. "al sana tesadüfiyaçço dallameooo" diye de bağırmışım.

    derken maç bitti. italyanlar sanki maçın öncesinde benfica alır, benfica deşer, benfica mokoko yapar diyen kendileri değilmiş gibi nasıl bir yalakalık yarışına girdiler anlatamam. övgüler, hamaset kokan ifadeler havada uçuşuyor.

    ben ise gülümseyerek garsona "bize dört bardak soğuk su getir" diye seslendim. anlamadılar ama içtiler. afiyet olsun dedim. "sen niye içmiyorsun" diye sordular. güldüm. anlamadılar. anlamasınlar zaten.

    kısacası, benim için oldukça keyifli bir maç oldu. 1999-2000 döneminden beri görmediğim kadar ne yaptığını bilen bir galatasaray vardı sahada. bakın buraya yazıyorum, şükrü saraçoğlu'nda uefa kupası finali çok büyük bir hayal değil. bu gece oynadığı futbolla galatasaray'ın üzemeyeceği takım yok.

    olur da bu hayal gerçekleşirse ne yapıp edip mabedimize gidip galatasaray'ın başarısını alkışlamak üzere stattaki yerimi alacağım. umarım yanıma bir kaç tane italyan düşer. mehehehe.

    not : bu entarinin yazılması esnasında hiçbir italyan zarar görmemiştir. alessandro'nun ensesi kalın merak etmeyin.

  • şunu hatırlatmakta fayda var;

    kürt kardeşlerine teşekkür eden rte idi. imamoğlu tüm vatandaşlara teşekkür etti. türk-kürt diye ayırmak sizin işiniz.

  • bayraktar ile uzaktan yakından alakasının olmadığını düşündüğüm durum.

    ukrayna para verdi de aldı bayraktar'ı.

    ab ülkeleri ücretsiz javelinler, nlawlar yolluyor. uçaklar veriyor. bu açıklama onlara karşı olmalı.

    d: ukrayna ile savaştan önce bir işbirliği yapıldı. ukrayna motor verecek, kendisi de üretebilecekti. rusya'nın yaptığı açıklama savaş başladıktan sonra onlara temin edilen silahları kapsamakta.

  • bu hayvanatlar yüzünden flash bellekleri açılı açılı takiyoruz, sonra datanin yarisi asagi akiyor.